Başyapıt - 4 A Clockwork Orange / Otomatik Portakal (1971) - Film Yorumları

Sherlock

Konu Sahibi
Süper Emekli
Katılım
7 Eylül 2016
Mesajlar
32,130
Reaksiyon puanı
47,949
Puanı
1,060
Konum
İstanbul


A Clockwork Orange.jpg


A Clockwork Orange

Tür:
Suç, Dram, Bilim-Kurgu
Süre: 136 dakika

Yönetmen: Stanley Kubrick
Senaryo: Stanley Kubrick (screenplay), Anthony Burgess (novel)

Oyuncular:
Malcolm McDowell
Patrick Magee
Michael Bates
Warren Clarke

IMDb Linki

Puanlar:
IMDb: 8.3/10
Rotten Tomatoes: 87%
Metacritic: 80/100

Filmin Fragmanı:

Filmle ilgili yorumlarınızı bu başlık altından yapabilirsiniz.
 
  • Beğendim
Reactions: Angelica
Digitürkde izlemişdim ben bu filmi..
Tesadüfen...
Tesadüfleri kimi zaman güzel şeylere vesile oluyor.

Filme puanım 10 üzerinden 7,5
 
  • Beğendim
Reactions: mesmeso
Sinemayla ilgilenmeye başladığım ilk yıllarda izlemiştim, etkinlik vesilesiyle yıllar sonra yeniden izlemiş oldum.

İlk izlediğim dönemde özellikle biçim açısından aşırı derecede çarpıcı bulmuştum. Üzerine belki bin tane film izledikten sonra elbette bu etkileyicilik biraz azaldı ama hala dönemine göre çok cesur, çok özgün bir film olduğunu söylemek mümkün. Kendisinden sonraki pek çok filme örnek olmuştur herhalde çekim teknikleri açısından...

Filmin konusu da elbette çok ilgi çekici, akılda kalıcı bir konu. Sert bir totaliter rejim eleştirisi yapıyor film ama çok doğru bir yolla olup olmadığı tartışılır. Ana karakterimiz Alex gerçekten berbat, iğrenç bir karakter. Filmin ilk kısmında ondan kolayca nefret ediyoruz. Sevilesi en ufak bir özelliği bile yok. Bu ilk kısım gerçekten her yönüyle çok rahatsız edici, izlemesi zor bir kısım.

Sonra devletin olaya el atmasıyla işler ilginçleşiyor. Kötülerin çeşitli yollarla kötülüklerinin atılıp atılamayacağının değerlendirmesi filmin asıl ilgi çekici olduğu nokta. Fakat sevmediğim nokta Kubrick'in burada net bir şekilde taraf tutması. En başından itibaren bu yöntem kötüleniyor oysa başarılı olsa gerçekten çok güzel bir yöntem olmaz mı? Yani güzel bir yöntem olmuyorsa da bunu sonuç bölümünde izleyiciye vermesi daha etkili bir anlatım tarzı olurmuş. Bunun yerine film bize tıpkı totaliter rejimin yaptığı gibi kendi düşüncesini dikte etmeye çalışıyor. Alex mağdur gösterilmeye çalışılıyor. Fakat o kadar uçlarda bir kötüyle filmin hiçbir anında empati kurmam, onun için üzülmem mümkün değildi. Filmin sonunda bıraktığı his ne yazık ki kötülük övgüsü oldu, iyiliğin şarkısı Singin' in the Rain eşliğinde...

8/10
 
Stanley Kubrick’in bana göre iki büyük başyapıtından biri, 1971 yapımı olmasına rağmen çağın çok ötesinde. Bunu da diğer başyapıtı gibi sinemada izleme şansı buldum bugün ve gerçekten sırf müziklerinin etkisi bile bir başka geliyor beyaz perdede.

Söz konusu Kubrick olduğunda söylenecek çok fazla söz olsa da uzun uzun anlatmaya gerek bırakmıyor onun kalitesi. Bir kez daha anladım ki Kubrick gibi bir adam bir daha gelmez, onun kadar mükemmelliyetçi ve cesuru çok zor. Günümüzde Lars Von Trier ve Tarantino dışında da Kubrick gibi heyecanlandıran bir yönetmen de yok Ne yazık ki.

İçimize işlediği karanlık distopyasıyla, kitabın harika uyarlanmış olmasıyla ve dil kullanımının kendine özgü bir yapıda olmasıysa ve elbette ki müzik şöleniyle, unutulmayacak başyapıtlardan birisi. Distopya nedir sorusunun cevabı bile sadece şu müziktir, içinde tek kelime geçmemesine rağmen geleceğin dünyasının umutsuzluğunu ve karamsarlığını buram buram içimize işler.



9.0
 
Sinemayla ilgilenmeye başladığım ilk yıllarda izlemiştim, etkinlik vesilesiyle yıllar sonra yeniden izlemiş oldum.

İlk izlediğim dönemde özellikle biçim açısından aşırı derecede çarpıcı bulmuştum. Üzerine belki bin tane film izledikten sonra elbette bu etkileyicilik biraz azaldı ama hala dönemine göre çok cesur, çok özgün bir film olduğunu söylemek mümkün. Kendisinden sonraki pek çok filme örnek olmuştur herhalde çekim teknikleri açısından...

Filmin konusu da elbette çok ilgi çekici, akılda kalıcı bir konu. Sert bir totaliter rejim eleştirisi yapıyor film ama çok doğru bir yolla olup olmadığı tartışılır. Ana karakterimiz Alex gerçekten berbat, iğrenç bir karakter. Filmin ilk kısmında ondan kolayca nefret ediyoruz. Sevilesi en ufak bir özelliği bile yok. Bu ilk kısım gerçekten her yönüyle çok rahatsız edici, izlemesi zor bir kısım.

Sonra devletin olaya el atmasıyla işler ilginçleşiyor. Kötülerin çeşitli yollarla kötülüklerinin atılıp atılamayacağının değerlendirmesi filmin asıl ilgi çekici olduğu nokta. Fakat sevmediğim nokta Kubrick'in burada net bir şekilde taraf tutması. En başından itibaren bu yöntem kötüleniyor oysa başarılı olsa gerçekten çok güzel bir yöntem olmaz mı? Yani güzel bir yöntem olmuyorsa da bunu sonuç bölümünde izleyiciye vermesi daha etkili bir anlatım tarzı olurmuş. Bunun yerine film bize tıpkı totaliter rejimin yaptığı gibi kendi düşüncesini dikte etmeye çalışıyor. Alex mağdur gösterilmeye çalışılıyor. Fakat o kadar uçlarda bir kötüyle filmin hiçbir anında empati kurmam, onun için üzülmem mümkün değildi. Filmin sonunda bıraktığı his ne yazık ki kötülük övgüsü oldu, iyiliğin şarkısı Singin' in the Rain eşliğinde...

8/10

Filmde yani kitapta aslında yöntemin başarılı olduğu fakat kötülüğün insanın içinden, içgüdüsel olarak geldiği için nihayetinde bu yöntemin tam işe yaramayacağı gösteriliyor. Alex ise antikahraman, ki 1971 senesinden bahsediyoruz o dönemler için pek rastlanan bir olay değil. Film sonuçta illa ki doğru mesaj verme kaygısında olmak zorunda değil, yani puan kırma sebebi kötülüğe övgü vb olmamalı çünkü mühim olan beyaz perdeye aktarımdır bu noktada. Başarılı aktarıldıysa filmin verdiği mesajın filmin değerlendirilmesinde o kadar etkisi olması bilmiyorum. Neticede sinema da dünyaya tutulan bir aynadır ve dünya toz pembe değil, böyle kötüler de var yanına kar kalanlar da..
 
Filmde yani kitapta aslında yöntemin başarılı olduğu fakat kötülüğün insanın içinden, içgüdüsel olarak geldiği için nihayetinde bu yöntemin tam işe yaramayacağı gösteriliyor. Alex ise antikahraman, ki 1971 senesinden bahsediyoruz o dönemler için pek rastlanan bir olay değil. Film sonuçta illa ki doğru mesaj verme kaygısında olmak zorunda değil, yani puan kırma sebebi kötülüğe övgü vb olmamalı çünkü mühim olan beyaz perdeye aktarımdır bu noktada. Başarılı aktarıldıysa filmin verdiği mesajın filmin değerlendirilmesinde o kadar etkisi olması bilmiyorum. Neticede sinema da dünyaya tutulan bir aynadır ve dünya toz pembe değil, böyle kötüler de var yanına kar kalanlar da..
Filmlerin doğru mesaj kaygısı vermek zorunda olmamasına katılmıyorum. Mesaj vermek zorunda değil dersen anlarım. Tutup da bir Jim Carrey filminde mesaj aramam mesela ama sinemanın varoluş sebeplerinden biri mesaj vermek, bir derdi aktarabilmektir. Zaten tek etken olmamasına katılıyorum, saydıkların da dahil hepsi bir bütün. Tutup da verdiği mesaj kötü deyip 1 puan vermedim. Başarılı olduğu noktalara istinaden izlediğim film sayısına oranla oldukça az filme verdiğim 8 puanı verdim. :)
 
  • Beğendim
Reactions: Tolstoyevski
Alex tarihte gördüğüm en pislik karakterlerden biri olabilir. Bu nasıl bir kötülüktür ya. Devletin kontrolüne girene kadar sinirlerimi bozdu. Başına en kötü şeylerin gelmesini diledim. Adama dileğimden beter şeyler oldu. Herife öyle işkenceler yaptılar ki şirazesi kaydı.

Etkinlikten önce izlediğim bu filmi tekrar etmek güzel oldu. Kubrick'in kafa yapısını beğeniyorum.

8/10
 
Stanley Kubrick dehasının bizlere bıraktığı bir başka değerli sanat eseri...

Şimdiye kadar birçok filmde, birçok farklı kötü karakter görmüşüzdür/izlemişizdir ancak bu filmdeki kadar uç, saf kötü bir karakter hatırlamıyorum açıkçası. Neredeyse film boyunca Alex'in durmasını, başına insanlara yaşattığı şeylerin gelmesini diliyoruz... Fakat işin garip tarafı bu kadar kötü bir karaktere bile filmin sonunda acıyorsunuz, üzülüyorsunuz. Bunun sebebi de belli, Kubrick...

Filmin ilk kısmı hemen hemen filmi izleyen herkesi iğrendirmiş, rahatsız etmiştir ama ilk kısım bu kadar çarpıcı olmasa ne filmin ikinci kısmı, ne de filmin sonu bu kadar etkileyici olamazdı diye düşünüyorum. Kubrick resmen uçlarda dolanıyor bu filmde. İşlenişinin yanı sıra dönemine göre birçok farklı çekim tekniği de mevcut filmde bu arada.

Bir insan ne kadar kötü olursa olsun, ne yapmış olursa olsun onun özgürlüğünü (burada tabii ki hapis cezalarını kastetmiyorum), karar verme yetisini elinden almak doğru mudur?

Kötülük gerçekten çeşitli yöntemlerle yok edilebilir bir şey midir, yoksa insanın içinden mi gelir?

Totaliter rejim eleştirisi...

Gibi birçok farklı noktaya değiniliyor bu filmde. Benim görüşüm de Kubrick'in yakın durduğu tarafa daha yakın. Evet, Alex berbat şeyler yaptı ve birçok insanın hayatını karattı ancak hayatının sonraki aşamasında iyi olacaksa bile bu kendi isteği ile olmalı. İnsanların hangi tarafı seçeceği, seçtiği tarafı değiştirip değiştirmeyeceği başkalarının elinde olmamalı...

Ki şöyle bir durum da var, bakıldığı zaman "bu yöntem çok iyi, kötüleri toplumdan temizleriz" diye düşünülebilir ancak bu birazcık idam cezasının tekrar gelmesinin getirebileceği sonuçlara benzer sonuçlar da ortaya çıkarabilecek bir durum. Devlete göre kim iyi, kim kötü? Bu yöntemle belki de gerçekten kötü bir şey yapmamış birisinin hayatını karartabilirsiniz, iyiyle kötünün ayrımına başka bir insan (devlet de insanların bir araya gelmesiyle oluşan bir mekanizma neticede) karar vermemeli.

Puan: 8/10
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga