10.Sınıf Coğrafya Kitabı Tüm Cevapları

Neferet

Konu Sahibi
Emekli
Katılım
13 Ocak 2008
Mesajlar
6,243
Reaksiyon puanı
18
Puanı
259
Konum
---
10.Sınıf SAYFA 15 ÖLÇME DEĞERLENDİRME CEVAPLARI TOPOĞRAFYA VE KAYAÇLAR ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME (SAYFA 15)

Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun kelimelerle doldurunuz.

1. Tor topoğrafyası ...... granit...bloklarından oluşur.
2. Tortul kayaçlar .....sıcaklık... ve ...basınç...etkisi ile metamorfik kayaçlara dönüşür.
3. Mağma ...soğuma... ve ...katılaşma... sonucu püskürük kayaçlara dönüşür.
4. Sıcaklık ve basınç altında formasyona uğrayarak oluşan kayaçlara ....başkalaşım kayaçları...adı verilir.
5. Pamukkale travertenleri oluşum bakımından ....kimyasal tortul...kayaçlar grubuna girer.


Aşağıdaki ifadelerin doğru veya yanlışlığını belirtiniz.
1. Kalkerli arazide peri bacaları oluşur (Y)
2. Kireç taşlarının çözülmesi ile karstik mağaralar oluşmuştur. (D)
3. Kömürün metamorfizmaya uğraması sonucu elmas oluşur. (D)
4. Kolay aşınan ve parçalanan kayaçlar alçak ve belirgin olmayan yer şekilleri meydana getirir.(D)




10.SINIF SAYFA 22 VOLKANİZMA VE DEPREMLER ETKİNLİK ÇALIŞMASI CEVAPLARI

LİSE 2. SINIFLAR SAYFA 22 VOLKANİZMA VE DEPREMLER ETKİNLİK ÇALIŞMASI
Tabloda belirtilen ülkelerdeki sıcak su kaynaklarının oluşumunda etkili olan faktörü dünya deprem ve volkan haritalarından faydalanarak bulunuz.?
Fay ve volkanizma Deprem Volkanizma
HAWAİİ: X
JAPONYA: X
TÜRKİYE: X
İTALYA: X
YENİ ZELENDA: X
İZLANDA: X
FAS: X
Konu ile ilgili açıklama: Dünya üzerindeki volkanik alanlarla; deprem bölgeleri, fay hatları, genç kıvrım dağları ve sıcak su kaynakları arasında bir paralellik vardır. Bu alanların çoğu Kıta veya levha sınırlarında yer alır. Genç sıradağlar, Volkanlar, volkanik ada yayları, Okyanus ortası sırtları, Büyük trans form faylar, grabenler, sıcak su kaynakları, deprem zonlarının hemen hepsi bu hatlardadır. Sebebi bu alanlarda yer kabuğunun hareket halinde olmasıdır.
Ancak volkanik kökenli olan Hawaii adaları ve çevresinde levha sınırlarına çok uzak volkanik sahalarda oluşabilir.Bunlar mantoda sıcaklığı çok yüksek olan ve bu nedenle sıcak nokta adı verilen küçük noktalardan yerkebuğu dışına kadar yükselen mağma etkisiyle oluşur.Levhalar hareketli ancak sıcak noktalar sabit olduğu için yer yer yanardağlar yada yanardağ adaları ortaya çıkar.
Birbirin den uzaklaşan levhaların olduğu noktalarda (İZLANDA) ise okyanus sırtları oluşur bu noktalarda yeteri kadar enerji açığa çıkmayacağı için volkanizma ön plana çıkar deprem faaliyetleri biraz daha geri planda kalır.Yeni Zelanda ise eski kara kütlesi özelliği gösterir.
Sorunun köküne dikkat edilmeli soruda sıcak su oluşumunda etkii olan faktör sorulmuş yoksa belirtilen yerlerde voknanizma ve deprem olup olmadığı değil.Cevaplamaları bu noktada değerledirmek lazım.

ÖLÇME DEĞERLENDİRME SORULARI LİSE 2. SINIF SAYFA (24-25) CEVAPLARI

AŞAĞIDAKİ SORULARI CEVAPLAYINIZ.
SORU-1-Yeryüzünde depremler ve volkanik olaylar neden levha sınırlarında yoğunlaşmıştır.
Cevap-1 Gerek deprem hatları, gerekse volkanik alanların ikisinin de levha sınırlarında yoğunlaştığı görülmektedir.
Özellikle deprem alanları ile levha sınırları aynen birbiri üzerine oturmaktadır. Volkanik alanlarda genel olarak aynı dağılışa
uygun düşmekte, genel olarak ta kavuşan veya ayrılan levhaların sınırlarını takip etmektedir.
Not: Dünya üzerindeki volkanik alanlarla; deprem bölgeleri, fay hatları, genç kıvrım dağları ve sıcak su kaynakları arasında bir paralellik vardır.
Bu alanların çoğu Kıta veya levha sınırlarında yer alır. Genç sıradağlar, Volkanlar, volkanik ada yayları, Okyanus ortası sırtları,
Büyük trans form faylar, grabenler, sıcak su kaynakları, deprem zonlarının hemen hepsi bu hatlardadır. Sebebi bu alanlarda yer kabuğunun hareket halinde olmasıdır.
Tektonik depremler özellikle son jeolojik devirlerde oluşmuş arazilerde daha çok görülür. Çünkü bu gibi alanlarda yer katmanları henüz tam yerine oturmamıştır ve kırıklarla parçalanmıştır.
SORU-2-Dünyada deprem riskinin az olduğu alanlar nerelerdir.Nedenini açıklayınız.
Cevap-2-Deprem riskinin az olduğu alanlar levha karşılaşma alanlarından uzakta kalan oluşumunu tamamlamış eski kara kütlelerinin olduğu noktalardır.
Buralar artık tam olarak oturmuş noktalardır tektonik hareketlere çok fazla uygunluk göstermez.Kitabınızdaki haritalardan yararlanarak bu alanları yazabilirsiniz.
Örnek
merika kıtasının doğusu,Afrika’nın batısı Asya kıtasının kuzey kesimleri örnek verilebilir.

SORU-3-Endonezya depreminde etkili olan levhalar hangileridir.
Cevap-3-HinT,Avustralya,Filipin,Avrasya levhaları etkilidir.

SORU-4-İzlanda’nın kutba yakın olmasına rağmen sıcak su kaynaklarına sahip olmasının sebebini açıklayınız.
Cevap-4-İzlandanın bulunduğu noktadan sayfa 18-19 daki haritalarda levha hareketleri görülür bu nedenle bölgede volkanik faaliyetler görülür.
Volkanizma faaliyetleri sıcak su kaynaklarını destekleyici bir etkiye sahiptir.Burası birbirinden uzaklaşan levha özelliği gösterir okyanus sırtı oluşturur volkanizma ön plana çıkar.

SORU-5-Sıcak su kaynakları dünyanın neresinde yoğunlaşmıştır.
Cevap-5-Sayfa 21 deki haritadan ve atlaslarınızdan faydalanarak cevaplayabilirsiniz.

AŞAĞIDAKİ CÜMLELERDE BOŞ BIRAKILAN YERLERİ UYGUN KELİMELERLE DOLDURUNUZ.

1-Depremsellik
2-Levha sınırlarının karşılaşma alanları

3-Yükselti ve derinlik

AŞAĞIDAKİ İFADELERİN DOĞRU VEYA YANLIŞLIĞINI YANLARINDAKİ KUTUCUKLARA İŞARETLEYİNİZ.

1-Y 2-D 3-Y 4-D 5-Y 6-D 7-Y 8-Y

1-A 2-C 3-E 4-E 5-D 6-A 7-B

LİSE 2. SINIFLAR SAYFA 28-29-30 ETKİNLİK ÇALIŞMALARI

SAYFA 28 ETKİNLİK ÇALIŞMASI:



1-Su kaynakları bir döngü içerisinde birbiriyle bağlantılı şekilde ilişkisini devam ettirir.Bu döngü içerisinde meydana gelebilecek bir dengesizlik mevcut bağlantılarını olumsuz etkiler.Isınma sonucu buharlaşarak gökyüzüne çıkar yoğunlaşma sonucu yeryüzüne inerek birbirlerini dengeler.

2-Okyanus ve denizler ile bazı göllerde acı su veya tuzlu su olarak, akarsu ve göllerin bazıları ile yeraltı sularının genelinde tatlı su olarak, ayrıca kutup bölgelerinde ve yüksek dağ zirvelerinde katı su ( buz) olarak, Atmosferde ise su buharı( Gaz) olarak bulunmaktadır.Katı sıvı gaz hallerinde bulunur.

3- Dünyadaki yeraltı ve yer üstü su kaynakları su kaynakları kavram haritası:



SAYFA 29 ETKİNLİK ÇALIŞMASI:
Aşağıdaki soruları Dünya’da kişi başına düşen tatlı su dağılımı haritasını ve grafik 2.deki bilgileri dikkate alarak cevaplandırınız.


Dünyada suların dağılımı grafikleri ve tatlı su dağılım haritalarının yorumlanması.
Not:Dünyada sular alan ve kütle olarak fazla olmasına karşı insanın kullanabileceği tatlı su miktarı oldukça azdır. Yeryüzündeki su kaynaklarının % 97 denizlerin ve okyanusların tuzlu sularından oluşur. Su kaynaklarının % 3’i kadarı tatlıdır. Tatlı suların %68 den fazlası buzullar ve buzul dağlarında bulunur.%31,4 ü yeraltı sularında % 0,3 ü ise yüzey sularıdır. Yüzey sularının da %87 si göllerde, % 11’i ,% 2’si nehirlerde bulunmaktadır.

Ancak insanlar tarafından kullanılan sular kimyasal maddeler, fabrika atıkları, nükleer atıklar, tarım ilaçları, yapay gübreler vb. unsurlarla kirletilirler. Kirletilen bu sular yağışlarla yeraltı suyu ve içme sularına karışır. Doğal döngü içinde de yeterince temizlenemez ve canlılar için büyük bir tehlike oluşturmaktadır.

1- Yeryüzündeki toplam suyun % 3 ü kadardır.Yeryüzünde su kaynakları dengesiz bir şekilde dağılmıştır. Özellikle de tatlı su miktarı oldukça düşüktür.Bu noktadan yola çıkarak nekadar dikkatli kullanmamız gerektiğini tekrar düşünmeliyiz.
2- Yeryüzünde en fazla suya sahip kaynak okyanuslardır.
3- Yeryüzünde en fazla tatlı suya sahip alanlar: Kuzey Amerika Özellikle kanada, Orta ve Güney Amerika, Avrupa’nın kuzey i ve yer yer batı kesimleri, Asya’nın kuzeyi özellikle Sibirya, Asya’nın güneyi ve güneyindeki ekvatoral yağışa sahip adalar ( Endonezya, Malezya, Filipinler vb.), Avustralya kıtaları tatlı suların en fazla olduğu sahalardır.

Yeryüzünde en az tatlı suya sahip alanlar: Tatlı su kaynağı az olan yerler özellikle dönenceler çevrelerinde yer alan çöl alanlarıdır. Özellikle Kuzey Afrika( Büyük Sahra), Afrika’nın Doğu ve güney kısımları( Kenya, Güney Afrika ( Kalahari Çölü),Zimbapve,) Asya’da Arabistan çöl bölgesi, Pakistan, Avrupa’da Polonya çevresi kişi başına tatlı miktarının en az olduğun yerlerdir.

4-Yeryüzündeki tatlı su kaynakları giderek azalmaktadır. Gerek iklim şartlarında meydana gelen değişmeler, gerekse insanoğlunun doğal dengeyi bozması ve çölleşme, ayrıca her geçen gün artan aşırı nüfus ve artan tatlı su ihtiyacı, gerekse de çevre kirlenmesinin her geçen gün hızla artması tatlı suları azalmakta ve ihtiyacında sürekli artması tatlı su kaynaklarının tükenmekte olduğunu göstermektedir.

Örnek:Ülkemizde kişi başına yıllık yenilenebilir tatlı su miktarı sürekli düşmektedir. 1955 ‘ de 8503 metreküp, 1990 ‘da 3026 metreküp, 2025 ‘de 2186 metreküp olacağı tahmin edilmektedir.

SAYFA 30 ETKİNLİK ÇALIŞMASI:
Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 776x532 ve 121KB.

Haritanın büyük hali için tıklayınız


1- Dünyada kara ve denizlerin oranları: Dünya alanının % 71 lik kısmını kaplarlar. ( 361 milyon km² si deniz ve okyanus, 149 milyon km² si karadır. ) Tek başına büyük okyanus tüm karalardan fazladır.
2- Okyanusların büyüklüğe göre sıralanışı:
1- Büyük Okyanus: 180 milyon km² ( % 50),
2- Atlas Okyanusu: 106 milyon km² ( %29),
3- Hint Okyanusu: 75 milyon km² ( %21) alana sahiptir.

3- Okyanus isimleri sayfa 30- harita 2- üzerine yerleştirilecek.
4- Büyük Okyanus: Kuzey ve Güney Amerika, Antarktika, Asya, Avustralya,
Atlas Okyanusu: Kuzey ve Güney Amerika, Avrupa, Afrika, Antarktika
Hint Okyanusu: Afrika, Asya, Antarktika, Avustralya,
5-Okyanuslar en çok Güney Yarımkürede yer almaktadır.( % 81 deniz ve okyanus, %19 ‘u kara), Kuzey Yarımkürede ise (% 61 deniz ve okyanus, %39 ‘u kara) okyanuslar oran olarak fazla olmasına rağmen karaların oranı güney yarımküreden daha fazladır.

10.SINIF SAYFA 33 -34-35 ETKİNLİK ÇALIŞMALARI CEVAPLARI
KİMYASAL ÖZELLİKLERİNE GÖRE GÖLLER

1-Tuzlu 2-Tatlı 3-Acı 4-Sodalı

Oluşumlarına göre:

1-Doğal Göller 2- Yapay Göller (Baraj gölleri)

Doğal göller:

1- Tektonik 2-Karstik 3-Set Gölleri 4-Buzul Gölleri 5-Volkanik Göl

Set Gölleri:
1-Heyelan set gölü 2-Lgün Kıyı set gölü 3-Lav Set Gölü 4-Alüvyon Set Gölü
5-Moren Set Gölü

Toprak Kayması (Heyelan)
Dalga ve Akıntılar(Kıyıset)
Lav Akıntısı (Lavların çukurluk önü kapatması)
Alüvyon (Alüvyon set Akarsuyun taşıdığı verimli toprak)
Moren (Buzul taşlarının çukurluğun önünü kapatması)
SAYFA 35 ETKİNLİK:

Akarsu beslenme kaynakları

Kaynak,göl,yağmur suları,yağmur suları,yer altı suları

Akım düzenine göre akarsular:

Düzenli rejim ,Düzensiz rejim,

Akarsuyun döküldüğü yer:

Okyanus Deniz Göl Bataklık

Açık havza Kapalı havza


0. SINIF YER ALTI SULARI VE KAYNAKLAR ETKİNLİK SAYFA 36
YER ALTI SULARI VE KAYNAKLAR

Etkinlik çalışması sayfa 36 lise 2

SORU-1-Yer altı suları nasıl beslenir?

vYağışlar,
vAkarsular ve göller,
vEriyen kar ve buz sularıdır.

SORU-2-Yer altındaki sular yeryüzüne nerelerden ve nasıl çıkar?

Yeraltı suları kayaların çatlaklarından veya tabakaların yamaç, vadi, faylar tarafından kesildiği yerlerden, ya da çeşitli şekillerde insanların açtığı kuyulardan yeryüzüne çıkar. Yeraltı sularının kendiliğinden yüzeye çıktığı yerlere de “kaynak” ( Göze, eşme, memba, pınar)denir.
SORU-3-Yer altı sularının özelliklerini etkileyen faktörler nelerdir?

Kaynak sularının kalitesini suyun geldiği kayanın kimyasal özelliği belirler. Silis miktarının fazla olduğu sular tatlıdır. Örnek:İzmir Uludağ, Niksar, Tokat suları örnek verilebilir. Kireçli arazilerden çıkan kaynak suları kireçli, Jipsli sahalarınki ise acı olup içme suyu olarak kullanılamaz.Sıcaklık durumuda bulunduğu bölgedeki fay hatlarına bağlı olarak değişir.Sıcak olması suyun yapısı üzerine etkilidir.

SORU-4-
Genel cevap olarak (Yakın çevremizde artezyen kaynaklar, yamaç, tabaka ve vadi kaynakları ile fay kaynakları bulunmaktadır. Artezyen kuyularından çekilen sularla içme ve tarımda sulamada, fay kaynaklarından sağlık ve turizmde, diğerlerinden ise içme ve kullanmada faydalanılmaktadır.) yazılabilir.

SORU-5-Çevrenizde kaynaklardan nasıl yararlanılmaktadır?

vİçme ve kullanma suyu temininde,
vYarı kurak ülkemizde yaz kuraklığında tarım alanlarının sulanması,
vSağlık ve turizm açısından önemli yeri vardır.
vKültür balıkçılığı ve son yıllarda paketlenip ihracatta önemli yer tutar.


LİSE 2.SINIFLAR TOPRAĞIN HİKAYESİ ETKİNLİK
ÇALIŞMASI SAYFA 38-39

Soru-1-Yeryüzünde farklı renkte toprak bulunmasının nedenlerini yazınız?

Bunun en büyük nedeni iklim şartlarıdır. Çünkü farklı iklim şartlarında farklı sıcaklık ve yağış şartları vardır. Bitki örtüleri ve toprağa verdikleri organik madde miktarları da farklıdır.
Genel olarak bitki örtülerinin gür olduğu bölgelerde bitki kalıntıları toprağa karışarak koyu renk almasına yol açmaktadır. Buna karşılık bitki örtüsünce fakir alanlarda humus miktarı az olan sahalarda toprak açık renkli olmaktadır.

Soğuk ve nemli bölgelerde bitki örtülerinin kalıntıları sıcaklık yetersiz olduğu için ayrışamamakta ve toprağın üst kısmında organik madde katı olarak birikip koyu renkli toprakları oluşturmaktadır.

Ayrıca sıcak ve yağışlı bölgelerde toprak aşırı şekilde yıkanmaktadır. Buda bitki kalıntılarını götürmektedir ve rengi açmaktadır. Bundan başka bir olayda sıcak kuşak alanlarında toprak içinde bulunan demir ve alüminyum elementler oksitlenerek toprakların kızıl renk almasına yol açmaktadır.

Ana kayanın farklı yapılarda olması da üzerinde oluşan topraklara damgasını vurabilmektedir. Özellikle bu durum kurak ve yarı kurak bölgelerde daha etkili olabilmektedir.
SORU-2-1 cm. kalınlıkta bir toprak oluşabilmesi için ne kadar süre geçmesi gereklidir?

Toprak oluşumu oldukça uzun bir süreçtir. 1 cm. kalınlıkta toprak için yüzlerce yıl geçmesi gerekir ( 200- 1000 yıl arası). Ana kayanın ayrışması, ayrışan bu kısma canlıların yerleşmesi, canlıların kalıntılarının humusa dönüşmesi, toprağa başka maddelerin katılması ve toprakta yıkanma –birikme olaylarının oluşup toprak katmanlarının meydana geldiği olgun bir toprak profiline ulaşmak için yüzlerce yıllık süreye ihtiyaç vardır. Ayrıca bunda yaşanan şartlar ( İklim, arazi, ana kaya yapısı) uygun değilse bu süre binlerce yıla kadar uzayabilmektedir.


SAYFA 39 ETKİNLİK ÇALIŞMASI


Soru-1-Soğuk bardak içine sıcak su doldurulduğunda bardak çatlar. Neden?

Sıcaklık farkının fazla olması ve sıcaklığın ani değişmesi sonucu genleşme için yeterli vakti olmaması sonucu bardak çatlar.

Soru-2- Aynı olaylar kayaçlar üzerinde nasıl etkili olabilmektedir?

Aynı olaylar kayaçlar üzerinde farklı etkiye sahip olabilmektedir. Çünkü kayaçların yapıları, kimyasal dokuları ve aşınmaya karşı dirençleri ve içerisindeki mineral yapıları farklıdır. Bazı kayalar kimyasal özelliklerinden dolayı sıcaklık ve suyla eriyebilmektedir. Bazıları ise eriyememektedir.

Bazı kayaların aşınmaya karşı direnci düşük olup ( Kumtaşı kil taşı, marn gibi) kolay parçalanmaktadır. Bazı kayalarda aşınmaya karşı dirençli olup ( Granit, mermer vb) ayrışması çok uzun sürebilmektedir.

Bazı kayaların yapıları çok silisli olup bunlar ayrıştığında bitki besin maddesi az olmakta( granit), bazıları ise besin maddesi yönünden zengin olmakta( bazalt, Volkanik tüf) buda bitkilerin yerleşmesi, organik madde oluşumu ve toprak gelişimini yakından etkileyebilmektedir.
Soru-3-Resim 16 da hangi parçalanma etkili olmuştur.Bu parçalanmada iklimin hangi özellikleri etkilidir?

Fizikse parçalanma etkili olmuştur. Burada iklimin sıcaklık etkisi kendini göstermiştir. Bu bölgede sıcaklık farklarının fazla olması nem azlığı aşırı ısınma ve soğuma bu tür çözülmeye yol açmaktadır.

Soru-4- Şekerin ve tuzun suda çözünmesi hangi olaya örnek verilebilir.

Şekerin ve tuzun suda çözünmesi fiziksel çözülmeye örnektir.Ancak konu ile ilgili kimyasal çözünme olduğuna dair çeşitli yorumlar yapılmaktadır.Ancak maddenin kimyasal çözünmeye uğraması halinde kimyasal formülünün yapısının değişmesi gerektiğini söyledi.Böyle bir olay olmamaktadır bu nedenle Fiziksel çözünme cevabı doğrudur.

10 SINIF SAYFA 42 VE 44 ETKİNLİK ÇALIŞMASI

SAYFA 42 ETKİNLİK ÇALIŞMASI

SORU-1-Toprağın üst kısmı neden koyudur.


Toprağın üst kısmı organik madde bakımından ölen hayvan ve bitki kalıntılarının ilk bulunduğu yer dir bunlar ayrışma sonucu humusa dönüşür bu nedenle daha koyudur.
SORU-2-Çiçek yetiştirmek isterseniz hangi katı tercih edersiniz.

A katmanı, Çünkü burası besin maddesi yönünden zengin, bitkilere zararlı olabilecek tuz kireç vb. maddelerce yıkanmış, geçirgen kısımdır.

SORU-3-İnşaat temelinde çıkarılan toprağın bitki yetiştirilmesinde kullanılmamasının nedeni ne olabilir.

Çünkü bu derinlerden çıkmakta ve toprağın alt katlarından oluşmaktadır. Bu topraklar organik ve besin maddesince fakir ve üstten yıkanan zararlı maddelerin biriktiği kısımlardır.

10 SINIF SAYFA 46 ETKİNLİK ÇALIŞMASI CEVAPLARI:


Kitabınızdaki harita ve fotoğrafları inceleyerek aşağıdaki soruları cevaplandırınız.

SORU-1-Akdeniz kıyılarında görülen maki Avustralya2nın güneyinde ve Güney Afrika’nın kap bölgesinde görülmesinin nedenini açıklayınız.




Bu bölgelerde de Akdeniz ikliminin özelliklerinin görülmesidir.Ürünler benzerse iklimlerde aynıdır.
SORU-2- Dönenceler çevresinde bitki örtüsünün seyrek olmasının sebebi nedir.


Dönence çölleri
Dönenceler bölgesi dünyanın günlük hareketinden dolayı şıkışarak alçalan hava kütlelerinin oluşturduğu dinamik yüksek basınç alanlarıdır.Burda alçalan hava ile birlikte havanın ısınması ve nem açığının artması buraları çöl özellikte bir yapıya getirir.Çöl özellik göstermesi de bitki örtüsünün seyrelmesine neden olur.


SORU-3-Bitki topluluklarının dağılış alanlarına bakarak yeryüzünde en çok yağış alan yerleri belirleyiniz.


En çok yağış alan yerler ekvator bölgesi,60 derece enlemleri,Muson Asyası denilebilir…

10.SINIF SAYFA 48 ETKİNLİK ÇALIŞMASI



DÜNYAYI KAPLAYAN ÖRTÜ:
BİTKİLER
Dünya Bitki Örtüsü Haritası
Dünya üzerindeki iklim tiplerine bağlı olarak bitki örtüsü ekvatordan kutuplara doğru

Geniş yapraklı ormanlar
Savanlar
Kaktüs
Bozkır
Maki
Orman-çayır
İğne yapraklı ormanlar
Tayga ormanları
Tundra


Şeklinde sıralanır.

Her bitkinin kendine has bir iklim özelliği vardır. Başka bir ifadeyle benzer iklim şartlarında benzer bitki türleri görülür.(kutup iklimi hariç)
Farklı bölgedeki iklimin benzerliği tabii bitki örtüsünün benzerliğini kanıtlar.
Yer şekillerinin kısa mesafeler dâhilinde değişmesi bitki örtülerinin de kısa mesafeler dâhilinde değişmesini sağlar.
Bitki örtüleri yeryüzüne dağılışlarında aralıksız kuşaklar oluşturmazlar.
Enlem farkı arttıkça ve farklı enlemlerden oluştukça bitki örtüsüde çeşitlenir.
Bitki örtüsü iklimin bir nedeni değil iklimin bir sonucudur.

Bitki Topluluklarının Coğrafi Dağılışı
Ekvatoral yağmur ormanları

Amazon Havzası, Senegal’den Gine körfezine kadar olan saha
Kongo Havzası, Güneydoğu Asya adaları
Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 800x600 ve 117KB.



Muson Ormanları

Güneydoğu ve Doğu Asya’da Hindistan, Japonya, Tayland, Vietnam,Endonezya, Doğu Çin, Kore, Avustralya’nın kuzeybatısı, Filipinler, Güneydoğu Afrika

MUSON ORMANLARI VE PİRİNÇ TARLALARI

Batı Rüzgarları sebebiyle Ilıman Kuşak karalarının batısında görülür (Batı ve K.Batı Avrupa, Amerika’nın batısı). Yurdumuzda ise Karadeniz kıyılarında etkilidir

Tayga Ormanları
Deniz etkisinden uzak kara içlerinde ve ılıman kuşak karalarının doğu kıyılarında (soğuk su akıntısından dolayı) görülür. Orta ve doğu Avrupa Asya’nın kuzeyi(Sibirya) Kanada ve ABD nin kuzeyinde görülür.

Maki

Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler (Libya, Mısır ve Lübnan hariç. Buralarda görülmeme sebebi yer şekillerinin engebesiz olmasıdır.), Avustralya’nın güneybatısı, G. Afrika Cumhuriyetinde Kap bölgesi, Şili’nin orta kesimleri Kuzey Amerika’da Kaliforniya çevresinde etkilidir.
En geniş anlamıyla 30-40 derece enlemleri arasında kıtaların özellikle batı kıyıları


Savan

Güney ve Orta Afrika, Sudan,Güney Amerika‘da Brezilya’daVenezüella, Kolombiya, Peru ve Bolivya’da etkilidir. Ekvatoral iklim ile çöl iklimi arasında
(10-20° kuzey ve güney enlemleri arasında görülür)


Bozkır(Step)
Sıcak ve ılıman kuşak kara içlerinde görülür.
Yurdumuzda İç Anadolu Bölgesinde ve Ergene Bölümünde görülen karasal iklim buna örnektir.
Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 800x600 ve 326KB.

Çayır
Batı Rüzgarları sebebiyle Ilıman Kuşak karalarının batısında görülür (Batı ve K.Batı Avrupa, Amerika’nın batısı).
Alpin çayırlar dağların yüksek kesimlerinde görülür

Tundra

Sibirya, İskandinavya Yarımadasının kuzeyinde, Kanada’nın kuzeyinde,
Grönland adasının kıyı kesimleri.Yaklaşık olarak 70-80 enlemleri çevresinde görülür.Güney yarımküredeki etki alanı KYK dekine oranla çok azdır bunun nedeni GYK de okyanusların geniş alan kaplamasıdır.


Çöl Bitkileri

Kızılkum (Özbekistan), Karakum (Türkmenistan), Gobi (Moğolistan), Taklamakan (Çin) , Arizona (A.B.D) çölleri,Kuzey AfrikaArap yarımadası
Avustralya’nın iç kesimleri


Şekildeki iklim grafiklerini inceleyerek hangi iklim bölgesine ait oldukları ve bitki örtülerini yazınız.


1.GRAFİK:


Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçen Akdeniz ikliminin grafiğidir. Bitki örtüsü makiler olup yükseklerde ormanlar görülür.


2.GRAFİK:



Yazları yağışlı, kışları kurak olan ancak yıl boyu sıcak olan tropikal iklimin grafiğidir. Buralarda savan bitkileri yer alır. Ayrıca akarsu boylarında Galeri ormanları görülür.

3.GRAFİK:


Yazları sıcak kurak kışları soğuk karlı yağışa sahip karasal iklim ( Step) grafiğidir. Bu iklimde azami yağışlar ilkbahar aylarında görülmektedir. Bu iklimin bitki örtüsü bozkırlardır. (step)


4.GRAFİK:



Bu grafik yıl boyu sıcak ve yağışlı olan ekvatoral iklimin grafiği olup, bu iklimin bitki örtüsü ekvatoral ormanlardır.


10.SINIF SAYFA 51 ETKİNLİK ÇALIŞMASI

SORU-1-Ormanların Ekvatordan Kutuplara doğru farklı kuşaklar oluşturmasının nedenleri nelerdir?

Ekvatordan kutuplara doğru gidildikçe sıcaklık ve yağış şartları birbirinden farklı iklim kuşakları bulunmaktadır. Her bitkinin kendine has bir iklim isteği özelliği vardır. Başka bir ifadeyle benzer iklim şartlarında benzer bitki türleri görülür. Bu nedenle bitkiler kuşaklaşma gösterir.

SORU-2- Yükseltinin artmasıyla bitki örtüsü kuşaklarında görülen değişimin nedenleri nelerdir?
Atmosferde alçaklardan yukarı doğru çıkıldıkça sıcaklık azalmaktadır. Bundan dolayı yukarılara doğru sıcaklık isteği az ve soğuğa dayanıklı bitkiler, ayrıca yukarı doğru yağış arttığı için suyu nemi seven bitkiler yukarılara doğru sıralanacaktır. Bu nedenle aşağıda sıcaklık isteği fazla ve su isteği az bitkiler bulunurken, yukarıda soğuğu seven ve dayanıklı ve su isteği bitkiler kümeleşir.

Bulmaca etkinlik soruları:


1-Göl 2-Tuzlu 3-Amazon 4-Kar 5-Kimyasal 6-Laterit 7-Podzol 8-Tundra


10.SINIFLAR SAYFA 52-53 ÖLÇME DEĞERLENDİRME SORULARI


Kitabınızdaki kavramları şemadaki kutulara yerleştiriniz.


Yer kabuğundaki büyük çanaklar
Yeryüzündeki vadi içlerinde akar
OKYANUS
AKARSU

Kara içinde çukur alanlarda oluşur
Yer altındaki tabakaların içinde oluşur
GÖL
YER ALTI SUYU

Aşağıdaki soruları cevaplayınız…

SORU-1-Yeryüzündeki sular hangi kaynaklardan beslenir.

Su döngüsü ile oluşan yağışlar la beslenir.Kar ve buz erimeleriyle beslenir.

SORU-2-Yer altı suyu bakımından zengin alanlar hangileridir.Bu alanları yer şekilleri ve iklim özellikleri bakımından değerlendiriniz.

Bol yağışlı ve zemini geçirimli taşlardan oluşan alanlarda yer altı suyu fazladır. Az yağış alan, eğimi fazla ve geçirimsiz zeminlerde ise, yer altı suyunun oluşumu zordur. Kum, çakıl, kumtaşı konglomera, kalker, volkanik tüfler, alüvyonlar, geçirimli zeminleri oluşturur. Bu nedenle alüvyal ovalar ve karstik yöreler yer altı suyu bakımından zengin alanlardır. Kil, marn, şist, granit gibi taşlar ise geçirimsizdir. Yer altı suyu oluşumunu engeller

SORU-3-Göl sularının farklı kimyasal özelliklere sahip olmasının sebeblerini yazınız.

İklim,beslenme kaynakları,gölün bulunduğu arazi yapısı,gölün büyüklüğü,derinliği,ve gideğeninin olup olmamasıyla ilgilidir.


SORU-4-Toprak oluşumunda etkili olan faktörleri yazınız…

İklim,ana kaya,zaman,yer şekilleri,canlılar ve bitki örtüsü etkili olur.

SORU-5-Canlıların toprak oluşumuna etkilerini yazınız.
Toprak yüzeyine düşen dal,yaprak ,meyve gibi bitki kalıntıları ,canlı organizmaların artıkları ve leşleri toprak için önemli bir karışım malzemesi olarak toprağı humus bakımından zenginleştirir.Yine canlılar toprakdaki humus dağılımını ve toprağın havalanmasını sağlar.

SORU-6-Ekvatordan kutuplara gidildikçe bitki örtüsünün kuşaklar şeklinde değişmesinin nedenlerini yazınız.

Ekvatordan kutuplara gidildikçe sıcaklık ,yağış şartlarının değişiklik göstermesi bitki örtüsü kuşaklarının değişiklik göstermesine sebeb olur.


SORU-7-Bitki örtüsü benzer olan bir bölgede başka hangi koşullar benzer olabilir.

Bitki örtüsü benzer olan bölgelerin iklimleri de benzerlik gösterir.Bununla bağlantılı olarak ekonomik faaliyetlerde benzerlikler göürlebilir.

SORU-8-Kuzey yarım kürede dağların güneye bakan yamaçlarında orman üst sınırı daha yüksektir nedenini belirtiniz…

Kuzey Yarım Küre’de güneye bakan yamaçlar kuzeye bakan yamaçlara oranla güneşi daha fazla görür ve sıcaklık şartları daha elverişli olduğundan ormanlar daha yüksek bölgelere kadar yetişme koşulu bulur.Buda orman üst sınırını yükseklere çeker.

SORU-9-Çöllerin bazı kesimlerinde hurma palmiye gibi ağaçların yetişmesi ,vaha denilen yerlerin bulunması nasıl açıklanır.

Çöllerde Suyun bulunduğu, Bitkilerin yetişebildiği, insanların yerleşip barındığı yerdir. Vahalar akarsu boylarında, kuyuların açıldığı yerlerde, büyük su kaynakları yanında gelişmiştir.

Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun kelimelerle doldurunuz.

1-Düzenli 2-Yer Altı Suları ve Yer Üstü Suları 3-Boğazlardır 4-Tatlı
5-Su 6-Erozyon 7-Sıcak ve Nemli 8-Yıl boyu 9-Sıcaklık,yağış,nem 10-Tundra 11-Geniş ve iğne 12-Savan

Aşağıdaki ifadelerden doğru ve yanlışlığını yanlarındaki kutucuklara yazınız.

1-D 2-Y 3-D Acı ,tatlı,tuzlu,ve sodalıdır. 4-D 5-D 6-D 7-Y 8-Y 9-D 10-Y 11-D 12-D 13-Y 14-Y 15-D

Aşağıdaki çoktan seçme soruları cevaplayınız.

1-D 2-D

LİSE 2. SINIF SAYFA 56 ETKİNLİK ÇALIŞMASI

Aşağıdaki tablodan faydalanarak verilen soruları cevaplayınız…

Nüfus Kategorilerine göre Nüfus miktarı

Nüfus Kategorileri
Nüfus Miktarı
Erkek nüfus
22.200.000
Kadın nüfus
21.800.000
Kent nüfusu
24.000.000
Kır nüfusu
20.000.000
Çalışan nüfus
15.000.000
Çalışmayan nüfus
29.000.000
Okuma yazma bilen nüfus
39.600.000
SORU-1-Okuma yazma bilmeyenlerin sayısı: 22.200.000+21.800.000: 44.000.000 toplam nüfus – 39.600.000 (Okuma yazma bilen nüfus) :4.400.000 okuma yazma bilmeyen nüfus

Soru-2-Toplam nüfus 44.000.000 çalışan 15.000.000 yani 1/3 ü kadar.İşsizlik oranı yaklaşık %60-65 arasındadır.


Soru-3-Kır ve kent nüfusundan faydalanarak bu ülkedeki ekonomik etkinlikler hakkında bilgi veriniz.

Bu ülkede nüfusun yaklaşık %48 i kırsal kesimde yaşamaktadır. Nüfusun bu oranda kırsal alanda yaşadığı ülkelerde hayvancılık ve tarım etkinlikleri hala önemini korumaktadır. Ancak kır nüfusu ile kent nüfusu arasındaki farkın fazla olmaması bu ülkenin gelişmekte olan bir ülke olduğunu ortaya koyar. Bu ülkelerde tarım ve hayvancılık ana geçim kaynağı olmakla birlikte şehir merkezleri için sanayi ve hizmet sektörlerinin de gelişmekte olduğu ve nüfusun yavaş yavaş bu sektörlere kaymaya başladığı da söylenebilir.

SAYFA 57 ETKİNLİK ÇALIŞMASI

Kitabınızda 2. yüzyıl öncesi nüfus sayımlarının amaçlarına örnekler verilmiştir.


20. yüzyıl öncesi nüfus sayımlarının amaçları
Modern nüfus sayımlarının amaçları
·Asker sayısını belirlemek,
·Vergi yükümlülerini belirlemek
·Devlete belirli hizmetler yapmakla yükümlü memur ve sipahilere bırakılan gelir kaynaklarının nicelik ve değişmelerini saptamak amacıyla,

  • Tarım ve arazi konularında bilgi toplanmaya çalışılması,
·Okuma yazma bilmeyen nüfusun belirlenmesi ve buna göre okuma yazma seferberliğine başlanması,
·İşsizlerin sayısının belirlenmesi ve buna göre iş sahalarının açılması,
·Okula başlayacak çocuk sayısının belirlenmesi ve ona göre okul ve derslik yapılması,
·Ülkelerin ihtiyacı olan öğretmen, doktor, mühendis vb. ihtiyacını belirlemek,
·Ülkelerin nüfus artış hızını tespit etmek ve nüfus planlamasının yapılması veya nüfus artırma çalışmalarına başlanması,
·Ülke kaynaklarının tespiti ve nüfusa göre kullanımının planlanması,
·Ülkelerde meydana gelen nüfus hareketlerini tespit etmek ve bunun ortaya koyacağı sonuçlara gerekli önlemler almak,

  • Asker sayısı ve askerlik sürelerinin belirlenmesi,
LİSE 2. SINIFLAR SAYFA 59-60 ETKİNLİK ÇALIŞMALARI

SORU-1-Dünyada ne kadar insan yaşamaktadır?

2000- yılı itibari ile 6.060 milyar olup, günümüzde 6,5 milyarın üzerindedir.
2006- 6.644.000.000(Kasım)

SORU-2-Dünyada nüfus artışında etkili olan faktörler nelerdir?

Nüfus artışını etkileyen faktörler: 1- Doğumlar 2- Ölümler
Açıklamak gerekirse geri kalmışlıktan dolayı yeterli nüfus planlamasının yapılamaması özellikle Afrika kıtasında ,mevcut savaşlar sonrası ölümler,gelişmiş ülkelerdeki yaşam standartları sonrası doğum oranlarının düşmesi,Sağlık hizmetlerindeki gelişmeler sonrası doğan bebek ölüm oranlarının azalması etkili faktörlerden biridir.

Burada dikkat edilmelidir ki göçler ve ülke sınırlarının değişmesi sadece ülke yada bu olayların gerçekleştiği bölgeleri etkiler artan nüfus mevcut dünyadaki nüfustur değişmez yani A yada B ülkesine göç dünya nüfusunu değil o bölge nüfusunu değiştirir.

SAYFA 60 ETKİNLİK ÇALIŞMASI

Dünya nüfusunu gösteren tablo 1 ve kitabınızdaki grafik 2 yi inceleyerek aşağıdaki soruları cevaplandırınız.


Yıllar
Dünya nüfusu
1000
310 milyon
1250
400 milyon
1650
500 milyon
1700
610 milyon
1750
790 milyon
1800
980 milyon
1850
1.260 milyar
1900
1.650 milyar
1910
1.750 milyar
1920
1.860 milyar
1930
2.070 milyar
1940
2.300 milyar
1950
2.520 milyar
1960
3.020 milyar
1970
3.700 milyar
1980
4.440 milyar
1990
5.270 milyar
2000
6.060 milyar






























SORU-1-
Hangi yıldan sonra dünya nüfusundaki artış belirginleşmiştir?
1950 yılından sonra en fazla nüfus artışlı olmuştur.

Tablo incelendiğinde en çok artış 1950 den sonrasında görülmüş ancak başlangıç noktası olarak 1850 den sonra sanayi devrimi sonrası dünyamız kısmen hızlı bir nüfus artışına girmiştir.

SORU-2- 1930- 1950 yılları arasında nüfus artında meydana gelen yavaşlamanın nedenleri nelerdir?
Bu dönem dünyada siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar dönemidir. Bunun öncesinde 1914- 1918 yılları arası yaşanan 1. Dünya Savaşı ve bunun ortaya koyduğu ekonomik, siyasi ve sosyal yıkımları etkisi henüz bitmeden dünyanın 1930 lu yıllardan sonra başlayan siyasi çekişmeler ve 1940 ta başlayan II. Dünya savaşı yıllarının ortaya koyduğun siyasi sosyal, ekonomik sorunlar, mal ve can kayıpları ve hastalık ve ölümlerdir. Bu yıllarda güvende olmayan insanlarda doğumlar azalmış, genç nüfus silâh altında oluğu evlilikler azalmış ve savaşın yol açtığı yıkımlar ve can kayıplarıdır.

SORU-3–1960 yılından sonra dünya nüfusu daha hızlı bir artış sürecine girmesinin nedenleri nelerdir?
1- Tarımdaki Gelişme ve Endüstrileşme: Tarım ve endüstri alanındaki gelişmelere yasam koşullarının iyileşmesini sağlamıştır. Böylece kötü beslenmeden kaynaklanan ölümler azalmıştır.(Gelir düzeyinin artması, Beslenme düzeyinin artması)
2- Tıp Bilimindeki gelişmeler: Tıp bilimindeki gelişmelere bağlı olarak doğum oranlarının artması ve ölüm oranlarının azalması nüfus artışına yol açmıştır.(Aşılama çalışmalarının artması, Bulaşıcı hastalıklara karşı etkili ilaçların bulunması),

3-Teknolojik Gelişmeler: Teknolojik gelişmeler, yasam koşullarını iyileştirerek, nüfus artışına dolaylı olarak etki eder.
4-Kadınların eğilim düzeyinin ve ekonomik bağımsızlıklarının artması,


LİSE 2.SINIFLAR SAYFA 63 ETKİNLİK ÇALIŞMASI

DÜNYADA NÜFUSUN ALANSAL DAĞILIŞI


Nüfus Dağılışı: Belirli bir yerdeki nüfusun sık veya seyrek olma durumudur. Nüfusun sayısı ve özellikleri yanında dağılışının da iyi bilinmesi gerekir. Çünkü dünya genelinde veya dünyanın herhangi bir alanında ekonomik ve sosyal özelliklerin ve sorunların tespit edilmesi, çözülmesi açısından nüfusun mekânsal dağılışını iyi bilmek gereklidir.

Nüfusun dağılışında kullanılan kavramlar
Nüfusu fazla olan yerler için- Yoğun nüfuslu ( Sık nüfuslu)
Nüfusu fazla olmayan yerler için - Orta nüfuslu ( Orta yoğunlukta veya sıklıkta)
Nüfusu az olan yerler için - Seyrek nüfuslu ifadeleri kullanılır.( Tenha)

Dünyada nüfusunda geçmişten bu güne doğru sürekli bir değişim yaşanmıştır. Bu değişimlerden bir de dünyada nüfusun alansal dağılışıdır.

Dünya nüfusu yeryüzünde eşit ve dengeli bir şekilde dağılmamıştır. Nüfus kıtalara, ülkelere, ülkeler içerisinde bölgelere ve illere göre de farklılıklar gösterir. Dünya nüfusunun yeryüzündeki dağılımı çok dengesiz bir şekilde olup, İnsanların üçte ikisi karaların onda birinden daha az topraklar üzerinde toplanmıştır. Diğer taraftan kuzey yarı küre insanların 90’nını, eski dünya karaları da %85 ini barındırmaktadır.

Dünya nüfusunda tarih boyunca sürekli artış yaşanırken, bu artışlar kıtalara göre aynı olmamıştır.
NÜFUS DAĞILIŞINI ETKİLEYEN ETMENLER
Nüfus Dağılışını etkileyen doğal Faktörlerin başlıcaları şunlardır:

Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 1076x401 ve 15KB.

A) Yer şekilleri (Topografik özellikler):

1 -Yükselti: Genel olarak yükselti arttıkça nüfus yoğunluğu azalır. Dağlık alanlarda nüfus az ve dağınıktır. Yüksek dağ ve platolarda 1500 m ‘den sonrası yaklaşık olarak boştur. Bunun nedeni, kışların uzun yazların kısa sürmesi, tarımsal etkinliklerin kısıtlanmasıdır. Ulaşım güçlükleri de nüfuslanmanın az olmasında etkilidir.

Ekvatoral bölgede alçak kesimler çok yağışlı, nemli ve sıcak olmasından dolayı bu bölgelerde nüfus, iklim koşullarının elverişli olduğu yüksek kesimlerde toplanmıştır.

2 -Eğim ve Bakı: Dünyada eğimi az olan ve düz alanları sık nüfusludur. Çünkü buralardaki iklim ve arazi şartları Tarıma müsait, ulaşım imkânları da gelişmiştir. Eğimin fazla olduğu engebeli sahalar seyrek nüfusludur. Kuzey Yarımkürede dağların güneye bakan yamaçları daha fazla ısınır. Güney yarım kürede ise dağların Kuzeye bakan yamaçları daha fazla ısınır Bu yüzden dünyada Kuzey Yarımkürede dağların güneye bakan yamaçlar, kuzeye bakan yamaçlara göre daha sık nüfuslanmıştır.

3-Dağların Uzanış doğrultusu: Kıyı paralel uzanan dağların denize bakan yamaçları deniz etkisi ile daha nemli, ılıman şartlara sahiptir. Genel olarak sıcaklık yüksektir. Bu yüzden dağların denize bakan yamaçları sık nüfuslu iken, içlere bakan yamaçları seyrek nüfusludur.

B-)İklim şartları:
İklim elemanlarından SICAKLIK ve YAĞIŞ nüfus dağılışında en etkili olanlardır. Ilıman ve yeterli yağış alan yerler sık nüfusludur. Dünya nüfusunun zaten çoğu ılıman iklim kuşağında yaşar. İklim koşullarının insan yaşamına uygun olmadığı soğuk iklim, çöl iklimi, karasal iklim, çok aşırı sıcak ve yağışlı ekvatoral iklimle kutup altı iklim bölgeleri seyrek nüfusludur.

C)Bitki örtüsü: Bitki örtüsünün, özellikle ormanların sık ve gür olduğu alanlarda nüfus az ve seyrektir. Çünkü ormanlık alanlarda tarıma ve yerleşmeye elverişli alanlar sınırlıdır.

D)Toprak verimliliği: Kıyılardaki verimli düzlükler, delta ovaları ve verimli iç ovalar nüfusun yoğun olduğu alanlardır. Kalkerli arazinin yaygın olduğu alanlar, tuzlu, çorak, jipsli ve aşırı yıkanmış verimi az topraklar tarıma uygun olmadığı için seyrek nüfusludur.

E)-Su kaynakları: İçme ve kullanma suyu temini, tarım ve sanayide suya ihtiyaç duyulması nedeniyle nüfusun çoğu, akarsu, göl vb. su kaynakları çevresinde yoğunlaşmıştır.

F)- Enlem: Dünyada insanlar çok sıcak şartların yaşandığı ekvatoral iklim bölgesi ( Sıcak kuşak) ta, çok soğuk şartların yaşandığı kutup bölgeleri insan yaşamına uygun olmadığı seyrek nüfusludur.

Buna karşın insanların çoğu ılıman kuşakta yaşar. Sıcak ve soğuk kuşakların az, ılıman kuşağın sık nüfuslu olmasının temel nedeni iklimdir.

Nüfus Dağılışını Etkileyen Beşeri ve Ekonomik faktörlerin başlıcaları şunlardır:

A- Tarihi, İdari faktörler ve Askeri Faktörler: Dünyada eskiden beri yerleşme alanı olan ve çok eski dönemlerden beri ticaret yollarının kavşak noktası yerler ve buralarda kurulan yerleşmeler daha sık bir nüfusa sahiptir.

Dünyada bazı kentler başkentlik yapmış olmaları sayesinde, bazı kentler de tarihten günümüze gelen askeri önemi ile yoğun nüfuslanmıştır.

B-Ekonomik faktörler: Dünyada bazı alanlar da sanayi, madencilik, tarım, turizm, ticaret, hizmet ve ulaşım şartlarının iyi olması veya önemli kara, demir, deniz yolları, önemli havaalanları ve limanları ile insanları kendine çok çekmiş ve yoğun nüfuslanmıştır.

Dünyada sık nüfuslu alanların ortak özellikleri:
1- Arazisi düz ve verimli alanlardır.
2-İklim şartlarının uygun olduğu alanlardır.
3- Endüstrinin geliştiği alanlardır.
4- Ulaşımın kolay olduğu alanlardır.
5-Yeraltı ve yer üstü kaynakları bol olan alanlardır.
6- Tarım, hayvancılık, ticaret, turizm etkinliklerinin yoğunlaştığı alanlar.
Dünyada seyrek nüfuslu alanların ortak özellikleri:
1- Arazinin yüksek, engebeli ve eğimli alanlar ile toprağı verimsiz alanlar.
2- Ulaşımın zor yapıldığı yerler.
3-İklimin sert, yağışın az, kuraklığın fazla olduğu yerler.
4- Sanayi, ticaret, turizm ve bayındırlık çalışmalarının gelişmediği alanlar.
5- Sık ve gür ormanların olduğu alanlarda nüfus seyrektir.
6- Kurak karakterli çöl alanları,
7- Buzullarla kaplı kutup bölgeleri.
Dünya üzerinde en sık ve seyrek nüfuslanmış yerler ve nedenleri:

A-Sık Nüfuslanmış Yerler:



Dünya nüfusunun büyük bir bölümü uygun yasama koşulları taşıyan ılıman iklim kuşağında toplanmıştır.

Muson Asyası: Asya kıtasının güney ve güneydoğusundaki ülkeleri kapsayan bu bölgede, bol yağışlı iklim nedeniyle pirinç ve çay tarımı önem taşır.

Dünya’nın en kalabalık ülkeleri olan Çin Halk Cumhuriyeti ve Hindistan bu bölgede bulunmaktadır. ( tarım) Japonya: Sanayileşmenin ve kısmen madenciliğin etkisiyle sık nüfuslanmıştır.

Akarsu Havzaları: Tarım koşullarının elverişli olduğu Ganj, İndus, Fırat, Nil gibi akarsu havzaları sık nüfuslanmıştır.

Akarsu boyları enleme göre farklı nüfus yoğunluğuna sahiptir. Örneğin sıcak kuşakta Amazon, Kongo nehirlerinin havzası seyrek nüfuslu iken, orta kuşakta, Tuna, Ren, Fırat nehirlerinin havzası yoğun nüfusludur.

Güney ve Batı Avrupa: Madencilik, endüstri ve ticaretin çok geliştiği Avrupa’nın bütünü sık nüfuslanmıştır.

Amerika: Kuzey Amerika’nın kuzeydoğu kıyıları; Sanayi, tarım imkânları, deniz etkisi, uygun iklim şartları ve ulaşım kolaylığı.

B-Seyrek Nüfuslanmış Yerler
İklim şartlarının olumsuzluğuna bağlı olarak nüfusun çok az olduğu, tenha yerlerdir.
Soğuk Bölgeler: Kuzey Kutup Dairesi içinde bulunan Gröndland, Alaska, Kanada’nın Kuzeyi, İskandinav Yarımadası ve Sibirya’nın kuzey bölgeleri düşük sıcaklık nedeniyle seyrek nüfuslanmıştır.

Yüksek Dağlar: İklim koşullarının her türlü ekonomik faaliyeti, özellikle tarımı sınırlamasına bağlı olarak seyrek nüfuslanmıştır. ( Himalayalar)
Sıcak ve Nemli Ekvatoral Bölgeler: Tropikal kuşakta, Amazon, Kongo havzaları gibi alçak yerler, yüksek sıcaklık, aşırı nemlilik, sık ormanlar ve geniş alan kaplayan bataklıklar nedeniyle az nüfuslanmıştır.

C-Nüfuslanmamış Yerler
İklim ve zemin koşulları nedeniyle insanlarin yerleşmesine elverişli olmayan, nüfuslanmamış yerlerdir.

Kutup Bölgeleri: Güney Kutup Bölgesi’nde bulunan Antarktika Kıtası 14 milyon km2 genişliktedir. Kalın buzullarla kaplı bir kıta olduğu için nüfuslanmamıştır.

Bataklıklar: Bataklık, yağış miktarının fazlalığı nedeniyle, toprağın çok ıslak olduğu, yer yer suların yüzeyde biriktiği yerlerdir. Yerleşmeyi ve ekonomik faaliyeti sınırlandırdıkları için nüfuslanmamıştır.

Çöller: Dönenceler çevresindeki Meksika, Büyük Sahra, Arabistan, Kalahari, Avusturalya çölleri ile Asya’nın iç kesimlerindeki Iran, Kızıllkum, Kara kum, Taklamakan ve Gobi çölleri, insanlarin yaşamasına ve yerleşmesine uygun değildir.
Bu nedenle nüfuslanmamıştır. Ancak vaha adi verilen sulak yerlerde az da olsa nüfuslanma görülür.

LİSE 2. SINIFLAR SAYFA 64-65 ETKİNLİK ÇALIŞMASI

Aşağıdaki soruları dünya iklim,fiziki,ve nüfus dağılışı haritalarından yararlanarak cevaplayınız.

SORU-1- Kitabınızdaki haritada nüfusun en yoğun ve en seyrek olduğu yerlerden bazıları oklarla gösterilmiştir.Amazon ormanlarının seyrek Batı Avrupa’nın sık nüfuslu olmasının nedenlerini açıklayınız…

A-Amazon Ormanları: Yıl boyu bol yağışlı ve aşırı sıcaktır. Buralarda çok sık ve gür yağmur ormanları bulunur. Ormanların tabanları güneş görmez ve aşırı nem, küf ve hastalıklar mevcuttur. Tarım yapılacak arazi yoktur. Burarda yaşam şartları iletişim ve ulaşım çok zordur. Diğer ekonomik faaliyetlerde gelişmemiştir. Bu yüzden nüfus ve yerleşmeye uygun değildirler.






B-Batı Avrupa:
Burada iklim şartları ılımandır. Yağışlar yeterince vardır. Arazileri düz ve tarıma elverişlidir.Buralarda madencilik, endüstri ve ticaret çok gelişmiştir.


SORU-2-Diğer dört alandaki nüfus dağılımını inceleyerek yoğun yada seyrek nüfuslu olmalarının nedenlerini açıklayınız.


Himalaya dağları: Buraları çok yüksek sahalardır. Yüksek olmasından dolayı çok soğuk ve kar yağışlı sert bir karasal iklim özellikleri görülür. Ayrıca belli yükseklerden sonra buzullarla kaplıdır. Yükseklikten dolayı, belli yükseltiden sonra tarım, yerleşme, orman ve üst sınırlara ulaşılır. Arazi dağlık ve engebeli tarım alanları yok denilecek kadar azdır. Dağlık olması ve şiddetli kış şartlarından dolayı ulaşım çok zordur. İklim koşullarının her türlü ekonomik faaliyeti, özellikle tarımı sınırlamasına bağlı olarak seyrek nüfuslanmıştır.



Güneydoğu Asya:
Buralarda sıcak karakterli muson iklimi etkilidir. Sıcaklık ve yağış bol ve tarıma uygun önemli ovalar ve düzlük alanlar bulunur. Ayrıca buralar tarihten kaynaklanan eski dünya olmasından dolayı da eskiden beri terleşme alanlarıdır. Buralarda zengin yeraltı ve yer üstü kaynakları bulunur. Bu bölge ülkeleri nüfus özelliği olarak eğitim seviyesi az ve doğum oranlarının yüksek olduğu ülkelerdir. Bol yağışlı iklim nedeniyle pirinç ve çay tarımı önem taşır. Dünya’nın en kalabalık ülkeleri olan Çin Halk Cumhuriyeti ve Hindistan bu bölgede bulunmaktadır.







Kutup Bölgesi- Antarktika:
Güney Kutup Bölgesi’nde bulunan Antarktika Kıtası 14 milyon km2 genişliktedir. Soğuk iklim şartlarında oluşan örtü buzulları ile kaplıdır. Gerek iklim şartları olumsuzluğu, gerekse de toprağın olmaması ve diğer geçim kaynaklarının bulunmamasından dolayı, kalın buzullarla kaplı nüfuslanmamıştır. Yani nüfus yönünden boştur.






Sahra Çölü:
Buralar yeryüzünün sıcak ve kurak alanlarıdır. Gerek yağış ve su yetersizliği, gerekse aşırı sıcaklık ve sıcaklık farkları, kum fırtınaları, toprak oluşumunun olmaması gibi nedenlerle başta tarım olmak üzere ekonomik faaliyetlere uygun sahalar değildirler. insanlarin yaşamasına ve yerleşmesine uygun olmayan bu tür alanlar nüfuslanmamıştır. Yani nüfus yönünden boş alanlardır. Ancak vaha adı verilen sulak yerlerde az da olsa nüfuslanma görülür.


aLıntı bu da...
 
SORU-3- Nüfusun dağılışında belirtilen yerlerin hangilerinde doğal ekteler etkili olmuştur.

Nüfus dağılışı haritasında bakılarak Amazon bölgesi, Sahra Çölü, Himalaya dağları, Kutup Bölgesi- Antarktika,

SORU-4-Dünya nüfusunun genelde kıtaların kenar kesimlerinde yoğun, iç kesimlerde seyrek olma nedenleri nelerdir?
Kıyalarda deniz ve okyanusların etkisiyle ılıman ve yağışlı iklimler vardır. Bu iklimler tarım ürünlerinin bol ve çeşitli olduğu yerlerdir, ayrıca bu kıyılarda akarsuların oluşturduğu en verimli topraklar olan delta ovarlı bulunur. Kıyı bölgelerin dünyanın diğer kesimleri ile bağlantılarını sağlayan ulaşım imkânları geniştir. Bu nedenle kıyılar sık nüfuslu, buna karşılık yağışların az, kuraklığın fazla olduğu, sıcaklıkların yetersiz olduğu iç bölgelerde ekonomik faaliyetler sınırlıdır. Denizden uzaklaştıkça bu özellikler iyice belirginleşir. Bu nedenle iç kesimlerde nüfus daha seyrektir.

SORU-5-Okyanusya kıtası diğer kıtalara oranla az nüfusludur nedenlerini yazınız.
Avustralya kıtası mevcut yaşam bölgelerine uzakta ana karalara bağlantısı olmaması iç kesimleri dönence çölleri ile kaplı bir özellik gösterir.Nüfus daha çok kıyı kesimlerdeki noktalarda uygun iklim koşullarına bağlı olarak yoğunluk kazanmıştır.

SORU-6-Amazon ve Nil Dünyanın en önemli nehirleri iken Amazon Havzası seyrek, Nil Havzası neden sık nüfusludur:

Amazon havzası: Buralarda çok sık ve gür yağmur ormanları bulunur.Yüksek sıcaklık ve nem yaşam şartlarını zorlaştırır.Bu bölgede şehirler daha çok 2000 m yükseltide kurulmuştur. Ormanların tabanları güneş görmez ve aşırı nem, küf ve hastalıklar mevcuttur. Tarım yapılacak arazi yoktur. Burarda yaşam şartları iletişim ve ulaşım çok zordur. Diğer ekonomik faaliyetlerde gelişmemiştir. Bu yüzden nüfus ve yerleşmeye uygun değildirler.

Nil Havzası: Amazon bölgesine oranla daha elverişli iklim koşullarına sahiptir. Ayrıca Nil Havzası yağmur Ormanları gibi araziyi sık kaplayan ve tarım alanlarını kapatan bir bitki örtüsüne sahip değildir. Nil Havzasında çok verimli ve düzlük ovalık alanlar mevcuttur. Yaz Kuraklığının yaşandığı alanlara da Nil hayat verir.
Bu yüzden çok sık nüfusludur.





KONU İLE İLGİLİ EK BİLGİ

Dünya üzerinde en sık ve seyrek nüfuslanmış yerler ve nedenleri:

Sık Nüfuslanmış Yerler: Dünya nüfusunun büyük bir bölümü uygun yasama koşulları taşıyan ılıman iklim kuşağında toplanmıştır.

Muson Asyası: Asya kıtasının güney ve güneydoğusundaki ülkeleri kapsayan bu bölgede, bol yağışlı iklim nedeniyle pirinç ve çay tarımı önem taşır. Dünya’nın en kalabalık ülkeleri olan Çin Halk Cumhuriyeti ve Hindistan bu bölgede bulunmaktadır. ( tarım) Japonya: Sanayileşmenin ve kısmen madenciliğin etkisiyle sık nüfuslanmıştır.

Akarsu Havzaları: Tarım koşullarının elverişli olduğu Ganj, İndus, Fırat, Nil gibi akarsu havzaları sık nüfuslanmıştır. Akarsu boyları enleme göre farklı nüfus yoğunluğuna sahiptir. Örneğin sıcak kuşakta Amazon, Kongo nehirlerinin havzası seyrek nüfuslu iken, orta kuşakta, Tuna, Ren, Fırat nehirlerinin havzası yoğun nüfusludur.

Güney ve batı Avrupa: Madencilik, endüstri ve ticaretin çok geliştiği Avrupa’nın bütünü sık nüfuslanmıştır.
Amerika: Kuzey Amerika’nın kuzeydoğu kıyıları; Sanayi, tarım imkânları, deniz etkisi, uygun iklim şartları ve ulaşım kolaylığı.

Seyrek Nüfuslanmış Yerler
İklim koşullarının olumsuzluğuna bağlı olarak nüfusun çok az olduğu, tenha yerlerdir.
Soğuk Bölgeler: Kuzey Kutup Dairesi içinde bulunan Gröndland, Alaska, Kanada’nın Kuzeyi, İskandinav Yarımadası ve Sibirya’nın kuzey bölgeleri düşük sıcaklık nedeniyle seyrek nüfuslanmıştır.

Yüksek Dağlar: İklim koşullarının her türlü ekonomik faaliyeti, özellikle tarımı sınırlamasına bağlı olarak seyrek nüfuslanmıştır. ( Himalayalar9

Sıcak ve Nemli Ekvatoral Bölgeler: Tropikal kuşakta, Amazon, Kongo havzaları gibi alçak yerler, yüksek sıcaklık, aşırı nemlilik, sık ormanlar ve geniş alan kaplayan bataklıklar nedeniyle az nüfuslanmıştır.

Nüfuslanmamış Yerler
İklim ve zemin koşulları nedeniyle insanlarin yerleşmesine elverişli olmayan, nüfuslanmamış yerlerdir.

Kutup Bölgeleri: Güney Kutup Bölgesi’nde bulunan Antarktika Kıtası 14 milyon km2 genişliktedir. Kalın buzullarla kaplı bir kıta olduğu için nüfuslanmamıştır.

Bataklıklar: Bataklık, yağış miktarının fazlalığı nedeniyle, toprağın çok ıslak olduğu, yer yer suların yüzeyde biriktiği yerlerdir. Yerleşmeyi ve ekonomik faaliyeti sınırlandırdıkları için nüfuslanmamıştır.

Çöller: Dönenceler çevresindeki Meksika, Büyük Sahra, Arabistan, Kalahari, Avusturalya çölleri ile Asya’nın iç kesimlerindeki Iran, Kızılkum, Kara kum, Taklamakan ve Gobi çölleri, insanlarin yaşamasına ve yerleşmesine uygun değildir. Bu nedenle nüfuslanmamıştır. Ancak vaha adi verilen sulak yerlerde az da olsa nüfuslanma görülür

LİSE 2. SINIFLAR SAYFA 66 ETKİNLİK ÇALIŞMASI



Yıllar
Kıtalar
Afrika
Asya
Avrupa
Amerika
Okyanusya
Dünya(Toplam)
1750
106
502
163
18
2
791
1800
107
635
203
31
2
978
1850
111
809
276
64
2
1262
1900
133
947
408
156
6
1650
1950
221
1402
547
339
13
2522
1960
276
1628
661
439
16
3020
1970
377
2050
720
532
19
3698
1980
492
2518
778
628
23
4439
1990
657
3018
798
769
27
5269
2000
811
3554
809
853
31
6059
2005
897
3800
805
875
33
6410
Yılara göre nüfusun kıtalara dağılışı ( Milyon kişi)
Etkinlik Çalışması:

Aşağıdaki Soruları tablodaki verilere göre cevaplandırınız.

SORU-1–1750 -1950 yılları arasında nüfusu en çok artış gösteren kıtalar hangileridir.

Tabloya bakıldığında en çok artış Asya ve Avrupa Kıtalarıdır. Bu kıtalar sayıca en çok artışı göstermiştir. Sebebleri düşünüldüğünde Asya kıtasındaki yüksek doğum oranları, Avrupa’da ise sanayi inkılâbından sonra insan yaşam düzeyleri ve sağlık şartlarında meydana gelen iyileşmeler ve ortalama ömrün uzamasıdır.

SORU-2-Amerika kıtasında nüfus hangi yıllar arasında önemli bir değişme göstermiştir?

En yüksek artışlar1850-1900 ve 1900-1950 yılları arasında olmuştur. Bunun nedenleri ise Güney Amerika ülkelerinde meydana gelen yüksek doğum oranları ile kıtanın diğer kıtalardan almış olduğu yüksek sayılardaki göçerdir.

SORU-3–1750–1900 yılları arasında Avrupa kıtasında nüfusun önemli bir şekilde artış göstererek değişim yapmasının nedenleri nelerdir?

Kıtada Sanayi inkılâbı sonrası başlayan ekonomik gelişmeler, teknolojik gelişmeler ve sağlık ve yaşam koşullarının iyileşmesi sonucu ömrün uzamasıdır.Sağlık alanındaki gelişmeler çocuk ölümlerini azalması belirtilebilir.

SORU-4–1960 yılından sonra tüm kıtalarda meydana gelen nüfus artışının ortak nedenleri nelerdir?
1960 sonrası tüm dünya genelinde nüfus artışının genel nedeni teknolojik gelişmeler ,bilimsel çalışmalar sonrası insanlığın yaşam düzeyinin ilerlemesi,beslenme şartlarının iyileşmesi daha sağlıklı nesillerin ortaya çıkması ve beraberinde ömrün uzamasıdır.Eski dönemlerde ortalama insan ömrü 30 yıl civarında iken; Avrupa ve Kuzey Amerika’da bu yıllarda başlayan ölüm hızının düşmesi gelişmekte olan ülkelerde günümüzde hızla devam etmektedir.

Gelişmemiş ülkelerde 1950–1990 arasında çocuk ölümleri üçte iki oranında azaldı. 41 yaşı bulmayan ömür süresi 60 yıla çıktı. Bu da dünya genelinde ömrün uzaması ve nüfusun daha fazla artmasına neden olmaktadır.

Asya kıtasının nüfusu son 50 yıl içinde iki katına çıkmıştır. Bu kıta dünya nüfusunun % 58 lik kısmını barındırmaktadır. Bu kıtada hala doğum oranları oldukça yüksektir.

Avrupa kıtasında ise nüfus artışı Asya kıtası kadar değildir. Hatta bu kıtada nüfus düşme eğilimindedir. Bunun en büyük nedeni kıtadaki doğum oranının az olmasıdır.

10.SINIF SAYFA 67 ETKİNLİK ÇALIŞMASI


SORU-1-Kitabınızda verilen grafikte gördüğünüz gibi dünya nüfusu kıtalara göre farklı dağılış göstermiştir.

Bunun nedenleri nelerdir.

Kıtaların genel iklim koşulları,konum özellikleri,yer altı kaynakları bakımından farklılıklar göstermesi nüfus dağılımının farklı olmasında etkili faktörlerdir. Eskiden beri yerleşme sahası olan ayrıca doğum oranları yüksek olan ve insan ömrünün de uzamasıyla Asya, Afrika, Güney Amerika’da hızlı bir artma yönünde değişim yaşanırken, buna karşılık Avrupa, Kuzey Amerika’da ise doğum oranları düşme eğiliminden dolayı farlılıklar yol açmaktadır. Karaların geniş yer tutması nedeniyle Dünya nüfusunun yarıdan fazlası Kuzey Yarımkürede yaşar.
SORU-2-Dünya siyasi haritasından yararlanarak harita 3 teki yoğun nüfuslu alanlardaki ülkeleri söyleyiniz.

Asya’da; Hindistan, Japonya, Endonezya, Malezya, Bangladeş, Tayvan, Güney Kore, Kuzey Kore, Japonya, Filipinler, Pakistan, Vietnam, Tayland, Birmanya( Burma), Laos, Kamboçya, Nepal, Bhutan
Avrupa’da; İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika, Danimarka ( Gröndland hariç), İtalya, Almanya, İsviçre, Avusturya, İspanya, Portekiz, Gürcistan, Ukrayna, Romanya, Macaristan, Çek Cum. Slovakya, Polonya vb.
Afrika’da; Güney Afrika, Sierra Leone, Liberya, Fildişi Sahili, Gana, Togo, Benin, Nijerya, Senegal, Gine, Zambiya vb.
Amerika’da; A.B.D. doğu kıyıları ve batı kıyıları, Meksika, Guatemala, Honduras, Nikaragua, Kostarika, Panama, Kolombiya, Venezuela, Brezilya doğu kıyıları,
Avustralya’nın güneydoğu kıyıları,


SORU-3-Nüfus artışının olumlu olumsuz sonuçlarını araştırıp bir metin haline getiriniz.

Nüfus artışı hızının az olması;
A-Nüfus sayısı azalır.
B-Yaşlı nüfus artarak, nüfus dinamik özelliğini yitirir.
C-İş gücü Azalması veya sıkıntısı başlar.
D-Ülkenin geleceği tehlikeye girer.

Nüfus artışı (artış hızının yüksek olması) olumlu etkilere de yol açabilmektedir.A-Mal ve hizmetlere talep artar.
B-Yeni sanayi kollarının doğmasına yol açar.
C-İşçi ücretleri düşer
D-Vergi gelirleri artar.
E-Piyasa genişler, yeni yatırım sahaları açılır.
F-Askeri açıdan savunmada önemlidir.

Nüfusun aşırı artması birtakım sıkıntılara neden olur.
1. Milli gelirin büyük bölümünün artan nüfus tarafından tüketilmesine bağlı olarak ekonomik kalkınma hızı yavaşlar. ( Milli gelirin azalması, demografik yatırımların artması)
2.İşsizliği arttırır.
3.Tüketici durumda olan çocuk yaştaki nüfusu ve tüketimi artırıp çalışanların yükünü artırır.
4.Kırsal kesimden kentlere doğru olan göçler yoğunluk kazanır.
5.Gelir dağılımındaki dengesizliği arttırır. ( Düşük gelirli ailelerde çocuk sayısı daha fazladır)
6-Kişi başına düşen milli gelir payı azalır.
7-Dengeli beslenmeyi zorlaştırır.
8-Eğitim, sağlık ve alt yapı hizmetlerini aksatır, yetersiz kalmasına neden olur. Belediye hizmetleri zorlaşır.
9-Konut yetersizliği; çarpık kentleşme ve çeşitli çevre sorunları ortaya çıkar.
10-Doğal kaynakların aşırı kullanımı ile doğal kaynaklar tez tükenir.
11-Artan nüfusu beslemek için toprağın aşırı kullanılması toprak erozyonunu hızlandırır.

LİSE 2 SAYFA 69 ETKİNLİK ÇALIŞMASI



Ülke
Doğum Oranı %0
Ölüm Oranı %0
Doğal artış
Çin
21
7
14
Hindistan
31
10
21
Fransa
13
10
3
Japonya
12
8
4
Kenya
47
10
37
Meksika
17
6
11
İngiltere
14
12
2
ABD
14
9
5
Türkiye
2004
19,1
6,2
12.9












SORU-1-Boşlukları doğal artış oranları ile doldurunuz.

SORU-2-Doğal artış oranı en yüksek ülke hangisidir.
( Kenya)

SORU-3-Doğal artış oranı en az olan ülke hangisidir?
( İngiltere)

SORU-4-En dengeli nüfus hangi ülkeye aittir?
( İngiltere)


Gelişmiş ülkelerde doğum oranlarına örnekler.

Rusya’da Kadın başına Ortalama çocuk sayısı: 1.27 çocuk/1 kadın (2001 tahmini),

İsveç’tekadın başına Ortalama çocuk sayısı: 1.53 çocuk/1 kadın (2001 tahmini),
Çin’de Kadın başına Ortalama çocuk sayısı: 1.82 çocuk/1 kadın (2001 tahmini),
ABD’de kadın başına Ortalama çocuk sayısı: 2.06 çocuk/1 kadın (2001 tahmini),
İngiltere’de Kadın başına Ortalama çocuk sayısı: 1.73 çocuk/1 kadın (2001 tahmini),
Japonya’da kadın başına Ortalama çocuk sayısı: 1.41 çocuk/1 kadın (2001 tahmini),

Gelişmemiş ülkelerde bu oranlar ileri ülkelere göre yüksek olmakla beraber son yılarda önemli düşüşler olmaktadır. Bu ülkelerde doğurganlık oranı 1970 lerde 6,7 den, 2,6 ya kadar düşmüştür. Gelişmemiş ülkelerde doğum oranlarına örnekler:

Zimbabwe’de kadın başına Ortalama çocuk sayısı 3.28 çocuk (2001 tahmini) ,
Ugandada kadın başına Ortalama çocuk sayısı 6.88 çocuk (2001 tahmini),
Sudan’da kadın başına Ortalama çocuk sayısı: 5.35 çocuk
Somali’de kadın başına Ortalama çocuk sayısı: 7.11 çocuk
Suudi Arabistan’da kadın başına Ortalama çocuk sayısı: 6.25 çocuk,
Hondurasta kadın başına Ortalama çocuk sayısı: 4.15 çocuk/1 kadın (2001 tahmini)
Türkiye’de kadın başına Ortalama çocuk sayısı: 2.46 bebek (2002 tahminleri),
2004 yılı için - 2,21

LİSE 2 SAYFA 70 ETKİNLİK ÇALIŞMASI -1-

SORU-1-Doğurganlık oranlarında düşüşün nedenleri nelerdir?
1-Eğitim seviyesinin artması,
2-Nüfus planlamasının yapılmaya başlanması,
3-Kadının çalışma hayatındaki yerinin artması,
4-Sanayileşme ve kentleşmenin etkileri,
5-Kişi başına düşen milli gelir miktarının artması ve yaşam şartlarının iyileşmesi,
6-Erken evlenmelerin önlenmesi
Doğurganlık hızı, eğitime, kültüre ve ekonomik gelişime bağlı olarak değişir. Ekonominin tarım ve hayvancılığa dayalı olduğu, eğitim ve kültür düzeyinin geri olduğu ülke ve bölgelerde doğurganlık hızı fazladır. Ayrıca kırsal kesimde doğurganlık hızı kentlere göre daha yüksektir. Doğurganlık oranları kadınların yaşı ve eğitimi, çalışma hayatındaki yerine göre değişir. Kadınların eğitimi yükseldikçe, yaşı arttıkça, çalışma hayatında yer aldıkça doğum oranları düşmektedir.

SORU-2-Nüfusun değişiminde etkin olan faktörler nelerdir?

1- Doğumlar. 2- Ölümler. 3- Göçler. 4- Ülke sınırlarında meydana gelen değişmeler.


SORU-3-Ülkelerin hayat standartlarının yükselmesi doğum ve ölüm oranlarını nasıl etkilemektedir?

Ülkelerde hayat standardı yükseldikçe sanayileşme ve kentleşme arttıkça sağlık ve beslenme şartları iyileşmeye, eğitim seviyeleri artmaya ve kadınlar çalış hayatına girmeye başlayacaktır. Bu özellikler doğum oranlarının azalmasına neden olacaktır.

Yine mevcut şartların iyileşmesi insan ömrünü uzatacak insan ölümlerini azaltıcı etkide bulunacaktır.

Etkinlik Çalışması:-2-

Ülkelerin nüfus artışları sadece doğum ve ölümlere bağlı değildir.





Jamaika
Hong-Kong
Doğum oranı
%0 27
Doğum oranı
%0 18
Ölüm oranı
%0 6
Ölüm oranı
%0 5
Doğal artış
%021
Doğal artış
%0 13
Gerçek yıllık nüfus artışı
%0 12
Gerçek yıllık nüfus artışı
%0 33

Jamaika iş imkanlarının yetersiz olduğu daha çevre bölgelere işçi göçü veren bir özellik gösterirken,Hong-Kong ise daha çok mevcut gelişimi ile çevre bölgelerden göç alma özelliği göstermiştir.
Burada Jamaika’da doğal artış %0 21 iken Gerçek artışın %0 12 olması bu ülkenin dışarı göç verdiğini gösterir. (% 09 nüfus göç vermiştir); Buna karşılık Hong- Kong ta ise doğal artış % 013 iken, gerçek artışın % 33 olması burada ülkenin dışarıdan göç aldığını gösterir.

10.SINIFLAR ETKİNLİK ÇALIŞMASI SAYFA 71 Aşağıdaki soruları harita 11 ve dünya siyasi haritasından faydalanarak cevaplandırınız.
Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 1006x417 ve 37KB.

Dünya nüfus dağılım haritası

SORU-1- Dünyanın her tarafında nüfus artış oranları aynımıdır?

Her yerde nüfus artış oranları aynı değildir.Dünya ülkelerinin gelişmişlik yapıları birbirinden farklı olduğu için nüfus artış oranları da birbirinden farklıdır.


SORU-2-Nüfus artışının yüksek olduğu ülkeler veya alanlar nerelerdir?

Afrika ülkeleri, Orta doğu ülkeleri, Güney ve güney doğu Asya ülkeleri, Latin ve Orta Amerika ülkeleri ( Arabistan, Kenya, Kuveyt, Nijerya, Andora, Libya, Suriye vb.)
Bu ülkelerde en önemli artış nedeni doğum oralarının çok yüksek olması,gelişmişlik durumlarının çok iyi olmaması ,eğitim seviyesinin düşük olması etkili olmuştur.Ayrıca bu ülkelerde de hayat şartlarının iyileşerek ömrün uzaması da son yıllarda artış etkili olmaktadır.


SORU-3-Nüfus artış oranlarının düşük olduğu ülkeler hangileri ve nedenleri?

ABD, Rusya, Kuzey ve Batı Avrupa ülkeleri, Balkan ülkeleri, Yeni Zelanda vb.
Bu ülkelerde artışın düşük olmasın en büyük doğum oranlarının düşük olmasıdır.Gelişmişlik durumları iyidir,kadının iş hayatındaki rolü fazladır.Yaşam standartları yüksektir aileye bakış açısı daha çok bireysel yaşam değerlerine dayanır.Erken yaşata evlenmeler söz konusu değildir şeklinde açıklanabilir.


SORU-4- Nüfus artışları gelecekte nasıl bir seyir izleyecektir?

Dünyada nüfus artışlarının çoğunun gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanması beklenmektedir. Dünya nüfusunu 2 milyardan 5 milyara çıkaran ilk büyüme dalgasından sonra, Dünyada önümüzdeki otuz yılda hızlı atış devam edecektir.( 1995’den 2025’e kadar) Bu da 5,7 milyar insandan 8,3 milyar nüfusa ulaşması demektir.

Dünya nüfusunun çoğunun bulunduğu merkez üssü Asya olan kuzey( Asya, Avrupa ) nüfus ağırlığı, gelecek yıllarda yön değiştirip; güneye ( Afrika ve güney Amerika) kayacaktır. Bu kadar eşitsiz bir dağılım 30 yıl içerisinde yeryüzünün şeklini bir hayli değiştirecektir.

Afrika nüfusu 1950 de 221 milyondan önündeki 70 yılda yani 2020 lerde1,6 milyara çıkarak tam 7 kat artması beklenmektedir. Latin Amerika’nın nüfusun da 4,5 kat artış göstermesi, Bu iki kıta 2025 yılında dünya nüfusunun yüzde 28’ini barındırıyor olması beklenmektedir. Oysa 1950 yılında iki kıtada dünya nüfusunun sadece yüzde 15’i yaşıyordu.

Avrupa’ya gelince kıta 1950 yılında dünya nüfusunun yüzde 16’sına sahipti. Kıtada nüfus artışının yavaşlaması hatta bazı ülkelerde durağan veya eksilen yapıda olmasından dolayı dünya nüfusu içindeki payı azalarak 2025 yılında de sadece yüzde 6’sına sahip olacaktır.
Güney ülkeleri ( Afrika Ve güney Amerika) bir taraftan nüfuslarının büyük oranda arttığını görülürken, öte yandan, doğurganlığın hızlı düşüş göstermesi ve ortalama ömrün uzamasından dolayı nüfus yapılarında yaşlıların oranının yükseldiğini de göreceklerdir.

Çin’de 1957–1990 arsı 15 yaşından küçük olanların toplam nüfus içindeki payı yüzde 40’dan yüzde 26’ya düşmüş, 2020 yılında da yüzde 12’ye düşecektir. 65 yaşından büyük olanların Çin nüfusundaki oranı 1990’da yüzde 6 iken, 2025 yılında iki misline çıkacak yüzde 13 oranıyla Avrupa seviyesine ulaşacaktır. Bu gelişim Avrupa’da yüz yıl sürerken Çin ve diğer bazı güney ülkelerinde aynı gelişim sadece 25 yılda gerçekleşecektir.

SORU-5-Gelişmişlik düzeyi ile nüfus arasında nasıl bir ilişki vardır.

Gelişmiş ülkeler ekonomik yapılarını sağlamlaştırmış yaşam koşullarının yüksek olduğu iş imkanları bakımından avantajlı ülkelerdir.Bu bölgeler mevcut yapılarından dolayı göç almaya müsayit bölgeler yada insanların yerleşme için tercih ettiği alanlardır.Ancak bu ülkelerde mevcut standartların yüksek olması eğitim seviyesinin iyi olması kadının iş hayatındaki rolünün fazla olmasından dolayı doğum oranları düşüktür.Nüfusu fazla ancak nüfus artış hızı düşük hatta eksilere doğru giden bir yapıdadır.

Geri kalmış ülkeler de ise mevcut ekonomik yapının yetersiz olması sağlık şartlarının iyi olmaması kadının iş hayatındaki rolünün az olması aile planlaması konusunda yeterli alt yapıya sahip olmadıklarından dolayı ciddi bir nüfus ve nüfus artış oranını vardır.

SORU-6-Sağlık koşulları dünya nüfus artış oranlarını nasıl etkilemiştir.

Sağlık şartlarının iyileşmesi bulaşıcı hastalık ve benzeri sebeplerden dolayı ölen bebek sayısını azaltır.İnsan ömrüne uzatıcı etkide bulunur buda dünyada nüfus artış oranını artırcı etkide bulunmasına sebep olur.

10.SINIF SAYFA 74 ETKİNLİK ÇALIŞMASI


SORU-1- Bu bilgileri kullanarak 1.ci için geri kalmış 2.için gelişmiş ülke piramiti çizilebilir.

SORU-2-Tablodaki veriler ve bu piramide bakarak bu ülkelerin nüfusları ile ilgili hangi özellikleri belirleyebiliriz.

Nüfus piramitlerinden neler elde edilir:

1.Ülkelerin toplam nüfusu,
2.Kadın erkek sayıları ve toplam nüfusa oranları,
3.Nüfus basamakları ( Çocuk, yetişkin, yaşlı) ve bunların birbirlerine oranları
4.Ülkedeki doğum ve ölüm oranları,
5.Çalışma çağındaki nüfus miktarı ve tüketici nüfusa oranı,
6.Ülkelerin gelişmişlik düzeyi,
7.Ülkelerin farklı yıllarda ki grafikleri karşılaştırılarak nüfus yapısında meydana gelen gelişmeler gözlenebilir.
8.Ülkelere göre nüfus hareketleri gözlenebilir.

SORU-3- Belirlenen özelliklerden bu ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile ilgili neler söyleyebiliriz.

I. Ülkenin nüfus piramidi düzgün üçgene benzemektedir. Bu piramitte, doğum ve ölüm oranlarının yüksek olduğu, geri kalmış ülkelerin nüfus yapısını göstermektedir.

II: Ülkenin nüfus piramidi Arı kovanına benzer şekildedir. Bu piramit doğum ve ölüm oranlarının düşük olduğu, endüstrisi gelişmiş ülkelerin nüfus yapısını göstermektedir.

SORU4- Bu tür piramitlere benzer özellikteki ülkeler belirleyiniz.

1. piramide örnek olarak, İran, Irak, Somali, Uganda, Libya, Arabistan, Kenya, Bangladeş vb
2. Piramide benzer, İngiltere, Fransa, ABD, Kanada, Almanya, Hollanda, Belçika, İsveç, Norveç, İsviçre vb.



LİSE 2. SINIFLAR SAYFA 76-77 ETKİNLİK ÇALIŞMALARI

Aşağıdaki soruları kitabınızdaki dünya ortalama yaşam süresi dağılış haritasını inceleyerek cevaplandırınız.

SORU-1- Ortalama yaşam süresinin en yüksek olduğu kıta ve ülkeleri bulunuz,

Haritada verilen lejant anahtarındaki renkler yorumlandığında karşımıza aşağıdaki yorumlar çıkar.Bu çalışmadan faydalanırken atlas kullanarak bu ülkelerin yerlerini bulmanız sizin menfaatinize olacaktır.

Avusturalya, Yeni Zelanda,

Kuzey Amerika ( Kanada, ABD) Meksika, Güney Amerika’da Şili, Arjantin, Uruguay, Paraguay, Kolombiya, Ekvator, Kostarika, Venezuela, Panama, Fransız Guyana’sı.
Avrupa’da:
Kuzey Avrupa ülkeleri ( Finlandiya, İsveç, Norveç, Danimarka) Batı Avrupa’da İngiltere, Fransa, İspanya, Portekiz, Almanya, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Avusturya, İsviçre, Güneyde İtalya, Yunanistan,

Asya’da Çin, Japonya, Güney Kore, Malezya, Filipinler

Neden:Bu ülkeler gelişme şartlarını tamamlamış sağlık şarlarının ve beslenme şartlarının çok iyi durumda olduğu insanların yaşam standartlarının yüksek olduğu ,bundan dolayı ölüm oranlarının düşük olduğu ülkelerdir.

SORU-2- Ortalama yaşam süresinin en düşük olduğu kıta ve ülkeleri bulunuz,


Afrika Kıtası, ( Kuzey Afrika Dışında tamamı),Asya’da Hindistan, Yemen, Irak, Kazakistan, Papua Yeni Gine, Nepal, Bangladeş, Kamboçya, Laos, Vietnam

Neden :Bu ülkelerde sağlık ve beslenme şartlarının iyi olmaması, önemli bir kısmının açlık çekmesi, salgın hastalıklara maruz kalmaları ve bir kısmı da sürekli savaşların içinde olması.

SORU-3- Ülkemizin ortalama ömür yönünden durumu ve diğer ülkeler arasındaki yeri nedir.

Ülkemiz 65- 69 yıl olan ortalama ömür grubuna girmektedir. Ülkemiz hayat seviyesi çok iyi olan ülkelere göre az olmakla beraber, gelişmemiş ülkelerden daha iyi durumdadır.

DİE verilerine göre 2004 yılı itibari ile Erkeklerde 68,8yıl, kadınlarda 73,6, toplam ortalamada 71,1 yıl olarak tahmin edilmektedir.


LİSE 2. SINIFLAR SAYFA 77 ETKİNLİK ÇALIŞMASI:


SORU-1-Bir ülkenin kalkınmasında nüfus nasıl bir etkiye sahiptir?

Nüfus artışı ekonomiye yaptığı olumlu katkılar:
1.Mal ve hizmetlere talep artar.
2.Yeni sanayi kollarının doğmasına yol açar,
3.İşçi ücretleri düşer,
4.Vergi gelirleri artar.
5.Piyasa genişler, yeni yatırım sahaları açılır,
6.Askeri savunmada önemlidir

Nüfus artış hızı düşük olursa ne gibi sonuçlara yol açar:
1-Nüfus sayısı azalır.
2-Yaşlı nüfus artarak, nüfus dinamik özelliğini yitirir.
3-İş gücü Azalması veya sıkıntısı başlar.
4-Ülkenin geleceği tehlikeye girer.

Nüfusun fazla olması:
1.İşsizlik sorununu oluşmasına,
2.milli gelirden alınan payın azalması,
3-Ülke kalkınma hızının düşmesine,
4-Nüfus hareketlerinin (Göç hareketleri)artmasına,
5.Konut yetersizliği ve gecekondulaşma ve çarpık kentleşme sorunlarının oluşmasına,
6-Çevre sorunlarının artmasına,
7-Eğitim ve sağlık hizmetlerinde aksamalar vb sorunları oluşturur.

Ülke kaynakları mevcut nüfus potansiyelini kaldırabilecek potansiyele sahip ve bu potansiyel doğru kullanılırsa nüfus bir avantajdır.Ancak ülke kaynaklarının daha önünde bir nüfus potansiyeline sahip ülkeler mevcut imkanları da iyi kullanamazsa bu ülke içerisinde çeşitli sosyal ve ekonomik sorunlara yol açar.Bazı gelişmiş ülkelerde nüfus potansiyelinin gittikçe yaşlanması doğrum oranlarının düşmesi nüfusun yaşlanması ülke için ileriki dönemlerde ciddi sıkıntılar oluşturur.Ülke gelişmeye müsayit bir alt yapıya sahipse genç nüfus dinamiği o ülkenin kalkınmasında olumlu rol oynar.

SORU-2-Doğal kaynakların kullanımı ile nüfus arasında nasıl bir ilişki vardır?

Doğal kaynakların kullanımı nüfus ile doğrudan bağlantılıdır.Nüfus potansiyelinin yüksek olması mevcut kaynakların daha fazla kullanılmasına ve daha erken tüketilmesine yol açar.Dış ülkelerden ithalatı arttırır buda ülke ekonomisi için olumsuz bir etkidir.
Artan nüfusu beslemek için toprağın aşırı kullanılması toprak erozyonunu hızlandırır.

SORU-3- Savaşların ülke nüfusları ve cinsiyetlere dağılımında etkisi nedir?
Savaşlarda genel olarak erkek nüfusun cepheler gitmesi ve buralarda kayıplar vermesinden dolayı nüfusun içinde payı düşer ve savaş yıllarında ve kadın nüfusun fazla olduğu görülür. Ayrıca savaş yıllarında evlenmeler ve doğumlar azalır. Bu yüzden genel nüfus artışı ve doğurganlık oranları düşer. Savaşlarda özellikle yıkım çok olmakta ölü oranları artarak nüfus azalmasına da neden olmaktadır.

SORU-4- Aşağıdaki tabloda boş olan kutucukları uygun bilgilerle doldurunuz.



Ekonomik gelişmişlik düzeyi
Nüfus artış oranları %0
Artış nedeni
Kalkınma durumu
Gelişmekte olan ülkeler
20- den yukarıda
Doğum oranlarının yüksek olması
Kalkınma hızları düşüktür. Çünkü nüfus artı oranları yüksek olmasından dolayı kaynaklarının demografik yatırımlara harcalar.
Gelişmiş ülkeler
10 - dan daha az
Hayat standardı yüksek ve sağlık iyi ölümlerin düşük olması
Kalkınma hızları yüksektir. Çünkü demografik yatırım az, çalışan nüfus fazla üretim fazladır.

10.SINIF SAYFA 78-79 ÖLÇME DEĞERLENDİRME SORULARI

Aşağıdaki soruları cevaplandırınız.

SORU-1-Nüfus artışının olumlu ve olumsuz sonuçlarını yazınız.

Nüfus artışının olumlu sonuçları

1.Üretim artar.
2.Vergi gelirleri artar.
3.Mal ve hizmetlere talep artar.
4.Yeni endüstri dalları doğar.
5.İşçi ücretleri ucuzlar.
6.İhracatta rekabet kolaylaşır.
Nüfus artışının olumsuz sonuçları

1.İşsizlik artar.
2.Kalkınma hızı düşer.
3.Kişi başına düşen milli gelir azalır.
4.Tasarruflar azalır.
5.Tüketim artar.
6.İç ve dış göçler artar.
7.İnsanların temel ihtiyaçlarının karşılanması zorlaşır.
8.İhracat azalır.
9.Demoğrafik (nüfusa bağlı) yatırımlar artar.
10.Çevre kirlenmesi artar.
11.Belediye hizmetleri zorlaşır.


SORU-2-Coğrafi konum ve iklim koşullarının nüfus dağılışı üzerinde nasıl bir etki sahiptir.
Coğrafi konum ve iklim özellikleri elverişli olan bölgeler dünya üzerinde sanayi ticaret tarım faaliyetlerinin geliştiği noktalardır.Bu nedenle bu alanlar yoğun nüfus çeker.

Konum özellikleri olarak orta kuşak ve kutup kuşağı civarında iki ülkeyi karşılaştırdığımızda orta kuşak ülkesi daha uygun yaşam koşullarına sahiptir bu nedenle daha yoğun nüfusludur.

İklim şartları bakımından aşırı sıcak ve nemli tropikal bölge ile çöl,ve kutup ikliminin görüldüğü alanlar farklı bir sebep yoksa seyrek nüfusludur.İklim koşulları elverişli olan ılıman iklimler daha fazla nüfus çeker.

SORU-3-Nüfus sayımlarında hangi bilgileri öğrenebiliriz.

1.Nüfusun sayısı,
2.Artış hızı,
3.Kır – kent nüfus özelliği,
4.Yaş gruplarına göre dağılım,
5.Cinsiyet durumuna göre dağılım,
6.Nüfusun eğitim durumu,
7.Nüfus hareketleri (İç ve dış göçler),
8.Aktif nüfus özelliği,( Üretici- tüketici nüfus)
9.Nüfusun meslek gruplarına dağılımı yani sosyo ekonomik yapısı öğrenilir


SORU-4-Kuzey yarım kürede nüfusun Güney Yarım küreye oranla fazla olmasının nedenlerini açıklayınız.

Kuzey yarım kürde karaların oranı güney yarım küreden fazladır.İnsanlar için en doğal yaşam ortamı karalar üzerindedir.Bu noktadan yola çıkarak yerleşmelerin çoğu kuzey yarım kürde yer alır nüfus da bu noktalarda artmaktadır.


SORU-5-Nüfus artış hızını düşüren sebebler nelerdir.

Nüfus artış hızını düşüren etkenler

1.Doğumların azalması
2.Sanayileşme,Şehirleşme
3.Evliliklerin ve erken evliliklerin azalması
4.Kitle iletişim araçları aracılığıyla eğitimin artması
5.Yaşam standartlarının yükselmesi
6.Savaşlar,Bulaşıcı hastalıklar,afetler
7.Kadının çalışma hayatındaki yerinin artması

SORU-6-Bağımlı nüfus oranını belirleyen temel etken nedir.
Doğum oranlarıdır.Doğum oranları yüksek olan ülkelerde çocuk ve genç nüfus oranı bağımlı nüfusun fazlalığını belirler bu durum doğumlarla ilgilidir.


SORU-7-Gelişmiş bir ülkenin nüfus yapısını açıklayınız.

1. Gelişmiş ülkelerde, nüfusun büyük bölümü sanayi sektöründe ve hizmet sektöründe çalışır.
2. Tarımda çalışan nüfus ortalama olarak % 2 - % 5 oranındadır. Tarımsal üretim fazladır.
3. Eğitim, sağlık, altyapı, barınma hizmetleri oldukça gelişmiştir.
4. Kent nüfus oranı % 95 civarındayken, kır nüfusu % 5 civarındadır.
5. Ülke içi nüfus hareketleri, yani iç göç çok düşük oranlardadır.
6. Dış göç alımı, ülke dışına göç verme oranından çok daha fazladır.
7. Gelişmiş ülkelerin nüfus piramidi çan eğrisine benzer
8. Doğum oranları düşük, bebek ve çocuk ölümü çok azdır. Ortalama yaşam süresi fazladır.
9. Doğal nüfus artış hızı düşüktür.
10. Zengin ülkelerdir.
11. Nüfusun yaşlanması söz konusudur.
12. Toplam nüfusunun önemli bir bölümünü orta yaş ve yaşlı nüfus grubu oluşturur.
13. Gelişmiş ülkelerin nüfus piramidinde 80’li, 90’lı yaş grupları önemli bir yer tutar.
14. Gelişmiş bir ülkede piramidin tabanı ile önceki dönemler arasında pek bir değişim yoktur. Ülkenin özel şartlarına göre, doğumlarda önemsiz miktarlarda artış yada azalış görülebilir. (Belçika, 2000)
15. Doğum oranları düşük, bebek ve çocuk ölümü çok azdır.
16. Ortalama yaşam süresi fazladır.
17. Nüfusun doğal artış hızı düşüktür.
18. Toplam nüfusunun önemli bir bölümünü orta yaş ve yaşlı nüfus grubu oluşturur.
19. Gelişmiş bir ülkede piramidin yaşlı nüfusu gösteren üst kısımları geniş sayılabilecek bir biçimdedir.
20. Gelişmiş ülkelerin nüfus piramidi çan eğrisine benzer.



Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun kelimelerle doldurunuz.

1-Azdır 2-Okyanusya,Antartika 3-Asya ve Avrupa 4-Kentlerde 5-Doğum Ve Ölüm

6-Yaşlı 7-Genç


Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların yanına D ,yanlış olanların yanına Y harfini yazınız.
1-D 2-D 3-D 4-D 5-D 6-Y 7-D

Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplandırınız.

1-B
2-D
3-D
4-E
5-C
6-D
7-B
8-C

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ÖNEMLİ GÖÇLER VE GÖÇ HİKAYELERİ GÖÇLERİN NEDENLERİ VE SONUÇLARI


SAYFA 82-87 ARASI ETKİNLİKLER İÇİN YARDIMCI BİLGİLER
GÖÇ: İnsanların doğal, ekonomik, sosyal ve siyasal nedenlerden dolayı sürekli yaşadığı yerlerden başka yerlere tolu olarak veya bireysel olarak yerleşmeleri olayınaGöçdenir.
Göç olayının temelindeki faktör insanların geçimlerini sağlamak için tarım, hayvancılık, açısından elverişli yerleri elde etme isteğidir.

İnsanların nüfusları artınca doğal kaynaklar artan nüfusu beslemekte yetersiz olduğu yerlerden, tarım hayvancılık potansiyeli fazla olan yerlere doğru gitmektedirler.
Göçler bireysel veya toplu olabilir. Bu olay sürekli veya geçici olabilir. Göç olayları bazen gönüllü, bazen de zorunlu olabilir. Göçler bazen kısa mesafeli olduğu gibi, bazen de uzun mesafelerde gerçekleşebilir.
Göç İle ilgili kavramlar:
İç göç: Ülke sınırları içindeki belirli alanlar (il, bölge v.b.) arasındaki nüfus hareketliliği iç göç olarak tanımlanmaktadır.
Mevsimlik Göç:Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere, tarımın yoğun olarak yapıldığı yerlere, yaz turizminin geliştiği yerlere bir müddet çalışmak üzere göç etmeleri ile gerçekleşir.
Dış Göç:Bir ülkeden diğer bir ülkeye yapılan göçlere dış göç denir.Göçlerin coğrafya açısından önemi:

1-Nüfusu artırma ve azaltma etkisi vardır. Bir bölgedeki nüfusun, artmasında veya azalmasında göçlerin büyük etkisi vardır. 2- Nüfusun dağılışını etkileyerek coğrafyayı değiştirmektedir. Bu yüzden de coğrafyanın konusunu oluşturur.


1-Türklerin Anayurdu Orta Asya’dan Göçü:

Türklerin ilk yurdu: Türklerin ilk ve anayurdu Orta Asya’dır. Orta Asya’nın sınırları şöyledir: Doğuda Kingan ( Kadırgan ) Dağları, Güneyde Hindikuş, Karanlık dağları, Batıda Hazar Gölü, Kuzeyde Sibirya ovaları ile çevrili toprak parçasıdır.
Türklerin burada yaşayışları
Türklerin Orta Asya‘da ki yaşayışlarının, bulundukları yerin iklimi, bitki örtüsü ve yeryüzü şekilleri belirlemişti. Bu nedenle Türkler, ana yurtta, tarım ticaret ve daha çok hayvancılıkla geçinirlerdi.
Türklerin Yerleştikleri Bölgeler
Orta Asya ‘da yaşayan Türkler çeşitli nedenlerle ana yurtlarından göç ettiler. Tarihte buna Büyük Göçler diyoruz. Göçlerin en büyük nedeni ekonomik nedenlerdir. Dünyada iklim şarlarının değişmeye başlaması ile Buzulların kuzeye ekilmesi ile Orta Asya da sıcaklığın artması kuraklık ve çölleşmeye yol açmıştır. Yurtlarında iklim değişikliği sonucu oluşan kuraklık, toprakları verimsizleştirdi. Ortaya çıkan geçim sıkıntısı ve artan nüfusa toprakların yetmemesi göçe neden olmuştur. Çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu insan grupları çeşitli yönlere doğru göç etmişlerdir.
Türk Göçlerinin nedenlerini;
1-İklim koşulları ve ekonomik güçlükler,
2-Türk boyları arasındaki mücadeleler ve dış baskılar şeklinde özetleyebiliriz.
3-Atın evcilleştirilmiş olması, araba ve tekerleğin bilinmesi göçleri kolaylaştırmıştır.



Göç Yolları:
1.Göç eden Türklerin bir kısmı Maveraünnehir'e ( Seyhun – Ceyhun arası ),
2.Bir kısmı Ural dağları ile Volga ( İtil ) ırmağı boylarına gittiler.
3.Doğuya gidenler ise Altay dağları taraflarına, başkaları da Çin’de Kansu bölgesine ve
4.Uzak doğu ülkelerine,
5.Güneye gidenler ise Hindistan, Afganistan ve Çin’e yerleştiler.
6.Kuzeye gidenler Sibirya’ya,
7.Batıya gidenlerin bir kısmı Hazar denizi’nin kuzeyinden Karadeniz’in kuzeyi ve Avrupa’ya, Bir kısmı da Hazar Denizi’nin Güneyinden İran, Irak, Suriye, Mısır, Anadolu’ya doğru oldu.
8.Göçler uygarlıkların yayılmasına yeni kültürlerin doğmasına neden oldu. Göç etmeyen Türk boyları yurtta kaldılar, burada devletler kurdular.
9.Göç eden kavimler ise gittikleri bölgelerdeki kavimleri sıkıştırarak onları da göçe zorladılar.
Kavimler Göçü:
Asya Hun Devleti’nin yıkılmasından sonra Hunlar dağıldı. Hunlar’ın bir bölümü Balkaş gölü ile Aral gölü arasındaki topraklarda yaşamaya devam etti. Aral gölü civarında 200 sene kadar hayatlarını sürdüren Batı Hunlarının nüfusları arttı. Toprakları yetersiz kalmaya başladı. Başka Türk Boylarının katılmasıyla güçlendiler. MS. 374 yılında Volga (İtil) nehrini aşarak Batı'ya (Avrupa'ya) doğru ilerlemeye başladılar.
Bu yıllarda, Karpat Dağlarının kuzeyinde Lombardlar, Güney Rusya`da Ostrogotlar ve Vizigotlar, Macaristan’da Vandallar Ren ve Elbe arasında Angıllar ve Saksonlar Yukarı Ren boylannda Franklar Tuna ve Ren nehrinin kesiştiği mıntıkada ise Almanlar yaşamakta idiler.
Türklerin bu ilerlemeleri karşısında önlerinde bulunan Vizigot, Ostrogot, Vandal, Sakson, Frank, Germen gibi birçok kavim hareketlenerek Türklerden kaçmaya başladılar. Hun baskısı karşısında bu saydığımız gruplar Roma topraklarına girdiler. Romalılar kendilerinden olmayan bu insanlara barbar diyorlardı. Barbar akınları Roma’da büyük bir yıkıma yol açtı.
Böylece Batı Hun Türklerinin, sebep olduğu Avrupa’nın siyasi haritasının değişmesine neden olan ve toplumları etkileyen bu olaya tarihte Kavimler Göçü denir ( 375 ).
Bu arada Angıllar ve Saksonlar Büyük Britanya adasına, Franklar Fransa`ya, Gotlar İspanya' ya, diğer kavimler de uygun yerlere giderek batının bugünkü etnik ve siyasal yapışını oluşturmaya başladılar. Yurt bulmak isteyen büyük nüfus hareketlerinin yarattığı siyasal istikrarsızlık ve terör uzun yıllar etkinliğini sürdürdü. İnsanlığın en uzun dönemi olan ilk çağ, bu karmaşa içinde sessizce kapanırken tüm Orta Çağ boyunca etkinliğini sürdürecek olan Feodalizm kökleşmeye başladı.
Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 800x553 ve 148KB.
Haritanın büyük hali için tıklayınız:
Kavimler göçü sonunda:
1)- Roma İmparatorluğu; Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu olmak üzere ikiye ayrıldı.(395). Batı Roma İmparatorluğu 476 yılında bu Germen kavimleri tarafından yıkıldı.
2)- Avrupa'nın etnik yapısı değişti. (Germen kavimlerinin Avrupa'daki yerli kavimlerle karışması sonucu yeni milletler ortaya çıktı.)
3)-Bu göçlerin sonunda Tuna nehri boylarına kadar gelen Türkler Avrupa'da Batı Hun Devleti’ni (Avrupa Hun) kurdular.
4)- İngiltere, Fransa gibi Avrupa devletlerinin temeli atıldı.
5)- Avrupa'da Feodalite ( Derebeylik) rejimi ortaya çıktı.
6)- İlk çağ kapandı, Ortaçağ başladı.
YENİDÜNYAYA GÖÇLER:
Coğrafi Keşifler: Coğrafi Keşifler, 15.yüzyıl ve 16. yüzyıllarda Avrupalılar tarafından yeni ticaret yollarının bulunması amacıyla başlattıkları ve yeni okyanusların ve kıtaların bulunmasıyla gerçekleşmiş olan keşifleri ifade eder.Bu keşifler özellikle 15.yüzyıldan itibaren açık bir şekilde ekonomik nedenlerdenkaynaklanmıştır.


Keşfedilen yerlere, özellikle Amerika'ya Avrupa'dan pek çok insan göç etti. Avrupa kültür ve uygarlığı yeni yayılma alanları buldu.
İşte bu keşifler sonunda bulunan yeni kıtalara veya kara parçalarına başta Amerika olmak üzere Avrupa’dan göçler başladı. Yaklaşık 60 milyon insan bu nedenle yer değiştirdi.
Avrupalılarkeşifler sonucunda yeni kıtalara yayılma ve onların zenginlik kaynaklarını ele geçirme olanağı elde etmiştir. Avrupa düşüncesi ve kültürü, evrensel bir değer olarak bu süreçten itibaren yayılmaya ve egemen kılınmaya başlanmıştır. Bunu yaparken Avrupalılar, yerli halkları ve yerel yaşamı dağıtmış ve hatta yok etmiş, Avrupa kültürünü egemen kılma sürecini şekillendirmiştir.Klasik Sömürgecilik olarak bilinen sömürgecilik süreci bu dönemle başlamıştır. Avrupalılar keşfedilen kıtalarda kolonilerkurmuşlardır. Özellikle İngiliz ve Fransızlar kuzey Amerika’da, İspanyollar ise Güney Amerika’da koloniler kurdular.
Bu göçlerle Amerika’da yeni devletlerin kurulması dünya tarihinde önemli değişmelere neden oldu. Özellikle sanayi inkılâbı sonucu gelişen teknoloji ile bu kıtaya göçler yoğunlaştı.
Avrupa’dan Amerika’ya insanların gitme nedenleri;
1- Siyasi baskılardan kaçmak ve özgürlük ortamından faydalanmak,
2- Dini inançlarını özgürce yaşayabilmek
3- Yenidünyanın yeni ortamını tanımak ve maceraya atılmak,
4-Kendi ülkelerinde bulamadıkları ekonomik ve sosyal imkânları yakalayabilmek için
gitmişlerdir.
MÜBADELE GÖÇLERİ: ( Yer Değiştirme) :
Bir antlaşmanın esaslarına dayanılarak yapılan, ülke nüfuslarının karşılıklı olarak yer değişmesi ile oluşan göçlerdir. Örneğin Kurtuluş Savaşı sonrası Yunanistan ile yapılan anlaşmalarla ülkemizde yaşayan Rumlar ile Yunanistan’daki Türkler arasında yer değiştirme göçleri yaşanmıştır.




Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadelesi protokolü imzalanmıştır. Bu göçler Romanya ile Bulgaristan arasında da olmuştur. Bu protokol ile İstanbul’daki Rumlar ile Batı Trakya’daki Türkleri kapsamıştır.

Bu protokol ile Yunanistan’dan 400.000 Türk Türkiye’ye, Buna karşılık Türkiye’den 150.000 Rum Yunanistan’a gitmiştir. Bu göçler insanların gönüllü olarak yaptıkları göç hareketleri olmayıp, zorunlu göçlerdir.
Beyin göçü:
Bilim ve tekniğin gelişmesine katkıda bulunabilecek nitelikteki elemanları çalışmak üzere başka ülkelere göç emesi olayına Beyin Göçü denir.

İyi eğitilmiş elemanların daha iyi çalışma olanakları sağlayan ülkelere gitmesiyle oluşan göçlerdir. Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin nitelikli kişilerinin sanayileşmiş ülkelere gitmesidir. Örneğin II. Dünya Savaşı sırasında Alman bilim adamlarının ABD’ye göçü bu türdendir.




Göç veren ülkeler açısından en büyük kayıp olarak değerlendiren göçtür. Ekonomisi gelişmemiş ülkelerin yüksek paralar harcayarak yetiştirdiği elemanlar ellerinden kaçmaktadır. Ülkeler arasında gelişmişlik farkının artmasına neden olmaktadır. Zor şartlarda yetiştirdikleri kaliteli elemanları kaybeden gelişmekte olan ülkelerin kalkınmaları yavaşlamaktadır.
Özellikle beyin göçü 1960 yıllardan itibaren artmaya başlamıştır. Doktor, mühendis, ekonomist, sanatçı v.b. alanında iyi yetişmiş insanların göç etmesi, ülkemizde de önemli bir sorundur.
En çok Beyin göçü veren ülkeler: Hindistan, Pakistan, Çin, Filipinler, Cezayir, Fas, Tunus, İran, Nijerya, orta Asya devletleridir.
En Çok Beyin Göçü alan ülkeler: A.B.D. Kanada, Avustralya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Almanya, Fransa, İsviçre, İsveç, Norveç, vb.
Bazı ülkeler beyin göçü alırken aynı zamanda beyin göçü verebilir. Kanada bunun en iyi örneğidir. Ülkemize de son yıllarda bazı Orta Asya devletlerinden az sayıda yetişmiş insan gelmektedir.
Avrupa ve ABD’de çok sayıda Türk uzman başka ülkeler için çalışmaktadır bu da ülkemiz için bir kayıptır.
Beyin göçünün başlıca nedenler:
1.Sanayileşmiş ülkelerin ödedikleri yüksek ücretler
2.Çalışma şartlarının kolaylığı, teknoloji ve gelişmelerden en iyi şekilde yararlanma imkânı
3.Göç gönderen ülkede iyi yetişmiş kişilerin kendi alanı ile ilgili uygun iş bulmakta zorlanmaları veya kariyer yapmakta imkân bulamamaları.
İşçI Göçleri:
Ekonomik gelişmenin yavaş olduğu ülkelerde iş olanaklarının az olması, bu imkânların geliştiği ülkelere ve bölgelere doğru göçlere neden olmaktadır. İşsizlik nedeniyle yapılan göçlere işgücü göçü denir. İşgücü göçleri mevsimlik, kısa süreli veya uzun süreli olabilir. Örneğin ülkemizde yaz mevsiminde pamuk işçilerinin Çukurova’ya gelmesi mevsimlik işgücü göçüdür.
II. Dünya Savaşından sonra yıkılan Avrupa ekonomisini yeniden kurmak için 1952- 1954 yılları arasında Almanya, Fransa, Belçika, Avusturya, Hollanda gibi ülkeler kalkınma hamlesi başlatmış, bu hamle sonucu yetersiz gelen işgücünü karşılamak için dış ülkelerden işçi talebinde bulunmak zorunda kalmışlardır.
1952 de Federal Almanya yabancı işçi çalıştırmaya başlamıştır. Avrupa’da yukarıda sayılan gelişme hamlesi başlatan ülkelerde Almanya’yı takip ederek yabancı işçi çalıştırmaya başlamışlardır.
Bunlara karşılık ise gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerde yaşanan işsizlik sonucu birçok ülke de dış ülkelere işgücü göçü vermeye başlamışlardır.
Avrupa’da Yunanistan, İspanya, Portekiz, Yugoslavya, İtalya vb, Afrika’da Cezayir, Fas, Tunus, gibi sömürge devletleri de Avrupa ülkelerine işgücü vermişledir. Bu gün ise dünyada başta Asya, Afrika, Güney Amerikanın gelişmekte olan ve geri Kalmış ülkeleri başta Avrupa, Kuzey Amerika, ( ABD, Kanada) ve Avustralya’ya işgücü vermektedir.
Özellikle bu gelişen ülkeler artık vasıfsız işçileri pek almamakta yetişmiş, kaliteli eğitimli insanları almaktadır. Artık bu olay daha çok beyin göçüne doğru dönmüştür.
Türkiye’de yurt dışına işgücü veren ülkelerin başında gelmektedir. Ülkemizde iş gücügöçleri 1960’tan sonra başlamıştır.Türkiye göç veren bir ülke olmaya başladı. Bu yıllarda başta batı Avrupa ülkelerine olmak üzere Avrupa’nın diğer ülkelerine de işgücü göçü meydana gelmiştir.
1958–1986 arasında başta Almanya olmak üzere Fransa, Hollanda, Avusturya, İsviçre, Danimarka, İngiltere ve İsveç 1,3 milyon işçi göç etti.
1980 lerdensonra göç olayları hem sayısal hem de mekânsal açıdan değişme göstermiştir. Batı Avrupa ülkelerinin işçi alımın bırakmasıyla göçlerin yönü değişti. 1980lerden sonra altyapı ve inşaat hizmetleri için Orta doğudaki S.Arabistan, Libya, Ürdün, Kuveyt gibi Arap ülkelerine göçler yönelmiştir.
1990 yılarda ise Bağımsız Devletler topluluğuna işçi göçleri olmuştur. Bugün yurtdışındaki nüfusumuzun %88,7 i Batı Avrupa ülkelerinde ( 1.500.000),%8,5 u Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Arap ülkelerinde,%0,5i Türk cumhuriyetlerinde,%2,3 ü diğer ülkelerde yaşamaktadır. Avustralya’da 30bin, ABD’de 130 bin Türk yaşamaktadır.
Ancak işçilerimizde kesin dönüş eğilimi giderek artmaktadır. Farklı kültüre sahip Avrupatoplumuna uyum sağlayamamaları, maruz kaldıkları baskılar, yabancılar için zorlaşan hayat şartları ve ekonomik doyumvatandaşlarımız kesin göçe zorlamaktadır. Yaklaşık 250.000 kadarı ülkemize geri dönüş yapmıştır.
Yurt dışındaki Türk işçilerinin ülke ekonomisine büyük katkıları vardır. Biriktirdikleri paraları ülkemize göndermeleri döviz açısından ülkemizin en önemli gelir kaynaklarındandır. İşçilerimizin ailelerinin ve çocuklarının eğitim, dil, din vb. meselelerdeki sıkıntılarını gidermek için devletimiz oralara gerekli uzmanları gönderiyor.
DOĞAL AFETLERİN NEDEN OLDUĞU GÖÇLER:
Deprem, heyelan, kuraklık ve çölleşme, taşkın, sel, çığ, volkanik püskürmeler gibi doğal yıkımlar birçok sosyal ve ekonomik sorunların yanı sıra göçlere de neden olmaktadır. Doğal yıkımlardan zarar gören insanlar bulundukları yerleri terk ederek koşulları daha iyi olan yerlere göç ederler.
Örneğin:
IV. Ve V. Yüzyılda Hunların ve Moğolların Orta Asya’dan başka yerlere göç etmelerinde kuraklık ve çölleşme etkili olmuştur.
ABD Deprem Kırgızistan Toprak Kayması Adana Deprem
ABD’ de Kaliforniya’daki deprem olayı binlerce insanın göç etmesine neden olmuştur.


1994 de Kırgızistan’daki heyelan olayları 270.000 insanın göç etmesine yol açmıştır.
Ülkemizde 1998’de Adana’da meydana gelen depremde zarar gören birçok kişi başka kentlere göç etmişlerdir. Yine 1998’de Bartın’da meydana gelen sel felaketi ise ilçeyi yaşanamaz hale getirmiş ve göçe neden olmuştur.1999 depremi ile de birçok insanımız başka bölgelere göç etmek zorunda kalmıştır.
Aral Gölü: Dünyanın dördüncü büyük gölü Aral gölü giderek Asya’nın ortasında bataklık ve çöle dönüşmektedir. Küresel ısınma ve kuraklık nedeniyle iki göle dönüşmüş durumdadır. Gölün su seviyesi düşerek göl sürekli içeri doğru çekilmektedir. Bir zamanların liman ve tersaneleri gemi mezarlığına dönüşmektedir. Bunun nedenleri bu gölü besleyen Pamir dağlarından inen Amu derya ve Siri derya nehirlerinin sularının azalmasıdır. Bu nehirlerin suyu sulama faaliyetleri ile azalmıştır.Gölün kuruması ile göl tabanındaki tuzlu toprakların rüzgârlar tarafından verimli topraklar üzerine taşınacağı ve çevre topraklarının veriminin de düşeceğini söyleyen uzmanlar; bunun da yeni bir göçe sebep olacağını belirtmektedirler.


10.SINIFLAR SAYFA 82-83-84-86-90 ETKİNLİK ÇALIŞMASI 10.SINIFLAR SAYFA 82-83-84-86-90 ETKİNLİK ÇALIŞMASI

SORU-1-Kitabınızdaki haritayı inceleyerek Türklerin en çok hangi bölgelere doğru göç ettiklerini söyleyiniz sebeplerini tartışınız.

Mevcut kuraklık,nüfus yoğunluğu,otlakların darlığı ekonomik sıkıntılardan dolayı öncelikle verimli topraklara ve nüfusu az olan komşu ülkelere bunlar yeterli olmadığında ekonomik ve ticari yönden daha iyi imkanlara sahip çevre ülkelere doğru göç etmişlerdir.Bu bölgeler ağırlıklı olarak Avrupa ,Anadolu,Güneydoğu Asya
SAYFA 83 ETKİNLİK SORUSU

Kitabınızdaki metne göre iklim değişiklikleri insanlık tarihinde hangi siyasal ve kültürel değişikliklere sebep olmuştur.

Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 800x553 ve 148KB.




Uzun yıllar süren göç hareketi bu bölgede yaşayan insanların daha ileriye doğru hareket etmeye zorlamış bu şekilde birbirini iten kavimler sonunda Avrupa’ya ulaşarak Kavimler Göçü’nü başlatmıştır.

Bu göç hareketleri sonucu Avrupa Kıtası’nın çehresi değişmiş yeni ırkların yeni siyasal yapıların hatta yeni bir çağın başlamasına sebep olmuştur.

SAYFA 84 ETKİNLİK ÇALIŞMASI

S0RU-1-Avrupalılar yeni kıtalarda neden koloniler kurmuştur?

Yeni keşfedilen kıtalarda veya kara parçalarında bulunan değerli maden, kaynak vb yeraltı ve yer üstü kaynaklarını ele geçirmek. Ayrıca kıtaya göç eden kendi milletlerinden insanların birada tutunup bu topraklara sahip olmalarını sağlamaktır. Buralarda kendi kültürlerinin yerleşmeleri ve devamını da sağlamaktır. Yani bir amacı ekonomik, bir amacı da siyasi ve kültürel( sosyal) çıkarları sağlamaktır.

SORU-2- Avrupalıların yeni kıtalara göçmesinin nedenleri nelerdir?

Siyasi baskılardan kaçmak ve özgürlük ortamından faydalanmak, Dini inançlarını özgürce yaşayabilmek, Yenidünyanın yeni ortamını tanımak ve maceraya atılmak, Kendi ülkelerinde bulamadıkları ekonomik ve sosyal imkânları yakalayabilmek için gitmişlerdir.

SAYFA 86 PERFORMANS ÖDEVİ

Kitabınızdaki metinden faydalanarak bir göç haritası oluşturunuz.Oluşturduğunuz haritadan faydalanarak beyin göçünün daha çok hangi ülkelere olduğunu bunun nedenlerini yazınız


Dünya Beyin Göçü Haritası

Harita incelendiğinde beyin göçü daha çok gelişimini tamamlayamamış ekonomik sorunları olan yeteri kadar teknolojik bilimsel donanıma sahip olmayan ülkelerden bilimsel çalışmalar için yeterli sermayeye ve bilimsel,teknolojik donanıma sahip ülkelere gerçekleşmektedir.
KANADA,ABD,AVRUPA,AVUSTRALYA,GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ beyin göçü alan ülkelere örnek verilebilir.

GÖÇÜN NEDENLERİ ETKİNLİK ÇALIŞMASI

A- Doğal nedenler
1-Erozyon,
2-Kuraklık,
3-Depremler,
4-Volkanik püskürme,
5-Sel ve su baskınları
6-Toprak kaymaları,
7-Çığ düşmeleri
B- Sosyal nedenler
1-Eğitim,
2-Sağlık şartları
3-Macera arama,
4-Dini sebepler
Kültürel farklar
C- Siyasa nedenler:
1- Savaşlar
2- Mübadele,
3- Etnik çekişmeler,
4- İhtilaller,
5- İç isyanlar,
6- Terör olayları,
7- Sınır değişiklikleri
D-Ekonomik Nedenler
1-İş İmkânları,
2-Doğal kaynakların varlığı,
3-Geçim sıkıntısı,
4-Gelir adaletinin olmaması( Gelir dengesizliği)
5-Tarımda makineleşmenin kırsal alanda ki ortay çıkardığı işsizlik,

SAYFA 90 ETKİNLİK ÇALIŞMASI
SORU-1-Göç alan yerlerde oluşan sorunlar nelerdir?

1.Göç alan ülkede veya kentte nüfus artar. Nüfus artış hızı yükselir.
2.Genelde genç erkek nüfus göç ettiği için göç alan alanlarda erkek nüfusu artar.
3.Düzensiz kentleşme meydana gelir.( çarpık kentleşme, plansız kentleşme)
4.Önceleri iken dışında bulunan sanayi tesisleri kent içinde kalır.
5.Kentlerde konut sıkıntısı çekilir ve derme çatma yapılan konutlar gecekondulaşmaya neden olur.
6.Alt yapı hizmetlerinde (yol, su, elektrik) yetersizlik görülür.
7.Alt yapının yetersiz kalması sel, heyelan, sağlık sorunlarına yol açar.
8.Kentlerde insan sayısının fazla olmasından dolayı işsiz insanların oranı artar,
9.Göç alarak büyüyen merkezlerde ekonomik faaliyetler gelişir ve çeşitlenir.
10.Kentlerde hızla nüfus arştı trafik sorunları oluşmaktadır.
11.Sağlık, eğitim gibi alanlarda sorunlar oluşur ve bu hizmetler yetersiz kalır.
12.Göçler sonucu farklı yerlerden gelen insanların bir arada bulunması kültürel çeşitliliğe neden olur.
13.Farklı kültürlerdeki insanların bir araya gelmesi bazen de kültür çatışmalarına neden olabilir. Sosyal sorunları oluşturur.
SORU-2- Göç veren yerlerde hangi sorunlar oluşur.

1.Göç veren ülkede veya kırsal alanlarda nüfus azalır.
2.Genelde genç erkek nüfus göç ettiği için göç veren alanlarda erkek nüfusu azalır. Kadın nüfusu fazla olur.
3.Kırsal kesim yatırımlarında verimsizlik meydana gelir.
4.Kırsal alanlarda araziler boş kalmakta, bağ ve bahçeler ile konutlar bakımsızlıktan bozulmaktadır.
KONU İLE İLGİLİ EK BİLGİ:

Göç veren yerlerde nüfus yaşlılardan oluşur ve iş yapabilecek insan azalır.

Göçlerin ve ortaya koyduğu sorunların çözümü için yapılması gerekenler:

1.Göç veren bölgelerdeki yoğun göçün önlenebilmesi, öncelikle ekonomik koşulların iyileştirilmesi ve yüksek doğal nüfus artış hızının aşağı çekilmesine bağlıdır.
2.Göçün yoğun olarak yaşandığı alanların üniversitelerinde göçü önleyecek politikalara yardımcı olmak üzere, araştırma yapmak ve bulgulara birinci elden ulaşmak amacıyla araştırma merkezleri kurulmalıdır.
3.Orman köylerinden göçe katılanların oranını düşürmek amacıyla, ormanlardan köylünün bilinçli ve etkin bir biçimde yararlanabilmesi için olanaklar yaratılmalı ve orman köylülerinin yerinde kalkındırılması için gerekli olan fon kredileri yükseltilmelidir.
4.Göç veren alanlardan göç etme nedeni olarak gösterilen işsizliğe son verilmeli ve bölgeye özgü istihdam politikası gerçekleştirilmelidir.
5.Göç veren alanlara eğitim kültür ve sağlık alanında yatırımlara devam edilmelidir.
6.Göç veren alanlarda gelir getirici uğraşlar yaratılmalıdır. Bunun içinde bölgedeki tarım dışı sektörler desteklenmelidir.
7.Göç veren alanlarda bölge şartlarına uygun kırsal sanayiye geçilmelidir. Böylece kırsal sanayiden en çok yararlananlar kırsal alanda yaşayanlar olacaktır.( tarım ve hayvancılığa dayalı sanayiler)
8.Göç veren alanlara devlet yatırımı ile birlikte, bölgede yatırım yapacak özel girişimciler cesaretlendirilmeli ve özendirilmelidir.
9.Gerek köylerde, gerekse kentlerde el sanatlarına dönük imalat ve evlerde yapılacak fason üretim canlandırılmalı, kooperatifçilik teşvik edilmelidir.
10.Göç veren alanlarda bir yandan köy tipi sanayi geliştirilmeli ve el emeğinin
11.değerlendirilmesi yoluna gidilmelidir.
12.Hammaddeye bağlı olmayan serbest sanayi kuruluşları iş gücü arzının en yüksek olduğu bölgelere kurulmalı, bölgeler arası dengeli politika uygulanmalı, sanayi nüfusu yurt çapında dengeli dağıtılmalı, GAP projesi benzeri DAP, KAP projeleri yaşama geçirilerek halkın doğduğu yerde tutulması sağlanmalıdır.
13.Hazine arazilerinin belediyelere ve toplu konut kooperatiflerine devri ile gecekondu önleme bölgeleri oluşturulmalı, gecekonduya karşı proje uydu kentler yapılmalıdır.
14.Demiryolu ağırlıklı hızlı bir ulaşım sistemi oluşturulup, cazibe merkezi olan büyük şehirlere gidip-gelme kolaylaştırılarak, şehre göç ihtiyacı ortadan kaldırılmalıdır.
15.Gecekondulaşmanın önlenebilmesi için siyasi iktidarların oy kaygısından uzak şehir yasaları yapılmalı, imar affı kanunları yürürlükten kaldırılmalı, imara dönük af yasası olmamalıdır.
16.Kamunun malı olan devlet, hazine, belediye arsalarına yapılan kaçak yapıların, gecekonduların kente karşı işlenmiş bir suç olduğu görüşü toplumun bütün kesimlerince benimsenmeli;
17.Yoğun göç alan kentsel birimlerin yol, su, kanalizasyon gibi alt yapı gereksinimlerinin giderilmesi ivedilikle yapılmalıdır.
18.Göç alan bölgelerin çevre düzenlemesine önem verilmeli ve tasarım olarak göze hoş görülmeyen, kullanılan malzeme bakımından yetersiz ve dayanıksız olan, imar planına uymayan konut yapımına izin verilmemelidir.
19.Türk Ceza Kanunundaki hırsızlık ve gasp suçlarına eşdeğer kabul edilecek yasal düzenlemeler yapılmalı, imar mevzuatına aykırı yapılaşmalara karşı müdahale ve yaptırım gücüyle donatılmış, meslek odaları, sivil kuruluşlar ve bilim adamları katılımlı, özerk, yerel ve demokratik denetleme kurumları oluşturulmalı;

10.SINIF SAYFA 92-93 ÖLÇME DEĞERLENDİRME SORULARI

Aşağıdaki soruları cevaplandırınız.

SORU-1-Türklerin Orta Asya’dan göç nedenleri nelerdir.

Kitabınızda sayfa 82 de 2. paragrafta sebepler belirtilmiştir.

SORU-2-Sanayi devrimi ve savaşların göçe etkilerini söyleyiniz.

Sanayi devrimi’yle gelişen teknoloji ve seyahat imkanları göç hareketlerinin hızlanmasında en önemli etkenlerden biridir.Savaşlardan bunalan insanlar göç hareketlerini hızlandırmıştır.
SORU-3-Köyden kente göçün nedenleri nelerdir.

1.Hızlı nüfus artışı,
2.Tarım alanlarının miras yoluyla küçük parçalara ayrılması,
3.Tarımda makineleşme ile işsizliğin oluşması (bu genelleme Karadeniz bölgesi için geçerliliğini yitirir.).
4.Eğitim hizmetleri, alt yapı hizmetlerinin yetersizliği,
5.Kan davaları ve terör.
6.İklim ve yer şekillerinin olumsuz etkileri.
7.Sağlık hizmetlerinin yetersizliği (en az etkili).
8.İş imkanlarının sınırlı olması.
9.Kentlerde sanayinin gelişmiş olması.

SORU-4-Göç veren bölgede ne gibi sorunlar ortaya çıkar.
1.Göç veren ülkede veya kırsal alanlarda nüfus azalır.
2.Genelde genç erkek nüfus göç ettiği için göç veren alanlarda erkek nüfusu azalır. Kadın nüfusu fazla olur.
3.Kırsal kesim yatırımlarında verimsizlik meydana gelir.
4.Kırsal alanlarda araziler boş kalmakta, bağ ve bahçeler ile konutlar bakımsızlıktan bozulmaktadır.

Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun kelimelerle doldurunuz.

1.Göç vermesidir.

2.Mübadele göçü
3.Doğal afet göçü
4.Beyin göçü
5.Erkek nüfus
6.Azalma

Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların yanına D yanlış olanların yanına Y harfini yazınız.

1-Y 2-Y 3-D ancak ülke imkanları ve gelişmişlik,bilimsel çalışmalara verilen önemde önemlidir.

 
Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplandırınız.


1-Alt yapı sorunu yaşanır D
2-Erozyon B
3-İşçi ihtiyacı C
4-Ülke eğitim görmüş insanını kaybeder.D
5-Avrupa’dan Amerika’ya Göç E
6-Çarpık kentleşme görülmez D
7-Madencilik D
8-Ürün çeşidinin fazlalığı
9-Köyden kente göç B

10.SINIF ETKİNLİK ÇALIŞMALARI SAYFA 96-97-99 LİSE 2. ETKİNLİK ÇALIŞMALARI
Geçmişten Günümüze Geçim Tarzları
Etkinlik Çalışması: (Sayfa96)



Resimlere bakıldığında avcılık ve toplayıcılıkla geçinen sürekli yer değiştiren bir yaşam tarzına sahiptir. Yerleşik hayata henüz geçmemiş ve mağara kovuklarının barınma yeri olarak kulanıldığı bir yaşam şeklidir.
Hazırlık Çalışmaları:
1-Günümüzde başlıca geçim kaynakları nelerdir?
1.Tarım: Tarla ve bahçe kültürleri, hayvancılık, ormancılık, balıkçılık.
2.Sanayi: İmalat sanayi ve madencilik.
3.Hizmetler: Elektrik, su, gaz, ticaret, ulaşım, haberleşme, inşaat, mali kurumlar, toplum hizmetleri ( eğitim, sağlık vb.
2-Ülkeler arasında geçim tarzları yönünden ne gibi farklılıklar vardır?
Ülkelerin bulunduğu, iklim, yer şekilleri, gelişmişlik durumu ve kültürel özellikleri yönünden farklı özelliklerine göre;
yetiştirdikleri ürünler, toprağa bağımlılık durumları, sanayileşme durumlarına göre geçim tarzları farklıdır. Gelişen sanayi ülkelerinde insanlar sanayi ve hizmetler sektörü ağırlıklı geçim sürdürürken, gelişmemiş ülkelerde insanların çoğu tarım sektörünün meslekleri olan çiftçilik, hayvancılık, avcılık vb. geçim kaynakları ile geçim sağlamaktadırlar.
Dünyada farklı hayat tarzlarının nedenleri nelerdir?
1-Coğrafya şartları
A-Bulunulan alanın konumu
B-Yer şekilleri özellikleri
C-İklim şartları
D-Bitki örtüsü şartları
Dünyada konumu iyi olan ülkeler kolay gelişebilmektedir. Bunun yanında konumun önemi zamanla değişebilir. Örnek ilk Çağda İngiltere ve batı Avrupa ücra köşeler iken Kıtaların bulunması ile önemleri artmıştır. Buda gelişmelerine olumlu etki etmiştir. İklim ve bitki örtüsü hayat tarzının kolay veya zor olması yönünden etki eder. Ekvatoral bölge, çöller ve kutup bölgeleri insanları göçebeliğe zorlamıştır.
Orta kuşak veya ılıman bölgenin coğrafi şartları yerleşik hayatı kolaylaştırmıştır.
2- Tarihi ve sosyal Sebepler: Örneğin Japonya ve İskandinav ülkeleri bundan 100- 200 yıl öncede aynı tabiat şartları altında geri kalmış ve uygar dünya ile fazla ilgisi olmayan toplumları iken, coğrafi şartlar aynı kalmasına rağmen tarihi, sosyal ve ekonomik etkenler neticesinde dünyanın en ileri ülkeleri haline gelmişlerdir.
Etkinlik çalışması: (Sayfa 97)
Geçim kaynaklarının çeşitlenmesi toplumsal yaşamın farklılaşmasında etkili olmuş mudur?
Ekonomik faaliyetlerdeki çeşitlilik insanları arası etkileşimi arttırmıştır.
Geçim kaynaklarının çeşitlenmesi toplumsal yaşamın farklılaşmasında etkili olmuştur. Çünkü farklı geçim kaynakları farklı mesleklerin ve meslek gruplarının doğmasına neden olmuştur. Farklı meslek grupları farklı ekonomik yapıları ve bu da farklı toplumsal yapıları doğurmuştur.
Etkinlik: çalışması: (Sayfa 99)

Buharlı tren Buharlı gemi Buharlı traktör
1-Buhar makinesinin bulunması tarım dışındaki diğer ekonomik etkinlikleri nasıl etkiledi?
Sanayinin gelişmesi bu makine ile olmuş, insan ve hayvanlardan faydalanılarak yapılan üretim makine gücü ile yapılır olmuş, güçlü makineler seri üretimi getirmiştir.
Sanayinin gelişmesi ile gereken hammaddeyi sağlamak ihtiyacı ve üretilen mamul maddelerin satılması için böyle kaynaklar arayışına itti. Bu ülkeler arası ticaretin gelişmesine yol açtı. İlk zamanlarda bu Avrupa’nın sömürgecilik anlayışını doğurmuştur.
Üretilen malların götürülüp satılması, gereken hammaddenin uzak ülkelerden getirilmesi, fabrikalarda çalışacak işçilerin taşınması için güçlü ulaşım araçları gerekli idi. Bunun sonucu olarak başta buharla çalışan gemiler ve trenlerle başlayan güçlü ulaşım araçlarının yapılması ile de ulaşım gelişti.Ulaşımın gelişmesi haberleşme ve iletişimi kolaylaştırdı. Toplumlar arası etkileşim çoğaldı.Ulaşımın iletişimin gelişmesi ile turizm faaliyetleri de gelişmiştir.
2-Buharlı gemi ve buharlı trenin gelişmesi sanayi ve ticaret üzerine nasıl etki etmiştir?
Bu araçlar büyük yüklerin kısa zamanda ve daha ucuz maliyetle taşınmasına dolayısıyla hammadde sağlayarak sanayi üretimini kolalaştırma, üretilen malların pazarlara götürülmesi ve tüketimini sağlayarak da yine üretimi ve sanayinin gelişmesini teşvik edip kolaylaştırmıştır.Yeni kıtaların keşfine imkan sağlamış keşfedilen bölgeler ile ticaret faaliyetlerini olumlu etkilemiştir.
3-Buharlı çekme traktörü tarıma nasıl etki etmiştir?
Buharlı traktör, toprağın daha kolay, daha hızlı ve daha iyi işlenmesini sağlamıştır. Böylece tarım alanları genişlemiş, üretim artmıştır.Buharlı traktör tarımda kullanılması arazilerin daha kısa sürede kaliteli şekilde işlenmesine tarım ürünlerinin de kısa sürede ürün kaybına uğramadan hasat edilmesine imkân vermiştir. Bu daha fazla araziden yararlanmayı, daha fazla ürün veriminin gerçekleşmesine, hasatta ürün kaybının azalması yönünden katkı yapmıştır. Kırdan kente göçe neden olmuştur.


10.SINIF Coğrafya Kitabı Sayfa 103 Etkinlik Cevapları

Balıkçı, polis, demirci, çiftçi, bankacı, mobilyacı, Otobüs şoförü, Fırıncı, İtfaiyeci, Doktor, Muhasebeci, Satış elemanı, öğretmen, Overlokçu, Mobilyacı, Demir-çelik işçisi, Demirci, Çiftçi, Maden iççisi vb kavramlarını sınıflayınız.




Birincil faaliyetler
İkincil
faaliyetler
Üçüncül Faaliyetler
Balıkçı
Mobilyacı
Polis
Çiftçi
Demir-çelik işçisi
Bankacı, Overlokçu
Maden iççisi
Demirci
Otobüs şoförü, Fırıncı
Tarım
Tekstil
İtfaiyeci, Doktor, Muhasebeci
Hayvancılık
Satış elemanı, öğretmen
İnşaat ustası, Çoban​


Etkinlik:104

Ulaşım, Ticaret, Balıkçılık, Ormancılık, Tekstil, Eğitim, Enerji, Sağlık, Tarım, Hayvancılık, inşaat ve bayındırlık, Sigortacılık, Haberleşme kavramlarından oluşan ekonomik faaliyetler şeması yapınız.



EKONOMİK FAALİYETLER
Birincil faaliyetler
İkincil faaliyetler
Üçüncül faaliyetler
Ormancılık
Tekstil
Ticaret
Tarım
Enerji
Eğitim
Hayvancılık
Mobilyacı
Sağlık
Balıkçılık
Demir çelik işçisi
İnşaat bayındırlık
Tekstil
Sigorta
Ulaşım


Genel açıklama bu faaliyetlerin belirlenmesinde tarımla ilgili toprakla bağlantılı olanlar 1.faaliyet,hammaddenin işlenmesi yeni bir ürüne dönüşüm 2.faaliyet ,hayatımızı kolaylaştırıcı hizmet amaçlı yapılan faaliyetlerde 3.faaliyet gurubuna girer.

10SINIF ETKİNLİK ÇALIŞMASI SAYFA 106 10 SINIFLAR ETKİNLİK ÇALIŞMASI SAYFA 106

Etkinlik çalışması: İngiltere’nin nüfusun ekonomik faaliyetlere dağılımının değişimi


Yıllar
Birincil faaliyetler %
İkincil Faaliyetler
%
Üçüncül Faaliyetler
%
1790
75
15
10
1890
4
56
40
1990
3
32
65​
1-En çok değişim birincil Faaliyetlerde olmuştur.%75 den %4 e düşmüştür.

2-Bu ülke tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş yaşamıştır.

3-Ülkede sanayi devrimi sonrasında başlayan sanayileşme hareketleri bunun sonucu kırsal alandaki işsizlik sonucu kentlere göç, büyüyen kentlerde gelişen sanayide çalışma olanağı ile kentlerde artan nüfus ve bu nüfusun ihtiyaçlarının karşılanması için artan üçüncül ekonomik faaliyetler değişime neden olmuştur.


10.SINIF SAYFA 107 ÖLÇME DEĞERLENDİRME SORULARI
SORU-1-Biyoteknolojinin ileride hangi gereksinimleri karşılayacağı beklenmektedir.
Bitki, hayvan veya mikroorganizmaların tamamı yada bir barçası kullanılarak yeni bir organizma (bitki, hayvan yada mikroorganizma) elde etmek veya var olan bir organizmanın genetik yapısında arzu edilen yönde değişiklikler meydana getirmek amacı ile kullanılan yöntemlerin tamamına “Biyoteknoloji“ denmektedir.
·Kanser, AIDS gibi bir çok hastalığın tedavisi ve önlenmesinde kullanılacak genetik ürünler elde edilmesi
·Büyüme geriliği gibi sorunlara çare olacak ya da bulaşıcı hastalıklara karşı koyacak proteinlerin üretimi
·Rekombinant ilaç ve aşıları sentezleyecek transgenik bitkilerin geliştirilmesi
·Hasar görmüş beyin hücrelerinin ve omuriliğin onarımı
·Organik atıkları metabolize edecek bakterilerin elde edilmesi biyoteknoloji uygulamalarına verilebilecek örneklerdir.
Kitabınızda 100.sayfada 2.paragraftan itibaren açıklamalar devam etmektedir.
SORU-2-Selçuklular zamanında Kervansarayların yaygınlaşması hangi ekonomik faaliyetin ön planda olduğunu gösterir.
Ticaret faaliyetlerinin ön plana çıktığının bir göstergesidir.
SORU-3-Sanayi devrimi tarımı nasıl etkilemiştir.
Tarımda makineleşme faaliyetleri ön plan çıkmış daha fazla arazinin işlenmesi ve üretimin artmasına sebep olmuştur.
SORU-4-Bilgisayar insanların ekonomik faaliyetlerini nasıl etkilemiştir.
Ekonomik faaliyetlerde pazar payı büyümüş insanlar daha geniş kitlelere ulaşma imkanı bulmuşlardır.İşlerini daha kolay idare etmeleri konusunda büyük bir avantaj sağlamıştır.Pazarlama ve reklâm kolaylıkları olmuştur.
SORU-5-Paleolitik ve Neolitik dönemini birbirinden ayıran ekonomik faaliyet hangisidir.
Neolitik zamanda tarıma geçilmesidir.
Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun kelimelerle doldurunuz.
1-Birincil faaliyet
2-İkincil faaliyet
3-Üçüncül faaliyet
Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların yanına D yanlış olanların yanına Y yazınız.

1- Y 2- Y 3- Y 4- D 5- D
Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplandırınız.
1-Tarım başlamıştır C şıkkı
2-Baskı hatası doğru cevap Ticari ilişkilerin geliştiğini olacak D şıkkı

10.SINIF SAYFA 110 ETKİNLİK ÇALIŞMASI

Kitabınızdaki Türkiye Toprak Haritası’nı inceleyerek soruları cevaplandırınız.


SORU-1-Kahverengi Orman topraklarının Karadeniz kıyılarında yaygın olmasının sebepleri:

Kahverengi orman toprakları orman örtüsü altında oluştuğu için Karadeniz kıyılarında daha yaygındır.
Karadeniz kıyılarında ılıman nemli ve yağışlı iklim ve buna bağlı gür ormanların varlığı kahverengi orman topraklarının çok yaygın olmasını sağlamıştır.

SORU-2-Terra-Rossa topraklarının Akdeniz ve Ege kıyılarında yaygın olmasının sebepleri:

Bölgede etkili olan iklim şartları ile bağlantılıdır. Yine içinde demir oksitlerin yer aldığı kireç taşlarının erimesinden sonra kalan killi malzemelerin çok olması.Ayrıca bu bölgelerde oksitlenme için gerekli yüksek sıcaklıkların olmasıdır.

SORU-3-Kahverengi ve Kestane renkli bozkır topraklarının iç bölgelerde yaygın olma sebepleri:

Karasal iklim ve buna bağlı bozkırların varlığı iç bölgelerde bu toprakların yaygın olmasının temel sebebidir.Yağış azlığı ve cılız bitki örtüsü kahverengi ve kestane bozkır topraklarını oluşturmaktadır.

SORU-4-Kolüviyal ve Litosol toprakların iç bölgelerde yaygın olma sebepleri:

Kolüviyal ve litosol topraklar bitki örtüsünden yoksun eğimli yüzeylerin bulunduğu arazilerde oluşmaktadır. İç bölgelerimizde bitki örtüsü bakımından fakir olduğu için yüzeysel aşınma çok olur. Böylece eğimli yamaçlarda litosoller, dağların eteklerinde de kolüviyal topraklar oluşmaktadır. Ayrıca bu bölgelerde yağışların düzensiz olması ve sağanak yağışlar sonucu oluşan sellerin çok olması.
SORU-5-Alüviyal toprakların dağılışında belirleyici faktör:

Alüviyal topraklar akarsular tarafından oluşturulmaktadır, dolayısı ile dağılışları akarsuların dağılışına bağlıdır.

SORU-6-Toprak tiplerinin dağılışı ile yağış-bitki örtüsü ilişkisi:

Toprak oluşumunda en etkili faktör iklimdir. Çünkü fiziksel ve kimyasal ayrışma olayları, bitkilerin yetişmesi, toprağın yıkanması, topraktaki organik maddelerin parçalanması, topraktaki organizma faaliyetleri iklime bağlıdır. Yağış miktarı değiştikçe bitki örtüsü ve toprak tipleri de değişir. Örneğin yağışın bol olduğu Karadeniz bölgesinde bol ormanlar ve kahverengi orman toprakları oluşurken, iç bölgelerde yağışın az olduğu yerlerde bozkır ve kestane ve kahverengi bozkır toprakları oluşmaktadır.



Nerede hangi toprak tipi var

Karadeniz İklim bölgesinde:

a)Ilıman-Nemli yerlerde:
Kahverengi orman toprakları

b)Soğuk-Nemli yerlerde:

Podzol

Akdeniz İklim bölgesinde:

Terra-Rossa

Karasal İklim bölgesinde:

a)Ilıman karasal iklim olan yerlerde: Kestane ve Kahverengi Bozkır toprakları

b)Soğuk karasal iklim olan yerlerde: Çernezyom

Akarsuların kıyılarında ve denize döküldüğü yerlerde:

Alüviyal

Eğimli yüzeylerin bulunduğu yerlerde:

Litosol ve Kolüviyal

Volkanik arazilerde:

Regosel

Kapalı havzalarda ve eski göl tabanlarında:

Tuzlu topraklar

10.SINIF SAYFA 113-114-116 ETKİNLİK ÇALIŞMALARI

Kitabınızdaki resimlerde ülkemizde toprak kullanım alanlarından bazıları verilmiştir.

ETKİNLİK SAYFA 113

SORU-1-Çevrenizde hangi ekonomik faaliyetler yürütülmektedir? Bunun nedenleri nelerdir? Sorusu sorularak;
Resimlerden de faydalanarak çevremizdeki ekonomik faaliyetleri düşünelim ve bu faaliyetlerin toprakla bağlantısını anlamaya çalışalım.Bur da toprakla birlikte iklim şartları da kendisini gösterebilir;çeşitli farklılıklara yol açabilir.
Yaşadığımız çevrede, Tarım çalışmaları( sebze, endüstri bitkileri, baklagiller, tahıl, çiçek yetiştiriciliği), Ormancılık, Bağ ve bahçe bitkileri yetiştiriciliği, toprağa bağlı sanayiler
(çimento, seramik, çinicilik) yapılmaktadır. Çünkü yaşadığımız çevrede düz arazilerde tarla bitkileri, eğimli arazilerde zeytin, bağcılık, yüksek dağlık alanlarda ormancılık yapılması için yer şekilleri, iklim şartları uygundur.
SORU-2-Kitabımızdaki resimlerde görülen faaliyetler dışında ülkemiz topraklarından nasıl yararlanılır.
Resim dışında ülkemiz topraklarından dikili araziler (meyve bahçeleri ve bağlar)Çayırlık ve mera alanları,Sanayi tesislerine hammadde sağlanması,yerleşim alanları,kara ve demir yolları şeklinde yorumlanabilir.Çevrenizde gördüğünüz ekonomik faaliyetleri toprakla ilişkilendirip örnekleri arttırabilirsiniz.
ETKİNLİK ÇALIŞMASI SAYFA 114
Kitabınızdaki Türkiye arazi kullanım haritasından faydalanarak;

Büyük hali için haritaya tıklayınız...
SORU-1-Yaşadığınız yeri bularak burada topraklardan hangi alanlarda faydalanıldığını bulunuz?
Bu soruyu cevaplandırırken harita üzerinde yaşadığınız bölgeyi bulunuz harita lejant bölümünden o bölgede yapılan faaliyetleri yazabilirsiniz.
Endüstri bitkileri alanında, Bağ ve bahçe kültürlerinde, Tarım alanları, Ormancılık alanında faydalanılmaktadır.
SORU-2-Kuzeydoğu Anadolu’da toprak daha çok hangi amaçlar için kullanılmaktadır?
Otlak çayır alanları yaygın olup buralarda büyükbaş hayvancılık faaliyetleri yaygın olarak yapılmaktadır. Buranın yükseltisi fazla iklim tarıma çok uygun değil, yaz yağışları uzun boylu çayırları oluşturmuştur. Arazide dağlık ve engebeli olması buralarda hayvancılığı geliştirmiştir.



Ayrıca buralarda çöküntü ovalarında tarım faaliyetler, yüksek alanlarda ormancılık faaliyetleri yapılmaktadır.

SORU-3-İç kesimlerde toprak en çok hangi amaçlar için kullanılmaktadır?
İç kesimlerde arazi daha çok tarım ( tarla)alanlarından oluşmuştur. Ayrıca otlak ve çayır alanları mevcuttur. Az olarak ta bağ ve bahçe alanları vardır. Çünkü bu bölgelerde arazi düz tarıma uygundur. Ancak iklimin karasal olması bağ ve bahçe alanlarını kısıtlamış, bölgelerde var olan bozkırlar ise mera alanlarını oluşturarak özellikle küçükbaş hayvancılığın gelişmesine imkân vermiştir.
SORU-4-Topraklardan faydalanma açısından kıyı ile iç kesimler arasında ne gibi farklılıklar vardır?


PAMUK ZEYTİN MISIR
Ülkemizde kıyı kesimlerde arazinin çoğu endüstri bitkileri, orman, bahçe ve bağ bitkileri gibi alanlarda kullanılmaktadır. Bu bitkiler hem daha fazla yağış isteyen, hem de birçoğu kış soğuğuna dayanamayan bitkilerdir.
İç kesimlerde ise daha çok tarla bitkileri çayır ve mera alanları ağırlıktadır.


BUĞDAY NOHUT YULAF
Buralarda su isteği az olan kuraklığa dayanıklı (tahıllar, baklagiller) ve bozkırlar ise mera alanlarını oluşturarak özellikle küçükbaş hayvancılığın gelişmesine imkân vermiştir. Buralarda endüstri bitkileri yetiştiriciliği ve ormanlar azdır. Bağ ve bahçe bitkileri de az yer tutar.

SORU-5-Tarım alanları nerelere daha çok yoğunlaşmıştır?
Daha çok iç kesimlerde yoğunluk kazanmıştır.Harita incelendiğinde bu bölgede özellikle iklim şartları çok elverişli olmaması su problemi bölgede tarla tarımını desteklemiştir.Kıyı kesimlerde tarımsal faaliyetler daha çok bağ bahçe ,endüstriyel bitki ağırlıklıdır.Arazi yapısı da tarım alanları bakımından son derece geniş düzlükleri barındır.
ETKİNLİK SAYFA 116
SORU-1-Ormanlarımızın kıyı bölgelerimizde yoğunlaşmasının nedenleri:
Kıyı bölgelerin nem ve yağış özellikleri ağaç yetişmesine daha uygun olması ve ormanlar tahrip edilse bile kendini yenileyebilme özelliğini taşıması.
İç bölgelerde nem ve yağış özellikleri ağaç yetişmesini kısıtlamıştır ve önceleri var olan ormanlar tahriplerle yok edilmiştir.tahrip edilen yerlerde orman kendini yenileyemediği için iç bölgeler orman bakımından fakirleşmiştir. Yani iç bölgeler günümüzde fakir, geçmiş dönemlerde iç bölgelerde zengin orman alanları vardı.
SORU-2-Ormanların asıl ve yan ürünleri:
Asıl ürünler: Tomruk, Tel Direği, Maden Direği, Parke, Mobilya, Sunta, Kontrplak
Yan ürünler: Reçine, Sığla Yağı, Kozalak, Keçi Boynuzu, Defne Yaprağı, Ihlamur, Çıra
SORU-3-Orman ürünleri sanayisinin geliştiği yerler:
Batı Karadeniz, Doğu Karadeniz, Kıyı Ege ve Adana Bölümleri orman ürünleri sanayisinin en fazla geliştiği yerlerdir.
Orman Ürünleri Sanayisi:
Ağaç malzemeden üretilen tüm malzemeler orman ürünleri endüstrisine girer. Karadeniz Bölgesi’nde hammadde fazla bulunduğundan burada gelişmiştir.
Başlıca kereste fabrikaları Düzce, Bartın, Ayancık, Rize, Ordu, Ardeşen, Burdur, Antalya ve Isparta’da bulunur.
Mobilya Sanayii: Adapazarı, Ankara, İnegöl, İstanbul, İzmir ve Kayseri’de gelişmiştir. Türkiye mobilya ürünlerini ihraç edebilmektedir.

Kâğıt fabrikaları: İzmit, Balıkesir, Giresun, Zonguldak, Taşucu, Dalaman, Bolvadin, Bartın ve Denizli çevresinde bulunur.

SAYFA 116 PERFORMANS ÖDEVİ

Türkiye de ham maddesi toprağa dayalı fabrikların nerelerde kurulduğunu ,bu fabrikalarda nelerin üretildiğini araştırınız.
Çimento fabrikaları:
Hammaddesi kolay temin edilir. Her bölgede inşaat sanayiinde kullanılır. Ayrıca ulaşım masrafları maliyeti artırır. Bu nedenle çimento fabrikaları Türkiye’nin her bölgesine dağılmıştır. İstanbul, İzmit, Adana, İzmir, Elazığ, Mersin, Yozgat, Denizli, Adıyaman, Ordu gibi merkezler bunlardan bazılarıdır.
Cam fabrikaları:
İstanbul, Denizli, Mersin, Kırklareli ve Sinop’ta cam fabrikaları bulunmaktadır. Ülkemiz cam ürünleri üretiminde ve ihracatında Dünya’da sayılı ülkeler arasındadır.
Seramik fabrikaları:
Çanakkale, Bilecik, Kütahya, İstanbul ve İzmir’de bulunmaktadır. Üretimin bir kısmı yurt dışına ihraç edilir.
Kiremit fabrikaları;
İzmir-Salihli arası, Manisa, Uşak, Afyon ve Kütahya’dadır.
Tuğla fabrikaları
Bolu, Eskişehir ve Bartın’dadır.

TÜRKİYEDE ÇİMENTO FABRİKALARI
ADANA
Çorum
İzmir
Samsun
Adıyaman
Denizli
KARABÜK
Siirt
Afyon
DİYARBAKIR
Kars
Sivas
ANKARA
EDİRNE
Kayseri
Şanlıurfa
ANTALYA
Elazığ
Kırklareli
TRABZON
AYDIN
Erzurum
Kocaeli
VAN
Bartın
Eskişehir
Konya
Yozgat
Bolu
Gaziantep
Mardin
Zonguldak
BURDUR
Hatay
Mersin

Bursa
Isparta
Nevşehir

Çanakkale
İstanbul
Niğde



LİSE 2. SINIFLAR SAYFA 117 HAZIRLIK VE ETKİNLİK ÇALIŞMASI

SORU-1- Çevremizde bulunan bitki türleri adları nelerdir?

Bu soruyu Marmara bölgesi için cevaplıyorum sizde kendi bölgenizin iklim özelliklerine göre yazabilirsiniz.Diğer bölgeler için aşağıdaki linke tıklayıp araştırma yapabilirsiniz.
Marmara kıyılarında 250–300 m yükseltiye kadar maki görülür. Karadeniz kıyıları ile Uludağ’da ormanlar yer alır.Yıldız Dağları Bölümü ise ormanların en geniş alan kapladığı yerdir.Orman bakımından 4. sırada yer alan bölgede iç kesimlere doğru gidildikçe antropojen bozkırlar görülür.

Mersin, defne, kocayemiş, zeytin, süpürge çalısı, tesbih, sandal, zakkum, Delice Zeytin, Zeytin, kızılçam, sarıçam, karaçam, kayın, kestane, meşe, ıhlamur, kavak, ladin, köknar, böğürtlen, çınar, gürgen, incir, mazı, nergis, nilüfer, servi, Uludağ göknarı, dağ çayırları,
SORU-2- Bu bitkiler hangi özellikleri ile birbirinden ayrılır?
1-Büyüklükleri yönünden, kimi ağaç, kimi çalı, ot gibi
2-Yaprak özellikleri yönünden geniş ve iğne yapraklı olanlar gibi,
3-Yağış ve sıcaklık istekleri yönünden farklıdır.
4-Bitkilerin bazıları çok yıllık ve uzun ömürlü, bazıları ise tek yıllıktır.
5-Bazıları yıl boyu yeşil kalır, bazıları yaprak dökerler.
6-Bitkilerin bazıları ağaçsı gövdeye, bazıları ise otsu gövdeye sahiptir.
SORU-3- İklim ile bitki örtüsü arasındaki ilişki:

Konu ile ilgili genel bilgiler


1. Her bitkinin kendine has bir iklim özelliği vardır. Başka bir ifadeyle benzer iklim şartlarında benzer bitki türleri görülür.
2. Farklı bölgedeki iklimin benzerliği tabii bitki örtüsünün benzerliğini kanıtlar.
3. Yer şekillerinin kısa mesafeler dâhilinde değişmesi bitki örtülerinin kısa mesafeler dâhilinde değişmesini sağlar.Bitki örtüleri yeryüzüne dağılışlarında aralıksız kuşaklar oluşturmazlar.Ancak, genel olarak Ekvator'dan kutuplara doğru, geniş yapraklı ormanlar, karışık ormanlar ve iğne yapraklı ormanlar, şeklinde kuşaklar meydana gelmiştir.
4. Kuzey güney yönünde mesafe arttıkça ve enlem farkı arttıkça oluştukça bitki örtüsü de çeşitlenir.
5. Bitki örtüsü iklimin bir nedeni değil iklimin bir sonucudur. Örneğin; Maki bitki örtüsü Akdeniz ikliminin bir göstergesidir. Maki bitki örtüsü Akdeniz ikliminin oluşmasına sebep değil bu iklimin sonucudur. Maki bitki örtüsüne bakılarak Akdeniz iklimi hakkında tahminlerde bulunulabilir.

ETKİNLİK ÇALIŞMASI SAYFA 117

Ülke
Yüzölçümü
Bitki tür.
Endemik b.
Türkiye
814.000
12.000
3778
İran
1.648.000
8000
1880
İtalya
301.000
5600
712
İspanya
504.000
5000
500
Yunanistan
131.000
5000
745
Fransa
551.000
4650
135




Tabloda yer alan ülkeler Türkiye, İran, İtalya, İspanya, Yunanistan, Fransa Dünyadaki konumları itibarı ile aynı iklim kuşağında yer almaktadırlar.
Tabloda görüldüğü gibi ülkelerin kapladığı alan ile sahip olduğu bitki ve endemik bitki türü yoğunlukları doğru orantılı dağılmamıştır.
Tablodaki ülkeler içinde kapladığı alana göre bitki türü ve endemik bitki türü açısından en zengin ülke TÜRKİYE iken, bitki türünde İran Endemik bitki türünde ise Fransa en fakir ülkedir.
Türkiye’nin bitki zenginliği aynı iklim kuşağında yer almalarına rağmen çeşitlilik bakımından Türkiye de iklim çeşitliliği daha fazladır..Endemik bitkiler için geçmiş dönemlerde farklı iklim şartları yaşanmış olmasıdır.

 
10. SINIFLAR SAYFA 118 PERFORMANS ÖDEVİ RELİK VE ENDEMİK BİTKİLER Endemik, alanları belirli bir ülke veya bölgeye ait, yerel, ender ve çok ender bulunan türler endemos (indigenous) kelimesinden gelir ve “yerli” anlamında kullanılır.

Ülkemizdeki endemik türlerin en önemlilerinden birkaçı; Kazdağında orman meydana getiren Kazdağı göknarı (Abies equi-trojani), Eğridir güneyindeki Kasnak meşesi (Quercus vulcanica), Köyceğiz-Dalaman arasında yaygın olan Sığla veya Günlük ağacı ve ormanları (Liquidambar orientalis), Beşparmak Dağları (Ege bölümü)ndaki Kral eğreltisi (Osmunda regalis) ile Datça yarımadasında bulunan Datça hurması (Phoneix theophrasti)dır.

ülkemiz, hem çeşitli familyalara ait hem de endemikler yönünden de çok zengindir.
Türkiye’de yetişen endemik türler tabiatta, aşırı otlatma, yangın, bilinçsiz kesim, söküm,ıslah çalışmaları, yapılaşma, şehirleşme ve herbisit kullanımı gibi çeşitli tehlikelerle karşı karşıyadır.Bu olumsuz faktörler kimi zaman bitkinin yok olmasına ve bir anlamda yer yüzünde ortadan kalkması anlamına gelmektedir.
Kaz dağı göknarı:
Türkiye’de yalnızca Kazdağı’nda yetişen endemik bir göknar alt türü. 30 metreye kadar boylanabilir. Tomurcukları bol reçinelidir.


İğne yapraklı uzun sürgünler üzerinde tek tek ışığa yönelik olarak tarak biçiminde dizilmişlerdi.Yaprağın üst yüzü hafif olukludur, alt yüzünde ise iki tane belirgini gümüşi renkte beyaz stoma bandı bulunur. İğne yapraklar sürgünler üzerinde uzun süre, 7-10 yıl kalır
Kasnak meşesi
25-30 m boya ulaşabilen geniş ve yaygın tepeli bir meşe türü.
Genç sürgünler sarımtrak veya kırmızımtrak olup, önceleri tüylü daha sonraları çıplaktır. Tomurcuklar büyük yumurta biçiminde kahverengi kırmızı, tüysüzdür. Tomurcuk pullarının kenarları kirpiklidir.


Yapraklar sürgünler üzerinde oldukça aralıklı dizilmiştir. Yaprak ayası ters yumurta veya eliptik biçimli, dip tarafı çarpıktır. Yaprakların alt yüzü basık ve yıldız tüylüdür. Üst yüzü çıplak ve koyu yeşildir. Kadeh çok belirgin ve yarımküre şeklindedir.
Endemik bir türdür.Kütahya, Konya, Afyon, Isparta, Eğirdir yörelerinde bulunur. 1300-1800 m yükseltilere kadar çıkabilir.
Datça hurması
Datça Hurması, Datça Yarımadasında batı-doğu yönünde uzanan sıradağların kuzey ve güney aklanlarında olmak üzere, iki ayrı yörede bulunmaktadır.
Datça Hurması bu aklanda küme ve guruplar halinde veya tekil olarak da geniş bir alanda yayılış yapmakta ve yayılış sahilden 300-350 m yükseltiye kadar ulaşabilmektedir.


Kuzeyi kapalı, sıcak, deniz etkisi altındaki vadi tabanlarının uygun kısımları ile deniz kenarındaki kum ve çakıl üzerinde yer almaktadır. yaklaşık 10 m boyunda olup Datça’da 10-15 m. boylara ulaşabilmektedir.
Sığla ağacı
25-40 m’ye kadar boylanan yaprak döken kalın dallı ve geniş tepeli bir ağaçtır. İlk bakışta çınara benzer. Yaşlandıkça, kabuğu koyulaşır ve derin çatlaklı bir görünüm alır.


Çiçekler küçüktür. Çiçek kurulu 1-2 cm çapında olup küre şeklinde çok sayıda çiçek kümesini bulundurur. Meyve 2-4 cm çapında çok sayıda kapsülden oluşur
Istranca meşesi:
25 m’ye kadar boylanabilen düzgün gövdeli dar tepeli bir meşe türüdür. Gövde kabuğu düzenli aralıklarla çataklıdır. Yapraklar ters yumurta biçimindedir. 7-10 civarında yaprak damarı bulunur. Damarlar birbirine paraleldir.


Her iki yüzüde çıplaktır. Alt yüzünde basit ya da yıldız tüyler bulunur. Meyve sapı 2-7 cm uzunluğundadır. Bir sapta 3-4 tane meyve bulunur.
RELİK (RELİKT) BİTKİ: (Relikt Plant): Kalıntı, eskiden kalma, günümüze gelme…Paleoklimatik koşullarda yetişerek yaygın bir durum alan, fakat iklim koşullarının değişmesi üzerine günümüzde zorlukla yaşamını sürdüren bitki toplulukları ve bunların üyeleri

Örneğin, Karadeniz Bölgesinde yer yer kıyı kuşağında ve ve ardındaki oluklarda bulunan Akdeniz bitki toplulukları, daha önce bu bölgeye Akdeniz iklim koşulları egemen iken yerleşmişler; ancak, günümüz koşulları altında da yetişmelerini sınırlı olarak sürdürme olanağı bulmuşlardır. Güneybatı Anadolu’da Köyceğiz, Marmaris dolaylarında küçük ormanlar oluşturan Sığla (Günlük) ağacı (Liquidambar Orientalis) de relik bitki özelliği göstermektedir.
Ihlamur
Boyları 20-30 m’ye kadar ulaşabilir. Büyüklüğü 5-10 cm arasında değişen yaprakları genellikle yürek şeklinde ve çarpık, kenarları dişli ve uzun saplıdır.


Sarkık çiçek demetleri sarımsı bir renge ve karakteristik bir kokuya sahiptir. Çok geç açan bu çiçekler (Haziran-Temmuz) kurutularak çay gibi içilir.
Kestane
Kuzey Anadolu ve Marmara Bölgesi’nde yayılış gösterir. Türkiye’de doğal olarak yetişen tek kestane türü olan “Anadolu kestanesi” 30 m boya erişebilen, geniş tepeli bir ağaçtır. Ülkemizde 25.278 hektar koru, 3.614 hektar baltalık kestane ormanı bulunmaktadır.


Gençken düzgün olan gövde kabukları yaşlandıkça çatlaklı bir görünüm alır. Mızraksı yapraklarının kenarları kaba dişlidir. Çiçekleri önemli bir bal kaynağı olan kestanenin meyvesi de ekonomik değere sahiptir.
Ladin
Kuzey yarıkürenin ılıman ve soğuk bölgelerinde yayılış gösteren ladinin 40 değişik türü ve bu türlere ait varyete ve formları vardır. Uzaktan bakıldığında göknara benzese de piramide benzer tepesi ve sarkık dalları ile ondan ayırt edilebilir. Boyu 40-50 m’ye kadar ulaşabilir. İğne yaprakları kısa, sivri uçlu ve kesitli dört köşedir.


Olgunlaşmış kozalağının pulları dağılmaz.
Ülkemizde Doğu Karadeniz dağlarının denize bakan yüksek kesimlerinde saf ya da karışık ormanlar kuran türü Doğu ladinidir (P. Orientalis, Y). Ülkemizde 146.300 hektar saf Ladin ormanı bulunmaktadır.
Kızılağaç
Trakya, Marmara çevresi, Batı Karadeniz ve Doğu Karadeniz’de saf ve karışık olarak yayılış gösteren kızılağaç, boyu 20 m’yi aşabilen, esmer kabuklu, seyrek dallı bir ağaçtır. Daha çok serin bölgelerde ve nemli dere yataklarının bulunduğu yerlerde görülür.


Ülkemizde 66.357 hektar koru, 297 hektar baltalık kızılağaç ormanı bulunmaktadır. Uzunluğu 4-9 cm genişliği 3-7 cm arasında değişen ters yumurta biçimli ve testere dişli yaprakları vardır. Köklerinde bulunan, havanın serbest azotunu bağlayan yumrular nedeniyle toprakları azotça zenginleştirir.
ardıç
Sürüngen çalılardan büyük ağaçlara kadar çok çeşitli türleri olan ardıç, hemen hemen bütün bölgelerimiz yüksek dağlık kesimlerinde doğal yayılış gösterir.


Bazıları servi gibi pul yapraklara, bazıları da batıcı iğne yapraklara sahiptir.
Göknar
40m’ye kadar boylanabilen göknarlar, kendine özgü formu, gövde kabuğu iğne yaprakları ve hatta kokusu ile Çamgiller familyasının diğer türlerinden ayırt edilebilir.


Yapraklarının alt yüzeyinde beyaz çizgiler vardır.Kozalaklar sonbaharda olgunlaşınca pulları dökülür. Ülkemizde 213.652 hektar saf göknar ormanı bulunmaktadır.
Karaçam
Bütün kıyı bölgelerimizin dağlık kesimlerinde saf ya da karışık ormanlar kurar, hatta stebe kadar sokulur.Ülkemizde 2.527.685 hektar saf karaçam ormanı bulunmaktadır.


Gövdesinin ve dallarının kalınlığı, gri ve derin çatlaklı kabuğu, iğne yapraklarının koyu yeşil rengi ile diğer çam türlerinden ayrılır.30-35 m’ye kadar boylanabilir.


10.SINIFLAR SAYFA 120-121 ETKİNLİK ÇALIŞMASI

Kitabınızdaki bölümde beş ağacın Türkiye’deki yayılış alanları ve özellikleri verilmiştir. Diğerlerini siz tamamlayınız.

FISTIK ÇAMI:
Tipik bir akdeniz ağacı olan fıstıkçamı ülkemizde batı ve güney Anadolu’da ormanlar oluşturur.15–20 m boyundadır. Gençlik döneminde yuvarlak tepesi, yaşlılık dönemimde ise şemsiye şekilli tepesi ile diğer çam türlerinden ayrılır.

Tohumları iri olup çam fıstığı olarak bilinir. Batı Anadolu köylülerinin önemli bir gelir kaynağıdır.
IHLAMUR: Büyümesi çabuktur. Filizlenme gücü yüksektir. Işık ağacıdır. Sıcaklık isteği nispeten fazladır. Derin, serin yumuşak, besin ve madence zengin, ılımlı humuslu toprakları sever. Kireçli topraklarda da yetişmektedir. Tuzlu topraklardan kaçınır. Donlara ve kuraklığa karşı duyarlıdır. Güçlü kazık kök yapar, sığ ve fakir topraklarda kuvvetli yan kökler geliştirir, kuvvetli kök sürgünü verir. Boyları 20–30 m.ye kadar ulaşabilen geniş yapraklı ve yaprak döken bir ağaçtır. Büyüklüğü 5–10 cm arasında değişen yaprakları genellikle yürek şeklinde ve çarpık, kenarları dişli ve uzun saplıdır. Sarkık çiçek demetleri sarımsı bir renge ve karakteristik bir kokuya sahiptir. Çok geç açan bu çiçekler (Haziran-Temmuz) kurutularak çay gibi içilir.

Güzel kokulu çiçeklerinden dolayı ve bir gölge ağacı olarak yetiştirilir. Avrupa’da eskiden köy mahkemeleri genelde bu ağaçların gölgelerinde kurulurdu. Bu yüzden ıhlamur, mahkeme ağacı ya da mahkeme ıhlamuru olarak ta bilinir. Germen ve Slav halklarında ıhlamur kutsal bir ağaçtır. Doğramacılıkta kıymetli olan beyaz ve hafif bir odun verir. Ihlamur kabuğundaki lifler ip ve kaba dokumalarda kullanılır. Çiçek durumları tıbbi olarak kullanılır.

Ihlamur çiçeği yatıştırıcı, idrar verici ve balgam söktürücü olarak çay halinde kullanılır. Ihlamur çiçeği banyosunun da yatıştırıcı bir özelliği vardır.

Türkiye'de doğal olarak 3 tür bulunur. Ülkemizde başta kıyı ve batı bölgeleri olmak üzere iç bölgelerimizde de yetiştirilmektedir.

KESTANE: Kestane yıllık yağış toplamı 600–1200 mm olan yerlerde susuz yetişebilir. Bu nedenle yağış kestane yetiştirticiliği için önemlidir. Çiçeklenme döneminde yağan yağışlar meyve tutumunu olumsuz etkiler. Kestane kış düşük sıcaklıklarda –30 dereceye kadar dayanabilmektedir. Ancak ilkbaharın geç ve sonbaharın ilk donlarına karşı hassastır.

Kayıngiller familyasından Castanea cinsini oluşturan ağaçların ve bu ağaçların yenilebilen tohumlarına verilen ad.

Kerestesi, dayanıklılık ve dekoratif özellikleri bakımından meşe ağacının odununa benzemekle birlikte, kuruma esnasında çatlaması ve eğrilmesi nedeniyle, bu ağaçtan büyük boyutlu kereste elde edilememektedir. Ancak dayanıklılığı nedeniyle bazı ahşap bahçe işlerinde bu ağaçtan faydalanılmaktadır. İtalya'da fıçı yapımında kullanılmaktadır.

Kuzey Anadolu ve Marmara Bölgesi'nde yayılış gösterir. Türkiye'de doğal olarak yetişen tek kestane türü olan "Anadolu kestanesi" 30 m boya erişebilen, geniş tepeli bir ağaçtır. Ülkemizde 25.278 hektar koru, 3.614 hektar baltalık kestane ormanı bulunmaktadır. Gençken düzgün olan gövde kabukları yaşlandıkça çatlaklı bir görünüm alır. Mızraksı yapraklarının kenarları kaba dişlidir. Çiçekleri önemli bir bal kaynağı olan kestanenin meyvesi de ekonomik değere sahiptir.

Tohumlar, ateşte közlenmiş, haşlanış veya suda kaynatılmış olarak tüketilir. İlkine çoğunlukla 'kestane kebap' denilmektedir, bu yöntem, kestane tohumları üst kısımları hafifçe çizildikten sonra, 200–220 °C ısıda 10–15 dakika süreyle fırına verilerek hazırlanır. Kestane aynı zamanda bazı çörek, kek ve pasta çeşitlerinde de kullanılmaktadır. Ayrıca özellikle Bursa ilimizde Kestane Şekeri adıyla bilinen bir tatlı çeşidi de çok sevilmektedir ve oldukça büyük miktarlarda üretilmektedir.

KAYIN: Kışın yaprağını döken orman ağaçlarıdır. Çok sayıda pullarla örtülmüş bulunan iğ biçimindeki sivri uçlu ve büyük tomurcuklar sürgünlere yatık değil, onlarla açı yapacak şekilde dizilmiştir. Yaprak ayası dişli veya düzdür; nispeten kısa bir sapı, zamanla dökülen şerit halinde kulakçıkları vardır. Açık gri veya koyu gri renkli kabukları ağaçların hayatı boyunca çatlamadan düz ve pürüzsüz kalır. Meyvelerin tohumu yağlıdır.

Ülkemizde dağılışı: Daha çok kuzey bölgelerimizde doğal yayılış göstermekle birlikte kayın ağacı güneydeki Amanoslar'da da yayılış gösterir. Saf ya da göknar, ladin, çam ve meşelerle karışık geniş ormanlar kurar. Ülkemizde 713.842 Ha. koru ve 1.555 Ha. baltalık kayın ormanı bulunmaktadır. 40 m. boya ulaşabilen kayınların düzgün ve silindirik gövdeleri vardır. 6–9 cm uzunluktaki dalgalı kenarlı elips şeklindeki yapraklarının sonbahardaki kırmızı rengi çok etkileyicidir. Yağlı meyveleri doğada yaban hayvanları için önemli bir besin kaynağıdır.


Türkiye'de doğal olarak yetişen türleri; Doğu Kayını (Fagus orientalis), Avrupa Kayını (Fagus silvatica).

LADİN:Kuzey yarıkürenin ılıman ve soğuk bölgelerinde yayılış gösteren ağaç türlerine verilen ad. Uzaktan bakıldığında köknara benzese de piramide benzer tepesi ve sarkık dalları ile ondan ayırt edilebilir. Boyu 40–50 m' ye kadar ulaşabilir. İğne yaprakları kısa, sivri uçlu ve kesitli dört köşedir. Olgunlaşmış kozalağının pulları dağılmaz.

Bulutlu nemli, sisli ve soğuk havaları seven bir ağaçtır. Ülkemizde saf ladin ormanları ya da diğer orman ağaçları ile karışık halde bulunan ormanlar oluşturur. Ülkemizde genelde kuzey Anadolu ‘da özellikle Ordu’nun doğusundan itibaren Artvin çevresine doğru uzanır. Karadeniz dağlarında 2300 metrelere kadar çıkan ladinler. Özellikle Ardanuç ve Gümüşhane yakınlarında boyları 60 metreye varan ladinler bulunur. Yumuşak keresteli ağaçlardandır.

SARIÇAM: Kuzey Anadolu'nun yüksek dağlık kesimlerinde saf ya da karışık ormanlar kurmakla birlikte, küçük adacıklar halinde iç ve güney bölgelerimize kadar ulaşır. Ülkemizde bulunan sarıçam ormanlarının kapladığı alan 757.426 hektardır.
Adını, levhalar halinde ayrılan gövde kabuğunun tilki sarısı renginden alır. Narin gövdeli, sivri tepeli ve ince dallı bir ağaçtır. Yetişkin ağaçların boyu 40 metreyi aşar. İnce yapraklarının kısalığı ve mavimsi yeşil rengi ilk bakışta diğer çam türlerinden ayırt edilecek özellikleridir.

İğne yaprakları ikili, mavi-yeşil, kıvrık, sık dizilmiş, genellikle 4–5 cm uzunlukta, uçları sivri, genellikle 2–3 yıl, nadir olarak da 4–5 yıl ömrü vardır. Kozalakları mat gri-kahverengi, konik, kısa veya uzun saplı uçları aşağıya doğru yönelmiş, tek veya 2-3'ü bir arada, 3–7 cm uzunluk ve 2–4 cm genişliktedir. Tohumları gri veya siyahımsı yumurta biçimindedir.

Ekolojik özellikleri: Uygun yerlerde hızlı gelişir. Soğuk iklim ve rüzgârına karşı dayanıklı, bol güneş ister. Kumlu ve killi topraklarda gelişebilir. Nispi nemi çok düşük olan iklimlerde ve kuru topraklarda gelişemez. Kazık kökleri sayesinde fırtınalara dayanıklıdır.

KIZILAĞAÇ:Trakya, Marmara çevresi, Batı Karadeniz ve Doğu Karadeniz'de saf ve karışık olarak yayılış gösteren kızılağaç, boyu 20 m yi aşabilen, esmer kabuklu, seyrek dallı bir ağaçtır. Daha çok serin bölgelerde ve nemli dere yataklarının bulunduğu yerlerde görülür. Ülkemizde 66.357 hektar koru, 297 hektar baltalık kızılağaç ormanı bulunmaktadır.

Uzunluğu 4–9 cm genişliği 3–7 cm arasında değişen ters yumurta biçimli ve testere dişli yaprakları vardır. Köklerinde bulunan, havanın serbest azotunu bağlayan yumrular nedeniyle toprakları azotça zenginleştirir.


Türkiye'de geniş bir dağılım gösteren adi kızılağacın başlıca alt türleri; Doğu kızılağacı, Sakallı kızılağaçtır.

MEŞE:Ülkemizin hemen her bölgesinde türlerine bağlı olarak yayılış gösterir. 25m boya ve 2m çapa erişebilen geniş tepeli ağaçlardan, 3–5 m boya sahip çalılara kadar değişen türleri vardır. Kökler derinlere kadar gider. Yaprakları da formları gibi değişkenlik gösterebilir, loplu, dişli ya da düz kenarlıdır. Ülkemizde 747.856 hektar koru ve 4.984.149 hektar baltalık meşe ormanı bulunmaktadır.



"Palamut" adı verilen silindirik meyveleri bir kadeh içinde yer alır. Odunlarının anatomik özelliklerine göre kırmızı meşeler, ak meşeler ve her dem yeşil meşeler olmak üzere üçe ayrılan meşelerin 18 türü bulunmaktadır. Bunlardan önemli olanları; Saplı meşe, Sapsız meşe, Saçlı meşesi, Kasnak meşesi, Pırnal meşesidir.


ARDIÇ: Üremesi, bir başka türe bağlı bir ağaç türü. Ardıç ağacı tohumlarını yere döker ancak bu tohumlar bir ardıç kuşu (Karatavuk) tarafından yenmedikçe hiçbir işe yaramaz. Ardıç kuşunun sindirim sisteminde ardıç ağacının tohumlarının kabukları açılır. Ardıç kuşu dışkısı ile birlikte toprağa karışan tohumlar tutar.
Sürüngen çalılardan büyük ağaçlara kadar çok çeşitli türleri olan ardıç, hemen hemen bütün bölgelerimiz yüksek dağlık kesimlerinde doğal yayılış gösterir. Bazıları servi gibi pul yapraklara, bazıları da batıcı iğne yapraklara sahiptir.


Ülkemizde 1.100.492 hektar saf ardıç ormanı bulunmakta ve önemli doğal türleri; Katran ardıcı, Adi ardıç, Finike ardıcı, Kokulu ardıç, Alp ardıcı, Sabin ardıcı, Boylu ardıçtır.


GÖKNAR: Soğuk ortamları tercih eden yaprak dökmeyen ağaç cinsidir. Doğada 25 metreye kadar büyüyebilen piramidimsi ağaçlardır. Az ışığa ihtiyaçları vardır. Soğuk iklimleri sevdikleri için fazla sıcak ortamları sevmezler ama ısıya karşı toleransları vardır.

Bunlar genel olarak ladin ağaçlarına göre soğuğa daha dayanıklı olup genelde Karadeniz Bölgesinde ladinlerle sarıçamlar arasında bulunurlar. Bazen de bunlarla karışık ormanlar oluştururlar. Bu ağaçlar soğuğa dayanıklı ve genelde dağların kuzey yamaçlarında nemli ve gölgeli ortamları seven ağaçlardır. Artvin –Pazar çevresinde saf orman oluştururlar. Yumuşak keresteli ağaçlardandır.


KIZILÇAM: çamgiller familyasından Akdeniz'e özgü 5–20 m. boylarında hızlı büyüyen kalın dallı bir çam türü. Genç sürgünleri kalın ve kızıl renktedir. Kabuk genç bireylerde düzgün boz renkte iken yaşlılarda derince yarılır, esmer kırmızımsı renkte ve kalın kabuk durumunda görülür. İğne yapraklar 10–16 cm uzunluğunda kalın sert ve koyu yeşil renktedir. Kozalak 6–11 cm boyunda, parlak açık kahverengi olup topaç biçimindedir. Çok kısa saplı kozalak sürgünlere dik oturur ya da yan durumlu olarak çoğunlukla 2–6 adedi bir arada seyrek olarak bulunur.

Dünyadaki en geniş yayılışı Türkiye'dedir. Esas olarak Akdeniz ve Ege Bölgelerinde geniş ormanlar kurmakla birlikte, Batı ve Orta Karadeniz Bölgesi'nde de mahallî yayılış gösterir. Ülkemizde 3.729.866 hektar saf Kızılçam ormanı bulunmaktadır. Deniz seviyesinden 1000–2000 m yüksekliğe kadar ulaşan Kızılçam, ışığı seven hızlı büyüyen bir çam türüdür. 20 m'ye kadar boylanabilir. Kalın ve genellikle koyu kızıl renkteki genç sürgünlerinden dolayı bu adı alır.


KARAÇAM: Karaçam çamgiller familyasından bir çam türü. Gövdesinin ve dallarının kalınlığı, gri ve derin çatlaklı kabuğu, iğne yaprakları; 4–8 cm uzunluğunda koyu yeşil ve serttir.Bol reçineli tomurcuklar büyük, silindirik ve uçları sivridir. Bu özellikleri ile diğer çam türlerinden ayrılır.30–35 m. ye kadar boylanabilir.

Yazın serin ve güneşli geçen, kışın ise karlı ortamları çok sever. Kızılçam kadar kuraklığa dayanıklı olmadığı için ülkemizde yazın kurak geçen ve kışları soğuk ve kar yağışlı alanlar olan yüksek kesimlerde daha iyi yetişmektedir. Bütün kıyı bölgelerimizin dağlık kesimlerinde saf ya da karışık ormanlar kurar, hatta stepe kadar sokulur. Ülkemizde 2.527.685 hektar saf karaçam ormanı bulunmaktadır.

Batı Anadolu’da Uşak, Kütahya, Manisa demirci çevresi, Biga yarımadasında Kaz dağlarında, Akdeniz de Toros dağlarının yüksek kesimlerinde, Ege Bölgesinde aydın ve Boz dağlarda, Marmara’da Uludağ çevresinde, İç ve doğu Anadolu’da yüksek kesimlerde, Karadeniz de ise batı Karadeniz de ( Ordunun batısında) yer yer de dağların güneye bakan yamaçlarında görülür.
Kerestesi çok değerli olup mobilya ve doğrama yapımında ( kapı, pencere) çok kullanılır.

10.SINIFLAR SAYFA 122 ETKİNLİK ÇALIŞMASI

Türkiye İklim ve Bitki Örtüsü Haritasından çıkan sonuçlar

1-Türkiye’de görülen Bitki Toplulukları:

Orman, Maki, Orman-Çalılık-Antropojen Bozkır, Bozkır, Çayır


2-Ormanlar daha çok nerelerde yoğunlaşmıştır:

Ormanlarımızın genel olarak ülkemizin kıyı bölgelerinde yer aldığı görülür. Ayrıca ormanlarımızın dağlık alanlarda özelliklede kıyı dağlarının denize bakan yamaçlarında yoğunlaştığı denizden uzak iç bölgelerde azaldığı ve parçalar halinde olduğu görülür.

3-Ormanların dağılışında belirleyici olan iklim elemanları:

Özellikle sıcaklık, yağış, ayrıca da güneşlenme süresi, rüzgârlar, nemlilik gibi iklim faktörleri etkiler.


Yağış: Bitki örtüsü dağılışını etkileyen en önemli faktörlerden olup, bitki dağılışı yağış dağılışına paralellik sunar. Yağışın çok olduğu yerlerde gür ormanlar, azalınca orman seyrelir, daha azalınca yerini bozkır alır. Yağışla orman azalır veya çoğalır.

Sıcaklık: Bitkilerin yetişebilmesi için ve hayati faaliyetlerinin sürmesi için sıcaklık gerekli olup, belli derecelerde olması gerekir. Sıcaklığın çok düşük olduğu veya yetersiz olduğu yerlerde veya da çok aşırı olduğu yerlerde bitkiler yetişemez. Her bitkinin de sıcaklık isteği ve soğuğa karşı dayanıklılığı farklıdır. Bu özellik bitkilerin sıcaklık kuşaklarına göre dağılımına neden olur.

Not: Ormanın alt sınırını yağış, üst sınırını sıcaklık belirler.
4-Yağışın az olduğu yerlerdeki Bitki türü:


Bu bölgelerde bozkır bitkileri görülür. Ayrıca bu alanlarda yüksek dağlık alanlarda kuraklığa dayanıklı ağaçlardan oluşan ormanlar ve akarsu boylarında kavak ve söğüt ağaçlarına rastlanır.

5-İç bölgelerde Maki olmamasının Sebebi:

Makiler yıl boyu yeşil kalan ve yaprak dökmeyen bitkilerdir. İç bölgelerde karasallık etkisiyle kışları sert ve soğuk geçmesi ve kar yağışı ve don olaylarının görülmesi nedeniyle.

10.SINIFLAR SAYFA 125-126-127 ETKİNLİK ÇALIŞMASI Etkinlik sayfa 125
SORU-1-Makilerin çıkabildiği üst sınırın bölgelere göre değişiklik göstermesinin nedenini belirtiniz.
Maki yetişme sınırı için enleme bağlı olarak sıcaklıkların kuzeye doğru azalması buna bağlı olarak ta nemlilik ve kuraklık şartlarındaki değişmeler etkili olur.Akdeniz’e oranla Ege ve Marmara’da yetişme üst sınırı daha alçaklardadır.
SORU-2-Maki bitkisinin Akdeniz Bölgesine uyum sağladığını gösteren özellikler.

Maki yaz sıcaklığına ve kuraklığına karşı; yaprak yapısı, kaygan, tüylü kadifemsi yüzeyi ile buharlaşmayı azaltmış olması nedeniyle dayanıklıdır. Kurak ortama uyum sağlayabilmek için derinlerdeki sulardan yararlanmak için çok uzun kök sistemlerine sahiptir.
Kısaca YAPRAK ve KÖK yapısı sıcak ve kurak ortama dayanıklı özelliklere sahiptir.
Etkinlik sayfa 126
Kitabınızdaki resimlerden faydalanarak çayır ve bozkırın yetişme koşullarını karşılaştırınız.


Çayır;
karasal iklimin soğuk ve nemli yaz yağışı alan, yaz kuraklığının olmadığı yerlerinde,

 
10. SINIFLAR SAYFA 144 SICAKLIK VE KURAKLIK HARİTALARI LİSE 2. SINIF SAYFA 144 ETKİNLİK ÇALIŞMASI

Sıcaklık ve kuraklık dağılışını gösteren haritalar ile nüfus dağılışı haritasını karşılaştınız.



Ülkemizde genel olarak nüfus dağılışı ile sıcaklık dağılışı haritaları birbirine uyar. Sıcaklık değerlerinin yüksek olduğu kıyı bölgeler ile alçak ovalık alanlar sık nüfuslanmıştır. Ancak bu duruma uymayan yerlerde bulunduğu belirtilmişti.

Denizin ılıtıcı etkisiyle ılıman iklim özellikleri görülen Marmara, Ege, Karadeniz ve Akdeniz kıyıları sık nüfusludur. Buna karşılık denizden uzak ve yükseltinin çok olduğu ve sıcaklığın düşük olduğu bölgeler ve yüksek alanlarda nüfus çok seyrektir. Yüksek dağ ve platolarda 1500 m ‘den sonrası yaklaşık olarak boştur. Bunun nedeni, kışların uzun yazların kısa sürmesi, tarımsal etkinliklerin kısıtlanmasıdır. Ulaşım güçlükleri de nüfuslanmanın az olmasında etkilidir.
Ülkemizde genel olarak kuraklık dağılışı ile nüfus dağılışı haritalarında da bağlantı vardır. Genel olarak denizde uzak yağış ve nemin düşük olduğu iç bölgelerde nüfus daha seyrek bulunmaktadır. Genelde nüfusu yağışın fazla olduğu kıyılarda toplanması bunun kanıtıdır.

Buna karşılık bazı alanlar ise yağış çok olmasına rağmen yüksek engebeli olması, tarım alanları olmaması ulaşım sıkıntıları ve yükseltinin tarım, orman ve yerleşme üst sınırına ulaştığı yerlerde ise yağış bol olmasına karşılık nüfus seyrek hatta boştur.

Manisa Ve Afyonkarahisar’ın coğrafi özellikleri karşılaştırılarak;



Manisa
Afyonkarahisar
Nüfus
1.260.169
812.416
İklim
Akdeniz- karasal geçiş
Karasal
Sıcaklık ortalaması
16,8 ºC
11,2 ºC
Yıllık yağış miktarı
726,5 mm
455 mm
En soğuk ay ortalaması
6,7 ºC
0,3 ºC
En sıcak ay ortalaması
27,8 ºC
22,1 ºC
Donlu gün sayısı
30
94
Ürün çeşidi
Çok
Az
Ortalama yükselti
43- 750 m
1000- 1500 m
Nadas ( hektar)
16,590
119. 644
1-İki ilden birincisi Manisa’da iklim şartları uygun (sıcaklık, yağış, sıcaklık farkı, yükselti, donlu gün sayısı) bu tarımsal üretimin çok ve çeşitli olması ve bunların işleyen sanayilerin kurulması, tarımsal ürün ticaretinin artması, işgücüne ihtiyacının çoğalmasına ve nüfusu çekici etkiye yol açarak nüfusu kendine çekmiştir.

İkinci il Afyonkarahisar’ın özellikleri ise Manisa’nın özelliklerinden daha elverişsiz özelliklere sahiptir bu etkenler ekonomik faaliyetleri kısıtlamıştır.

2-Bu durum illerin ekonomilerine etkilemiştir. Manisa illinde sanayi, ticaret, tarım gelişmiş daha yüksek gelire sahip bir ekonomi oluşmuştur.Afyon ise ekonomik gelişmişlikte Manisa’ya oranla daha az gelişme göstermiştir.



Bursa ve Çanakkale’nin gelişmişlik düzeyi verilerine göre:



Çanakkale
Bursa
Nüfus
464.975
2.125.140
Çalışan Nüfus
390.216
1.375. 868
Gelişme hızı
30,7
42,1
İhracat( milyon dolar)
387
5.206
İthalat( milyon dolar)
337
6.646
Sanayide elektrik tüketimi
826.053
5.729.634


Bursa tam bir sanayi şehri...

1-Sanayileşme hangisinde fazladır?

Bursa’da fazladır. Çünkü Bursa’nın hem ithalat ve ihracat rakamları, hem de sanayide kullanılan elektrik miktarı Çanakkale’den katlarca fazladır. Ayrıca çalışan nüfusu da oldukça çoktur.

2-Bunun nedenleri nelerdir?
Bursa daha düz ve verimli tarım alanlarına sahiptir. İklim açısından daha uygun koşullar daha fazladır. Bu üretilen tarım ürünü miktarı ve çeşidini artırmıştır. Ayrıca Bursa konum itibari ile sanayileşmeye daha uygundur. Sanayisi gelişen illere daha yakındır. Bu ilimizde sermaye sahibi insan daha fazladır. Bursa çok eskiden beri başkentlik yapmış ve önemli bir ticaret merkezidir. Nüfus sayısı ve işgücü daha fazladır.

3- Bu durum kentetlerin nüfusun nasıl etkilemiştir?
Bursa’nın daha fazla nüfuslanmasına yol açmıştır.Bursa’da Çanakkale’ye oranla göç alma özelliği oluşturmuştur.Çanakkale’de ekonomik faaliyetler daha kısıtlıdır nüfus olarak göç veren bir özellik gösterir.

4-Hangi il daha fazla göç almaktadır?
Bursa ili ekonomik yapı olarak Çanakkale’ye oranla çok daha fazla gelişmiştir.Çanakkale’ye oranla çekici özellikleri fazladır bu nedenle daha fazla göç alır.



DERS DIŞI ETKİNLİK ÇALIŞMASI

1-Yaşadığınız çevrede iş imkânları yeterli midir?

Bu soruyu bulunduğunuz bölge özelliklerine göre cevaplandırmalısınız.Çünkü bu özellik Türkiye genelinde farklılıklar gösterebilir.Marmara ,Ege kıyıları,İç Anadolu ‘nun Eskişehir Ankara ,Konya ,Kayseri Akdeniz Kıyı bölgeleri genel olarak iş imkanları bakımından elverişli özellikler gösterebilir bu bölgeler dışında genel olarak iş imkanları yeterli oranda değildir denilebilir.Bölgeden bölgeye yetersiz olması değişik nedenlere dayanabilir,konum özellikleri,iklim şartları,yer şekilleri, ekonomik faaliyetlerin desteklenememesi ,bölgelerin sosyal kültürel yapıları eğitim olanakları gelişmemelerinde etkili olan faktörler olarak karşımıza çıkabilir.

2-Ülkemizde çok önemli bir boyutta göç yaşanmaktadır. Ülkemizde en fazla göç alan iller ve veren illeri tespit ediniz.

En çok göç alan il İstanbul olup bu ilden sonra İzmir, Bursa, Ankara, İçel, Antalya nüfusu göçlerle sürekli artmaktadır.

Her merkez farklı özelliği ile göç almaktadır. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi kentler sanayinin gelişmesi nedeniyle göç çekmektedir. Zonguldak, Karabük, Ereğli, İskenderun, Batman madencilik ve sanayi nedeniyle, Antalya, Çeşme, Alanya, Kuşadası, Marmaris, Bodrum turizm nedeniyle göç almaktadır.


En çok göç veren il Tunceli’dir. Bu ilden sonra Kars, Erzurum, Gümüşhane, Sivas, Artvin, Ağrı, Ardahan, Bingöl, Bitlis, Hakkâri gibi iller nüfusu verdiği göçler nedeniyle azalmaktadır.

3-Bu illerin göç alma ve verme nedenleri nelerdir?

Göç veren yerlerin ortak özellikleri; Göç veren illerin ortak özelliği; doğum oranının çok yüksek, iş imkânlarının kısıtlı olmasıdır.

1-Nüfus artışının çok fazla olması,
2-Kırsal nüfus fazladır.
3-Toprakların miras yoluyla parçalanması ve toprak yetersizliği,
4-Kırsal alanda tarımda kullanılan yeni teknolojilerin insan gücüne ihtiyacı azaltması
5-Yağış azlığı ve düzensizliği, erozyon vb nedenlerle toprağın verimsizleşmesi,
6-Sanayi ve ticaretin gelişmemiş olması,
7-Arazisi dağlık ve engebeli alanlardır.
8-İklim şartları olumsuz alanlar ( karasal sert – soğuk ya da kurak alanlar)
9-Ulaşım imkânları kısıtlı önemli yollardan uzak alanlar.

Ülkemizde çok göç alan alanların ortak özellikleri:

1-Arazisi düz ve verimli alanlardır.
2-İklim şartlarının uygun olduğu alanlardır.
3-Endüstrinin geliştiği alanlardır.
4-Ulaşımın kolay olduğu ve önemli ulaşım yolları üzerindeki alanlardır.
5-Yeraltı ve yer üstü kaynakları bol olan alanlardır.
6-Ticaret, turizm, eğitim, sağlık hizmetlerinin geliştiği alanlardır.

4-Ülkemizdeki göçlerin nüfus dağılışını nasıl etkilemektedir?
Ülkemizde nüfus dağılışı dengesizleşmekte, nüfus kentlere, ülkemizin kıyı kesimleri ve batı bölgelerimize yığılmakta, buna karşın kırsal alanlar, ülkemizin doğu yarısı iç kısımlar nüfus kaybetmekte özellikle de doğu yarısı boşalmaktadır.

YERLEŞME TİPLERİ,KÖYALTI YERLEŞMELER,DAĞINIK VE TOPLU YERLEŞME TÜRKİYEDE YERLEŞMELER

I-KIR YERLEŞMELERİ

Genel olarak nüfusları küçük nüfusu 10.000'in altında olan, genel olarak köy ve köy altı yerleşmelerden oluşan ve geçimlerin kaynaklarında tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin birlikte yapıldığı ya da ön plana çıktığı yerleşmelere denir. Kırsal yerleşmelerin bazılarında yerleşik hayat tarzı (köy gibi), bazılarında konar - göçerlik veya yaylacılık gibi yarı yerleşik tarz görülür.

Kır yerleşmelerin ortak özellikleri:

1-Nüfus sayıları ve yoğunlukları azdır.

2-Ekonomileri tarım ve hayvancılığa dayanır.

3-Yayıldıkları alanlar dardır.

4-Sosyal dayanışma ve işbirliği kuvvetlidir.

5-Sınırları ve ortak malları vardır.

6-Bazıları geçici yerleşmeler olup, özel mülkiyet olanları vardır.

7-Köylerde mesleki faklılık az ve etnik yapı bakımından sade yapıdadır.
KÖY ve KÖYALTI YERLEŞME diye 2 ‘ye ayrılır:

1-KÖYLER

Kırsal yerleşmenin son iki şekli bucak ve köylerdir. Bucak idarî bakımdan oluşturulmuş bir birimdir. Kendisine bağlı köyler bulunur. Ekonomik faaliyetlerin cinsi ve insanların yaşam biçimi köylerden farklı değildir.

Bucak; ekonomi, güvenlik ve yerel hizmet açısından aralarında ilişki bulunan kasaba ve köylerden oluşan yönetim bölümüdür. Kırsal yerleşme şekillerinin en yaygın olanı köydür.

Köy; cami, okul, otlak, yaylak, baltalık gibi ortak malları bulunan ve toplu veya dağınık oturan insanların bağ, bahçe ve tarlalarıyla birlikte oluşturdukları yerleşmedir.

Tanımından da anlaşılacağı gibi köyde yerleşik yaşam söz konusudur. İnsan yaşamı aşağı yukarı tümüyle toprağa bağlıdır. Hayvancılık, ormancılık, avcılık, balıkçılık ve el sanatları, tarımın başlıca yardımcı kollarıdır. Nüfus da genelde 2000'nin altındadır. Bir yerleşim biriminin köy kabul edilebilmesi için devletin onayı gereklidir. Sadece nüfus büyüklüğü köy statüsüne geçmek için yeterli değildir. Bunun için köyün tanımında belirtilen şartlar yanında güvenlik, ulaşım, doğal çevre, içme suyu durumu gibi birtakım faktörlerde dikkate alınmaktadır.

Köylerin ortak özellikleri;

1.Nüfusları azdır ve kapladıkları alanlar küçüktür.

2.İdari bakımdan muhtarlıktır.

3.Sınırları ve ortak malları vardır.

4.Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır.

5.İşbirliği ve soysa dayanışma kuvvetlidir

DOKULARINA GÖRE KÖYLER

Toplu Köy: Toplu köyde evlerin hepsi bir aradadır. Sokaklar dar, evler genelde birbirine bitişiktir. Tarlalar çiftçi evlerinden ayrı ve uzaktadır. Toplu köyün yararları arasında, toplumsal ilişki olanaklarının yüksek yatırımlardan bütünüyle yararlanma olanağı ve güvenlik unsuru sayılabilir.

Buna karşılık toplu köy türünün birçok sakıncası vardır: Tarlalara gidip gelme güçlüğü aile bireylerinden uzakta çalışma güçlükleri, salgın hastalıkların kolayca yayılması vb. gibi. Ülkemizde toplu yerleşimin başlıca yayılma alanı İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerimizdir.

Dağınık Köy: Dağınık köy olarak kabul edilen yerleşme birimlerinde evler birbirinden belli Aralıklarla (50–100 m hatta bazen daha fazla) birer, ikişer bazen daha fazla sayıda "hane"den meydana gelmek üzere araziye dağılmış durumdadırlar.

Bu köy türü büyük alanları kaplar. Engebeli ve dağlık arazilerde görülen bu yerleşme şeklinin en güzel örneklerine Karadeniz Bölgemizde rastlanmaktadır. Dağınık yerleşmenin yararları arasında işyerine gidip gelme güçlüğü, güvenlik sorunlarının ortaya çıkması, tesisat ve şebekelerin kurulma güçlüğü, devlet yatırımlarından bütünüyle yararlanabilmenin sınırlılığı, kamu harcamalarının artması vb.'dir.

Yerleşmenin dağınık ya da toplu olmasını etkileyen faktörler:

Yer şekilleri, iklim gibi doğal çevre şartları yanında tarihî, siyasi ve ekonomik faktörlerin etkileri görülmektedir. Özellikle su kaynakları bu bakımdan önemli bir role sahiptir. Arazinin dağlık, tarım arazilerinin parçalı ve dağınık olması da bunda etkilidir. Suyun belli yerlerde arazinin yapısına rağmen yerleşme toplu, suyun bol ve her yerde bulunduğu yerlerde (örneğin Karadeniz Bölgemiz) dağlıktır. Yine düz arazilerde toplu, vadilerde parçalanmış, eğimli arazilerde ise dağınık yerleşmeler dikkati çekmektedir.

EKONOMİK FAALİYETLERİNE GÖRE KÖYLER

Köylerin sınıflandırılmasında esas alınan bir ölçü de ekonomik faaliyetlerin cinsidir. Bu bakımdan aşağıdaki tipler seçilebilir.

Orman köyleri
Tahıl tarım ile uğraşanlar
Hayvancılıkla uğraşanlar
Meyve ve sebzecilikle uğraşanlar
El sanatları ve birtakım imalât faaliyetlerinin önem kazandığı köyler.

Yurdumuzda orman köylerine daha çok Karadeniz Bölgesi'nde(özellikle Batı Karadeniz'de) Yıldız dağlarında, Ege ve Akdeniz bölgelerimizin 500–600 metreden yüksek kesimlerindeki orman bölgelerinde rastlanır.

Tahıl tarımının önem kazandığı köylerimiz İç Anadolu, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu bölgelerimizle Trakya'da yaygındır.

Meyve, sebze ve sanayi bitkileri tarımının geliştiği köylerimiz daha çok Ege ve Akdeniz bölgelerimizde Güney Marmara'da ve Orta Karadeniz'de (Amasya, Tokat) dikkati çekerler.

Hayvancılığın ön plâna çıktığı köyler ise geniş yaylaların bulunduğu dağlık ve yüksek alanlarda, ayrıca iklim şartlarının tarım çalışmalarını güçleştirdiği (örneğin yaz mevsiminin kısa geçtiği) yerlerde görülürler. Özellikle Doğu Anadolu Bölgemiz bu tür köylerin en yaygın olduğu alandır.
El sanatları imalât faaliyetlerinin başlıca geçim kaynağı olduğu köylerimiz ise Isparta, Manisa (Kula, Demirci, Gördes) Uşak, Kayseri, (Bünyan), Muğla (Milâs), Tokat (Niksar), Sivas, Siirt illerimizde daha yoğun olmak üzere yurdumuzun hemen hemen her bölgesine yayılmışlardır.

Köylerimizdeki evlerin biçimi ve ev yapımında kullanılan malzemeler de farklılık göstermektedir. Ormanların geniş yer kapladıkları bölgelerimizde ahşap evler yaygındır.

İç bölgelerimizdeki evlerin temel yapı malzemesi ise toprak (kerpiç) ya da taştır. Kerpiçten yapılan evlere daha çok İç Anadolu, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerimizde rastlanır. Taş evler ise Akdeniz Bölgemizde yaygındır.

2-KÖYALTI YERLEŞMELER

Köy olmanın gerekli şartlarına sahip olmayan, köyden daha basit yerleşme şekilleridir. Bunların bir kısmı sürekli (çiftlik, divan, mezraa, mahalle) bir kısmı ise geçici (yayla, oba, kom, ağıl) yerleşme şekilleridir.

Köy altı yerleşmelerin ortak özellikleri:

1-Geneli geçici yerleşmelerdir.

2-Geneli özel mülkiyettir.

3-Tarım ve hayvancılıkla geçinirler.

4-Bunlar ileride köy ve şehir yerleşmelerini sağlarlar.

5-Genel olarak yapılan ekonomik faaliyet türü veya bulunduğu bölgelere göre isim alırlar.

Örneğin tarım ve hayvancılıkla geçinen bu yerleşmelere Ege’de çiftlik, Karadeniz’de Canik, Akdeniz’de oba, Doğu Anadolu’da mezra veya benzerine ağıl denmektedir.

Köy altı yerleşmeleri oluşturan başlıca sebepler:

1.Kalabalık ailelerden kaçarak bağımsız yaşama isteği,

2.Aileler arasında çıkan anlaşmazlıklar,

3.Tarım arazilerinin yetersiz ve birbirinden uzakta olması,

4.Hayvanlarına otlak ve barınak temini,

5.Devlete ait arazilerin özellikle orman alanlarının toprak kazanmak amacıyla yerleşme yapılması.

Mahalle: Köyaltı yerleşme şekillerinin en gelişmiş olanıdır. Tek ev ve eklentilerin yerleşme grubuna dönüşmesi ve bu grupların çoğalmasıyla oluşurlar. Bazen akrabaların biraraya gelmesiyle de oluşabilecekleri gibi, birbirini hiç tanımayan, ancak sosyo–ekonomik bağları bulunan insanların toplanmasıyla da oluşabilirler. Yayılma alanları ise yerleşmenin toplu ya da dağınık olmasına göre çok geniş veya dar bir alan olabilir.

Oba: Anadolu'da ve özelilkle Ordu–Giresun yöresinin dağlık kesimlerinde yayla yerleşmelerine verilen addır. Karadeniz Bölgemizde yaygın olan obalar yalnızca yaz mevsiminde kullanılırlar.

Etrafa göre yüksekte yer alan (1500–2000 m) obalar alanına "yayla", kışın geçirildiği daha aşağıdaki yerlere ise "cenik" denilmektedir. Geçici bir yerleşme şekli özelliği gösteren obalarda temel geçim kaynağı hayvancılıktır. Karadeniz Bölgesi'nden başka Toroslarda, Batı Anadolu'da, Güney Marmara'da ve Orta Anadolu'da rastlanır.

Divan: Özellikle Batı Karadeniz Bölgemizde küçük ve dağınık yerleşmelere verilen addır. Orman açmaları ile elde edilen topraklarda gelişen bu basit yerleşme şekli Sinop, Bolu, Adapazarı ve Kocaeli illerimizde yaygındır.
Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 737x473 ve 225KB.

Yerleşik bir özellik gösterirler. Çoğunda akrabalık bağı hâkimdir. Tarım, hayvancılık ve ormancılık başlıca geçim kaynaklarıdır.

Kom:Esas geçim kaynağı hayvancılık olmak üzere tarımda yapılan, bir veya birkaç ağıl ile çoban kulübeleri yerleşmenin başlıca fizikî varlıklarıdır.
Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 900x600 ve 146KB.


Yurdumuzda daha çok Doğu Anadolu Bölgesi'nde (Tunceli, Erzurum, Kars, Muş ve Ağrı illerimizde) bulunmaktadır.

Mezraa: Hayvancılık ve tarım faaliyetlerinin bir arada yürütüldüğü basit bir yerleşme şeklidir. Köylerin ortak kullanım sahalarının dışında olan 50'den fazla nüfusu geçindiremeyecek kadar dar topraklara sahip yerlerdir.


Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaygındır. Geçici mezraalar yanında; daha fazla nüfus barındıran, hayvancılık ve çiftçiliğin birlikte yapıldığı, sürekli ikamet edilen mezraalar da vardır.Komlarda olduğu gibi mezraalardaki meskenlerde de temel yapı malzemesi genelde taştır.

Yayla: Mevsiminde bağlı olarak hayvan sürüleriyle çıkılıp, geçici olarak yerleşilen, dağların üst kısımlarındaki düzlüklere yayla denir. Anadolu'nun büyük bir bölümünde hüküm süren yarı kurak iklim şartları köy dışındaki yüksek alanların ot potansiyelinden yararlanmayı gerektirmiştir. Yükseltiye bağlı olarak daha fazla yağış alan yaylalarda, otlar fazlaca boy atmakta, daha uzun süre yeşil kalmaktadır.



Ayrıca yaylaların serin havası hayvanlara ve özellikle koyunlara iyi gelmekte, süt ürünlerinin bozulmasını da geciktirmektedir. Doğu Anadolu, Akdeniz ve Karadeniz bölgelerimizde oldukça yaygın bir yerleşme şeklidir. Yaylacıların meskenleri çadır ya da taştan yapılmış evlerdir. Su kaynakları bazen bir yamaç kaynağı, çoğu zaman da kar sularıdır. Yurdumuzda turizm ve yazı serin bir yerde geçirmek amaçlarına yönelik yayla yerleşmeleri de bulunmaktadır. Özellikle Orta Toroslar üzerindeki yaylaların çoğu yazın yakıcı sıcaklarından kurtulmak isteyenlerin akınına uğramaktadır. Adana, Mersin, Tarsus gibi.

Çiftlik: Geniş bir arazi üzerinde tarım veya hayvancılık ya da ikisini birlikte yürütmek amacıyla kurulmuş yerleşme ünitesine çiftlik denir. Ekonomik faaliyetin yıl içindeki süreklilik durumuna göre çiftlik yerleşmesi sürekli ya da geçici olabilir. Ülkemizde çiftlik tipi yerleşmelere daha çok Çukurova, Büyük ve Küçük Menderes ovalarıyla, Trakya'da rastlamaktayız. Ege ve Akdeniz bölgelerimizdeki çiftliklerde pamuk, Trakya'dakilerde ise tahıl ve ayçiçeği tarımı hâkimdir.

Ağıl: Kırsal kesimde davarların (koyun, keçi) barındırıldığı üst açık çitle çevrili yerlere ağıl denilmektedir. Bunlar genelde köyün dışında bulunur.


Bazen taş veya kerpiçten yapılmış binalar da bulunur. Genelde yaz mevsiminde kullanılır.

Yukarıda belirttiğimiz köy altı yerleşim birimlerinden başka bağ evi, dam, değirmen, petrol istasyonu, kaplıca, fabrika gibi yerleşmeler de bulunmaktadır.

Dam: Daha çok hayvan yetiştirilen geçici yerleşmelerdir.



Bağ evleri: Bağcılık faaliyetlerini geliştirmek amacıyla yapılmış evlerdir.


Dalyan: Deniz kıyılarında balık üretmek için yapılmış yerleşmelerdir.


II-KENT YERLEŞMLERİ:

Şehir: Az çok bir plan dâhilinde kurulmuş, nüfusu 10.000’nin üzerinde olan ekonomisi tarım ve hayvancılık sektörleri dışında başta ticaret, sanayi, hizmetlere dayalı büyük alanlara yayılan, yönetim ve eğitim olmak üzere çeşitli görevleri bir araya toplayan, hayat tarzı ve çevresine etkileri bakımından farklı olan büyük yerleşme birimidir. Yerleşim birimlerinin en büyüğü şehirlerdir.
Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 800x532 ve 386KB.

NOT: İl ile şehir kavramları farklıdır. İl idari bir birim, şehir ise ilin merkezidir. (Sakarya ilinin merkezi Adapazarı’dır)


Kent yerleşmeleri büyüklüklerine göre


a-Küçük
b-Orta
c-Büyük kent

Ekonomik Fonksiyonlarına göre


a-Tarım
b-Sanayi Madencilik
c-Turizm
d-Ticaret ve Liman

Kültürel Fonksiyonlarına göre


a-Üniversite kentleri

İdari Fonksiyonlarına göre


a-Başkent şehirleri diye özellik kazanırlar.



Şehirleri kır yerleşmelerinden ayıran özellikler:


1- Nüfusları fazladır.( Çok sayıda insanı barındırırlar.)

2-Yayıldıkları alanlar geniştir.

3-Geçiminde tarım dışı sektörler ağırlıktadır.

4-Meskenler yanında çarşı, Pazar, fabrika, spor ve sanat merkezleri vb. bulunur.

5-Çevrelerindeki alanlara ekonomik, sosyal ve kültürel yönden etki ederler.

6-Çok büyük şehirlerde değişik soy, din ve ırktan insanlar birlikte yaşar.

Benzer Özellikleri: İnsanların beslenme, barınma, korunma vb. temel ihtiyaçlarını karşılamak için oluşmuşlardır.

Temelinde insanların yapısı olan meskenler bir araya gelerek oluşmuşlardır. Başlangıçta ufak olan yerleşmelerin büyümeler ile oluşmuşlardır.

DOKULARINA GÖRE YERLEŞMELER:

Kent ve kır yerleşmelerinde farklı dokular göze çarpar. Bu farklılığın en büyük nedeni yerleşmelerin kurulduğu yerlerin coğrafi özellikleridir. (İklim, yer şekilleri, su kaynakları, toprak verimi, ayrıca insanların kültürel ve ekonomik yapılarıdır.)

1-Dağınık Yerleşme: Suyun (yağışların) bol olduğu yerlerde, arızalı ve eğimli bölgelerde, evlerin birbirinden uzak olduğu bahçeler içerisinde insanlar dağınık olarak yerleşmişlerdir.

Türkiye’de Karadeniz Bölgesi, dağınık yerleşmenin en yaygın olarak görüldüğü yerdir. Dağınık yerleşmede su fazlalığı ve yerşekillerinin engebeliliği etkilidir.

2-Toplu Yerleşme: Evlerin birbirine yakın olduğu yerleşme biçimidir. Suyun az olduğu yerlerde ve arazinin düz olduğu ovalık alanlarda insanlar toplu olarak yerleşmişlerdir.

Türkiye’de İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde su kaynakları az olduğu için toplu yerleşmeler fazladır.

3-Çizgisel yerleşme: Akarsu boylarında ve bir yol boyunca ( hat boyunca) kurulan ve uzanan yerleşmelere “ Çizgisel yerleşme” denir.

4-Dairesel yerleşme: Düz bir arazide veya ovada kurulan dairesel şekle sahip yerleşmelere “ dairesel yerleşme” denir.

5-Kıyı boyu yerleşme: Genel olarak deniz, göl kıyılarında kıyı boyuna kurulan yerleşmelere “kıyı boyu yerleşme” denir.


10. SINIF SAYFA 147 ETKİNLİK ÇALIŞMASI LİSE 2. SINIF SAYFA 147 ETKİNLİK ÇALIŞMASI

1-Kitabınızdaki fonksiyonların yerleşmelerin farklılaşmasına etkileri nelerdir?
Yerleşmeler değişik fonksiyonlara sahiptir. Genel olarak tarım hayvancılık faaliyetlerinin olduğu yerleşmeleri kır yerleşmeleri olduğu görülmektedir. Buna karşılık tarım ve hayvancılığın dışındaki sektörlerden yani sanayi, ticaret, turizm, ulaştırma vb. sektörlerin ağırlık kazandığı büyük nüfuslu ve alanlı yerleşmelerin şehirler olduğu görülür. Ayrıca şehirler sayılan fonksiyonlardan bazen birinde bazı şehirlerde bu fonksiyonların birçoğunu bünyesinde taşımakta çok işlevli hale gelmektedir. Bu fonksiyonları yanında askeri, idari ve kültürel özellikler ile de yerleşmeler farklılaşmaktadır.

2- Şehir ve kır yerleşmeleri kavramlarını açıklayınız.

Kır yerleşmesi: Genel olarak nüfusları küçük nüfusu 10.000'in altında olan ve geçimlerin kaynaklarında tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin birlikte yapıldığı ya da ön plana çıktığı yerleşmelerdir.

Kır kelimesinin sözlük anlamı’’şehir ve beldelerin dışında kalan, çoğu boş ve geniş yer demektir’’Kırsal yerleşmelerin bazılarında yerleşik hayat tarzı (köy gibi), bazılarında konar - göçerlik veya yaylacılık gibi yarı yerleşik tarz görülür.


Şehir yerleşmesi
z çok bir plan dâhilinde kurulmuş, nüfusu 10.000’nin üzerinde olan ekonomisi tarım ve hayvancılık sektörleri dışında başta ticaret, sanayi, hizmetlere dayalı büyük alanlara yayılan, yönetim ve eğitim olmak üzere çeşitli görevleri bir araya toplayan, hayat tarzı ve çevresine etkileri bakımından farklı olan büyük yerleşme birimidir.

Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 800x643 ve 215KB.



3- Şehir ve kır yerleşmelerinin özelliklerini gösteren kavram haritası
hazırlayınız.

Şehir yerleşmelerinin özellikleri
1- Nüfusları fazladır.( Çok sayıda insanı barındırırlar.)

2-Yayıldıkları alanlar geniştir.

3-Geçiminde tarım dışı sektörler ağırlıktadır.

4-Meskenler yanında çarşı, Pazar, fabrika, spor ve sanat merkezleri vb. bulunur.

5-Çevrelerindeki alanlara ekonomik, sosyal ve kültürel yönden etki ederler.

6-Çok büyük şehirlerde değişik soy, din ve ırktan insanlar birlikte yaşar.


Kır yerleşmelerinin özellikleri

1-Nüfus sayıları ve yoğunlukları azdır.

2-Ekonomileri tarım ve hayvancılığa dayanır.

3-Yayıldıkları alanlar dardır.

4-Sosyal dayanışma ve işbirliği kuvvetlidir.

5-Sınırları ve ortak malları vardır.

6-Bazıları geçici yerleşmeler olup, özel mülkiyet olanları vardır.

7-Köylerde mesleki faklılık az ve etnik yapı bakımından sade yapıdadır.


4- Sadece tarımla uğraşan yerleşmeler hangi gruba girer.

Kır yerleşmeleri.



LİSE 2 ETKİNLİK ÇALIŞMASI SAYFA 149


Bulunduğu yer
Yağış rejimi
Su kaynakları
Arazi şekli, tarım alanı
Yükselti
Yerleşme şekli
Konya ovası
Düzensiz
Yetersiz
Düz arazi, tarım alanı geniş
800-900m.
Toplu
Kıyı Ege
Düzensiz
Yeterli
Çöküntü ovaları ve dağlar, tarım alanı geniş
0- 50 m.
Toplu
Doğu Karadeniz
Düzenli
Yeterli
Dağlık ve engebeli arazi, tarım alanları dar ve parçalı
250 m. üstü
Dağınık


1-Kır yerleşmelerinin toplu ve dağınık olmasında etkili olan faktörler nelerdir?

a-Yer şekilleri( yükselti, eğim, engebe durumu, dağların uzanışı gibi),
b-İklim (Yağış özellikleri- miktarı ve rejimi, kuraklık),
c-Su kaynaklarının durumu,
d-Beşeri faktörler(Toprak verimi, uygulanan tarım yöntemleri, nüfus miktarı, mülkiyet durumu ve ekonomik faaliyetlerin şekli, Ayrıca emniyet tedbirleri köyleri toplu hale getirir.)

2-Yaşadığınız yerdeki köyleri tablodaki ölçülerle karşılaştırınız.

Bulunduğunuz bölgenin özelliklerine köre yazabilirsiniz…Yukarıdaki özellikleri değerlendirerek sizde arazi koşullarının düz yada engebeli olması su kaynaklarının bol yada az olması yağış rejimini değerlendirerek gerekli açıklamayı yapabilirsiniz.

3-Konya Ovasında toplu yerleşmelerin olmasının nedenleri nelerdir?
Yer şekilleri yönünde düz ve arazinin tarıma uygun olması.

Yağışın az olduğu yer olması, Su kaynaklarının kıt olması, genelde tarla tarımı yapılıyor olması.

4-Doğu Karadeniz’de dağınık yerleşmelerin olmasının nedenleri nelerdir?
Yer şekilleri yönünde dağlık ve engebeli olması, tarım alanlarının dar ve parçalı olması.

Yağışın çok olduğu yer olması, Su kaynaklarının bol olması, genelde bahçe tarımı yapılıyor olması.

5-Ege kıyılarında toplu yerleşmelerin olmasının nedenleri nelerdir?
Yer şekilleri yönünde düz ve arazinin tarıma uygun olması.Yağışın yeterli olması, Su
kaynaklarının yeterli olması, genelde tarla tarımı yapılıyor olması.

6-Yerleşmenin dağınık veya toplu olmasının olumlu ve olumsuz yanlarını tartışınız.
Dağınık yerleşmelerin olumsuz etkide oldukları söylenebilir.Çünkü bunlara yol, su elektrik, telefon, eğitim, sağlık vb hizmetleri götürmek hem arazi yapısı nedeniyle zor olmakta, hem de pahalıya mal olmaktadır.

10. SINIF SAYFA 151-152-153 ETKİNLİK ÇALIŞMALARI LİSE 2. SINIF SAYFA 151 ETKİNLİK ÇALIŞMASI
1-Köy altı yerleşmeleri oluşturan başlıca sebepler nelerdir?
a-Kalabalık ailelerden kaçarak bağımsız yaşama isteği
b-Aileler arasında çıkan anlaşmazlıklar
c-Tarım arazilerinin yetersiz ve birbirinden uzakta olması
d-Hayvanlarına otlak ve barınak temini
e-Devlete ait arazilerin özellikle orman alanlarının toprak kazanmak amacıyla yerleşme yapılması.
2-Yaylalar bağlı bulundukları yerleşmelere hangi ekonomik ve sosyal faydalar sağlar?


Yaylalarda hayvanlar beslenir, hem süt, yün vb. hayvansal ürünler elde edilir, Yaylalar ayrıca dinlenme ve eğlenme yerleridir. Birçok yayla turistik önem kazanmıştır. Giresun, Rize, Ordu’daki yaylalarda panayırlar kurularak buralara birer Pazaryeri haline dönüşür. Karadeniz bölgesindeki yaylalarda son yıllarda turistik etkinlikler çoğaldı her yıl pek çok şenlik düzenlenmektedir. Akdeniz Bölgesindeki yaylacılıkta klasik yaylacılıktan farklı olarak son yıllarda bunaltıcı yaz sıcaklıklarından uzaklaşarak serin bir yaz geçirme imkânı sağlayan yerleşmeler olmuşlardır.
ETKİNLİK ÇALIŞMASI SAYFA 152
1- A- Noktalarına dokularına göre hangi tip kır yerleşmeleri kurulabilir?
A-dağınık yerleşme, B- toplu yerleşmeler.

2- Bu kırsal yerleşmelerin kuruluş nedenleri neler olabilir?
A- Yerleşmesi ormancılık, hayvancılık faaliyetleri yapmak üzere kurulabilir. Çünkü arazi engebeli ve ormanlık, yükseltisi B ye göre fazla yağış miktarı ve su kaynakları daha fazla ve hava daha serindir.B ise daha çok su kenarı düzlük arazi tarımsal faaliyetler…
3-A ve B noktalarında hangi doğal faktörler etkilidir?
A- Yer şekilleri( arazi yüksek ve engebeli ), İklim şartları ( Yüksek olduğu için serin ve daha yağışlı)
B- ise daha alçak, arazi düz ve tarım alanları geniş, su kaynakları var ( Akarsu boyunda).
4-Siz hangi yerleşme tipinde yaşardınız? Neden?
Kişisel tercihinize göre değişiklik gösterebilir.
B yerleşmesinde yaşardık. Toplu yerleşmeye uygun düz ve verimli tarım alanları vardır. Ayrıca tarımda sulama imkânı vardır. Ayrıca her türlü altyapı ve üst yapı hizmetlerini alma ve gelişme imkânı vardır.
Kır yerleşme Birimi
Dokusuna göre yerleşme tipi
Nedenleri
 
10.SINIF SAYFA 178/179 ETKİNLİK ÇALIŞMALARI ETKİNLİK/178

Kitabınızdaki kişilerin yaşamları ile ilgili verilen özelliklerden faydalanarak hangi sebeplerden dolayı göç etmiş olduklarını itici ve çekici faktör olarak tabloya yazınız.


BİREYLER
İTİCİ FAKTÖRLER
ÇEKİCİ FAKTÖRLER
Hasan bey
Sağlık imkânlarının yetersiz olması
Daha iyi sağlık imkânı
Önay Hanım
Tarım topraklarının yetersizliği ve makineleşmenin iş gücüne ihtiyacı azaltması
Daha fazla gelire sahip iş İmkânlarının bulunması,
Güler Hanım
Eğitim ve sağlık imkânlarının yetersizliği
Eğitim ve sağlık imkânlarının şehirde gelişmiş olması
Alaattin Bey
Tarım topraklarının verimsizleşmesi
Daha fazla gelire sahip iş İmkânlarının bulunması,
Menekşe Hanım
Doğal afetlerin yol açtığı yıkım
Yeni bir yerde yaşama isteği
İsmail Bey
Küçük kentlerdeki çalışma, Pazar üretim ve tüketim yetersizliği (işim kanlarının kısıtlı Olması)
İş ve işletmelerini büyütecek imkanlara sahip olması,
ETKİNLİK / 179
Kitabınızdaki tabloda göçü etkileyen itici ve çekici faktörler verilmiştir.Bunları panoda uygun şekilde işaretleyiniz.



FAKTÖR
İTİCİ FAKTÖRLER
ÇEKİCİ FAKTÖRLER
Sağlık hizmetlerinin yetersizliği
X

İş İmkânlarının fazla olması

X
Eğitim imkânlarının yetersizliği
X

Daha kaliteli yaşam

X
Toprakların miras yoluyla bölünmesi
X

Tarımda makineleşme
X

Doğal afetler
X

ETKİNLİK /179

Bulmaca çalışması…
1- Makineleşme,
2-Beyin göçü,
3-Erozyon,
4-Almanya,
5-Tarım,
6-Sanayi,


10.SINIF KONULARI - COĞRAFİ KEŞİFLER SEBEBLERİ VE SONUÇLARI COĞRAFİ KEŞiFLER SEBEP VE SONUÇLARI

XV. ve XVI. yüzyıllarda Avrupalı’lar tarafından yeni ada, kıta, okyanus ve ticaret yollarının bulunmasına Coğrafi Keşifler denir.
Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 954x541 ve 93KB.

Öncelikle merak ve keşif amaçlarıyla başlayan bu ha reketler XV. yüzyılın ikinci yarısında açık bir şekilde ekonomik gayelere yönelmiştir. Coğrafi Keşifler sonu cu Avrupa’da önemli değişiklikler meydana gelmiştir.

KEŞİFLERİN NEDENLERİ

1.Doğu ülkelerinin zenginliği ve Avrupalılar’ın burala ra gitmek için yeni yollar aramaları
2.Türkler’in İpek ve Baharat yollarına hakim olmaları
3.İstanbul’un fethiyle Doğu Avrupa ticaret yollarının Türklerin kontrolüne geçmesi ve bundan dolayı da Batı Avrupa kıyısındaki ülkelerin açık denizlere çık ma ihtiyacı hissetmeleri
4.Hıristiyanlığı yayma düşüncesi
5.Avrupa’da değerli madenlerin azlığı
6.Avrupa’da bazı kralların gemicileri desteklemesi
7.Doğudan Avrupa’ya gelen malların pahalıya mal olması

Nedenleri ile ilgili biraz ayrıntıya inersek:

a-Ticaret yollarının Müslümanların eline geçmesi: Çin'den başlayan İpek Yolu, Hazar Denizi'nde iki kola ayrılıyor, kuzey kolu Kırım limanlarında son bulurken güney kolu Karadeniz kıyılarından İstanbul'a ulaşıyordu.


Diğer önemli bir yol olan Baharat Yolu ise Hindistan'dan başlıyor ve kuzeyde Suriye limanlarında, güneyde ise İskenderiye'de son buluyordu. Özellikle denizci İtalyan devletleri bu limanlardan aldıkları malları Avrupa'ya satıyorlardı. Bu yolların tamamının Osmanlı denetimine girmesi ve bir kaç el değiştiren malların pahalıya mal olması Avrupalıları yeni yollar aramaya sevketmiştir.

b. Coğrafya bilgisinin ilerlemesi: Orta Çağ'da Avrupalıların dünya hakkındaki bilgileri çok azdı. Avrupalılar, dünyayı tepsi gibi düz zannediyorlardı. Ortasında Kudüs'ün bulunduğuna inandıkları dünyanın kuzeyi buzlarla, güneyi ise kaynar sularla kaplıydı. Batıda sonsuz bir deniz, doğuda da Kaf dağları (Kafkas dağları) nın bulunduğuna ve onun ötesinde cinlerin yaşadığına inanırlardı. Özellikle Haçlı Seferleri ve daha sonraki ilişkiler ve seyyahların gezi notlarının incelenmesi sonrasında, Avrupalıların dünya hakkındaki bilgileri artmış, boş inançlar yıkılmıştır.

Özellikle Venedikli seyyah Marco Polo doğu üzerine Çin'e kadar büyük bir seyehat yaptı (1271 - 1295).

Bu seyehati sırasında yazdığı, doğu ülkelerinin hem zenginliklerini, hem de coğrafyasını anlattığı "Garibeler Kitabı" adlı eseri, Avrupalılar üzerinde büyük etkiler meydana getirmiştir.

c. Pusulanın geliştirilmesi: İlk kez Çinliler tarafından icat edilen pusula, Haçlı Seferleri sırasında Avrupa'ya geçmiştir. Kristof Kolomb'un pusulanın sapma açısını düzeltmesiyle artık yönlerini kaybetme korkusundan kurtulan Avrupalılar, okyanuslara daha rahat ve korkusuzca açılmaya başladılar.


d. Gemicilik sanatındaki ilerlemeler: Eskiden kullanılan kadırgaların geliştirilerek 30 metre uzunluğunda, üç direkli beş yelkenli ve okyanuslara daha dayanıklı Karavel tipi gemilerin yapılması okyanuslara açılmada insanların cesaretini artırdı.

e. Efsane ve hurafelere inanmayan cesur gemicilerin yetişmesi: Orta Çağ'da Avrupalılar, Atlas okyanusunun içinde gemileri çeken çok büyük girdapların olduğu ve bu sularda dolaşan gemicilerin zenciye dönüşecekleri gibi hurafelere inanırlardı. Ancak doğu ile olan ilişkiler ve coğrafya bilgisinin ilerlemesi bu gibi inançların yıkılmasına neden olmuştur.


KEŞİFLERİ KOLAYLAŞTIRAN FAKTÖRLER

vPusulanın geliştirilmesi

vGemicilik sanatının ilerlemesi

vCoğrafya bilgisinin artması

YAPILAN ÖNEMLİ KEŞİFLER
Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 938x508 ve 64KB.



ÜMİT BURNU'NUN KEŞFİ



Portekizli bir denizci olan Bartelmi Diaz, 1 487’de Av rupa için yeni bir ümit kaynağı olan “Ümit Burnu”nu keşfetti.
Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 984x591 ve 55KB.

1497de İtalyan asıllı Portekizli bir denizci olan Vasko dö Gama, Hindistan’a ulaşmayı başardı. Böylece Hint ticaret yolu Portekizliler’in eline geçti.

AMERİKA'NIN KEŞFİ:

İspanyol denizcisi Kristof Kolomb, 1492de Hindistan sandığı Amerika kıtasına ulaştı.

Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 1024x643 ve 98KB.

Fakat buranın yeni bir kıta olduğunu, Portekizli denizci Americo Vespuç çi ispatladı ve bu kıtaya “Amerika” adı verildi.

DÜNYANIN ÇEVRESİNİN DOLAŞILMASI

Portekizli Macellan, Dünya’nın yuvarlaklığını ispat et mek için sürekli olarak batıya doğru hareket etti. Fili pinler’de hayatını kaybedince bu seyahati yardımcısı Del Kano 1522’de tamamladı. Böylece dünyanın yu varlaklığı ispatlanmış oldu.

KEŞİFLERİN SONUÇLARI

Siyasi Sonuçları

vOsmanlı Devleti Hint ticaret yolunun hakimiyeti için Portekizliler ile, Akdeniz hakimiyeti için ise İspanyol lar ile mücadele etti.

vYeni ada ve kıtaların keşfi gerçekleşti.

vİspanyol ve Portekizliler geniş ülkeler elde ederek ilk sömürge imparatorluklarını kurdular.

Ekonomik Sonuçları

vYeni ticaret yolları bulundu, Baharat ve İpek Yolları önemini kaybetti.

vAkdeniz kıyısındaki limanlar önemini kaybetti. Buna karşılık Atlas Okyanusu kıyısındaki limanlar önem kazandı.

vKeşfedilen bölgelerdeki değerli eşya ve madenler Avrupa’ya taşındı. 0 zamana kadar “toprak” temel zenginlik kaynağı iken, bundan sonra “altın ve gü müş” temel zenginlik kaynağı oldu.

vBurjuva sınıf ı güçlendi. Bu durum, Avrupa’nın siyasi ve sosyal yapısında değişikliklere neden oldu.

vİslam ülkeleri yoksullaştı.

vİpek yolu ticaretinin önemini kaybetmesi sonucunda Türkistan hanlıkları zayıfladı.


Coğrafi Keşifler’in Osmanlı Devleti’ndeki Etkileri:

vAvrupa’nın Osmanlı Devleti’ne bağımsızlığı azaldı.

vAkdeniz limanlarının önem kaybetmesi, Osmanlı Devleti’nin ticari gelirlerini azalttı.

vOsmanlı topraklarında ticaret ile uğraşan köy ve kasabalarda ekonomik durum zayıfladı.

vOsmanlı Devleti, Coğrafi Keşifler’in olumsuz etkilerini önlemek için;

vSüveyş Kanalı Projesi’ni gerçekleştirmek istedi. Fakat bunu ancak 1869’da gerçekleştirebildi.

vHınt Okyanusu nda Portekızlıler ıle savaştı fakat ustünlük kuramadı.

vDon - Volga Kanalı Projesi’ni gerçekleştirerek ipek Yolu’nu tekrar canlandırmak istedi. Fakat bunda da başarılı olamadı.

vAkdeniz limanlarını yeniden canlandırarak gümrük gelirlerini artırmak için Avrupalı devletlere kapitülasyonlar verdi.

Bilimsel Sonuçlar

vYeni ırklar, kültürler, hayvanlar, bitkiler keşfedildi.

vİnsanlarda merak ve araştırma isteği uyandı.

vDüşünce dünyasında önemli gelişmeler meydana geldi.

vRonesans ve Reform Hareketlerı’ne zemin hazırlandı,

vAvrupa’da sanattan zevk alan ve sanatçıları koruyan “Mesen” sınıfı ortaya çıktı.

Dini Sonuçları

vKiliseye olan güven sarsıldı.

vHıristiyanlığa ait inançlar temelinden sarsıldı.

vAvrupa’da dine dayalı dünya görüşü değişti.

Coğrafi Keşifler bütün insanlığı etkilemiştir. Bu yönüyle “evrensel” bir özelliğe sahiptir. Avrupa’da daha sonra ortaya çıkacak olan gelişmelere neden olmuştur.


10.SINIF SAYFA 186/188 ETKİNLİK ÇALIŞMASI ETKİNLİK/186

Kitabınızdaki haritadan ve metinlerden faydalanarak aşağıdaki sorunların cevaplarını defterinize yazınız.


1-İpek yolunun önemi nedir?

Dönemin en önemli ticaret yollarından birisiydi kültürler arası etkileşimde önemli bir geçiş noktasıydı. İpek yolu yükleri( ipek, porselen, baharat, kâğıt, değerli madenleri) taşıyan kervanlar sadece ticaretin gelişmesini sağlamanın yanı sıra, Asya ile Avrupa arasında günümüzde de izleri görülen kültür alışverişini de( kıtalar arası kültür alışverişini) sağlamıştır.2000 yıldan beri bölgede yaşayan dillerin, kültürlerin, dinlerin, ırkların da izlerini taşır.

2-İpek olu hangi bölgeleri önemli kılıyordu?

Uzak doğu, Orta Asya, Orta Doğu, Anadolu, Akdeniz ve Karedeniz limanlarını önemli kılıyordu.

3-İpek yolu önemini ne zaman kaybetti?

Ümit Burnu ve Hint deniz yolunun bulunması ile önemini kaybetti.Bu yollar deniz yolu taşımacılığının ön plana çıkmasında etkili olmuştur.

4- Baharat ticareti hangi yolların önemini artırdı?

Akdeniz kıyısı limanları ve deniz yolunu, ayrıca önceleri Karadeniz, Yakın doğu ülkeleri, sonraları Kızıldeniz Mısır ve Suriye kıyılarındaki liman kentlerini önemli kılıyordu.

ETKİNLİK/188

Aşağıdaki tablodaki boşlukları doldurunuz.

Ticaret Yolları
Önemi azalan
Önemi artan
Süveyş Kanalının açılması
Hint Okyanusu ( Hint deniz yolu)
Akdeniz.
İpek yolu
Hint okyanusu
Akdeniz, Karadeniz,
Baharat yolu
Hint okyanusu
Kızıl deniz, Akdeniz,
Ümit Burnu’nun keşfi
Akdeniz
Hint okyanusu
Panama Kanalının açılması
Güney Amerika- Drake boğazı
Orta Amerika - Kara

DÜNYA ÜZERİNDE ÖNEMLİ BOĞAZ VE KANALLAR DÜNYA ÜZERİNDE ÖNEMLİ BOĞAZLAR VE KANALLAR

İSMİ
İstanbul Boğazı
Çanakkale Boğazı
Cebeli Tarık Boğazı
Bab-ül mendep boğazı
Hürmüz boğazı
Messina boğazı
Bering boğazı
Macellan Boğazı
Malakka boğazı
Sonde Boğazı
Dover Boğazı
Kiel Kanalı
Panama Kanalı
Suveyş Kanalı

KONUMU
Karadeniz - Marmara Denizi arası
Marmara - Ege
Akdeniz – Atlas Okyanusu Arasında
Kızıl denizi Umman denizine (hint oky ) bağlar.
Basra Körf. Umman D. (hint oky) bağlar
Tren Denizi- Yunan Denizi
Bering Denizi- Kuzey Buz Denizi
Atlas Okyanusu- Büyük Okyanus
Sumatra adası ile Malakka (Endonezya-Malezya)
Sumatra adası ile Cava Adası arası(Endonezya)
Manş Denizi . İngiltere-Fransa arasındadır.
Baltık Denizini kuzey denize bağlar
Atlas Okyanusu- Büyük Okyanus
Akdeniz-kızıl deniz

İki kara arasında kalan dar deniz. Boğazlar çeşitli genişlikte olur.
İstanbul boğazı gibi dar olanları (550 - 3300 metre) olduğu gibi Bass Boğazı gibi (224 kilometre) pek geniş olanlar, vardır. Dünyanın çoğu denizlerle kaplı olduğundan türlü memleket arasındaki gidip gelmelerde su yolları önemli bir yer tuttuğundan, boğazlar da çeşitli su yollarının birleştiği işlek yerler olmuş, ticaret ve siyaset bakımından önem kazanmışlardır. Yer yüzünde birçok boğazlar vardır.
İSTANBUL BOĞAZI:
İstanbul Boğazı, Karadeniz ile Marmara Denizi'ni birleştiren su yoluna verilen isim. İstanbul'un Rumeli (Avrupa) ve Anadolu (Asya) yakalarını birbirinden ayırır. Uzunluğu düz olarak 30 kilometredir. Girintileri ve çıkıntıları hesaba katılınca kıyılarının uzunluğu ortaya çıkar.


Rumeli yakasında Rumeli Feneri'nden Haliç kıyılarını dolaşarak Ahır kapı Feneri'ne kadar olan uzunluğu 55 kilometre, Anadolu yakasında Anadolu Feneri ile Kız Kulesi arasındaki uzunluğu 35 kilometre, Selimiye önündeki Kayak Burnu'na kadar olan uzunluğu 36 kilometredir. İstanbul Boğazı'nın en geniş yeri Anadolu Feneri ile Rumeli Feneri arasında 3600 metre, en dar yeri Anadolu Hisarı ile Rumeli Hisarı arasında 760 metredir. Boğazın en derin yeri Bebek ile Kandilli arasında 120 metredir.

İstanbul Boğazı'nda su yüzünde Karadeniz'den Marmara'ya, su altında Marmara'dan Karadeniz'e akıntılar vardır. Su yüzeyinde yer yer ters akıntılar da görülür.
İstanbul Boğazı üzerinde 1973 yılında hizmete açılan 1073 metre boyundaki Boğaziçi Köprüsü ve 1986 yılında hizmete giren 1090 metre boyundaki Fatih Sultan Mehmet Köprüsü iki yakayı birbirine bağlamaktadır. Boğazı alttan geçecek Marmara ray projesinin 2013'te tamamlanması beklenmektedir.
ÇANAKKALE BOĞAZI:Çanakkale Boğazı, 3. jeolojik zamanın sonunda meydana gelen bir çöküntü ile oluşmuştur. Uzunluğu 65km'dir. Boğazın en geniş yeri 5. 800m,en dar yeri 1250m (kilit bahir kalesi çimenlik kalesi arası)ve en derin yeri 106m'dir. Boğaz sularında ters bir akıntı vardır. Ege denizinin binde 38 oranındaki tuzlu suyu dipten Marmara'ya akarken Karadeniz'in binde 26 oranındaki tuzlu suyu üstten ters akıntıyı oluşturmaktadır. Boğazın çevresi dağ karakterinde yüksek ve kıvrımlı kütlelerle kaplıdır. İşte Boğazın dar olması, Boğaz sularında ters bir akıntı olması ve Boğazın çevresinde yer. yer kıvrımlı dağ kütlelerinin olması; Boğazın savunulmasını kolaylaştırmıştır ve geçilmesini zorlaştırmıştır.


Cihad Hareketini etkisiz hale getirerek İslam dünyasını çökertmek,Almanların 1915 baharında yapacağını hesapladıkları Büyük Taarruz için bu devletin dikkatini Çanakkale'ye çekerek Avrupa Cephesinden buraya kuvvet kaydırmalarını sağlamak ve Çanakkale ve İstanbul Boğazını geçerek zor durumda olan Rusya'ya yardım etmek amacını taşıyorlardı.




Çanakkale savaşları 3 Kasım 1914'te İngiliz ve Fransız savaş gemilerinin Ertuğrul,Seddülbahir, Kumkale ve Orhaniye tabyalarını bombalamaları ile Osmanlı Devletine resmen savaş ilan edilmeden başlamıştır. İngiltere ve Fransa'nın resmen savaş ilan etmeleri 5Kasım1914'te olmuştur. Böylece 1. Dünya savaşının en önemli ve en kanlı savaş cephesi açılmıştır.

Çanakkale cephesinin açılmasına sebep olan nedenler şunlar olmuştur:
Türkiye'nin Süveyş Kanalı ve dolayısıyla Hint denizi yolu üzerindeki baskılarına son vermek,savaşa katılmakta tereddüt eden Bulgaristan'ı Almanya'ya kaptırmadan İtilaf Devletleri yanında savaşa sokmak,İstanbul'u ele geçirerek Müslüman dünyasını etki altına sokmak ve halifenin ilan ettiği Cihad Hareketini etkisiz hale getirerek İslam dünyasını çökertmek,Almanların 1915 baharında yapacağını hesapladıkları Büyük Taarruz için bu devletin dikkatini Çanakkale'ye çekerek Avrupa Cephesinden buraya kuvvet kaydırmalarını sağlamak ve Çanakkale ve İstanbul Boğazını geçerek zor durumda olan Rusya'ya yardım etmek amacını taşıyorlardı.




Vatanı, namusu, dini için İmparatorluğunun dört bir yanından (Trablusgarp, Cezayir, Şam, Kudüs; Üsküp, Işkodra, Selanik, Silstre)gelen kahramanlarımız Çanakkale'de göğüs, göğüse burun buruna çarpışmışlardır. Anadolu'da ortalama her üç evden biri Çanakkale savaşlarına katılmıştır.Çanakkale savaşlarından ilki olan Deniz harekatı 19 şubat 1915'te başlayıp 27 gün sürmüştür. Deniz Harekatında büyük kayıplar veren işgal kuvvetleri boğazı geçemeyeceklerini anlayarak 25 Nisan 1915'ten itibaren Gelibolu yarımadasında Kara harekatını başlatmışlardır. 260 gün süren bu saldırılarda da başarısız olmuşlar ve büyük kayıplar vererek Çanakkale'yi terk etmek zorunda kalmışlardır.

Çanakkale savaşlarına İtilaf devletleri önceleri küçük çapta kuvvet göndermişler fakat bunların çok yetersiz olduğunu anlayınca bu sayı 500. 000'e kadar çıkmıştır. 400. 000bin İngiliz,79. 000 Fransız askeri bu savaşa katılmıştır. Bu savaşlarda İngilizlerin kaybı 115. 000 ölü,yaralı ve kayıp,90. 000memlektine gönderilen hasta. Fransızlar ise 47. 000 kayıp vermişlerdir. Türklerin kaybı ise;şehit,yaralı,ve hasta olmak üzere toplam olarak yaklaşık252. 300 ü bulmuştur.
Gerçektende 8,5 ay süren Çanakkale Kara savaşları daracık toprak parçası üzerinde ve kötü arazi koşullarında burun buruna göğüs, göğüse çok zor koşullarda başlamış ve devam etmiştir. Bu sebeple çok kanlı ve kıyıcı sahneler yaşanmıştır. Türklerin bu kadar kayıp vermelerinin sebebi,düşman donanmasının gece gündüz hiç eksilmeyen o korkunç bombardımanının büyük rolü olmuştur.
Çanakkale zaferi Türk ve dünya Tarihinde önemli sonuçlar doğurmuştur. Çanakkale de dünya imparatorluğuna soyunmuş yeryüzünü tek elden yönetmek amacıyla yola çıkmış İngiliz Krallığını büyümesi durdu. Üzerinde güneş batmayan İmparatorluğun bir süre sonra üzerindeki güneş batar hale geldi. Türklerin dünya hakimiyetinde hala varolduğunu ve büyük bir millet olduğunu dünya bir kez daha anlamıştır. En önemlisi Avrupa'nın şark meselesi projesi Çanakkale Zaferi sebebiyle yok olmuştur.
CEBELİTARIK BOĞAZININ ÖZELLİKLERİ:
Derin bir boğaz olan Cebelitarık'ın en sığ yeri 324 metredir. Boğazın yüzünde batıdan doğuya doğru giden kuvvetli bir akıntı vardır. Boğazın iki kıyısı da sarp ve kayalıktır. Kıyıdaki dar alçak araziler Cebelitarık Kayası ile çevrilidirler. Cebelitarık'ın iklimi Akdeniz iklimi'dir, kışlar ılıman ve yazlar sıcak geçer.



En alçak noktası: Akdeniz 0 m;En yüksek noktası: Cebelitarık Kayası 426 m.'dir.Cebeli Tarik, batidaki adiyla Gibraltar; Atlas Okyanusu ve Akdenizi birlestiren 60 km uzunlugundaki bogazin, ayni zamanda Avrupa'nin en guney ucunda bulunan, Afrika' ya 44 km uzaklikta, Ispanya'ya komsu Ingiliz somurgesi kucuk ulkenin adi.





Cebeli Tarik, adini Endulus'un buyuk kumandani Tarik bin Ziyad'dan aliyor. Kelime anlami Tarigin dagi demek. Neden bogaz degil de dag? Bunun sebebi hikmeti de, kiyidaki sarp kayalik: "Rock of Gibraltar". Gibraltar, Endulus'un dusmesi ile birlikte 1462 de Ispanyollarin eline gecmis. Burasi simdi Ingiltere somurgesinde kucuk bir ulke.
BABÜL-MENDEP BOĞAZI
Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 800x600 ve 55KB.



Kızıldeniz'i Hint okyanusuna (Aden Körfezi) bağlayan 32 km uzunluğundaki boğaz yemen ile somali kıyıları arasındadır.Boğazın Arabistan yarımadası kıyısına düşen bölümü 1. dünya savaşına kadar Osmanlı kontrolünde idi.Stratejik önemi yüksek olan boğaz Perim adasından (Yemen) denetlenir.


HÜRMÜZ BOĞAZI :





Sıcak suları Hürmüz Boğazı kanalıyla Umman Denizi ve Hint Okyanusu'na karışır. Kuzeydoğuda Şattülarab (Ervend) ırmağı ağzından başlayan ve Güneydoğuda Hürmüz Boğazı'na kadar uzanan Basra Körfezi'nin uzunluğu yaklaşık olarak 805 km’dir. Genişliği yaklaşık 280 km. derinliği ise ortalama 40-50 m arasında değişmektedir. Derinliğin en fazla olduğu ve 100 metreye ulaştığı yer Hürmüz Boğazı'dır.1980 ile 1988 arasında süren İran-Irak Savaşı'nın odak noktasıdır. 1991 yılında Körfez Savaşı'nda temel olmuştur.

MESSİNA BOĞAZI:



Messina Boğazı Sicilya adasını İtalya'nın güneyindeki Calabria bölgesinde ayıran boğazdır. En dar noktasında genişliği 3,3 kilometredir.



Messina Boğazı' üzerinde bulunan önemli liman şehirleri Sicilya adasındaki Messina ve ana kıtada bulunan Reggio di Calabria'dır.

BERİNG BOĞAZI:
Bering Boğazı, Asya'nın en doğu noktası (169° 44' W) ile Amerika 'nın en batı noktasi (168° 05' W) arasında bir boğazdır. Günümüzde Rusya ile ABD (Alaska) arasında coğrafi bir sınır konumunda olması ile birlikte Amerika ve Asya kıtalarının birbirine en yakın olduğu yerdir.




Boğaz yaklasik 92 km genişliğinde, 30 - 50 m derinliğindedir ve kuzeyindeki Chukchi Denizi (Arktik Okyanusu) ile güneyindeki Bering Denizi'ni (Büyük Okyanus) birbirine bağlamaktadır. 1648 yılında Semyon Dezhnev tarafından geçildiği kabul edilmesine rağmen; ismini boğazı 1728 yılında geçen Rus asıllı Danimarkalı kaşif Vitus Bering'den almıştır.



Buzul çağı sırasında boğazın bir kara köprüsü vazifesi gördüğü bilinmektedir. Bazı bilimadamları, bu çağlarda suların büyük kısmının buzula dönüşerek deniz seviyesini düşürdüğüne ve daha fazla kara parçasını göz önüne çıkardığına inanmaktayken; bazıları da boğazın tamamen donduğunu, böylelikle insanlarla hayvanların üzerinden geçmesinin mümkün olduğuna inanmaktadır.

MACELLAN BOĞAZI:
Macellan Boğazı, Güney Amerika'nın en güneyinde Atlas Okyanusu'nu Büyük Okyanus'una bağlayan boğaz. Ana kıta ile Tierra del Fuego Takımadaları'nı ayırır. Bu takımadalar, Arjantin ve Şili arasında paylaşılmıştır. Macellan Boğazı'nın uzunluğu 686 km, genişliği 4 ila 37 km'dir. Boğaz, 1520 yılında Magellan tarafından keşfedildiği için bu isimle anılmaktadır. Sis ve rüzgâr sebebiyle geçilmesi zordur. Boğaz üzerindeki en büyük liman, Punta Arenas'tır.




Macellan Boğazı, Panama Kanalı'nın inşaasından önce çok büyük öneme sahip olsa da, hâlâ birçok gemi tarafından kullanılır. Fırtınalı güney kuşağında yer alan boğaz, tehlikeli bir su yolu olarak kabul edilir. Su seviyesindeki gelgitten oluşan oluşan farklılıklar, Patagonya'da hüküm süren kuvvetli rüzgârlar, kuvvetli akıntı ve dalgalara yol açar.

MALAKKA BOĞAZI:
Malakka Boğazı, Malezya Yarımadası (Batı Malezya) ve Endonezya'ya bağlı Sumatra adası arasında 805 km uzunluğunda dar bir boğazdır.





Ekonomik ve stratejik açıdan bakıldığında Malakka Boğazı dünyanın en önemli deniz yollarından biri olup, Süveyş Kanalı ve Panama Kanalı´nın bir eşdeğeridir. Boğaz Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus arasında ana denizyolu pasajını oluşturmakla, aynı anda dünyanın en kalabalık 3 ülkesi olan Hindistan, Endonezya ve Çin´i deniz yoluyla bağlılığını sağlamaktadır. Bununla kalmayıp yörenin en gelişmiş Ticaret Devlerini; Japonya, Güney Kore ve Tayvan´ı uluslararası ticarete bağlar.

DOVER BOĞAZI:
Büyük Britanya adasının Avrupadan ayıran dar boğaz. Uzunluğu 185, en dar yeri 31 kilometredir. Bu boğaza Fransızlar Pasde-Clais adını vermişlerdir.






Boğazın doğusunda Kuzey denizi, batısında Manş denizi bulunur. Çok eskiden beri, askerî ve iktisadî bakımdan büyük değer taşıyan bir boğazdır.

KİEL KANALI:
Baltık Denizinde ulaşım açısından önem taşır. Kuzey Denizinde Elbe Irmağı ağzındaki Brünsbüttelkoog'dan, doğuda Baltık Denizi kıyısındaki Kiel limanında yer alan Holtenau'ya kadar 98 km uzanır. İki deniz arasındaki en güvenli, kısa ve ucuz ulaşım yoludur. Genişliği 103 m, derinliği 11 m olan kanalın üzerinde yaklaşık 42 m yükseklikte yedi köprü bulunur.
Kanal, 1887-95 arasında, kuzeye gidecek savaş gemilerine kestirme bir yol sağlamak amacıyla yapıldı. Daha önce gemiler Danimarka'nın çevresini dolaşmak zorundaydı. 1907-14 arasında genişletilerek büyük savaş gemilerinin geçişine elverişli hale getirildi. O dönemde adı Kaiser-Wilhelm olan kanal, I. Dünya Savaşı öncesinde Alman hükümetine aitti. 28 Haziran 1919'da imzalanan Versailles Antlaşması ile uluslararası statü kazandı, ama yönetimi Almanlarda kaldı. Kanal trafiği, yalnızca genel polis, ulaşım, sağlık ve gümrük kurallarına uygun biçimde işleyecekti. Adolf Hitler 1936'da bu hükümleri tanımadığını ilan etti. II. Dünya Savaşı'ndan sonra kanal Schleswig-Holstein eyaletinde {Land) kaldı ve seyrüsefer özgürlüğü tanıyan Versailles Antlaşması koşulları yeniden uygulamaya kondu.
PANAMA KANALI:
Panama Kanalı, Orta Amerika'nın en güney ülkesi Panama topraklarında yer alır ve Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanus'unu birbirine bağlayan su yolu.




Kanalın yapımı,tarihin en büyük ve en zor mühendislik projelerinden bir olmuştur. Gemicilik üzerindeki etkileri ise, Güney Amerika kıtasının en güney ucu olan Horn Burnu'ndan dolaşma külfetini ortadan kaldırmış olması nedeniyle çok önemlidir.


Panama'da bir kanal inşa etme fikri 1500'lü yıllara kadar giderse de, ilk ciddi çalışmalar, Fransızların öncülüğünde 1880'de başlamış fakat bir sonuç vermemiştir. İnşaat ABD tarafından tamamlanmış ve kanal 1914'te hizmete açılmıştır. 77 kilometre uzunluğundaki kanalın yapımı sırasında, sıtma ve sarı humma gibi hastalıklardan büyük toprak kaymalarına kadar her türlü güçlükle karşılaşılmış ve yaklaşık 27.500 kanal çalışanı bu süreçte can vermiştir.
Bugün New York'tan San Francisco'ya giden bir geminin, Panama kanalını kullanarak 9.500 km yol yapması, Horn Burnu'nun dolaşılmasını zorunlu kılan eski günlerdeki 22.500 km yola oranla büyük bir kolaylıktır.Açılışından 2002 yılına dek, yaklaşık 800.000 geminin geçtiği tahmin edilen Panama Kanalı'ndan her yıl 14.000'den fazla gemi geçmekte olup taşınan yük miktarı 203 milyon tonu bulmaktadır.Kanal boyunca yolculuk yaklaşık 9 saat sürmektedir.
SÜVEYŞ KANALI:
Süveyş Kanalı (Arapça: قناةالسويس‎, Okunuşu: Qanā al-Suways). Akdeniz ile Kızıldeniz'i birbirine bağlayan yapay suyoludur. Sina Yarımadası'nın batısındadır. 163 kilometre uzunluğunda ve en dar yerinde 300 metre genişliğindedir. Kanal, Afrika çevresinde dolaşmaya gerek kalmadan Asya ile Avrupa arasında deniz taşımacılığı yapılmasını sağlar.



Dünya'nın önemli kanallarından birisi arasında yer alır.Eski gemiciler ticarette çok uzun yol ve mesafe kat ettikleri için böyle bir kanal yapma gereksiniminde bulunmuşlardır.Süveyş Kanalı'nın açılmasında Osmanlı İmparatorluğu'nun da büyük önemi vardır.Mısır topraklarında bulunan ve Akdeniz ile Kızıldeniz'i birleştiren 161 km uzunluğunda yapay suyolu. Kanalın genişliği 70-125 m arasında değişmektedir. Derinliği 11-12 m'dir. Su kesimi 10,36 m'den fazla olan gemiler kanaldan geçemez. 1951 yılında trafiği kolaylaştırmak amacıyla el-Kantara ile el-Firdan arasında 13,5 km lik bir yan geçit açılmıştır.




Dünyada kapakları olmayan en uzun kanaldır.Diğer kanallarla karşılaştırıldığında kaza oranı hemen hemen sıfırdır. Gece ve gündüz geçiş yapılabilir.

10.SINIF SAYFA 198/199 ETKİNLİK ÇALIŞMALARI
10.SINIF SAYFA 198/199 ETKİNLİK ÇALIŞMALARI

ETKİNLİK 198



1-Panama kanalının bölgeye getirdiği kazanımlar nelerdir?




vKanalda yaklaşık 9000 bin personel çalışmaktadır ve bunların geçim kaynağıdır.
vPanama Kanalı'ndan elde edilen geçiş ücretleri ülke bütçesine her yıl ortalama 1,5 milyar dolar kaynak sağlıyor.
vBu kanalla Panama halkının refah düzeyi artmıştır.
vAçılışından 2002 yılına dek, yaklaşık 800.000 geminin geçtiği tahmin edilen Panama Kanalı'ndan her gün ortalama 40 gemi geçiyor. Her yıl 14.000'den fazla gemi geçmekte olup taşınan yük miktarı 203 milyon tonu bulmaktadır. Bu dünya ticareti açısından çok önemli bir değerdir.
vTaşıdığı bu ekonomik önemden dolayı küçük bir ülke olan Panama’yı jeopolitik açıdan önemli hale getirmiştir.
vÜlkenin ticari, ekonomik önemi artmıştır.

2- Kanalın deniz ulaşımına katkıları nelerdir?





vGemicilik üzerindeki etkileri ise, Güney Amerika kıtasının en güney ucu olan Horn Burnu'ndan dolaşma külfetini ortadan kaldırmış olması nedeniyle çok önemlidir. Panama kanalını kullanarak 9.500 km yol yapması, Horn Burnu'nun dolaşılmasını zorunlu kılan eski günlerdeki 22.500 km yola oranla büyük bir kolaylıktır.

vBu daha az yakıt ve maliyetin düşmesi, yolda harcanacak sürenin kısalması, daha güvenli seyahat demektir. Ayrıca dünyanın enerji kaynaklarının daha az tükenmesi anlamına gelir. Ayrıca azalan maliyetler taşınan malların tüketiciye daha ucuza ulaşması anlamına gelir.


3-Panama kanalının iki yıl trafiğe kapandığını düşünüldüğünde ne gibi sıkıntılar oluşurdu?

vDeniz yolu ulaşımı aksar, gemilerin çok uzun yollar kat etmesi ve seyahat zamanın uzaması, maliyetlerin artması dünya ekonomisi açısından önemli risktir. Ayrıca panama halkının en önemli gelirlerinden yoksun kalması anlamına gelirdi.



ETKİNLİK SAYFA 199


1 -Süveyş Kanalının Mısır ekonomisine getirdiği kazanımlar nelerdir?



Kaynak:


vSüveyş kanalı Mısır için turizmden sonra ikinci gelir kaynağıdır. Bu kanal vasıtasıyla dünya deniz ticaretinin %7'si buradan yapıldığı için Mısır devlet bütçesi her yıl 4 milyar dolar gelir getirir.2005 te 4,8 milyar dolar gelir sağlamıştır.

2- Kanalın küresel açıdan önemi nedir?






vKanal, önceleri Ümit Burnu’nu ve Afrika sahillerini baştanbaşa dolaşan gemilerin yolunu kısaltmıştır. Yolun kısalması demek gemilerin çabuk geri dönebilmesi ve bu da gemilerin performansının üç katına çıkması demektir. Bu sebeple nakliyat ücretleri fazla tutmamış ve eşyalar daha ucuza nakledilmiş olur.
v1970’lerden itibaren yılda 20.000 den fazla gemi bu kanaldan geçmektedir. Ortadoğu petrollerinin tüketim merkezlerine daha ekonomik gitmesi sağlanmış olmaktadır.

vDeniz yoluyla yapılan dünya ticaretinin %7'si Süveyş kanalından geçerek yapılır. Bu ticaret %35'i Kızıldeniz ve Arap Körfezi limanlarından yüklenir. %20'si Hint ve Güneydoğu Asya Limanları ve %39'u Uzakdoğu bölgesinden yapılır.

3-Süveyş kanalının trafiğe kapandığını düşünüldüğünde ne gibi sıkıntılar oluşur ve dünyayı nasıl etkiler?

vMısır’ın bu müddetçe geçiş parası elde edemeyeceği yanında, diğer devletlere ait gemilerin yollarının uzaması dolayısıyla yaptıkları zarar bu miktarın çok üstünde olacaktır. Deniz yolu ulaşımı aksar, gemilerin çok uzun yollar kat etmesi ve seyahat zamanın uzaması, maliyetlerin artması dünya ekonomisi açısından önemli risktir. Ayrıca Mısır ekonomisi önemli bir gelirini kaybeder ve halkının en önemli gelirlerinden yoksun kalması anlamına gelirdi. Ayrıca en çok petrol taşıyan gemilerin geçmemesi durumunda petrol fiyatlarının tırmanması ve ekonomik krizlerin yaşanmasına yol açabilecektir.

10.SINIF SAYFA 201-203 ETKİNLİK ÇALIŞMALARI ETKİNLİK SAYFA /201

Boş bırakılan yerlere boğaz yada kanalların isimlerini yazınız...


Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 942x588 ve 86KB.


1-İstanbul Boğazında ulaşabilecek kazaların çevreye ne gibi etkileri olacaktır?

Büyük çapta çevre kirliliği, büyük yangınlar, kitlesel ölümler, deniz canlılarının tamamen yok olması gibi sonuçlar doğabileceği gibi, Dört denizimiz "kapalı deniz olmaları" su yenileme zamanının uzun olması dolayısıyla, denize giren atıkların ortamda kalma süresi daha fazladır. Uzun zaman bu etkilerden kurtulmayacaktır.


2- İstanbul’un tarihini de düşünerek oluşacak kazaların tarihi eserlere olan etkileri neler olabilecektir?

İstanbul Boğazı, 12 milyonu aşan nüfusuyla Yedi Tepeli Kent’i ikiye bölerken UNESCO’nun ‘dünya mirası’ listesinde yer alıyor. İstanbul gibi bir tarih hazinesi ve kültür mirası büyük zarar görecektir. İnsanlığın kültür mirası olan eserler yok olmasına neden olacak ve bir tarih ortadan silinecektir.


3-İstanbul boğazının kaza riski yüksek suyollarından biri olmasının nedenleri nelerdir?

İstanbul Boğazı, 31 kilometre uzunluğunda en dar yerinde 700 metre enindedir. Çok sayıda kesin dönüşler bulunduğundan, gemiler Boğazı geçerken en az 12 kere yer yer 80 dereceye varan rota değiştirmek zorunda kalırlar. İstanbul Boğazı çok dar ve aniden genişleyen şekliyle dünyanın tehlikeli, kalabalık, güç ve potansiyel olarak kazalara açık bir suyoludur.


Dünyanın en riskli doğal dar suyolu olan İstanbul Boğazı'nda ise 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne göre uğraksız geçiş yapan gemilere kılavuz kaptan ve römorkör kullanma zorunluluğu bulunmadığı, bu da ayrı bir risk oluşturmaktadır.

Ayrıca bu boğazda gemi trafiği çok yoğundur. Geçen gemilerinde çoğunu da oldukça büyük ham petrol taşıyan gemiler oluşturmaktadır.

Bu konuda kazaların önlenmesi için; Türk Boğazları'ndan "zararsız geçiş hakkı" sınırsız olmayıp, kıyı devletinin çevre güvenliği ve sağlığı yani vatandaşlarının yaşam hakları ile sınırlandırılmalıdır. Herhangi bir kazada, telafisi imkânsız zararlar doğurabilecek tankerler için, Türkiye'nin milletlerarası seyrüseferi en az aksatacak şekilde kısıtlamalar getirmesi, hem Montrö Sözleşmesi'nin hem de bu konudaki milletlerarası hukuk kurallarının ruhuna uygundur.


1 Temmuz 2003 tarihi boğaz trafik düzeni için önemli bir adım atılmış İstanbul Boğazı Radar Gözetim Ağı’na kavuşturulmuştur. 30 Aralık 2003’den bu yana operasyonel anlamda hizmet veren sistemden, Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğü sorumludur. Türkiye boğazlarda gemi trafiğini düzenleyen tüzüğü 1994 yılında değiştirdi. Tıpkı karayollarındaki gibi çift yön uygulaması başladı. Gemi seyirleri belirli bir düzen içine alındı. Tehlikeli yük taşıyan geminin hemen arkasında başka bir geminin geçiş yapmasına izin verilmedi. Bu tür güvenlik artırıcı çalışmaların artırılması gerekir.


Ayrıca ülkemizin bu konuyu uluslar arası alanda iyi bir diplomasi ile Montreux Boğazlar Sözleşmesi’ni günümüz şartlarına uygun hale getirmelidir.


Bunun yanı sıra boğazlardan taşınan petrolün alternatif boru hatları ile taşınması için girişimler artırılmalıdır.


4-İstanbul boğazının güvenli hale gelmesi dünya ticaretini nasıl etkiler?
Olumlu bir etki yapar ve uzun sürelerde rahat ve güvenli ticareti sağlar. Belki ilk bakışta petrol sevki yapan ve onu alan ülkeleri olumsuz etkilemesi düşünülse de bunun boru hatları ile taşınmaya başlaması ulaşımı da zamanla ucuzlatıp o ülkeleri de karlı hale getirecektir. Ayrıca dünyanın en önde gelen tarih, kültür, ticaret şehri İstanbul’un ayakta kalması hem ticari hem de turizm etkinliklerini artıracaktır.



ETKİNLİK SAYFA /203


1- 1 numaralı bölgede kara yolları neden seyrektir?

Bu bölge soğuk iklim etkisinde insanların nüfus ve yerleşme sayısının az olduğu ve ekonomik faaliyetlerin gelişmediği alan olması.


2- 2 numaralı bölgede kara yolları neden seyrektir?

Bu bölge savan iklim özelliği gösterir.Afrikanın bu noktası kentleşmenin düşük olduğu doğal yaşam alanlarının bulunduğu bir noktadır.Bu alanlar milli park ilan edilmiş ve mümkün olduğunca insan yerleşmesine kapalı tutulmaktadır.Bu etkenler bölgede karayolu ağının seyrek olmasında etkilidir.Afrika belgeselelerini bir çoğu buralarda çekilmektedir.



3- 3 numaralı bölgede kara yolları neden komşularından daha yoğundur?

Bu alan dünyanın en sık nüfuslu ve ekonomik faaliyetlerin yoğunlaştığı bir alandır. Bundan dolayı burada insanlar ve yaptıkları ekonomik faaliyetler ulaşımı gerektirmiştir.


4- 4- numaralı bölgede kara yolları neden seyrektir?

Bu alan çöl bölgesi olup insan yaşamına uygun saha değildir. B yüzden ulaşımın gelişmediği alanlardandır. Ayrıca burada iklim koşulları yol yapımına uygun değildir. ( aşırı sıcaklar ve kum fırtınaları)


5- 5 numaralı bölgede kara yolları neden komşularından daha yoğundur? Bu bölgenin ismi nedir?

Bu bölge Güney Afrika’da Kap bölgesidir. Burada Akdeniz iklim Şartları yerleşme ekonomik faaliyetlere uygundur. Nüfus fazladır. Ayrıca bu alanda madencililiğin gelişmiş olması da başka bir nedendir.




10.SINIF SAYFA 205 ÖLÇME DEĞERLENDİRME SORULARI
10.SINIF SAYFA 205 ÖLÇME DEĞERLENDİRME SORULARI


BULMACA ETKİNLİK ÇALIŞMASI


1-Cebeli Tarık
2-Hürmüz
3-Süveyş
4-Macellan
5-Panama
6-Malaka
7-İpek yolu

Aşağıdaki soruları cevaplandırınız.


1-Coğrafi keşifler sonrasında hangi kıta ve okyanusların önemi artmıştır.

Keşifler sonrasında Hint okyanusunun Atlas okyanusunun ve Büyük okyanusun önemi artmış beraberinde yeni bir kıta olan Amerika ,Avrupa kıtaları önem kazanmıştır.

2-Günümüzde Çin Hindistan,Japonya gibi ülkelerde üretilen mallar dünya pazarlarına hangi yollarla ulaştırılmaktadır.

Özellikle bu bölgede üretilen mallar dünya pazarlarına deniz yolu taşımacılığı ile taşınmaktadır.Bu esnada bu bölgelere yakın olan deniz yolu üzerindeki boğazlar bu aktarımda önemli bir rol oynar.


3-Panama Kanalı,Süveyş Kanalı ,Cebeli Tarık Boğazı,İstanbul ve Çanakkale Boğazları olmasaydı dünya ticareti nasıl bir değişim gösterirdi.

Bu ticaret yolları olmasaydı dünya ticareti daha dar kapsamlı iç Pazar piyasasına dayalı gerçekleşirdi.Ticaret yolları eskiden ön plana çıkan ipek ve baharat yolu üzerine kurulur.Mümkün olduğunca demir ve karayolu bağlantıları ile sağlanırdır.Maliyet artardı.


4-Afrika’nın Güney kesimlerindeki demir yolları daha çok hangi amaçla kullanılmaktadır.
Demir yolları maden bölgelerini neden limanlara bağlar.

Daha çok yer altı kaynakları aktarımında kullanılmaktadır.Maden bölgelerini limanlara bağlar.Maden bölgelerindeki yer altı kaynaklarının dış pazarlara taşınmasında avantajlar sağladığı için liman bağlantılı olması önemlidir ve bu amaçlanır.


5-Hindistan neden hem kara hem de demir yollarının dan oluşan sık bir ulaşım ağına sahiptir.
Hindistan bulunduğu bölge içerisinde yoğun nüfus özelliklerine sahiptir.Ekonomik anlamda çevre bölgelere oranla daha aktif bir yapıya sahiptir.Mevcut nüfus özellikleri ve ekonomik faaliyetlerinin yoğunluğu kara ve demir yollarının ön plana çıkmasında etkilidir.Özellikle demir yolları bakımından gelişmiştir.

Aşağıdaki boşlukları uygun ifadelerle tamamlayınız.


1-Akdeniz’i Kızıldeniz’e SÜVEYŞ Kanalı bağlar.

2-Uzun mesafelerdeki yük ve yolcu taşımacılığında en ekonomik yol DENİZ yoludur.

3-İSTANBUL ve ÇANAKKALE Boğazları Karadeniz’i Akdeniz’e bağlar.

4-Orta Doğu petrollerinin taşınmasında HÜRMÜZ Boğazı önemlidir.

10.SINIF DOĞAL AFETLER VE TOPLUM SAYFA 211 - 214 - 215 - 216
Doğal Afetler ve toplum

ETKİNLİK ÇALIŞMASI ( S/ 211)


1-Bir doğa olayının afete dönüşmesine neler etki eder

1-
Yeryüzü şekilleri,
2-
Jeolojik yapı,
3-
İklim özellikleri,
4-
Bitki örtülerinin durumu veya yok edilme durumları,
5-
Beşeri yapı- insanların bilgi tecrübe, afete hazırlık durumu, teknolojik gelişmişlik düzeyleri)

Doğal afetin oluşum şiddeti olarak en üst seviyeye ulaşması afet gurubu içerisine girmesinde etkilidir.


2-Bazı doğal afetlerin dünyanın belli bölgelerinde toplanmalarının nedenleri nelerdir?


1-
Volkanizma ve depremler genel olarak levha sınırlarında görülmesi, bazı afetleri de bunların tetiklemesi nedeniyle bunların yakın çevrelerinde oluşur. (Tsunami, heyelan, Çığ düşmesi vb.).

2-
Ayrıca tropikal bölge denizleri üzerinde kuvvetli basınç farklarından doğan kuvvetli fırtına, kasırga, hortum olayları görülmektedir. Bunlarla birlikte olan şiddetli sağanaklar sel ve baskınlara yol açmaktadır.

Özetlersek afetlerin belirli bölgelerde toplanması o bölgede oluşan afetin oluşma koşullarının bulunmasıdır…

3-Ülkemizde son on yılda meydana gelen doğal afetler içinde sellerin daha fazla yer tutmasının nedenleri nelerdir?


1-
Ülkemizin yüksek dağlık ve engeli bir yapıda olması,
2-
Ülkemizde genel olarak bitki örtülerinin çok yok edilmesi veya iç bölgelerde cılız olması,
3-
Ülkemizde yarım kurak karakterli iklim ve oluşan sağanak yağışlar.
4-
Sel tehlikesi anında insanların doğru ve zamanında uyarılmasını sağlayacak uyarı sisteminin olmamsı.
5-
Çarpık kentleşme ve alt yapı nın yeterince yapılmaması veya yetersiz kalması.

4-Yakın çevrenizde yakın zamanda hiç sel felaketi yaşandı mı?

Bu soruyu bölgenize göre cevaplandırabilirsiniz…

5-Sellere karşı alınacak önlemler neler olmalıdır?


1-
Türkiye’nin meteoroloji radarlarından önce dağlık alanlardaki yağış miktarlarını iyi bir şekilde tahmin edebilen, şebeke şeklinde bir ulusal uyarı sistemi geliştirmek.( Türkiye’de, yağan yağışı DMİ, akışa geçen yağışı ise DSİ ölçmektedir.

Hâlbuki ülkemizde toprağın nem durumunu, fırtınanın etkili olma süresi, yağmış ve yağacak olan yağışın miktarlarını vb. belirleyip tahmin eden ve nehirdeki akışı ve yükselmeleri hidro-meteorolojik modeller ile bir bütün içinde sürekli olarak takip edip sel ihbarlarını yapacak şekilde donatılmış ve görevlendirilmiş, bilimsel esaslara göre yönetilen bir teknik kuruluş olmalıdır.


Bunun için Türkiye’de de, hidrolojik ve meteorolojik hizmetler bir an önce tek çatı altında toplanmalıdır.)


2-
Şehirlerin İmar Planları hazırlanıp yenilenirken, sel yatakları hidro-meteorolojik analiz ve modeller ile ayrıntılı bir şekilde belirlenip buralarda yapılaşmaya kesinlikle izin verilmemelidir.

3-
Ülkemizde doğal bitki örtüsü tahribinden vazgeçilmelidir. Ülkemizin bazı bölgelerinde aşırı ağaç ve orman kesimlerinin neden olduğu ve ağaçların suyu tutucu ve erozyonu önleyici rolünün göz ardı edilmesi sonucu yağmurlar sellere ve çamur deryalarına dönüşmüştür. Bunun tipik örnekleri Senirkent, Zonguldak ve Trabzon’da meydana gelmiş; trilyonlarca maddî zararın yanında, tamir edilemez çevresel zararlara sebebiyet vermiştir.

4-
Sellenme olayları oluşan akarsu havzalarında sel ve taşkınları önleyici ıslah çalışmaları ve barajların yapılması,

5-
İnsanların bu afetler etkileri ve korunma yolları konusunda eğitilmesi,( Sel öncesi, sel anı ve sonrasında halkın yapılması/yapılmaması gerekenler konusunda broşür ve benzeri şekillerle sürekli olarak bilgilendirilmesi gerekir. Ayrıca, ilk ve orta öğretim ders kitaplarındaki meteoroloji ve meteorolojik afetler ile ilgili bilgilerin bu işin uzmanlarınca, doğru ve yeterli bir şekilde verilmesi gerekmektedir.

6-
Toprak bilinçli kullanılmalı ve eğimli alanlar ağaçlandırılmalıdır.

7-
Modern Hava Durumu programları ile İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerdeki fırtına, sel vb. tehlikeli hava şartları normal yayınlar kesilip anında, canlı olarak ve naklen verilmelidir.

Halk için selden korunmanın yolları
:

1-
Sel yataklarına yerleşmemek,
2-
Meteorolojik sel gözetleme ve uyarılarına anında uymak,
3-
Görünüşe aldanmayarak dibi görülmeyen hiç bir sel suyuna yüzerek, yürüyerek ya da otomobil ile girmemek,
4-
Yakın bir yerde sel oluşumunun görüldüğü veya duyulduğu an, hemen daha yüksek güvenli yerlere tırmanmak ve/ya kaçmak şeklinde özetlenebilir.

5-Yaşadığınız çevrede başka doğal afet oldumu çevreyi nasıl etkiledi?


17 Ağustos 1999 Marmara depremi yaşandı. İlçemizde çok fazla yıkım ve ölüme yol açmasa da yakın çevremizde çok önemli can, mal kaybına ve çevresel sorunlara neden olmuştur.


ETKİNLİK ÇALIŞMASI (SAYFA/ 214 )


1-Afetlerin sıklık ve şiddet özelliklerini belirleyen faktörler nelerdir.

Afetlerin sıklık ve şiddet özelliklerini belirleyen etkenler meydana gelen afetin bulunduğu konum arazi yapısı itibariyle afet oluşumuna uygun koşulları taşıması ,yada atmosfer özelliklerine sahip olması ile açıklanabilir..Örneklendirmek gerekirse Japonya bulunduğu yer itibariyle levha alanlarının karşılaşma alanıdır ,hareketli bir kuşak üzerindedir.Volkanik faaliyetlere ve deprem afetlerine açıktır.Meksika dolayları büyük okyanuslar ile büyük kıtalar arasında tropikal hava hareketlerine açıktır.En etkin bölgede olmak yada yakınında bulunmak şiddet olayını da etkiler.


2-Kobe,Marmara,Bam depremlerinin büyüklük özelliklerini karşılaştırınız.

Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 800x416 ve 106KB.



Kobe
(Japonya) 7.2 şiddetinde 6500 kişi öldü ,Marmara 7.4 şiddetinde 57.840 kişi , öldü,Bam (İran) 6.5 şiddetinde 26000 kişi ölmüştür.

Kobe Depremi İran Bam depremi

3-Bu deprem örneklerinden yararlanarak doğal afetlerde kurtarma ve ilk yardımın önemini tartışınız.


Doğal afetlerde ilk yardım son derece önemlidir.oluşum şiddetleri yaklaşık aynı olmasına rağmen deprem sonrasındaki müdahale ülkelerin kentleşme kaliteleri, deprem sonrası ortaya çıkan can kaybını ciddi derecede arttırmıştır.Özellikle Türkiye ve İran’da ölü sayısı artmıştır.


4-Kobe ,Marmara ve Bam depremlerinin insanlara olan etkilerini karşılaştırınız.


Sosyal,ekonomik ,psikolojik yıkım olmuş bir çok insan hayatını,düzenini,kaybetmiş başka bölgelere göç etmek zorunda kalmış,psikolojik tedavi almıştır.Bu etkiler arttırılabilir.



5-Örneklerden yararlanarak yaşadığınız çevrede ve ya yurdumuzda meydana gelen bir afeti Dünya’nın herhangi bir yerinde oluşmuş doğal afetle karşılaştırınız.


17 Ağustos Depremi ile Kobe depremi karşılaştırıldığında Japonlar depremle yaşamayı öğrenmiş gerekli teknik yapılanmayı sağlamış deprem hayatlarının bir parçası olmuştur.Deprem anındaki yaklaşımları ile müdahaleleri son derece bilinçlidir.Türkiye’de ise deprem sık gerçekleşen bir afet olmaması deprem anında insanları daha bilinçsiz davranmaya yöneltmiştir.Teknik donanımımız yetersizdir.Psikolojik olarak depreme çok hazır bir toplum değiliz.Bu verilerden yola çıkarak bu iki afet sonrası ortaya çıkan can kayıplarına bakıldığında deprem felaketi ile ilgili yapılan çalışmaların alınan önlemlerin sonuçları ortaya çıkmaktadır.



ETKİNLİK ÇALIŞMASI ( S/ 215):


Depremin bir şehre zarar vermesini önlemek için bir şehir planlamacısı coğrafyacı olsaydınız neler yapardınız?


1-
Şehir kurulan veya şehrin genişlediği alanların zemin yapısının iyi incelenmesi ve yapılaşmanın sağlam zeminlere yapılaması, yeraltı suyu bakımında zengin olan alüvyal alanlara ve fay hatları üzerinde büyük yerleşim merkezleri kurulmamalı,
2-
Çok katlı yapılaşmadan uzak durmak, binaların yapımında sağlam zemin ve yapı malzemesi seçilmelidir.
3-
Bitişik nizam yapılaşmadan uzak durmak,
4-
İnşaatların yapımında çok dikkatli davranmak, binalar deprem yönetmeliğine uygun inşa etmek,
5-
Deprem ihtimali fazla olan yerlerde elektrik, doğal gaz vb. büyük felaketlere sebep olabilecek sistemlerde erken uyarı sistemi kurulmalıdır.
6-
Sanayi tesisleri, yollar, barajlar, boru hatları ve tüneller depreme dayanıklı yapılmalıdır.
7-
Yüksek binalarda muhtemel depremlere karşı yangın merdivenleri kurulmalıdır.
8-
Depremin nedene olabileceği tsunami konusunda deniz kenarında oturan insanlar bilinçlendirilmelidir.


ETKİNLİK ÇALIŞMASI ( S/ 216)

1-Aynı büyüklükteki depremler farklı şiddetlerdeki hasarlara neden olabilir mi?

Olabilir, Çünkü deprem şiddeti sadece büyüklüğe bağlı değildir. Deprem büyüklüğü yanda başka etkenlerde şiddeti etkiler.

Depremin şiddeti nelere bağlıdır?


1-)
Büyüklüğüne(magnitüdü) ve süresine,
2-)
Odak derinliğine,
3-)
Arazinin zemin yapısına,
4-)
İnsanların deprem bilinci, bilgi ve teknoloji birikimine,
5-)
Deprem merkezine uzaklık durumu,
6-)
Yapıların depreme karşı dayanıklı yapılıp yapılmadığı gibi özelliklere göre değişir.

2-Depremlerin insan yaşamına doğrudan ve dolaylı etkileri nelerdir?

İnsanların ölümlerine sakat kalmalarına, kaybolmalarına, yaşadıkları mekânların yıkılması ve hasar görmeleri, mal kayıpları, yakınlarını kaybetme, psikolojik sorunlar vb.

3-Deprem sonucu meydana gelecek can ve mal kayıplarını azaltmak için neler yapılmalıdır?

Depreme her yönüyle hazırlıklı olmak gerekir. Deprem öncesi, deprem sırası ve sonrasında alınacak önlemleri yi almak, insanları bu konuda iyi eğitmek gerekir.

4-Ülkemizdeki deprem bölgeleri ile yerleşim merkezlerini; sosyal, ekonomik, stratejik olarak ilişkilendiriniz.

Ülkemizde deprem kuşakları açısından bakıldığı zaman, Kuzey Anadolu Deprem Kuşağı, Batı Anadolu Deprem Kuşağı sahası içinde ülkemizin nüfusunun en büyük kısmı yaşamaktadır. En büyük şehirlerimiz bu alanlarda bulunmakta, ülkemizin en büyük sanayi tesisleri buralarda bulunmakta, en önemli kara, demir, hava yolları ve suyolları bu alanlardan geçmekte, kıtaları bağlayan boğaz köprüleri buralarda bulunmaktadır. Buralar ülkemizin ekonomisinin kalbini oluşturan alanlardır. Ayrıca ülkemizin en verimli tarım alanları, önemli sıcak kaynakları hep bu hatlar üzerinde bulunmaktadır.

10.SINIF SAYFA 219 /220 ETKİNLİK ÇALIŞMALARI
SEL ETKİNLİK ÇALIŞMASI SAYFA 219

ETKİNLİK / 1 SAYFA 219


Dünyada sel ve taşkın haritası incelenerek, en çok görülen ülkelerin tespit edilmesi;


Asya’da;
Bangladeş, Hindistan, Pakistan, Tayland, Laos, Vietnam, Filipinler, G. Ve K.Kore, Japonya, Malezya, ; Buhutan, Nepal, Yemen, Türkiye

Avrupa’da
; Portekiz, İtalya, Macaristan, Romanya,

Afrika’da
; Cezayir, Sudan, Somali, Mozambik, Zimbapve, Güney Afrika Cumhuriyeti,

Amerika’da;
Meksika, Küba, Guatemala, Nikaragua, Dominik Cumhuriyeti, El Salvador, Panama, Kolombiya, Venezuela, Guyana, Surinam, Brezilya, Ekvator, Peru, Paraguay, Uruguay,
ETKİNLİK / 2 SAYFA 219


Ülkemiz sel ve taşkın haritasını İnceleyerek taşkınların çok olduğu yerleri belirleyiniz.


Marmara Bölgesinde
; Meriç Havzası ve ovası, Susurluk havzası, Sakarya Havzası,

Karadeniz Bölgesinde
; Yenice havzası, Bartın Çayı havzası, Sinop Çevresi, Bafra Ovası, Yeşil ırmak deltası ve iç kesimdeki Kelkit Havası, Amasya, Tokat, Çorum ovaları, Tüm doğu Karadeniz kıyıları, Çoruh havzası,

İç Anadolu’da
; Delice havzası ( Kızılırmak kolu), Yukarı Sakarya Ovaları, Yukarı Kızılırmak havzası,

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da
; Fırat, Dicle ve kolları üzerindeki alçak ovalarda,

Akdeniz Bölgesinde
; Amik ovası, Seyhan, Ceyhan havzaları ve Çukurova, Göksu havzası ve deltası, Antalya Ovası, Göller yöresindeki çöküntü alanları ve polyeler,

Ege Bölgesinde
, Gediz, Büyük ve küçük Menderes havzaları ve Bakırçay havzası

ETKİNLİK SAYFA /220


Bangladeş Sel ver taşkını- 1998
:Bu ülke Himalaya Dağlarının güneyinde çok büyük nehirler olan Ganj ve Brahmaputra’nın birleşerek denize döküldüğü alanda bulunur. Bu ülkede muson yağışlarının etkisi ile çok sayıda sel olayı oluşmaktadır.

Bu ülkedeki 1998 yılında oluşan selde 7 milyon ev tahrip oldu. 25 milyon insan evsiz kaldı. 2379 kişi öldü ve en az bu kadar insan evsiz kaldı. Ülkenin % 80 i sular altında kaldı. İçme suları kirlendi binlerce insan hasta oldu.

Bu selin Başlıca nedenleri:


1-
Muson ikim etkisinde çok yağış alır. Bu sene alışılmışın üstünde yağış aldı.
2-
Bu ülkenin yukarısında bulunan Hindistan, Nepal ile birlikte hızlı bir orman tahribatı olmuştur.
3-
Ormanların yok edilmesi ile yağan yağışlar nehirlere kısa sürede karışarak taşkına neden oldu.
4-
Ülkenin geneli çok alçak ve düz bir ülke olup % 80 i ancak altı metre yüksekliktedir.
5-
Ani sıcaklık artışlarının yüksek bölgelerde oluşturduğu kar erimeleri sel olayını daha da korkunç hale getirdi.