SAYFA 83:
OĞUZ TÜRKÇESİNİN ANADOLU'DAKİ İLK ÜRÜNLERİ(13.-14.YY)
HAZIRLIK:
Tasavvuf
Tanrı'nın niteliğini ve evrenin oluşumunu varlık birliği anlayışıyla açıklayan dinî ve felsefi akımı.Lütfen ayrıntılı bilgi için tıklayınız
UYARI: Bu ilahi incelenirken beyit nazım birimiyle yazılanı değil dörtlük birimiyle yazılanı dikkate alınmıştır. (BEYİTLE YAZILANINDA İÇ KAFİYE OLDUĞUNU UNUTMAYINIZ.)
EK BİLGİ: Bu ilahiyi aşağıdaki videodan Hayri KÜÇÜKDENİZ'İN enfes yorumuyla dinleyebilirsiniz...
GEL GÖR BENİ AŞK NEYLEDİ-HAYRİ KÜÇÜKDENİZ
GEL GÖR BENİ AŞK NEYLEDİ
Ben yürürüm yane yane
Aşk boyadı beni kane "ane" zengin uyak
Ne âkilem ne divane
Gel gör beni aşk neyledi
Gâh eserim yeller gibi
Gâh tozarım yollar gibi "ler gibi" redif , "l" yarım uyak
Gâh akarım seller gibi
Gel gör beni aşk neyledi
Akar sulayın çağlarım
Dertli ciğerüm dağlarım "rım" redif ; "ağla" zengin kafiye
Şeyhim anuban ağlarım
Gel gör beni aşk neyledi
Ya elim al kaldır beni
Ya vaslına erdir beni "dır beni" redif ; uyak yok
Çok ağlattın güldür beni
Gel gör beni aşk neyledi
Ben yürürüm ilden ile
Şeyh soraram dilden dile "ile" zengin uyak
Gurbette halim kim bile
Gel gör beni aşk neyledi
Mecnun oluban yürürüm
Ol yâri düşte görürüm "(u)rüm" redif ; uyak yok
Uyanıp melûl olurum
Gel gör beni aşk neyledi
Miskin Yunus biçareyim
Baştan ayağa yareyim "yim" redif; "are" zengin uyak
Dost elinde avareyim
Gel gör beni aşk neyledi
Şiirin sunusu için TIKLAYINIZŞiirdeki bazı kelimelerin anlamları: (ek bilgi)
ışk: aşk
Âkil:akıllı
divane: deli ,çılgın
neyledi: ne yaptı
geh: (kah) bazen, bazı zaman
sulayın: su gibi
dağlaram: yaralarım
anuban: anıp, anarak
vasl: sevgiliye kavuşma
miskintasavvufta) yoksul, benliğinden geçmiş kişi
yâre: yara
melûl: kederli, dertli
il: memleket
âvâre: serseri, başıboş, boş gezen
SAYFA 84:
DÖRTLÜKLER HALİNDE YAZILANA GÖRE:
ölçü: 8'li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
uyak: şiirde gösterilmiştir.
redif: şiir üstünde gösterilmiştir.
sese dayalı edebi sanatlar: 1.beyitte "n" seslerinin tekrarıyla ali terasyon, "e ve a" seslerinin tekrarıyla asonans yapımıştır.
Her beyitte ünsüz harf tekrarıyla aliterasyon ünlü ses tekrarıyla asonans yapılmıştır.
YAPI UNSURLARI:
Nazım birimi: dörtlük
nazım birimi sayısı: 7
uyak şeması: aaab/cccb/dddb/eeeb/fffb/... düz uyak şeması vardır.
TEMA: İlahi aşk
Nazım Türü: İlahi
KİTAPTAKİ BEYİTLE YAZILANA GÖRE:
AHENK UNSURLARI:
Ölçü: 16'lı hece ölçüsü
Uyak:İç kafiyeler vardır.Yukarıda dörtlükte yazılanda gösterilmiştir.
Redif: "gel gör beni ışk neyledi"
YAPI UNSURLARI:
nazım birimi: beyit
nazım birimi sayısı: 7
uyak şeması: ab/cb/db/eb/fb...
2) "şeyhüm" "ışk" , miskin", "avare" gibi düşünceler tasavvuf düşüncesini yansıtır.Tasavvufta mutlak sevgili ve dost Allah'tır. Allah'ın dışındaki her şey geçicidir.Şiirdeki "aşk" hakiki aşk olan Allah aşkıdır. Dünyadaki her şey Allah'a ulaşmak için bir araç olarak görülür. Okuduğunuz şiirde "gel gör beni aşk neyledi" sözüyle şair Allah aşkından yandığını ONA kavuşmak istediğini vurguluyor.. Şiirde gece - gündüz Allah aşkıyla yanıp tutuşan, dünya malına değer vermeyen, Allah aşkını zenginlik ve fakirliğe tercih eden bir dervişin düşünceleri dile getirilmiştir. Bu tasavvuf düşüncesidir. Yunus Emre'nin bu şiirinde 13 ve 14. yüzyılda Türk edebiyatında etkisini hissettiren tasavvuf düşüncesini, dolayısıyla çağının sanat, kültür ve din anlayışının yansımalarını görmek mümkündür.
3) Metnin yazılış amacı Allah aşkını ifade etmek ve tasavvuf düşüncesini geniş halk kitlelerine ulaştırmak olduğundan konuşma diline yakın, yalın sade bir dil kullanılmıştır.
4) Bu şiir, 12. yüzyılda Ahmet Yesevi'yle başlayıp 13. yüzyılda en olgun örneklerini veren tasavvuf anlayışı geleneğine göre yazılmıştır.Şiirde soyut bir gerçeklik olan ilahi aşk anlatılmıştır. Şiirsel gerçeğin ifade aracı imge ve sestir. Şair bunu dile getirirken çeşitli edebi sanatlarla somutlaştırma yoluna gitmiştir. Şiiri okurken Allah aşkının derdiyle yanıp tutuşan bir Yunus Emre âdeta bir tablo gibi gözümüzde canlanmaktadır.Şiirin nazım türü İLAHİ'dir. Dinî-tasavvufi edebiyatta; Allah'ın varlığı, birliği, Allah sevgisi gibi konuları işleyen nazım türüne ilahi denir.Yunus Emre, şiirlerinde tasavvuf düşüncesini ve ilahi aşkı halkın kolayca anlayabileceği bir dille yazmıştır. Bu şiirinde de şairin edebî görüşünü yansıtan bir konuyu (ilahi aşkı) işlediğini görüyoruz. Açıklık, yalınlık, derinlik, içtenlik ve heyecan, Yunus'un şiirinin başlıca özelliklerindendir. Bu özellikleri şiirlerinde başarıyla uygulayan Yunus Emre için "Tasavvufî halk şiirinin en lirik şairidir" ifadesini kullanmak yanlış olmaz.Sözcüklerin ve eklerin yazılışına baktığımızda 13. yüzyılın dil özelliklerini görürüz: (tozaram,dağlaram,kaldur,oluban,anuban ...) Eserlerinde Arapça ve Farsça sözcüklere de yer vermiştir. Ancak bu sözcükler Türk halkının diline girmiş, konuşulan, anlaşılan sözcüklerdir. Bu yönüyle Yunus Emre'yi Eski Anadolu Türkçesi'nin kurucularından sayabiliriz. Yunus Emre, o dönemde edebiyat dili olarak Türkçeyi, canlı biçimde kullanmıştır. Türkçenin kültür ve edebiyat dili olarak gelişmesine büyük hizmeti olmuştur.
Yunus, şiirlerinde hem ulusal ölçümüz heceyi hem de Araplardan aldığımız aruzu kullanmıştır. Nazım birimi olarak hem beyit hem de dörtlük kullanmıştır. Şiirlerini daha çok ilâhi, nutuk ya da nefes türünde söyleyen Yunus Emre; hür düşünceli, anlama değer veren, Vahdet-i Vücud inancını ve ilâhî aşkı anlatan bir mutasavvıf şairdir.Vahdet-i Vücud inancına göre tek gerçek varlık Allah'tır. Ondan gayrı ne varsa, yani bütün evren O'nun yansımasıdır. Allah bilinmeyi dilemiş, kâinatı yaratmıştır.
5) "Aşkın kana boyması", yeller gibi esmek" yollar gibi tozmak" akarsu gibi çağlamak" dertli ciğerini dağlamak", "Mecnun olup yürümek" Miskin Yunus" "baştan ayağa yaralı olmak" "dost ilinden avare olmak" Bu ifadeler soyut bir gerçeklik olan "ilahi aşkı" somutlaştırmak ve farklı durumları ifade etmek için kullanılmıştır.
6) "şeyhüm" "ışk" "mecnun" miskin" "avare" gibi sözcükler din ve tasavvufla ilgilidir.Bu kelime ve kavramların
koşukta yer almamasının sebebi koşuk nazım türünün İslamiyet öncesi sözlü edebiyat dönemine ait olmasıdır.Tasavvuf düşüncesi İslamiyet'in kabul edilmesinden sonra görülür.
7) "âkil, divâne, hâl , Mecnûn ,melûl, yâre, âvâre, bîçâre" gibi sözcükler kapalı ünlülerin bulunduğu sözcüklerdir..Koşuk adlı metinde kapalı heceler yoktur.Çünkü bu sözcükler İslamiyet'in kabulünden sonra Arap ve İran edebiyatından dilimize girmiştir.Kapalı heceler dilin musikileşmesinde ve ahenginde önemli bir yere sahiptir.Nihat Sami BANARLI'ya göre ise "Uzun hece, âdeta dilleri tek sesli olmaktan kurtarıp çok sesli yapan ve dillere büyük müzikalite sağlayan ses unsurları ve âdetâ Türkçenin notası olmuştur."
8) İlahi metninde İslam medeniyetinin şekillendirdiği Türk kültürünün ve tasavvuf düşüncesinin izleri görülmektedir.Koşıkta ise İslamiyet'ten önceki göçebe Türk toplumunun yaşam biçimi görülmektedir.
SAYFA 85:
AHENK UNSURLARI:
ölçü: 11'li hece ölçüsü
uyak:
a...... dava
b......var meydanıdır "meydanıdır" redif "r" yarım uyak
c.......niyaz eyledi
b....... er meydanıdır
d.......kodılar
d.......yudular "dılar" redif (kelimeleirn köklerinde benzer ses olmadığı için uyak yok)
d.......dediler
b.......sır meydanıdır (her birimin son dizesindeki "r" harfinin yarım uyak olduğunu unutmayınız.)
f.....bulasın
f.....olasın "asın" redif "l" yarım uyak
f......olasın
b.....kâr meydanıdır. (her birimin son dizesindeki "r" harfinin yarım uyak olduğunu unutmayınız.)
g.....kurana
g.....yalana "a(e)" redif ; "n" yarım uyak
g.....bilene
b......gör meydanıdır
h....er ise
h...yâr ise "ise" redif "r" yarım uyak
h...der ise
b....dar meydanıdır
sese dayalı edebi sanatlar:Her birimde ünsüz harf tekrarıyla aliterasyon ünlü ses tekrarıyla asonans yapılmıştır.(şiirden bulunuz)
YAPI UNSURLARI:
nazım birimi: dörtlük
nazım birimi sayısı: 5
uyak şeması: abcb/dddb/eeeb/fffb/gggb şeklinde düz uyak biçimi vardır.
Tema: Allah aşkı
Nazım türü: Nefes
2. Abdal Musa Bektaşi edebiyatının ilk ve büyük temsilcileri arasındadır.Bu edebiyatın akla ilk gelen isimlerinden biri olan hatta kurucusu olarak kabul edilen Kaygusuz/Abdal'ın da şeyhidir. Bazı yazarlar tarafından, Bektaşiliğin ve Bektaşi edebiyatının kurucusu olarak da gösterilen Abdal Musa,"Muhammed-Ali birliği", "Yezid düşmanlığı" ve "Mirac-Hz, Ali münasebeti" gibi Alevi-Bektaşi edebiyatına has temalara yer veren ilk şair veya şairlerden biridir. Bu bakımdan onu da söz konusu edebiyatın kurucularındanbiri olarak görmek, herhalde yanlış olmayacaktır.
ek bilgi:
" Bektâşilerin rivayetine göre, Hacı Bektaş'ın amcası Haydar Ata'nın oğlu Hasan Gazi'nin oğludur. aşık paşazâde, Musa'nın Bursa fethine karıştığını, hatta bir savaşta, külahı düşen bir askere, başındaki sivri külahı giydirdiğini ve bu yüzden yeniçerilerin, hacı bektaş'a nisbet iddiâ ettiklerini yazar.
Abdal Musa'nın Bursa'da bir mezarı vardır. Bu zâta ait bir mezar ve tekke de Elmalı'ya yakın Tekke köyündedir. bütün Alevi ve Bektaşiler Abdal Musa'nın bu köyde yattığını kabul ederler. Bektâşiliğin ve bektâşi edebiyatının kurucularından kaygusuz abdal, şiirlerinde abdal musa'nın dervişi olduğunu söyler ve bu şiirlerden onun Elmalı civarında yaşadığı anlaşılır.
Abdal musa'nın hacı bektaş'la soy bakımından yakınlığı olup olmadığı şüpheliyse de adından anlaşılacağı gibi bu azizin, horasan erlerinden, yâni melâmetilerden ve babalılardan olduğu, gazi erenlerle mesela geyikli baba ile münasebeti olduğu muhakkaktır. bir liirinde de doğum yerinin iran azerbaycanı'ndaki hoy kasabası olduğunu ve hacı bektaş halifesi hâcım sultan'a mensup bulunduğunu söyler."(Abdülbaki GÖLPINARLI)
SAYFA 86:
11) İkisinde Allah aşkı coşkulu biçimde verilmiştir.
İkisi de dini-tasavvufi halk şiirinin özelliklerini taşır.
12.
SAYFA 87:
19.
AHENK UNSURLARI:
Nazım birimi:beyit
Nazım birimi sayısı: 5
uyak şeması: aa/ba/ca/da/ea
Tema: BEŞERİ AŞK (ya da sevgili)(Her mutasavvıf her şiirinde ilahi aşk işleyecek diye bir kaide yok.
Nazım Türü: NEFES
20:
SAYFA 89:
NESİMİ:
DEĞERLENDİRME:
OĞUZ TÜRKÇESİNİN ANADOLU'DAKİ İLK ÜRÜNLERİ(13.-14.YY)
HAZIRLIK:
Tasavvuf
Tanrı'nın niteliğini ve evrenin oluşumunu varlık birliği anlayışıyla açıklayan dinî ve felsefi akımı.Lütfen ayrıntılı bilgi için tıklayınız
UYARI: Bu ilahi incelenirken beyit nazım birimiyle yazılanı değil dörtlük birimiyle yazılanı dikkate alınmıştır. (BEYİTLE YAZILANINDA İÇ KAFİYE OLDUĞUNU UNUTMAYINIZ.)
EK BİLGİ: Bu ilahiyi aşağıdaki videodan Hayri KÜÇÜKDENİZ'İN enfes yorumuyla dinleyebilirsiniz...
GEL GÖR BENİ AŞK NEYLEDİ-HAYRİ KÜÇÜKDENİZ
GEL GÖR BENİ AŞK NEYLEDİ
Ben yürürüm yane yane
Aşk boyadı beni kane "ane" zengin uyak
Ne âkilem ne divane
Gel gör beni aşk neyledi
Gâh eserim yeller gibi
Gâh tozarım yollar gibi "ler gibi" redif , "l" yarım uyak
Gâh akarım seller gibi
Gel gör beni aşk neyledi
Akar sulayın çağlarım
Dertli ciğerüm dağlarım "rım" redif ; "ağla" zengin kafiye
Şeyhim anuban ağlarım
Gel gör beni aşk neyledi
Ya elim al kaldır beni
Ya vaslına erdir beni "dır beni" redif ; uyak yok
Çok ağlattın güldür beni
Gel gör beni aşk neyledi
Ben yürürüm ilden ile
Şeyh soraram dilden dile "ile" zengin uyak
Gurbette halim kim bile
Gel gör beni aşk neyledi
Mecnun oluban yürürüm
Ol yâri düşte görürüm "(u)rüm" redif ; uyak yok
Uyanıp melûl olurum
Gel gör beni aşk neyledi
Miskin Yunus biçareyim
Baştan ayağa yareyim "yim" redif; "are" zengin uyak
Dost elinde avareyim
Gel gör beni aşk neyledi
Şiirin sunusu için TIKLAYINIZŞiirdeki bazı kelimelerin anlamları: (ek bilgi)
ışk: aşk
Âkil:akıllı
divane: deli ,çılgın
neyledi: ne yaptı
geh: (kah) bazen, bazı zaman
sulayın: su gibi
dağlaram: yaralarım
anuban: anıp, anarak
vasl: sevgiliye kavuşma
miskintasavvufta) yoksul, benliğinden geçmiş kişi
yâre: yara
melûl: kederli, dertli
il: memleket
âvâre: serseri, başıboş, boş gezen
SAYFA 84:
DÖRTLÜKLER HALİNDE YAZILANA GÖRE:
ölçü: 8'li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
uyak: şiirde gösterilmiştir.
redif: şiir üstünde gösterilmiştir.
sese dayalı edebi sanatlar: 1.beyitte "n" seslerinin tekrarıyla ali terasyon, "e ve a" seslerinin tekrarıyla asonans yapımıştır.
Her beyitte ünsüz harf tekrarıyla aliterasyon ünlü ses tekrarıyla asonans yapılmıştır.
YAPI UNSURLARI:
Nazım birimi: dörtlük
nazım birimi sayısı: 7
uyak şeması: aaab/cccb/dddb/eeeb/fffb/... düz uyak şeması vardır.
TEMA: İlahi aşk
Nazım Türü: İlahi
KİTAPTAKİ BEYİTLE YAZILANA GÖRE:
AHENK UNSURLARI:
Ölçü: 16'lı hece ölçüsü
Uyak:İç kafiyeler vardır.Yukarıda dörtlükte yazılanda gösterilmiştir.
Redif: "gel gör beni ışk neyledi"
YAPI UNSURLARI:
nazım birimi: beyit
nazım birimi sayısı: 7
uyak şeması: ab/cb/db/eb/fb...
2) "şeyhüm" "ışk" , miskin", "avare" gibi düşünceler tasavvuf düşüncesini yansıtır.Tasavvufta mutlak sevgili ve dost Allah'tır. Allah'ın dışındaki her şey geçicidir.Şiirdeki "aşk" hakiki aşk olan Allah aşkıdır. Dünyadaki her şey Allah'a ulaşmak için bir araç olarak görülür. Okuduğunuz şiirde "gel gör beni aşk neyledi" sözüyle şair Allah aşkından yandığını ONA kavuşmak istediğini vurguluyor.. Şiirde gece - gündüz Allah aşkıyla yanıp tutuşan, dünya malına değer vermeyen, Allah aşkını zenginlik ve fakirliğe tercih eden bir dervişin düşünceleri dile getirilmiştir. Bu tasavvuf düşüncesidir. Yunus Emre'nin bu şiirinde 13 ve 14. yüzyılda Türk edebiyatında etkisini hissettiren tasavvuf düşüncesini, dolayısıyla çağının sanat, kültür ve din anlayışının yansımalarını görmek mümkündür.
3) Metnin yazılış amacı Allah aşkını ifade etmek ve tasavvuf düşüncesini geniş halk kitlelerine ulaştırmak olduğundan konuşma diline yakın, yalın sade bir dil kullanılmıştır.
4) Bu şiir, 12. yüzyılda Ahmet Yesevi'yle başlayıp 13. yüzyılda en olgun örneklerini veren tasavvuf anlayışı geleneğine göre yazılmıştır.Şiirde soyut bir gerçeklik olan ilahi aşk anlatılmıştır. Şiirsel gerçeğin ifade aracı imge ve sestir. Şair bunu dile getirirken çeşitli edebi sanatlarla somutlaştırma yoluna gitmiştir. Şiiri okurken Allah aşkının derdiyle yanıp tutuşan bir Yunus Emre âdeta bir tablo gibi gözümüzde canlanmaktadır.Şiirin nazım türü İLAHİ'dir. Dinî-tasavvufi edebiyatta; Allah'ın varlığı, birliği, Allah sevgisi gibi konuları işleyen nazım türüne ilahi denir.Yunus Emre, şiirlerinde tasavvuf düşüncesini ve ilahi aşkı halkın kolayca anlayabileceği bir dille yazmıştır. Bu şiirinde de şairin edebî görüşünü yansıtan bir konuyu (ilahi aşkı) işlediğini görüyoruz. Açıklık, yalınlık, derinlik, içtenlik ve heyecan, Yunus'un şiirinin başlıca özelliklerindendir. Bu özellikleri şiirlerinde başarıyla uygulayan Yunus Emre için "Tasavvufî halk şiirinin en lirik şairidir" ifadesini kullanmak yanlış olmaz.Sözcüklerin ve eklerin yazılışına baktığımızda 13. yüzyılın dil özelliklerini görürüz: (tozaram,dağlaram,kaldur,oluban,anuban ...) Eserlerinde Arapça ve Farsça sözcüklere de yer vermiştir. Ancak bu sözcükler Türk halkının diline girmiş, konuşulan, anlaşılan sözcüklerdir. Bu yönüyle Yunus Emre'yi Eski Anadolu Türkçesi'nin kurucularından sayabiliriz. Yunus Emre, o dönemde edebiyat dili olarak Türkçeyi, canlı biçimde kullanmıştır. Türkçenin kültür ve edebiyat dili olarak gelişmesine büyük hizmeti olmuştur.
Yunus, şiirlerinde hem ulusal ölçümüz heceyi hem de Araplardan aldığımız aruzu kullanmıştır. Nazım birimi olarak hem beyit hem de dörtlük kullanmıştır. Şiirlerini daha çok ilâhi, nutuk ya da nefes türünde söyleyen Yunus Emre; hür düşünceli, anlama değer veren, Vahdet-i Vücud inancını ve ilâhî aşkı anlatan bir mutasavvıf şairdir.Vahdet-i Vücud inancına göre tek gerçek varlık Allah'tır. Ondan gayrı ne varsa, yani bütün evren O'nun yansımasıdır. Allah bilinmeyi dilemiş, kâinatı yaratmıştır.
5) "Aşkın kana boyması", yeller gibi esmek" yollar gibi tozmak" akarsu gibi çağlamak" dertli ciğerini dağlamak", "Mecnun olup yürümek" Miskin Yunus" "baştan ayağa yaralı olmak" "dost ilinden avare olmak" Bu ifadeler soyut bir gerçeklik olan "ilahi aşkı" somutlaştırmak ve farklı durumları ifade etmek için kullanılmıştır.
6) "şeyhüm" "ışk" "mecnun" miskin" "avare" gibi sözcükler din ve tasavvufla ilgilidir.Bu kelime ve kavramların
koşukta yer almamasının sebebi koşuk nazım türünün İslamiyet öncesi sözlü edebiyat dönemine ait olmasıdır.Tasavvuf düşüncesi İslamiyet'in kabul edilmesinden sonra görülür.
7) "âkil, divâne, hâl , Mecnûn ,melûl, yâre, âvâre, bîçâre" gibi sözcükler kapalı ünlülerin bulunduğu sözcüklerdir..Koşuk adlı metinde kapalı heceler yoktur.Çünkü bu sözcükler İslamiyet'in kabulünden sonra Arap ve İran edebiyatından dilimize girmiştir.Kapalı heceler dilin musikileşmesinde ve ahenginde önemli bir yere sahiptir.Nihat Sami BANARLI'ya göre ise "Uzun hece, âdeta dilleri tek sesli olmaktan kurtarıp çok sesli yapan ve dillere büyük müzikalite sağlayan ses unsurları ve âdetâ Türkçenin notası olmuştur."
8) İlahi metninde İslam medeniyetinin şekillendirdiği Türk kültürünün ve tasavvuf düşüncesinin izleri görülmektedir.Koşıkta ise İslamiyet'ten önceki göçebe Türk toplumunun yaşam biçimi görülmektedir.
SAYFA 85:
AHENK UNSURLARI:
ölçü: 11'li hece ölçüsü
uyak:
a...... dava
b......var meydanıdır "meydanıdır" redif "r" yarım uyak
c.......niyaz eyledi
b....... er meydanıdır
d.......kodılar
d.......yudular "dılar" redif (kelimeleirn köklerinde benzer ses olmadığı için uyak yok)
d.......dediler
b.......sır meydanıdır (her birimin son dizesindeki "r" harfinin yarım uyak olduğunu unutmayınız.)
f.....bulasın
f.....olasın "asın" redif "l" yarım uyak
f......olasın
b.....kâr meydanıdır. (her birimin son dizesindeki "r" harfinin yarım uyak olduğunu unutmayınız.)
g.....kurana
g.....yalana "a(e)" redif ; "n" yarım uyak
g.....bilene
b......gör meydanıdır
h....er ise
h...yâr ise "ise" redif "r" yarım uyak
h...der ise
b....dar meydanıdır
sese dayalı edebi sanatlar:Her birimde ünsüz harf tekrarıyla aliterasyon ünlü ses tekrarıyla asonans yapılmıştır.(şiirden bulunuz)
YAPI UNSURLARI:
nazım birimi: dörtlük
nazım birimi sayısı: 5
uyak şeması: abcb/dddb/eeeb/fffb/gggb şeklinde düz uyak biçimi vardır.
Tema: Allah aşkı
Nazım türü: Nefes
2. Abdal Musa Bektaşi edebiyatının ilk ve büyük temsilcileri arasındadır.Bu edebiyatın akla ilk gelen isimlerinden biri olan hatta kurucusu olarak kabul edilen Kaygusuz/Abdal'ın da şeyhidir. Bazı yazarlar tarafından, Bektaşiliğin ve Bektaşi edebiyatının kurucusu olarak da gösterilen Abdal Musa,"Muhammed-Ali birliği", "Yezid düşmanlığı" ve "Mirac-Hz, Ali münasebeti" gibi Alevi-Bektaşi edebiyatına has temalara yer veren ilk şair veya şairlerden biridir. Bu bakımdan onu da söz konusu edebiyatın kurucularındanbiri olarak görmek, herhalde yanlış olmayacaktır.
ek bilgi:
" Bektâşilerin rivayetine göre, Hacı Bektaş'ın amcası Haydar Ata'nın oğlu Hasan Gazi'nin oğludur. aşık paşazâde, Musa'nın Bursa fethine karıştığını, hatta bir savaşta, külahı düşen bir askere, başındaki sivri külahı giydirdiğini ve bu yüzden yeniçerilerin, hacı bektaş'a nisbet iddiâ ettiklerini yazar.
Abdal Musa'nın Bursa'da bir mezarı vardır. Bu zâta ait bir mezar ve tekke de Elmalı'ya yakın Tekke köyündedir. bütün Alevi ve Bektaşiler Abdal Musa'nın bu köyde yattığını kabul ederler. Bektâşiliğin ve bektâşi edebiyatının kurucularından kaygusuz abdal, şiirlerinde abdal musa'nın dervişi olduğunu söyler ve bu şiirlerden onun Elmalı civarında yaşadığı anlaşılır.
Abdal musa'nın hacı bektaş'la soy bakımından yakınlığı olup olmadığı şüpheliyse de adından anlaşılacağı gibi bu azizin, horasan erlerinden, yâni melâmetilerden ve babalılardan olduğu, gazi erenlerle mesela geyikli baba ile münasebeti olduğu muhakkaktır. bir liirinde de doğum yerinin iran azerbaycanı'ndaki hoy kasabası olduğunu ve hacı bektaş halifesi hâcım sultan'a mensup bulunduğunu söyler."(Abdülbaki GÖLPINARLI)
SAYFA 86:
11) İkisinde Allah aşkı coşkulu biçimde verilmiştir.
İkisi de dini-tasavvufi halk şiirinin özelliklerini taşır.
12.
SAYFA 87:
- Nazım birimleri beyittir.
- İkisinde de tasavvufi halk şiiri geleneği görülür.
- Sanatsal kaygı ikinci planda tutulmuş, daha çok tasavvuf düşüncesini ve dinsel değerleri yayma amacı güdülmüştür. Bu yönüyle bu tür şiirlerde didaktik unsurlar ağır bas'maktadır.
- Arapça ve Farsça sözcükler kullanılmıştır.
- Allah ve Peygamber aşkı coşkulu biçimde ifade edilmiştir.
- İkisi de ahenklidir.(Kafiye,redif,ölçü ve her türlü ses benzerliği)
- Dini-tasavvufi halk şiiri nazım türleridir.
- Halkın anlayabileceği sade ve yalın bir dille yazılmışlardır.
15.
- Dörtlükler halinde yazılmışlardır.
- İkisi de hece ölçüsüyle yazılmıştır.
- Düz kafiye kullanılmıştır.
- Tasavvufi halk şiiri geleneğine bağlıdırlar.
- Sanatsal kaygı ikinci planda tutulmuş, daha çok tasavvuf düşüncesini ve dinsel değerleri yayma amacı güdülmüştür. Bu yönüyle bu tür şiirlerde didaktik unsurlar ağır bas'maktadır.
- Ahenkli ve yalın bir söyleyişleri vardır.
- Dönemlerinin dil özelliklerini yansıtırlar.
- Tasavvufi ögelere yer verilmiştir.
16)Yunus Emre ve Abdal Musâ'nın şiirleri Anadolu'daki ilk mutasavvıf olan Ahmet Yesevi'nin başlattığı dini-tasavvufi halk şiiri geleneğinin devamıdır.
1.etkinlik: 4.ve 5. metinler Hakaniye Lehçesinin 1.ve 3. metinler ise Oğuz Türkçesinin özelliklerini yansıtmaktadır.Yunus Emre ilahisinde "ben" zamiri Ahmet Yesevi'nin hikmetinde "min" şeklini almıştır.
Hakaniye Lehçesinde bulunma hal eki olan "de" "dın" şeklinde Oğuz Türkçesinde ise "da" (sertleşmeye uğramayarak) şeklindedir.
Oğuz Türkçesinde yönelme hali olan "-e-a" yine "-e,-a" şeklinde;fakat Hakaniye Lehçesinde "-ga,-ka" şeklindedir.
Bu iki şive arasındaki farklılıkların sebebini Kaşgarlı Mahmut şöyle açıklar:
11. yüzyılda kaşgarlının hakaniye türkçesinden sonra oğuz türkçesini ikinci bir şive olarak gösterir. Kaşgarlı bu iki şive arasındaki farklılıkları net bir biçimde ortaya koyabilmek için, oğuz türkçesine karşılık hakaniye Türkçesi ile birlikte de Türk dili tabirini kullanımıştır. Dîvânü Lugât'it Türk'ün birçok yerinde bir kelime izah edilirken, 'Türkler böyle derken oğuzlar ise şöyle der' diyerek bu farklılığı ortaya koymuştur.
Kaşgarlıya göre oğuz Türkçesi zmresine sahip olanlar: 'Kıpçak', 'yemek', 'peçenek', ve 'Bulgar' şiveleridir. Oğuzlar Farslılarla çok karıştıklarından Türkçe kelimeleri unutup Farsça kelimeler kullanmaya başlamışlardır. Kaşgarlı'ya göre , oğuzlar diğer Türk boylarından ziyada daha fazla İran medeniyetinin esiri altında kalmışlardır.
17.Tasavvuf düşüncesini,İslamiyet'in mesajlarını halka daha kolay ulaştırmak ezberlenmesi ve akılda tutulması daha kolay olduğu için duygu ve düşüncelerini ifade etmek için şiir türünü seçmişlerdir.
18) Abdal; Türk tasavvufunun daha radikal formlarında karşılaşılan en üst mânevî mertebenin bir adıdır.Bir abdal Allah hariç dünyadaki her şeyden vazgeçmiş kişidir. Abdallık mertebesine ermiş kişi hakikatın mutlak ve doğrudan bilgisine erişebilmektedir. Toplumsal bir şahsiyet olarak abdal zayıf, ezilmiş ve baskı altında olanlara yardım elini uzatan, ve dinsizlere (kâfirlere) karşı mücadele veren bir otoritedir.
Abdallar, Anadolu'da, Türkmen ve yerli anadolu halklarının yerel inançlarıyla bezeli Anadolu islamının yayılmasına öncülük etmiştir.
SAYFA 88:
1.etkinlik: 4.ve 5. metinler Hakaniye Lehçesinin 1.ve 3. metinler ise Oğuz Türkçesinin özelliklerini yansıtmaktadır.Yunus Emre ilahisinde "ben" zamiri Ahmet Yesevi'nin hikmetinde "min" şeklini almıştır.
Hakaniye Lehçesinde bulunma hal eki olan "de" "dın" şeklinde Oğuz Türkçesinde ise "da" (sertleşmeye uğramayarak) şeklindedir.
Oğuz Türkçesinde yönelme hali olan "-e-a" yine "-e,-a" şeklinde;fakat Hakaniye Lehçesinde "-ga,-ka" şeklindedir.
Bu iki şive arasındaki farklılıkların sebebini Kaşgarlı Mahmut şöyle açıklar:
11. yüzyılda kaşgarlının hakaniye türkçesinden sonra oğuz türkçesini ikinci bir şive olarak gösterir. Kaşgarlı bu iki şive arasındaki farklılıkları net bir biçimde ortaya koyabilmek için, oğuz türkçesine karşılık hakaniye Türkçesi ile birlikte de Türk dili tabirini kullanımıştır. Dîvânü Lugât'it Türk'ün birçok yerinde bir kelime izah edilirken, 'Türkler böyle derken oğuzlar ise şöyle der' diyerek bu farklılığı ortaya koymuştur.
Kaşgarlıya göre oğuz Türkçesi zmresine sahip olanlar: 'Kıpçak', 'yemek', 'peçenek', ve 'Bulgar' şiveleridir. Oğuzlar Farslılarla çok karıştıklarından Türkçe kelimeleri unutup Farsça kelimeler kullanmaya başlamışlardır. Kaşgarlı'ya göre , oğuzlar diğer Türk boylarından ziyada daha fazla İran medeniyetinin esiri altında kalmışlardır.
17.Tasavvuf düşüncesini,İslamiyet'in mesajlarını halka daha kolay ulaştırmak ezberlenmesi ve akılda tutulması daha kolay olduğu için duygu ve düşüncelerini ifade etmek için şiir türünü seçmişlerdir.
18) Abdal; Türk tasavvufunun daha radikal formlarında karşılaşılan en üst mânevî mertebenin bir adıdır.Bir abdal Allah hariç dünyadaki her şeyden vazgeçmiş kişidir. Abdallık mertebesine ermiş kişi hakikatın mutlak ve doğrudan bilgisine erişebilmektedir. Toplumsal bir şahsiyet olarak abdal zayıf, ezilmiş ve baskı altında olanlara yardım elini uzatan, ve dinsizlere (kâfirlere) karşı mücadele veren bir otoritedir.
Abdallar, Anadolu'da, Türkmen ve yerli anadolu halklarının yerel inançlarıyla bezeli Anadolu islamının yayılmasına öncülük etmiştir.
SAYFA 88:
19.
AHENK UNSURLARI:
Ölçü: Aruz ölçüsü (fâilâtün/ fâilâtün/ fâilâtün/ fâilün)
Uyak: "ân" zengin uyak
Redif: ""um merhaba" rediftir."um" iyelik eki, merhaba kelime halinde redif
Sese dayalı edebi sanatlar: İlk beyitte "a" sesinin tekrarıyla asonans ; 2.mısrada "b" sesinin tekrarıyla aliterasyon, merhaba'ların tekrarıyla tekrir sanatı yapılmıştır.
2.beyit ilk mısrada "l ve n" seslerin tekrarıyla aliterasyon
ikinci mısrada "m" sesinin tekrarıyla aliterasyon
3.beyit ilk mısrada "l" sesinin tekrarıyla aliterasyon
ikinci mısrada "m,n" seslerinin tekrarıyla aliterasyon
4.beyitte "m ,n" seslerinin tekrarıyla alitereasyon
5. beyitte "m,n" seslerinin tekrarıyla aliterasyon
YAPI UNSURLARI:Uyak: "ân" zengin uyak
Redif: ""um merhaba" rediftir."um" iyelik eki, merhaba kelime halinde redif
Sese dayalı edebi sanatlar: İlk beyitte "a" sesinin tekrarıyla asonans ; 2.mısrada "b" sesinin tekrarıyla aliterasyon, merhaba'ların tekrarıyla tekrir sanatı yapılmıştır.
2.beyit ilk mısrada "l ve n" seslerin tekrarıyla aliterasyon
ikinci mısrada "m" sesinin tekrarıyla aliterasyon
3.beyit ilk mısrada "l" sesinin tekrarıyla aliterasyon
ikinci mısrada "m,n" seslerinin tekrarıyla aliterasyon
4.beyitte "m ,n" seslerinin tekrarıyla alitereasyon
5. beyitte "m,n" seslerinin tekrarıyla aliterasyon
Nazım birimi:beyit
Nazım birimi sayısı: 5
uyak şeması: aa/ba/ca/da/ea
Tema: BEŞERİ AŞK (ya da sevgili)(Her mutasavvıf her şiirinde ilahi aşk işleyecek diye bir kaide yok.
Nazım Türü: NEFES
1.beyit: Şair sevgilisine seslenerek ona hoş geldin diyor.
2.beyit: Şair sevgilisinin güzelliğini överek ona merhaba diyor.
3.beyit: Şair bu beyitte Peygamberimizin bir hadisine telmihte bulunuyor, peygambere sevgilerini belirtiyor.
4.beyit: Şair sevgilisinden başkasını gönlüne layık bulmadığını belirtiyor.
5.beyit: Şair sevgilisinin kendisinin halini sorarak ona merhaba dediğini söylüyor.
2.beyit: Şair sevgilisinin güzelliğini överek ona merhaba diyor.
3.beyit: Şair bu beyitte Peygamberimizin bir hadisine telmihte bulunuyor, peygambere sevgilerini belirtiyor.
4.beyit: Şair sevgilisinden başkasını gönlüne layık bulmadığını belirtiyor.
5.beyit: Şair sevgilisinin kendisinin halini sorarak ona merhaba dediğini söylüyor.
SAYFA 89:
NESİMİ:
- 14.yüzyılda yaşamış mutasavvıf bir şairdir.
- Azerini Türkçesini kullanmıştır.
- Dili oldukça sadedir.
- Şiirleri son derece liriktir.
- Divan'ı vardır.
- Ayrıca tuyuğları da önemlidir.
- Hurufilik inancına bağlıdır.
- İnançlarının kurbanı olmuştur.
22.Bu metinlerin yazılış amacı İslamiyet'in değerlerini halka öğretmeye çalışmaktır.13.ve 14.yüzyılda Anadolu'da tasavvuf düşüncesi hakimdir.
23.
23.
- Tasavvufi tema ve konuların işlenmiştir.
- Yol gösterici, aydınlatıcı ve telkin edici özelliktedirler.
- Tasavvuf geleneğini yansıtan söz ve söz grupları kullanılmıştır.
- Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalar görülür.
- Dil Aşık edebiyatına göre ağır, Divan edebiytına göre sadedir.
24.Kendi duygularınızı belirtiniz.
ANLAMA-YORUMLAMA:
1.İLAHİ:
ANLAMA-YORUMLAMA:
1.İLAHİ:
- Allah aşkı coşkulu biçimde ifade edilmiştir.
- Beyitle yazılmıştır.
- Tasavvuf anlayışını yansıtan kelime ve kelime grupları kullanılmıştır.
- Dil açık, anlaşılır ve sadedir.
- Düz kafiye örgüsü kullanılmıştır.
- Oğuz Türkçesinin dil özelliklerini yansıtır.
NEFES:
- Bektaşi şairlerinin yazdığı tasavvufi şiirlerdir.
- Genellikle, nefeslerde tasavvuftaki Vahdet-i Vücud felsefesi anlatılır.
- Bunun yanında Hz. Muhammed (S.A.V) ve Hz. Ali (R.A) için övgüler de söylenir.
- Nazımbirimi dörtlüktür.
- Düz kafiye örgüsü görülür.
- Hece ölçüsüyle yazılırlar.
- Beyitlerle yazılmıştır.
- Aruz ölçüsü kullanılmıştır.
- aa/ba/ca/da/ea kafiye düzeni vardır.
- Tasavvuf geleneğinin izleri görülür.
- Makta beytinde şairin adı geçer.
- İlk beyitine matla; en güzel beyitine beytü'l gazel denir
2.Her döneme hitap eden bir şair olması.
Şiirlerini duru bir Türkçe yazması
Allah aşkını çok lirik bir biçimde ifade etmesi
İnsana, insanlığa ve insan değerine genişçe yer vermesi
Dilinin arılığı, anlatımının şiirsel gücü, dinsel inancındaki içtenliği, aşk, ölüm gibi evrensel şiir konularını etkileyici biçimde anlatışı
Verdiği mesajların evrensel olması, geçerliliğini yitirmemesi gibi sebeplerden Yunus Emre günümüzde de zevkle okunmaktadır.
3. Hoşgörü ve sevgi gibi evrensel değerlere sahip olmalarıdır.
4. Irk, din, dil ayrımı yapmadan tüm insanları kucaklayan hoşgörü ve sevgi anlayışı kin ve nefretin, şiddetin ,kavgaların ve savaşların yok olmasını sağlar.
SAYFA 90:
Şiirlerini duru bir Türkçe yazması
Allah aşkını çok lirik bir biçimde ifade etmesi
İnsana, insanlığa ve insan değerine genişçe yer vermesi
Dilinin arılığı, anlatımının şiirsel gücü, dinsel inancındaki içtenliği, aşk, ölüm gibi evrensel şiir konularını etkileyici biçimde anlatışı
Verdiği mesajların evrensel olması, geçerliliğini yitirmemesi gibi sebeplerden Yunus Emre günümüzde de zevkle okunmaktadır.
3. Hoşgörü ve sevgi gibi evrensel değerlere sahip olmalarıdır.
4. Irk, din, dil ayrımı yapmadan tüm insanları kucaklayan hoşgörü ve sevgi anlayışı kin ve nefretin, şiddetin ,kavgaların ve savaşların yok olmasını sağlar.
SAYFA 90:
DEĞERLENDİRME:
1) 13.ve 14.yüzyıllarda Oğuz Türkçesiyle yazılmış Anadolu'daki ilk şiirlerin genel özellikleri:
- Bu asırlarda Oğuz Türkçesiyle yeni bir şiir anlayışı oluşmaya başlamıştır.
- Tasavvuf inanışı şiirlerin başlıca konu ve temaları olmuştur.
- Şiir düşünceleri yaymak için bir araç olarak kullanılmıştır.
- Hem hece hem de aruz ölçüsü kullanılmıştır.
- Tasavvuf geleneğini yansıtan söz ve söz grupları kullanılmıştır.
- Şiir dili yalın ve sadedir.
- Dörtlük ve beyit nazım birimleri kullanılmıştır.
- İlahi, nefes,şathiye, gazel gibi nazım biçimleri/türleri kullanılmıştır.
- Şiirlerde coşkun bir lirizm görülür.
2)(D)
3)(D)
4)(Y)
5) nefes
6) ilahi
7)(A)
8) (B)
3)(D)
4)(Y)
5) nefes
6) ilahi
7)(A)
8) (B)