Sunar...
5. BÖLÜM
11 Haziran Pazar, 00:53
(Çiğdem ve Selim parmaklıklar ardında oturmaktadır.)
Çiğdem: Biz ne ara bu hale geldik Selim?
Selim: O lavuk sana elini sürdüğü zaman!
Çiğdem: Yusuf bana centilmenlik yapıyordu. Asıl sen yanındaki çırpı bacaklıya bak! Sanki yıllardır erkek orucu tutuyor da seninle iftarı açar gibi yanaşıyordu!
Selim: Esra çok iyi kalpli bir kız.
Çiğdem: Ayıp diye bir şey var! Herhalde burayı Amerika sandı yelloz karı!
Selim: Of Çiğdem of!
***
10 Haziran Cumartesi, 21:12
(Çiğdem izin isteyerek lavaboya yönelirken gizlice Selim'i de yanına çağırır.)
Çiğdem: Sen beni mi takip ediyorsun?
Selim: Asıl sana sormalı. Daha ilişkimizin kırkı çıkmadan başka adamı koluna takmışsın!
Çiğdem: Yusuf Bey sadece düğünü planlamam için yemeğe davet etti.
Selim: Yuh be! Adam seni kafeslemeye çalışıyor, sen ayakta uyuyorsun!
Çiğdem: Kendinle karıştırma onu! Ayrıca yanındaki kim?
Selim: Esra'ya şirketi gezdiriyordum.
Çiğdem: Yanılmıyorsam burası sizin şirket değil!
Selim: Buraya yeni taşınmış, üzerindeki yorgunluğu atmak iyi gelir diye düşündüm.
Çiğdem: Kadının yorgunluğunu atmak sana mı kaldı? Gitsin eşiyle dostuyla atsın!
(Çiğdem ve Selim geri dönerken Yusuf ve Esra'yı yan yana görmeleriyle büyük bir şok yaşarlar.)
Yusuf: Tanıştırayım, kendisi müstakbel eşim Esra.
Çiğdem: "Müstakbel eşim" mi?
Esra: Yanındaki hanımefendi kim Selim?
Selim: Eski bir... Arkadaşım. Lavaboda karşılaşınca ayak üstü konuştuk biraz. (Yusuf ile tokalaşarak) Merhaba, ben de Esra Hanım'ın şirketten arkadaşıyım.
Yusuf: Tanıştığımıza memnun oldum, buyrun birlikte oturalım.
(Erkekler iki masayı birleştirirken Çiğdem de Esra'ya imalı bir bakış atar.)
Esra: Ne kadar güzel bir tesadüf oldu, değil mi?
Çiğdem: Merak ettim de nasıl tanıştınız acaba?
Yusuf: Esra'nın okuduğu üniversitede asistan öğretmendim. Sonra tanıştık ve malum.
Çiğdem: Aslında ben de öğretmenimle aşk yaşamayı çok isterdim. İlginç bir şey, her gün aynı sınıftasın falan.
Selim: Gerçekten çok şanslısın Yusuf. Esra Hanım'ı yeni tanımaya başlıyorum, ama çok güzel ve çok akıllı bir kadın.
Çiğdem (İç Ses): Nişanlısının yanında hala kadına yürüyor ya!
***
(Muhabbet devam ederken Zeynep ve Melek de son olanlardan bahsetmektedir.)
Melek: Adam Yunan tanrıları gibi resmen. Hatta Kaan onun yanında Kıvanç Tatlıtuğ'un yanındaki İlker Ayrık gibi kalır.
Zeynep: Ben sevgilimden yeteri kadar memnunum. Hem başımda daha büyük bir dert var benim.
Deniz: Beni mi çağırdın Zeynep Yenge?
Zeynep: Bak, nasıl da biliyor kendini! Bana bir daha "yenge" dersen sokak köpeklerinin akşam yemeği olursun!
Deniz: Tamam yenge, sakin ol!
(Zeynep sinirden deliye dönerken restorandaki sohbet de koyulaşmıştır.)
Çiğdem: İşte Yusuf Bey'le de düğünün detaylarını konuşacaktık.
Esra: Ya Yusuf, çok düşüncelisin. (dudağından öperek) Gerçekten onun gibi biri zor bulunur. Aslında siz de çok yakışıyorsunuz birbirinize, sevgili olabilirsiniz.
Selim: Aslında bir dönem sevgili olmuştuk, ama dostluk gibi olmadı.
Çiğdem: Sen düğünde durduk yere terk etmesen olurdu aslında.
Yusuf: İstersen bu konuyu kapatalım Esra, rahatsız etmeyelim.
Selim: Hayır, hiç de olmuyorum. Sonuçta medeni insanlarız.
Esra: Doğru ruh eşini bulmak da önemli. Ben Yusuf'u ilk gördüğüm zaman anlamıştım evleneceğimi.
Çiğdem: (Selim'e bakarak) Bazen bulduğunu sanırsın, ama ruh eşin dediğin insan bir gün ruhunu daraltmaya başlayabilir.
Selim: İnsanın kendini bilmesi ne güzel.
Esra: (Selim'in eline dokunarak) Seni benden daha iyi kimse anlayamaz Selim.
Çiğdem: Pardon da Esra'cığım, acaba elimizi sadece yemek yemek için mi kullansak? Hani Yusuf Bey'e de ayıp oluyor.
Yusuf: Bu tür şeyler bizim için sorun değildir. En azından belli bir saygı çerçevesi içindeyken.
Çiğdem: Bence o sınırlar biraz aşılıyor şu an.
Esra: Bu kadar stresli olmak iyi değil, cildin erken yaşlanır.
Çiğdem: Bırak da sağlığımı ben düşüneyim. Ayrıca stresli değilim ki ben, aksine sevinçten dans bile edebilirim.
Selim: Çiğdem'in dans edişini görmek istemezsiniz.
Esra: Her insan mükemmel olacak değil ya canım.
Çiğdem (İç Ses): Bayan Kusursuz'u şu an öldürsem kaç yıl yerim acaba?
Yusuf: Bence Çiğdem Hanım'ın organize ettiği düğünlere bakılırsa oldukça becerikli biri.
Selim: Affedersin ama onunla tanışalı ne kadar oldu? Ben olsam daha yeni tanıdığım birini bu kadar yağlamazdım.
Esra: (gülerek) Aslında ben de bazen Yusuf'a bu huyu yüzünden biraz ayar olabiliyorum. Huyunu bilmesem tüm kadınlara mavi boncuk dağıttığını düşüneceğim.
Selim: (kısık sesle) Zaten onu yapıyor...
Yusuf: Efendim Selim? Eğer bir şey söylediysen yüksek sesle konuş da duyalım!
Esra: Biraz sakin ol Yusuf, insanlar bize bakıyor.
Yusuf: Sakin olmak istiyorum ama Selim geldiğimizden beri bana bir şeyler ima edip duruyor!
Çiğdem: O öyledir zaten. Bir gün yüzüne güler, ertesi gün sana pislikmişsin gibi davranır.
(Çiğdem kalkarken Yusuf onun kolunu tutar ve bu bardağı taşıran son damla olur. Selim tüm öfkesiyle Yusuf'a yumruk atarken lokanta bir anda savaş alanına döner.)
Esra: İki erkek senin için kavga ediyor, mutlu musun? Hafif kadın!
Çiğdem: Hanımefendi çizgimi daha fazla koruyamayacağım!
(Selim-Yusuf kavgası devam ederken Çiğdem ve Esra da dalaşmaya başlar. Gerginlik polislerin gelmesiyle son bulur.)
***
11 Haziran Pazar, 08:24
(Nezarethaneden çıkan Çiğdem, kapının önünde oturan Yusuf'u görünce şaşırır.)
Çiğdem: Yusuf Bey, ne işiniz var burada? Bu son olanlardan sonra...
Yusuf: Esra ve ben ayrıldık...
5. BÖLÜM SONU
