2019 The Irishman - Film Yorumları

Sherlock

Konu Sahibi
Süper Mod.
Katılım
7 Eylül 2016
Mesajlar
32,069
Reaksiyon puanı
47,672
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
72165


The Irishman

Tür:
Gerilim, Biyografik
Yönetmen: Martin Scorsese

Oyuncular:
Robert De Niro
Al Pacino
Joe Pesci

Filmin Özeti:
Sadece Amerikan sinemasının değil; dünya sinemasının göz bebekleri Robert De Niro ve Al Pacino bir Martin Scorsese projesinde buluşuyorlar. De Niro'nun öznel yorumuna göre bu film aslında iki bölümden oluşan bir drama olmalıydı ancak yapım tek bir uzun metraj konseptinde sinemaya aktarıldı. Takımın diğer oyuncuları Joe Pesci, Pacino ve Marty Scorsese ile ortaya serdikleri işten bir hayli memnun olduğunu saklamayan De Niro; "bu film hepimizin ortak yönettiği bir film aslında" diyor. The Irishman adlı bu yapım, aslında "I Heard You Paint Houses" adlı bir kitabın beyazperde'ye aktarılması. İsmi Sheeran olan ve "The Irishman" olarak nam salmış bir kiralık katilin serüvenlerinde büyük aktör Robert De Niro başrolde yeralıyor. De Niro daha önce Pacino ve Pesci ile bir çok farklı projede ayrı ayrı defalarca yeralmasına rağmen, sinemaseverler ilk kez "The Irishman" filminde "üç sanatçıyı bir arada" izleme fırsatına erişiyor.

Filmin Fragmanı:
 
  • Beğendim
Reactions: Dosi

Tolstoyevski

Emekli
Katılım
14 Temmuz 2014
Mesajlar
24,283
Reaksiyon puanı
39,933
Puanı
1,061
Yaş
27
Konum
Gökteki Yıldızlar ✨✨
Web Sitesi
www.ataturkungencligehitabesi.com
İşte sinema budur, işte oyunculuk budur, işte yönetmenlik budur, işte film budur!..

Marvel filmlerinin Scorsese’nin de deyimiyle sinemadan sayıldığı bu çağda nihayet gerçek hakiki bir sinema filmi izlemiş olduk. Üstelik bunu belki de sinema tarihinin gelmiş geçmiş en iyi 2 oyuncusunun efsanevi destansı ustalık eseri performanslarıyla izledik. Gerçekten de böylesine efsanevi isimleri böylesine güzel bir filmle belki de “son kez” bir arada isimlerine yakışır şekilde izlemiş olmaktan dolayı oldukça mutlu oldum. Al Pacino ve De Niro benim için bizzat “sinema sanatıdır”, yaşlanmış ve son demlerini yaşıyor olmaları yıllardan beri aklıma her geldiğinde içime hüzün kaplarken 3 saat 30 dakikalık bu sinema şöleniyle biraz olsun teselli olduk.

Öncelikle Joker’i izledikten sonra bu filme açık kapı bırakarak Jaqquen’in en iyi erkek oyuncu Oscarını alacağını söylemiştim. Ancak bu filmle birlikte kesinlikle ama kesinlikle, hatta tartışmaya bile kapalı şekilde o ödülün Robert de Niro’ya gideceğini düşünüyorum. Eğer sırf Netflix yapımı olduğu için bu filmin ve ustaların hakkını yerlerse büyük rezalet olur. En iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü zaten Al Pacino’ya gitti bile (sürelerinden dolayı desem de eğer ikisi de en iyi erkek oyuncu dalında aday olursa işte o zaman ikisinden hangisine giderse gitsin ötekine haksızlık olur artık, ikisine birden verseler kimse şaşırmaz) bunlar benim için bu senenin tartışmasızı olacaktır. Öte yandan, Oscar ödüllerinde;

En iyi Film: The Irishman
En iyi Erkek oyuncu: Robert de Niro
En iyi yardımcı Erkek oyuncu: Al Pacino
En iyi Yönetmen: Martin Scorsese
En iyi senaryo: The Irishman

Şeklinde olmasını temenni ediyorum senaryo ödülü yoruma ve tartışmaya açık olmakla birlikte. Gel gör ki Netflix yapımı olduğu için akademi tarafından hakkı yenecektir ve bu filmin yanında fazlasıyla sönük kalan Joker silip süpürecektir ne yazık ki. O da iyi film ama bu muhteşem ötesi bir film.

Filme gelirsek, bu film yer yer Godfather (o malum müziğin ezgilerini bu fimde duyduğumda tüyler diken diken) tam olarak Goodfellas ve Casino filmlerinin tadında, özellikle Goodfellas kalitesinde ve 3 saat 30 dakikaya rağmen tadı damakta bırakan bir film olmuş. Öyle bol aksiyonlu, kovalamacalı film sevenlerin pek hoşlanmayacağı türde zaman zaman fazlasıyla durgun gözükmesine rağmen o durgunluğun arkasındaki yönetmenlik kalitesiyle resmen koltuğa çiviledi. 210 dakika boyunca sadece bir kere mola vererek aralıksız izletti kendini. Özellikle Marvel yapımlarından sonra genç nesil bu tür filmlerden pek keyif almayabilir, ama gerçek sinemanın tadını almış olanların ve bu usta isimlere hayran olanların büyük bir keyif alacak olması kaçınılmaz.

Scorsese ustalık eseri bir performans sergilemiş yönetmenlik koltuğunda. Filmde geçen biyografik olayların yanı sıra, öylesine kaliteli detayları ve arkaplanı var ki ne söylesek spoiler olacak bundan sonrası. Müzikler deseniz bir Godfather olmasa da en az onun kadar filmin genel kalitesine kendini adapte etmiş, hikayeye o kadar güzel uygulanmış ki.. Filmin genel Soundtrackı sayılabilecek şu Şarkıya ayrıca Bayıldım, baya eski bir şarkıymış ve gerçekten de çok çok güzel...

Öyle bir film ki, resmen izlerken biz de yaşlandığımızı hissettik. O yaşlanma ve elden ayaktan düşme psikolojisini filmin hikayesinden tamamen bağımsız olarak çok ustaca yansıtmış Scorsese.

Al Pacino yine oynamamış, yaşamış karakteri. Resmen yaşayan oyunculuk dersi adam. Böylesi bir daha gelmez dünyaya, muhteşem. Robert de Niro... Farklı yaşları canlandırdığı performanları olsun, o jest mimikleri o doğallığı o kendine has oyunculuğu olsun resmen oynamayıp da karakteri yaşama huyuna devam etmiş Al Pacino’yla birlikte. Joe Pesci’yi uzun zamandır görmüyorduk, belki de bir daha göremeyeceğiz ancak ancak Casino ve Goodfellas’tan sonra yine gösterdiği ustalık eseri performansla ayakta alkışı diğer iki üstat gibi ediyor, bir büyük alkış da Scorsese’e...

Filmdeki zaman atlama sahneleri ortalarına kadar kafa karışıklığına neden olsa da Robert de Niro’nun üstün performansı sayesinde su gibi akıp geçti. Film boyunca Taxi Driver’daki, Godfather 2’deki o gençliği aklıma geldi. Keza Al Pacino’nun... Son sahnede hemşireye söylediği gibi, hayat gerçekten de bir çırpıda gelip geçiyor ne olduğunu anlamadan.

Filmin en vurucu en etkileyici sahnesi elbette ki birçok kişinin hemfikir olacağı Al Pacino’yu (Jimmy Hoffa) hiç beklemediği anda arkasından vurarak öldürdüğü sahne oldu. Boğazım düğümlendi izlerken. Öldürüleceği belliydi ama Robert de Niro (Frank) yanına silahını alınca acaba son anda vazgeçip diğerlerini öldürerek Al Pacino’yu mu kurtaracak diye umarken... Ama Robert de Niro öyle bir oynamış ki insan ona da kızamıyor. Yüzünden anlaşılıyor çaresizliği, üzgün olması...

Tabi filmde geçen büyük ölçüdeki biyografik olaylardan bir haber olmam da filmden daha keyif almamı sağladı. Mesela gerçek Frank’in ölmeden hemen önce Jimmy’i ben öldürdüm diye mektup yazdığını biliyor olsaydım o malum sahneden bu derece etkilemezdim..

Ustalara saygılarla ? ? ?

10/10
 
Son düzenleme:

Tolstoyevski

Emekli
Katılım
14 Temmuz 2014
Mesajlar
24,283
Reaksiyon puanı
39,933
Puanı
1,061
Yaş
27
Konum
Gökteki Yıldızlar ✨✨
Web Sitesi
www.ataturkungencligehitabesi.com
Belki de ilk defa şampiyonlar Ligi gibi kadroya sahip film gerçekten de Şampiyonlar Ligi finali gibi kaliteye sahip oldu. Şaka maka değil yılın, 2010’ların en iyi birkaç filminden birisi oldu. Önüne gelenin ilk 10’a ilk 20’ye ilk günden girdiği ortamda şu film Imdb’de ilk 20’de kalıcı olmazsa büyük bir utanç.
EKXas41WwAA-OZF
 

Sherlock

Konu Sahibi
Süper Mod.
Katılım
7 Eylül 2016
Mesajlar
32,069
Reaksiyon puanı
47,672
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Muhteşem bir seyirlik, muhteşem bir sinema ve sanat eseri...

Beklentilerim çok yüksekti, bu yüzden film beklentilerimi karşılamayacak veya beklentilerimin altında kalacak diye çok korkuyordum ancak gram memnuniyetsizlik hissetmiyorum filmle alakalı. Gerçekten muazzam bir filmdi. İzlerken hiç sıkılmadım, tek üzüntüm keşke sinemada da izleyebilseydik bu filmi...

Yani sinema sanatı gerçekten budur, budur yani. Martin Scorsese, Marvel'ı boşu boşuna eleştirmiyormuş. Gerçekten bir bildiği, bir yaptığı varmış...

Sırayla gidecek olursak; öncelikle oyunculara ve bu oyuncuların performanslarına değinmek lazım kesinlikle.

Robert De Niro filmin baş rolü ve gerçekten çok başarılı oynamış. Oynadığı karakterin gençliğini, orta yaşlı hallerini ve yaşlılığını izliyoruz. Karakterin üç halini de çok iyi oynuyor, boşu boşuna "efsane" olarak nitelendirilmediğini bu yaşında kanıtlamayı başarmış. Karakter gençken karakterin pervasızlıkları, yaşlıyken pişmanlıklarını çok güzel aktarmış. Tetikçilik yaptığı anlardaki soğuk kanlılığını çok iyi hissettirmiş. Yer yer gençleştirme tekniği kullanıldığı belli oluyordu ancak çok yeni kullanılan bir teknoloji. O yüzden çok takılmadım.

Filmin bir diğer yıldızı ise Al Pacino'ydu. 'Yardımcı Erkek Oyuncu' dalından kesinlikle aday olacaktır, hatta ve hatta net bir şekilde favori konumunda şu performansıyla. Oynadığı her karakteri bu kadar iyi kuşanıp, kusursuz bir performans sergileyebilecek kaç oyuncu var ki. Bazı sahnelerde gerçekten devleşiyor, kesinlikle yaşayan bir efsane. Böyle bir filmde, böyle bir rolde bir kez daha izleyebildiğimiz için çok şanslıyız.

Filmin bir diğer yıldızı ve yaşayan efsanesi olan Joe Pesci de yine döktürmüş. Özellikle felç geçirdikten sonra "dişlerim yok" dediği sahne muazzamdı. Orta yaşlı-güçlü bir mafyayı canlandırırken sergilediği performans da yine kusursuzdu. Scorsese filmlerinin olmazsa olmazı zaten.

"İçerisi Şampiyonlar Ligi gibi..." olduğu için kötü bir oyuncu ve oyuncu performansı yoktu zaten. Kadronun geri kalanı da yine üstlerine düşeni hakkıyla yapmış.

Yönetmenlik, çekim teknikleri zaten muazzam. Sinematografi kusursuz. Söz konusu zaten Martin Scorsese ise söylenebilecek pek bir şey bırakmıyor bu konuya dair. Size sadece övmek kalıyor. Özellikle bazı çekim açılarını çok beğendim. Ayrıca...

Karakterleri tanıtırken karaktere biraz yakın çekim girilmesi ve yanında ölüm yılının ve nasıl öleceğinin gösterilmesi çok hoşuma giden bir detaydı.

Filmin bana göre en iyi özelliği kurgusuydu. Uzun zamandır bu kadar başarılı ve kusursuz bir şekilde kurgulanmış bir film izlememiştik. Kurgu yer yer sizi zorluyor ama sizi zorlayan kısımları filmi izledikçe çözüyorsunuz ve muazzam bir keyif alıyorsunuz. Filmin son 1 saati ve bu 1 saatin kurgusu harikaydı. Godfather'dan, Goodfellas'tan esintiler sunuyordu. 3.5 saatlik bir film izliyorsunuz ama gram sıkmıyor, kendini rahatlıkla izlettiriyor. Üstelik bunu film Netflix'te yayınlandığı için sinemada değil, bilgisayardan/televizyondan izlerken hissettiriyor.

Bunların dışında müzikler ve müzik kullanımı şahaneydi. Özellikle filmin birçok noktasında çalan şu şarkıya bayıldım. Filmle ve filmin sahneleriyle çok uyumlu olmuş. Geriye kalan tüm müzikler de yine gayet iyiydi.

Playlisti de şuraya bıkarayım: https://open.spotify.com/playlist/37i9dQZF1DX4It6W42QZY8

Film gerçek olaylardan aktarılıyor, karakterlerin başlarına gerçek hayatta neler geldiğine ben de bakmamıştım filmden önce. Bu araştırmayı yapınca film daha çok hoşuma gitti, hikaye çok iyi bir şekilde filme aktarılmış, senaryo haline getirilmiş ve kurgulanmış çünkü.

Özellikle replik kalitesi çok iyiydi. Bunun yanında size mafya ve politika ile alakalı bir film izletirken yer yer güldürmeyi de başarıyor film senaryosuyla. Bu da yine kolay kolay yapılabilecek bir şey değil.

Değinmem gereken başka bir nokta kalmadı sanırım filmle alakalı. Film birçok dalda doğrudan favori olacaktır, aday olduğu bu dallarda ödül alma olasılığı da hayli yüksek. Tabii akademi Netflix'e ödül verir mi, vermez mi orasını kestiremiyorum.

Kısacası The Irishman muhteşem bir seyirlik, 3.5 saat boyunca aksiyon dozajı çok çok yüksek olmamasına rağmen gram sıkmıyor. Scorsese ve Şampiyonlar Ligi'nden hallice oyuncu kadrosu şov yapıyor, geriye kalan detaylar da gayet başarılı. En iyi Scorsese filmlerinden birisi kesinlikle.

Puan: 10/10
 

Tolstoyevski

Emekli
Katılım
14 Temmuz 2014
Mesajlar
24,283
Reaksiyon puanı
39,933
Puanı
1,061
Yaş
27
Konum
Gökteki Yıldızlar ✨✨
Web Sitesi
www.ataturkungencligehitabesi.com
Top 250’de şu an sadece 62.sırada, tam bir rezalet. Anlaşılan Imdb’yi Marvelci fanboylar ele geçirmiş. Scorsese de Marvel’i yerden yere vurduğu için şaşırmamak lazım aslında, giderek düşüp liste dışı bile kalsa normaldir bu ortamda.

Ama her halükarda son yılların en iyi filmi oldu.Imdb’de en kötü ilk 30’da olmadığı sürece hakkı yenmiş olarak kalmaya devam edecektir.
 

MEnes

Moderatör
Katılım
18 Ekim 2015
Mesajlar
17,270
Reaksiyon puanı
19,073
Puanı
860
Konum
İstanbul
Uzun süredir çılgınca beklediğim ve o çoook yüksek beklentilerimi o yüksek düzeyde karşılamayan bir yapım oldu. Çok başarılı diyebileceğim yanları var, sevdiğim yanları var, övülecek çok fazla yanı var ama hoşlanmadığım yanları da var. Filmin senaryosu üzerine hem izlerken hem de izledikten sonra oldukça düşündüm. Tarihte neler yaşanmış diye baktım. Filmle ilgili çok şey hoşuma giderken senaryosunun ve kurgusunun o kadar da çok hoşuma gitmediğini fark ettim. Neden hoşuna gitmediğine ayrıca değineceğim spoiler kutucuğunda.

Beğendiğim şeylerden biri elbette oyunculuklar. Al Pacino net şekilde filmin en büyük performansını sergilemiş. Yardımcı Erkek'te ödül adaylığı kesin ve ödülün favorisi olacaktır. Kazanma ihtimali çok çok yüksek. De Niro da ondan bir çok yerde aşağı kalmamış ama kullanılan efektlerden mi bilmiyorum bazı sahnelerde gözüme battığı oldu. En iyi başrol erkek yarışının bu sene çok güçlü olduğunu düşünürsek De Niro'nun adaylık almama ihtimali bile var bana göre. Pacino kadar bayılmadım. Joe Pesci olsun, diğer oyuncular olsun, Tony Pro'yu oynayan Stephen Graham olsun, ilgi çekici performanslar da vardı ana ikili dışında.

Filmin müzikleri de olması gerektiği gibiydi. Hani bu konuda kullanılması uygun çok hoş tonlar kullanılmış. Film boyu arka planda süren ve dinlemesi hoş olan müzik baya iyiydi. Güzel ve akılda kalıcı bir soundtrack'e sahip.

Film teknik olarak çok başarılıydı. Görsel olarak çok çok iyi. Görüntü yönetmenliği çok iyi. Scorsese zaten bir usta. Ona diyecek söz yok. Muazzam bir iş çıkarmış. Scorsese'nin en iyi filmi değil elbette ama yönetmenlik olarak en iyileri arasına girer. Ödülü alır mı diğer filmleri çok görmeden bir şey diyemiyorum ama yönetmenlik yarışı da bu sene zorlu olacaktır. Şimdiden çok iyi 3 4 yönetmenlik gördüm izlediğim filmlerde. Kimler aday olacak önce onu görmek lazım tabi. Akademi'nin sağı solu belli olmuyor.

Geleyim hoşuma gitmeyen yerlere. Bu filmin 3.30 saat olmasını gerektirecek bir senaryo yok ortada. Ki senaryosu üzerinden filmin de gereksiz süslendiğini ve gereksiz uzatıldığını düşünüyorum. Bir mafya tetikçisinin hikayesi anlatıyorsun. Geçmişte yaşamış bir adam ve gerçek olayları anlatan bir hikaye. Bunu bir kurgu içerisinde bize sunuyorsun. Kurgu zaten çok kompleks ve karman çorman. Tamam film ilerledikçe bunu çözüyoruz. Dikkatli seyirci zaten bir çok şeyi anlıyor filmi izlerken. Ama filmin başından sonuna hikayeyi anlatan Frank'in hikayeyi kime anlattığını veya anlatıp anlatmadığını bile anlamıyoruz. Filmin başında düğüne gidişlerinin ve bu düğünün geri dönüşü olmayan olaylara sahne olacağından söz ediyor. Sanki böyle mafya arasında büyük bir savaş çıkmış katliam olmuşçasına bahsediyor. Tamam o dönem için önemli bir ölüm Jimmy'nin ölümü ama film beklentiyi bu yönde oluşturmuyor.

Filmin içeriğinde her şeye değiniyorlar ama hiçbirine derinlemesine inmiyorlar. Kurgu bu yüzden karman çorman dedim. İlk yarısında eski asker şoförlükten mafyada yükselen bir adama dönüşüyor. Herkes tarafından sevilen bir adama dönüşüyor. Mafyanın ve gücün içeriği diyaloglarda yer alıyor. Ama filmde ne mafyanın büyüklüğünü ne da dönemin mafya derinliğini görüyoruz veya hissediyoruz. Keza filmde bizim gördüğümüz tek suç işleyen kişi Frank oluyor. Soğukkanlı tetikçilik yaptığı sahneler etkileyici onlara laf yok tabi. Ama daha detaylı bir senaryo olmasını beklerdim.

Filmin ikinci yarısında sendika mevzusuna giriyoruz. Bu mevzu da dönemin şekillenmesinde etkili olmuş sanırım. Hikayeye de direk etki ediyor. Ama bunda da detaylı ve etkileyici bir işleyiş görmüyoruz. Bölük pörçük sahnelerle suratımıza suratımıza vuruluyor olay. Jimmy Frank ilişkisinin başlangıcından sonra uzun bir süre bu olayı ve şekillenmesini izliyoruz. Politikaya dalıyoruz bolca. Hızlı geçilmiş mahkeme sahneleri, politika ve sendika ile ilgili hızlıca geçilmiş diyaloglar. Dediğim gibi filmin her şeyden bahsetmek istemesi ve bunu 3.30 saate yaymasına rağmen gereksiz süsleme yaptığı sahneler yüzünden bu bahsettiği şeyleri derinlemesine anlatmaması sıkıntı teşkil ediyor.

Filmin son kısmında Jimmy ve mafya arasındaki anlaşmazlıklara geliyoruz. O kısım bir nebze daha iyi işlenmiş. Frank gözünden o çaresizlik ve arada kalma mevzusu iyi verilmiş. Ama bahsettiğim süsleme sahne mevzusu bu ve bunun gibi yerlerde göze çarpıyor. 30 40 dakika Jimmy'nin ölümü için bekliyoruz. Öleceğini biliyordum ama ölmemesini istedim. Çünkü film ölmesinden başka çaresi olmadığını Frank'in istemese de bunu yapacağını bize gösteriyor aslında. Frank'in çelişkileri ve arada kalışı bize veriliyor. Tarihte nasıl gelişmiş o kısım biraz muamma. Belirsizlik var. Jimmy kayıp olarak geçiyor kayıtlarda geri kalan da yorum. Film de bunu kendine göre yorumluyor. Aslında burada beklenmeyeni yapıp daha farklı bir anlatım seçerek Jimmy'nin ölmemesini sağlayabilirlerdi. Yine de o sahne tabi oldukça başarılıydı. 0 müzik ve donup kalıyorsunuz o sahneden sonra...

Filmin son kısmı ise benim hoşuma gitmeyen asıl kısım. Aile dramasını daha etkileyici işlemelerini isterdim. Madem bu adam yaşlandı, madem başından bu kadar şey geçti ve madem bu adam ailesiyle yüzleşmek istiyor bunu 3 5 dakikalık çok da etkili olmayan sahnelerle değil de daha ilgi çekici şekilde gösterebilirlerdi. Filmin final kısmında Frank kendi kendine mi konuşuyor yaptıklarını kime anlatıyor göremiyoruz. Aile draması yapacaklarsa bunu Peggy üzerinden daha etkili yapabilirlerdi. Ne bileyim yaşadıklarını madem anlatacaktı Peggy'e anlatabilirdi. Çünkü bu hikaye bir kitap haline gelmişse bu adam gerçek hayatta bu hikayeyi birine anlatmış demek ki. Filmde de baştan sona birine anlatıyor gibi gözüküyor ama bunu finalinde bile bize göstermiyor adamlar. Peder'e mi anlattı desek o da yok. Final sahnelerinden anlatmadığını görüyoruz. Filmin başında o sandalye ile oturduğu yerde sanki birine anlatıyor, ara ara gösteriliyor bize anlatışı. Aile draması ve bir yüzleşme yapacaksanız bunu daha etkili yapmalısınız. Senaryo anlamında Goodfellas gibi gerçek bir mafya suç draması diyemiyorum bu filme. Bir çok şeyi anlatmak isteyen ama hiçbirini net şekilde ve derinlemesine anlatmayan bir film gibi.

Bir çok şeyi başarılı yapan ama senaryosunda kendime göre beğenmediğim hoşuma gitmeyen yerleri olan çok başarılı bir film. Ama kusursuz ve son 10 yılın en iyi filmi değil bana göre. Daha etkileyici ve Goodfellas epikliği bekliyordum. Beklediğimi bazı yönlerden buldum bazı yönlerden bulamadım. Bu yılın en iyi filmi de değil (yine bana göre). Yine de birçok adaylık almasını ve bazılarını kazanmasını desteklediğim yönleri var.

8.5/10
 
Son düzenleme:

Tolstoyevski

Emekli
Katılım
14 Temmuz 2014
Mesajlar
24,283
Reaksiyon puanı
39,933
Puanı
1,061
Yaş
27
Konum
Gökteki Yıldızlar ✨✨
Web Sitesi
www.ataturkungencligehitabesi.com
Uzun süredir çılgınca beklediğim ve o çoook yüksek beklentilerimi o yüksek düzeyde karşılamayan bir yapım oldu. Çok başarılı diyebileceğim yanları var, sevdiğim yanları var, övülecek çok fazla yanı var ama hoşlanmadığım yanları da var. Filmin senaryosu üzerine hem izlerken hem de izledikten sonra oldukça düşündüm. Tarihte neler yaşanmış diye baktım. Filmle ilgili çok şey hoşuma giderken senaryosunun ve kurgusunun o kadar da çok hoşuma gitmediğini fark ettim. Neden hoşuna gitmediğine ayrıca değineceğim spoiler kutucuğunda.

Beğendiğim şeylerden biri elbette oyunculuklar. Al Pacino net şekilde filmin en büyük performansını sergilemiş. Yardımcı Erkek'te ödül adaylığı kesin ve ödülün favorisi olacaktır. Kazanma ihtimali çok çok yüksek. De Niro da ondan bir çok yerde aşağı kalmamış ama kullanılan efektlerden mi bilmiyorum bazı sahnelerde gözüme battığı oldu. En iyi başrol erkek yarışının bu sene çok güçlü olduğunu düşünürsek De Niro'nun adaylık almama ihtimali bile var bana göre. Pacino kadar bayılmadım. Joe Pesci olsun, diğer oyuncular olsun, Tony Pro'yu oynayan Stephen Graham olsun, ilgi çekici performanslar da vardı ana ikili dışında.

Filmin müzikleri de olması gerektiği gibiydi. Hani bu konuda kullanılması uygun çok hoş tonlar kullanılmış. Film boyu arka planda süren ve dinlemesi hoş olan müzik baya iyiydi. Güzel ve akılda kalıcı bir soundtrack'e sahip.

Film teknik olarak çok başarılıydı. Görsel olarak çok çok iyi. Görüntü yönetmenliği çok iyi. Scorsese zaten bir usta. Ona diyecek söz yok. Muazzam bir iş çıkarmış. Scorsese'nin en iyi filmi değil elbette ama yönetmenlik olarak en iyileri arasına girer. Ödülü alır mı diğer filmleri çok görmeden bir şey diyemiyorum ama yönetmenlik yarışı da bu sene zorlu olacaktır. Şimdiden çok iyi 3 4 yönetmenlik gördüm izlediğim filmlerde. Kimler aday olacak önce onu görmek lazım tabi. Akademi'nin sağı solu belli olmuyor.

Geleyim hoşuma gitmeyen yerlere. Bu filmin 3.30 saat olmasını gerektirecek bir senaryo yok ortada. Ki senaryosu üzerinden filmin de gereksiz süslendiğini ve gereksiz uzatıldığını düşünüyorum. Bir mafya tetikçisinin hikayesi anlatıyorsun. Geçmişte yaşamış bir adam ve gerçek olayları anlatan bir hikaye. Bunu bir kurgu içerisinde bize sunuyorsun. Kurgu zaten çok kompleks ve karman çorman. Tamam film ilerledikçe bunu çözüyoruz. Dikkatli seyirci zaten bir çok şeyi anlıyor filmi izlerken. Ama filmin başından sonuna hikayeyi anlatan Frank'in hikayeyi kime anlattığını veya anlatıp anlatmadığını bile anlamıyoruz. Filmin başında düğüne gidişlerinin ve bu düğünün geri dönüşü olmayan olaylara sahne olacağından söz ediyor. Sanki böyle mafya arasında büyük bir savaş çıkmış katliam olmuşçasına bahsediyor. Tamam o dönem için önemli bir ölüm Jimmy'nin ölümü ama film beklentiyi bu yönde oluşturmuyor.

Filmin içeriğinde her şeye değiniyorlar ama hiçbirine derinlemesine inmiyorlar. Kurgu bu yüzden karman çorman dedim. İlk yarısında eski asker şoförlükten mafyada yükselen bir adama dönüşüyor. Herkes tarafından sevilen bir adama dönüşüyor. Mafyanın ve gücün içeriği diyaloglarda yer alıyor. Ama filmde ne mafyanın büyüklüğünü ne da dönemin mafya derinliğini görüyoruz veya hissediyoruz. Keza filmde bizim gördüğümüz tek suç işleyen kişi Frank oluyor. Soğukkanlı tetikçilik yaptığı sahneler etkileyici onlara laf yok tabi. Ama daha detaylı bir senaryo olmasını beklerdim.

Filmin ikinci yarısında sendika mevzusuna giriyoruz. Bu mevzu da dönemin şekillenmesinde etkili olmuş sanırım. Hikayeye de direk etki ediyor. Ama bunda da detaylı ve etkileyici bir işleyiş görmüyoruz. Bölük pörçük sahnelerle suratımıza suratımıza vuruluyor olay. Jimmy Frank ilişkisinin başlangıcından sonra uzun bir süre bu olayı ve şekillenmesini izliyoruz. Politikaya dalıyoruz bolca. Hızlı geçilmiş mahkeme sahneleri, politika ve sendika ile ilgili hızlıca geçilmiş diyaloglar. Dediğim gibi filmin her şeyden bahsetmek istemesi ve bunu 3.30 saate yaymasına rağmen gereksiz süsleme yaptığı sahneler yüzünden bu bahsettiği şeyleri derinlemesine anlatmaması sıkıntı teşkil ediyor.

Filmin son kısmında Jimmy ve mafya arasındaki anlaşmazlıklara geliyoruz. O kısım bir nebze daha iyi işlenmiş. Frank gözünden o çaresizlik ve arada kalma mevzusu iyi verilmiş. Ama bahsettiğim süsleme sahne mevzusu bu ve bunun gibi yerlerde göze çarpıyor. 30 40 dakika Jimmy'nin ölümü için bekliyoruz. Öleceğini biliyordum ama ölmemesini istedim. Çünkü film ölmesinden başka çaresi olmadığını Frank'in istemese de bunu yapacağını bize gösteriyor aslında. Frank'in çelişkileri ve arada kalışı bize veriliyor. Tarihte nasıl gelişmiş o kısım biraz muamma. Belirsizlik var. Jimmy kayıp olarak geçiyor kayıtlarda geri kalan da yorum. Film de bunu kendine göre yorumluyor. Aslında burada beklenmeyeni yapıp daha farklı bir anlatım seçerek Jimmy'nin ölmemesini sağlayabilirlerdi. Yine de o sahne tabi oldukça başarılıydı. 0 müzik ve donup kalıyorsunuz o sahneden sonra...

Filmin son kısmı ise benim hoşuma gitmeyen asıl kısım. Aile dramasını daha etkileyici işlemelerini isterdim. Madem bu adam yaşlandı, madem başından bu kadar şey geçti ve madem bu adam ailesiyle yüzleşmek istiyor bunu 3 5 dakikalık çok da etkili olmayan sahnelerle değil de daha ilgi çekici şekilde gösterebilirlerdi. Filmin final kısmında Frank kendi kendine mi konuşuyor yaptıklarını kime anlatıyor göremiyoruz. Aile draması yapacaklarsa bunu Peggy üzerinden daha etkili yapabilirlerdi. Ne bileyim yaşadıklarını madem anlatacaktı Peggy'e anlatabilirdi. Çünkü bu hikaye bir kitap haline gelmişse bu adam gerçek hayatta bu hikayeyi birine anlatmış demek ki. Filmde de baştan sona birine anlatıyor gibi gözüküyor ama bunu finalinde bile bize göstermiyor adamlar. Peder'e mi anlattı desek o da yok. Final sahnelerinden anlatmadığını görüyoruz. Filmin başında o sandalye ile oturduğu yerde sanki birine anlatıyor, ara ara gösteriliyor bize anlatışı. Aile draması ve bir yüzleşme yapacaksanız bunu daha etkili yapmalısınız. Senaryo anlamında Goodfellas gibi gerçek bir mafya suç draması diyemiyorum bu filme. Bir çok şeyi anlatmak isteyen ama hiçbirini net şekilde ve derinlemesine anlatmayan bir film gibi.

Bir çok şeyi başarılı yapan ama senaryosunda kendime göre beğenmediğim hoşuma gitmeyen yerleri olan çok başarılı bir film. Ama kusursuz ve son 10 yılın en iyi filmi değil bana göre. Daha etkileyici ve Goodfellas epikliği bekliyordum. Beklediğimi bazı yönlerden buldum bazı yönlerden bulamadım. Bu yılın en iyi filmi de değil (yine bana göre). Yine de birçok adaylık almasını ve bazılarını kazanmasını desteklediğim yönleri var.

8.5/10

@Sherlock ile birlikte beklemediğimiz yerden gol yedik sanırım :A Tamam bu filmi @bazinga ’nin yerden yere vurmasını anlardım Goodfellas’i da sevmediği için; ama türünün belki de son örneği olacak olan bu yapıtı özellikle senin bu kadar gömmeni hiç beklemiyordum, sonuçta bir daha asla bu büyük ustaları böylesine kalitede bir filmde asla göremeyeceğiz.. :( Godfather, Goodfellas, Casino, Bir Zamanlar Amerika’da gibi filmler tek bir türe aittir ve işte bu film de o türün final filmi oldu, bir daha asla gelmeyecek böyleleri.

Ama bu filmin beğenilmekten çok beğenilmeyeceğini de tahmin ediyordum herkese hitap etmediği ve süresinden dolayı. Bana kalırsa 6 saat olsaydı bile sıkmadan izletirmeye devam ederdi ama yine de kısa bir süre değil tabi. Umarım ki Oscar’da en iyi oyuncular ve en iyi film olmak üzere görkemli bir şov yapar, tek temennim bu. Imdb puanına baktığımızda son yılların en değeri bilinmeyen (underrated) filmi olarak kalacağını artık kesin gibi duruyor..
 

bazinga

Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,001
Reaksiyon puanı
49,676
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com
Top 250’de şu an sadece 62.sırada, tam bir rezalet. Anlaşılan Imdb’yi Marvelci fanboylar ele geçirmiş. Scorsese de Marvel’i yerden yere vurduğu için şaşırmamak lazım aslında, giderek düşüp liste dışı bile kalsa normaldir bu ortamda.

Ama her halükarda son yılların en iyi filmi oldu.Imdb’de en kötü ilk 30’da olmadığı sürece hakkı yenmiş olarak kalmaya devam edecektir.
IMDb'de yerini beğendirebildiğimiz film sayısı 0 :A
 

Sherlock

Konu Sahibi
Süper Mod.
Katılım
7 Eylül 2016
Mesajlar
32,069
Reaksiyon puanı
47,672
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
@Sherlock ile birlikte beklemediğimiz yerden gol yedik sanırım :A Tamam bu filmi @bazinga ’nin yerden yere vurmasını anlardım Goodfellas’i da sevmediği için; ama türünün belki de son örneği olacak olan bu yapıtı özellikle senin bu kadar gömmeni hiç beklemiyordum, sonuçta bir daha asla bu büyük ustaları böylesine kalitede bir filmde asla göremeyeceğiz.. :( Godfather, Goodfellas, Casino, Bir Zamanlar Amerika’da gibi filmler tek bir türe aittir ve işte bu film de o türün final filmi oldu, bir daha asla gelmeyecek böyleleri.

Ama bu filmin beğenilmekten çok beğenilmeyeceğini de tahmin ediyordum herkese hitap etmediği ve süresinden dolayı. Bana kalırsa 6 saat olsaydı bile sıkmadan izletirmeye devam ederdi ama yine de kısa bir süre değil tabi. Umarım ki Oscar’da en iyi oyuncular ve en iyi film olmak üzere görkemli bir şov yapar, tek temennim bu. Imdb puanına baktığımızda son yılların en değeri bilinmeyen (underrated) filmi olarak kalacağını artık kesin gibi duruyor..

Beklemediğimiz yerden mi... dünden beri bu adamın çenesiyle uğraşıyorum, hiç sorma. :A

Film çok üst düzey ya. Yönetmenliğiyle, kurgusuyla, müzikleriyle, bütçesiyle ve bence adaşımın eleştirdiği senaryosuyla ve bu senaryonun işlenişi ile dediğin gibi geçmişte efsane olmuş filmlerin günümüzdeki versiyonu gibi resmen. Ki oyuncular bile bu hayranı olduğumuz filmlerde yıldızlaşmış isimler. Bulunmaz bir nimet gibi ya.

Sonuçta bu filmde olaylara filme de ismini veren The Irishman'in gözünden bakıyoruz aslında. Bu konu, hikaye bundan daha iyi şekilde film haline getirilemezdi bence. Yukarıda da bahsettiğim gibi filmin kurgusu da gerçekten çok iyi olunca ortaya uzun süresine rağmen hiç sıkmayan bir film çıkıyor. Olayların hem mafya tarafına, hem politika tarafına girerken aslında bize karakterin muazzam değişimini aktarıyorlar ki dediğim filmin sahip olduğu kurguyla ve anlatımla hiçbirinin havada kaldığını düşünmüyorum. Bir yandan mafya işlenişini görüyoruz, bir yandan politikada dönen pis işleri görüyoruz, bir yandan sendikadan mafyaya aktarılan paralar falan dönüyor. Muazzam bir film ya. Benim çok hoşuma gitti açıkçası bu hikaye anlatımı, senaryo ve kurgu.

Evet, bu türü sevmeyen birisine süresi uzun gelebilir ki ben saydığın filmlerden The Goodfellas'ın o kadar da hayranı değilim. Ki bu filmin hikayesi ve kapsamı çok daha geniş bence. Bu yüzden kendi adıma sonuna kadar tatmin oldum, senin gibi düşünüyorum. 3.5 saatlik bir film olmasına rağmen hiç sıkılmadım, ki bunu sinemada izlemediğim halde söylüyorum. Ne olursa olsun ev ortamında bir filme odaklanmak, hele hele süresi uzunsa sinemada film izlemeye göre çok daha zor. Ayrıca şu Oscar dönemi ve güncel filmleri izlediğimiz süreç bitince Netflix'ten açıp sakin sakin bir tur daha izlemek istiyorum filmi.
 

Sherlock

Konu Sahibi
Süper Mod.
Katılım
7 Eylül 2016
Mesajlar
32,069
Reaksiyon puanı
47,672
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Uzun süredir çılgınca beklediğim ve o çoook yüksek beklentilerimi o yüksek düzeyde karşılamayan bir yapım oldu. Çok başarılı diyebileceğim yanları var, sevdiğim yanları var, övülecek çok fazla yanı var ama hoşlanmadığım yanları da var. Filmin senaryosu üzerine hem izlerken hem de izledikten sonra oldukça düşündüm. Tarihte neler yaşanmış diye baktım. Filmle ilgili çok şey hoşuma giderken senaryosunun ve kurgusunun o kadar da çok hoşuma gitmediğini fark ettim. Neden hoşuna gitmediğine ayrıca değineceğim spoiler kutucuğunda.

Beğendiğim şeylerden biri elbette oyunculuklar. Al Pacino net şekilde filmin en büyük performansını sergilemiş. Yardımcı Erkek'te ödül adaylığı kesin ve ödülün favorisi olacaktır. Kazanma ihtimali çok çok yüksek. De Niro da ondan bir çok yerde aşağı kalmamış ama kullanılan efektlerden mi bilmiyorum bazı sahnelerde gözüme battığı oldu. En iyi başrol erkek yarışının bu sene çok güçlü olduğunu düşünürsek De Niro'nun adaylık almama ihtimali bile var bana göre. Pacino kadar bayılmadım. Joe Pesci olsun, diğer oyuncular olsun, Tony Pro'yu oynayan Stephen Graham olsun, ilgi çekici performanslar da vardı ana ikili dışında.

Filmin müzikleri de olması gerektiği gibiydi. Hani bu konuda kullanılması uygun çok hoş tonlar kullanılmış. Film boyu arka planda süren ve dinlemesi hoş olan müzik baya iyiydi. Güzel ve akılda kalıcı bir soundtrack'e sahip.

Film teknik olarak çok başarılıydı. Görsel olarak çok çok iyi. Görüntü yönetmenliği çok iyi. Scorsese zaten bir usta. Ona diyecek söz yok. Muazzam bir iş çıkarmış. Scorsese'nin en iyi filmi değil elbette ama yönetmenlik olarak en iyileri arasına girer. Ödülü alır mı diğer filmleri çok görmeden bir şey diyemiyorum ama yönetmenlik yarışı da bu sene zorlu olacaktır. Şimdiden çok iyi 3 4 yönetmenlik gördüm izlediğim filmlerde. Kimler aday olacak önce onu görmek lazım tabi. Akademi'nin sağı solu belli olmuyor.

Geleyim hoşuma gitmeyen yerlere. Bu filmin 3.30 saat olmasını gerektirecek bir senaryo yok ortada. Ki senaryosu üzerinden filmin de gereksiz süslendiğini ve gereksiz uzatıldığını düşünüyorum. Bir mafya tetikçisinin hikayesi anlatıyorsun. Geçmişte yaşamış bir adam ve gerçek olayları anlatan bir hikaye. Bunu bir kurgu içerisinde bize sunuyorsun. Kurgu zaten çok kompleks ve karman çorman. Tamam film ilerledikçe bunu çözüyoruz. Dikkatli seyirci zaten bir çok şeyi anlıyor filmi izlerken. Ama filmin başından sonuna hikayeyi anlatan Frank'in hikayeyi kime anlattığını veya anlatıp anlatmadığını bile anlamıyoruz. Filmin başında düğüne gidişlerinin ve bu düğünün geri dönüşü olmayan olaylara sahne olacağından söz ediyor. Sanki böyle mafya arasında büyük bir savaş çıkmış katliam olmuşçasına bahsediyor. Tamam o dönem için önemli bir ölüm Jimmy'nin ölümü ama film beklentiyi bu yönde oluşturmuyor.

Filmin içeriğinde her şeye değiniyorlar ama hiçbirine derinlemesine inmiyorlar. Kurgu bu yüzden karman çorman dedim. İlk yarısında eski asker şoförlükten mafyada yükselen bir adama dönüşüyor. Herkes tarafından sevilen bir adama dönüşüyor. Mafyanın ve gücün içeriği diyaloglarda yer alıyor. Ama filmde ne mafyanın büyüklüğünü ne da dönemin mafya derinliğini görüyoruz veya hissediyoruz. Keza filmde bizim gördüğümüz tek suç işleyen kişi Frank oluyor. Soğukkanlı tetikçilik yaptığı sahneler etkileyici onlara laf yok tabi. Ama daha detaylı bir senaryo olmasını beklerdim.

Filmin ikinci yarısında sendika mevzusuna giriyoruz. Bu mevzu da dönemin şekillenmesinde etkili olmuş sanırım. Hikayeye de direk etki ediyor. Ama bunda da detaylı ve etkileyici bir işleyiş görmüyoruz. Bölük pörçük sahnelerle suratımıza suratımıza vuruluyor olay. Jimmy Frank ilişkisinin başlangıcından sonra uzun bir süre bu olayı ve şekillenmesini izliyoruz. Politikaya dalıyoruz bolca. Hızlı geçilmiş mahkeme sahneleri, politika ve sendika ile ilgili hızlıca geçilmiş diyaloglar. Dediğim gibi filmin her şeyden bahsetmek istemesi ve bunu 3.30 saate yaymasına rağmen gereksiz süsleme yaptığı sahneler yüzünden bu bahsettiği şeyleri derinlemesine anlatmaması sıkıntı teşkil ediyor.

Filmin son kısmında Jimmy ve mafya arasındaki anlaşmazlıklara geliyoruz. O kısım bir nebze daha iyi işlenmiş. Frank gözünden o çaresizlik ve arada kalma mevzusu iyi verilmiş. Ama bahsettiğim süsleme sahne mevzusu bu ve bunun gibi yerlerde göze çarpıyor. 30 40 dakika Jimmy'nin ölümü için bekliyoruz. Öleceğini biliyordum ama ölmemesini istedim. Çünkü film ölmesinden başka çaresi olmadığını Frank'in istemese de bunu yapacağını bize gösteriyor aslında. Frank'in çelişkileri ve arada kalışı bize veriliyor. Tarihte nasıl gelişmiş o kısım biraz muamma. Belirsizlik var. Jimmy kayıp olarak geçiyor kayıtlarda geri kalan da yorum. Film de bunu kendine göre yorumluyor. Aslında burada beklenmeyeni yapıp daha farklı bir anlatım seçerek Jimmy'nin ölmemesini sağlayabilirlerdi. Yine de o sahne tabi oldukça başarılıydı. 0 müzik ve donup kalıyorsunuz o sahneden sonra...

Filmin son kısmı ise benim hoşuma gitmeyen asıl kısım. Aile dramasını daha etkileyici işlemelerini isterdim. Madem bu adam yaşlandı, madem başından bu kadar şey geçti ve madem bu adam ailesiyle yüzleşmek istiyor bunu 3 5 dakikalık çok da etkili olmayan sahnelerle değil de daha ilgi çekici şekilde gösterebilirlerdi. Filmin final kısmında Frank kendi kendine mi konuşuyor yaptıklarını kime anlatıyor göremiyoruz. Aile draması yapacaklarsa bunu Peggy üzerinden daha etkili yapabilirlerdi. Ne bileyim yaşadıklarını madem anlatacaktı Peggy'e anlatabilirdi. Çünkü bu hikaye bir kitap haline gelmişse bu adam gerçek hayatta bu hikayeyi birine anlatmış demek ki. Filmde de baştan sona birine anlatıyor gibi gözüküyor ama bunu finalinde bile bize göstermiyor adamlar. Peder'e mi anlattı desek o da yok. Final sahnelerinden anlatmadığını görüyoruz. Filmin başında o sandalye ile oturduğu yerde sanki birine anlatıyor, ara ara gösteriliyor bize anlatışı. Aile draması ve bir yüzleşme yapacaksanız bunu daha etkili yapmalısınız. Senaryo anlamında Goodfellas gibi gerçek bir mafya suç draması diyemiyorum bu filme. Bir çok şeyi anlatmak isteyen ama hiçbirini net şekilde ve derinlemesine anlatmayan bir film gibi.

Bir çok şeyi başarılı yapan ama senaryosunda kendime göre beğenmediğim hoşuma gitmeyen yerleri olan çok başarılı bir film. Ama kusursuz ve son 10 yılın en iyi filmi değil bana göre. Daha etkileyici ve Goodfellas epikliği bekliyordum. Beklediğimi bazı yönlerden buldum bazı yönlerden bulamadım. Bu yılın en iyi filmi de değil (yine bana göre). Yine de birçok adaylık almasını ve bazılarını kazanmasını desteklediğim yönleri var.

8.5/10
@Sherlock ile birlikte beklemediğimiz yerden gol yedik sanırım :A Tamam bu filmi @bazinga ’nin yerden yere vurmasını anlardım Goodfellas’i da sevmediği için; ama türünün belki de son örneği olacak olan bu yapıtı özellikle senin bu kadar gömmeni hiç beklemiyordum, sonuçta bir daha asla bu büyük ustaları böylesine kalitede bir filmde asla göremeyeceğiz.. :( Godfather, Goodfellas, Casino, Bir Zamanlar Amerika’da gibi filmler tek bir türe aittir ve işte bu film de o türün final filmi oldu, bir daha asla gelmeyecek böyleleri.

Ama bu filmin beğenilmekten çok beğenilmeyeceğini de tahmin ediyordum herkese hitap etmediği ve süresinden dolayı. Bana kalırsa 6 saat olsaydı bile sıkmadan izletirmeye devam ederdi ama yine de kısa bir süre değil tabi. Umarım ki Oscar’da en iyi oyuncular ve en iyi film olmak üzere görkemli bir şov yapar, tek temennim bu. Imdb puanına baktığımızda son yılların en değeri bilinmeyen (underrated) filmi olarak kalacağını artık kesin gibi duruyor..


indir.jpg


Utku beyciğim gelin. :A Gelirken mısır falan da getirin. :A @MasacRE
 

Tolstoyevski

Emekli
Katılım
14 Temmuz 2014
Mesajlar
24,283
Reaksiyon puanı
39,933
Puanı
1,061
Yaş
27
Konum
Gökteki Yıldızlar ✨✨
Web Sitesi
www.ataturkungencligehitabesi.com
Vakit yetmezliğinden burada ekstra bir şeyler yazmaya vakit bulamadım şimdilik. Özetle filmi çok sevdim ama kusursuz olduğunu kesinlikle düşünmüyorum.

Tam yorumum: the-irishman-2019

8.5/10

Sitedeki yazıda özellikle son paragrafla birlikte filmi en azından 9/10 düzeyinde sevdiğin gözüküyor ama bu puana tam yansımamış, 9 civarı olsaydı harika atacaktım ne güzel :A
 
  • Güldürdün
Reactions: MEnes and bazinga

bazinga

Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,001
Reaksiyon puanı
49,676
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com
Sitedeki yazıda özellikle son paragrafla birlikte filmi en azından 9/10 düzeyinde sevdiğin gözüküyor ama bu puana tam yansımamış, 9 civarı olsaydı harika atacaktım ne güzel :A
9 civarı işte. :A

Keşke 9/10 düzeyinde sevseydim ama bu arttırılmış hali. İlk 2 saati 7.5 falan gidiyordu sonlara doğru açılarak kurtardı. +0.5 respect point dahil hali böyle. :D
 

Tolstoyevski

Emekli
Katılım
14 Temmuz 2014
Mesajlar
24,283
Reaksiyon puanı
39,933
Puanı
1,061
Yaş
27
Konum
Gökteki Yıldızlar ✨✨
Web Sitesi
www.ataturkungencligehitabesi.com
Beklemediğimiz yerden mi... dünden beri bu adamın çenesiyle uğraşıyorum, hiç sorma. :A

Film çok üst düzey ya. Yönetmenliğiyle, kurgusuyla, müzikleriyle, bütçesiyle ve bence adaşımın eleştirdiği senaryosuyla ve bu senaryonun işlenişi ile dediğin gibi geçmişte efsane olmuş filmlerin günümüzdeki versiyonu gibi resmen. Ki oyuncular bile bu hayranı olduğumuz filmlerde yıldızlaşmış isimler. Bulunmaz bir nimet gibi ya.

Sonuçta bu filmde olaylara filme de ismini veren The Irishman'in gözünden bakıyoruz aslında. Bu konu, hikaye bundan daha iyi şekilde film haline getirilemezdi bence. Yukarıda da bahsettiğim gibi filmin kurgusu da gerçekten çok iyi olunca ortaya uzun süresine rağmen hiç sıkmayan bir film çıkıyor. Olayların hem mafya tarafına, hem politika tarafına girerken aslında bize karakterin muazzam değişimini aktarıyorlar ki dediğim filmin sahip olduğu kurguyla ve anlatımla hiçbirinin havada kaldığını düşünmüyorum. Bir yandan mafya işlenişini görüyoruz, bir yandan politikada dönen pis işleri görüyoruz, bir yandan sendikadan mafyaya aktarılan paralar falan dönüyor. Muazzam bir film ya. Benim çok hoşuma gitti açıkçası bu hikaye anlatımı, senaryo ve kurgu.

Evet, bu türü sevmeyen birisine süresi uzun gelebilir ki ben saydığın filmlerden The Goodfellas'ın o kadar da hayranı değilim. Ki bu filmin hikayesi ve kapsamı çok daha geniş bence. Bu yüzden kendi adıma sonuna kadar tatmin oldum, senin gibi düşünüyorum. 3.5 saatlik bir film olmasına rağmen hiç sıkılmadım, ki bunu sinemada izlemediğim halde söylüyorum. Ne olursa olsun ev ortamında bir filme odaklanmak, hele hele süresi uzunsa sinemada film izlemeye göre çok daha zor. Ayrıca şu Oscar dönemi ve güncel filmleri izlediğimiz süreç bitince Netflix'ten açıp sakin sakin bir tur daha izlemek istiyorum filmi.

2010’ların en iyi filmlerinden biri olmakla birlikte 2030’larda hatta 2060’larda bile değerini koruyacak bir yapıt olarak kalacak tıpkı Godfather, Bir Zamanlar Amerika’da, Goodfellas, Scarface gibi. Süresine rağmen ben de önümüzdeki dönemlerde tekrardan izleyeceğim, çünkü resmen tadı damakta kaldı...

Bu filmin esas yapılış amacı “sinema sanatına” saygı duruşu niyetinedir. Resmen 70’lerden bu yana süregelen ve son demlerine oynayan bir türe yine son demlerini yaşayan efsaneler eşliğinde sinema sanatına saygı duruşunda bulunulmuş. Mesela şu müziğin kullanılmış olması tesadüfi değil, Coppola’ya yani The Godfather’a bir saygı duruşu amacıyla kullanılmış.
 

Sherlock

Konu Sahibi
Süper Mod.
Katılım
7 Eylül 2016
Mesajlar
32,069
Reaksiyon puanı
47,672
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
2010’ların en iyi filmlerinden biri olmakla birlikte 2030’larda hatta 2060’larda bile değerini koruyacak bir yapıt olarak kalacak tıpkı Godfather, Bir Zamanlar Amerika’da, Goodfellas, Scarface gibi. Süresine rağmen ben de önümüzdeki dönemlerde tekrardan izleyeceğim, çünkü resmen tadı damakta kaldı...

Bu filmin esas yapılış amacı “sinema sanatına” saygı duruşu niyetinedir. Resmen 70’lerden bu yana süregelen ve son demlerine oynayan bir türe yine son demlerini yaşayan efsaneler eşliğinde sinema sanatına saygı duruşunda bulunulmuş. Mesela şu müziğin kullanılmış olması tesadüfi değil, Coppola’ya yani The Godfather’a bir saygı duruşu amacıyla kullanılmış.

Bu film, yapıldığı yıl ve kadrosu itibariyle bu türün de son filmi muhtemelen. Bundan sonra bu şekilde bir mafya veya gangster filminin/filmlerinin çıkacağını düşünmüyorum açıkçası. O yüzden de kıymetli aslında, bir devrin kapanışı niteliğinde. Bundan sonra bu tarz film veya filmler çekecek yönetmenlerin çıkacağını pek sanmıyorum. De Niro, Al Pacino ve Pesci'yi son kez yan yana böyle bir filmde izledik muhtemelen. Joe Pesci zaten çoktan emekli olmuştu da bu filmle son kez geri döndü sinemaya...

İkinci paragrafına ise sonuna kadar katılıyorum zaten, The Godfather tonlamasında kullanılan müziği duyunca direkt o göndermeyi anlıyorsun zaten. O tonlamayı duymak bile iyi hissettirdi ya, İtalyan mahallesini gördüğümüz sahneler falan çok iyiydi...

Filmin son sahnesinde Frank kapının açık kalmasını rica ediyordu, The Godfather'ın son sahnesinde ise hatırlarsın kapı kapatılır. Bu göndermeyi mesela ilk başta anlamamıştım. Geçmişe büyük bir saygı duruşu var dediğin gibi. Kaçırdığımız bir ton gönderme vardır muhakkak zaten...
 

MEnes

Moderatör
Katılım
18 Ekim 2015
Mesajlar
17,270
Reaksiyon puanı
19,073
Puanı
860
Konum
İstanbul
@Sherlock ile birlikte beklemediğimiz yerden gol yedik sanırım :A Tamam bu filmi @bazinga ’nin yerden yere vurmasını anlardım Goodfellas’i da sevmediği için; ama türünün belki de son örneği olacak olan bu yapıtı özellikle senin bu kadar gömmeni hiç beklemiyordum, sonuçta bir daha asla bu büyük ustaları böylesine kalitede bir filmde asla göremeyeceğiz.. :( Godfather, Goodfellas, Casino, Bir Zamanlar Amerika’da gibi filmler tek bir türe aittir ve işte bu film de o türün final filmi oldu, bir daha asla gelmeyecek böyleleri.

Ama bu filmin beğenilmekten çok beğenilmeyeceğini de tahmin ediyordum herkese hitap etmediği ve süresinden dolayı. Bana kalırsa 6 saat olsaydı bile sıkmadan izletirmeye devam ederdi ama yine de kısa bir süre değil tabi. Umarım ki Oscar’da en iyi oyuncular ve en iyi film olmak üzere görkemli bir şov yapar, tek temennim bu. Imdb puanına baktığımızda son yılların en değeri bilinmeyen (underrated) filmi olarak kalacağını artık kesin gibi duruyor..
Beklemediğimiz yerden mi... dünden beri bu adamın çenesiyle uğraşıyorum, hiç sorma. :A

Film çok üst düzey ya. Yönetmenliğiyle, kurgusuyla, müzikleriyle, bütçesiyle ve bence adaşımın eleştirdiği senaryosuyla ve bu senaryonun işlenişi ile dediğin gibi geçmişte efsane olmuş filmlerin günümüzdeki versiyonu gibi resmen. Ki oyuncular bile bu hayranı olduğumuz filmlerde yıldızlaşmış isimler. Bulunmaz bir nimet gibi ya.

Sonuçta bu filmde olaylara filme de ismini veren The Irishman'in gözünden bakıyoruz aslında. Bu konu, hikaye bundan daha iyi şekilde film haline getirilemezdi bence. Yukarıda da bahsettiğim gibi filmin kurgusu da gerçekten çok iyi olunca ortaya uzun süresine rağmen hiç sıkmayan bir film çıkıyor. Olayların hem mafya tarafına, hem politika tarafına girerken aslında bize karakterin muazzam değişimini aktarıyorlar ki dediğim filmin sahip olduğu kurguyla ve anlatımla hiçbirinin havada kaldığını düşünmüyorum. Bir yandan mafya işlenişini görüyoruz, bir yandan politikada dönen pis işleri görüyoruz, bir yandan sendikadan mafyaya aktarılan paralar falan dönüyor. Muazzam bir film ya. Benim çok hoşuma gitti açıkçası bu hikaye anlatımı, senaryo ve kurgu.

Evet, bu türü sevmeyen birisine süresi uzun gelebilir ki ben saydığın filmlerden The Goodfellas'ın o kadar da hayranı değilim. Ki bu filmin hikayesi ve kapsamı çok daha geniş bence. Bu yüzden kendi adıma sonuna kadar tatmin oldum, senin gibi düşünüyorum. 3.5 saatlik bir film olmasına rağmen hiç sıkılmadım, ki bunu sinemada izlemediğim halde söylüyorum. Ne olursa olsun ev ortamında bir filme odaklanmak, hele hele süresi uzunsa sinemada film izlemeye göre çok daha zor. Ayrıca şu Oscar dönemi ve güncel filmleri izlediğimiz süreç bitince Netflix'ten açıp sakin sakin bir tur daha izlemek istiyorum filmi.
Bakın benim tür takıntım veya süre takıntım hiç bir zaman olmamıştır. Eğer bir film kaliteliyse, seni sıkmıyorsa, diyalog üzerinden gitse bile diyalogları kaliteliyse ve senaryosu içine çekip seni ihya ediyorsa isterse 4-5 saat olsun keyifle izlerim. Bu filmi de keyifle izledim, izlemedim diyemem. Kaliteli goygoylarda güldüğüm yerler oldu, şaşırdığım yerler oldu, üzüldüğüm yerler oldu. Ama şunu söyleyebilirim ki bu filmin türü tam olarak suç mafya dramı değil. Bunu o saydığınız epik filmlerle tür olarak kıyaslamamız pek mümkün gözükmüyor. Tamam oldukça başarılı bir film, bir çok şeyi çok başarılı yapıyor. Teknik olarak, oyunculuk olarak seni ihya ediyor. Ama senaryodaki sıkıntılar filmin kusursuz olmasını engelliyor bana kalırsa. Onu da biraz açıp şöyle devam edeyim.

Film suç mafya dramından ziyade klasik bir biyografi filmi senaryosuna sahip. O kült mafya filmlerinin aksine bir çok şeye yoğunlaşmaya çalışıp hiçbirine tam yoğunlaşmamak gibi bir problemi var. Onun da sebebi filmde 20 30 yıllık bir süreci işliyorlar. Bunu 3.30 saatlik bir süreye sıkıştırmaya çalışıyorlar. Filmin uzun olması böyle bir konu için aslında sorun değil. Tam tersi 20 30 yıllık bir süreci işlerken böyle uzun olması gerekir zaten. Ama bu filmde filmin süresinin uzun olması sorun teşkil ediyorsa demek ki yeterince detaylı işlenmemiş sonucu ortaya çıkıyor. Zaten yukarda da açıklamıştım 3 4 act şeklinde ilerliyor film. Ama tüm o actler düşününce ayrı ayrı tek filme sıkıştırılabilecek actler. (Jimmy öldükten sonraki 30 40 dakikalık final kısmı hariç.)

İlk act bir tetikçinin mafyada yükselişini, edindiği başarıları, herkes tarafından sevilmesi ve kabul görmesi (Ödül töreni sahnesinde bunu görüyoruz), önemli işler yapması ve dünyada bu yüzükten 3 tane var birini sana veriyorum diyecek güce gelmesini 1 saate sıkıştırıyorlar. Gerçi o yüzükten de bir şey çıkmadı, fragmanda görünce demiştim bu adam baron falan mı oldu ama çok da bir yere varmadılar o konu üstünden. Dediğim gibi mafyaya çok derinlemesine girilmediği için detaylandırılmadığı için etkisini tam olarak hissedemiyorsunuz. Sözün özü ilk act üstünden bir film yapılsa en az 2.30 saatlik bir film Frank Sheeran'ın sadece mafyadaki yükselişi için rahatlıkla yapılır.

İkinci act Frank ile Jimmy Hoffa arasındaki politik durumlar işçi sendikaları, onların mafya ve siyaset ile ilişkisi de yine 1 saate sıkıştırılıyor. Onu da yapılsa detaylandırılsa rahatlıkla 2 saatlik bir film izleyebiliriz. Ki sanırım Jimmy Hoffa'nın bir filmi yapılmış geçmişte. Jack Nicholson oynamış. Yani aslında böyle politik bir konu yine politik bir biyografi olarak başka bir filmde gayet iyi bir şekilde anlatabilir. Ki sanırım dediğim Hoffa filminin konusu da bu şekildeydi.

Üçüncü act mafya ile işçi sendikası lideri arasındaki anlaşmazlıklar üstünden Jimmy'nin ölümüne kadar ilerleyen süreci izliyoruz. Aslında film burda iyi bir iş çıkarıyor. O süreci iyi yönetiyor. Gerçekten artık son raddeye geldik durumunu anlıyoruz. Burdaki mevzuyu 1 saatte anlatmak çok da göze batmazdı. Ama biz sırf Jimmy'nin ölümünü görmek için 30 40 dakikalık bir sekansta beklediğimiz için sanki o kısımlar da hızlı geçilmiş gibi geliyor. Yine de bu kısma eleştiri getirmek haksızlık olur. Filmin en iyi kısımları o kısımlardı.

Sonuç olarak senaryoya detaylı bakınca bir çok şeyi yapmaya çalışan, hepsini bir yere sıkıştıran bir film görüyoruz. Bunu görece iyi bir kurguyla süslüyor belki ama yetmiyor. Çünkü bir çok şeyi hızlı geçmek ve detaylandırmamak durumunda kalıyorsunuz. Gerçekte Frank yaşadıklarını birine anlatıyor ve bu konu hakkında kitap yazılıyor. Biz de bu kitabın bir özetini görüyoruz gibi filmde, işte bu yüzden yetmiyor. Aslında Frank'in hayatı böyle 3.30 saatlik bir film yerine rahatlıkla 2 sezonluk bir dizide işlenebilirmiş.
 

Sherlock

Konu Sahibi
Süper Mod.
Katılım
7 Eylül 2016
Mesajlar
32,069
Reaksiyon puanı
47,672
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Bakın benim tür takıntım veya süre takıntım hiç bir zaman olmamıştır. Eğer bir film kaliteliyse, seni sıkmıyorsa, diyalog üzerinden gitse bile diyalogları kaliteliyse ve senaryosu içine çekip seni ihya ediyorsa isterse 4-5 saat olsun keyifle izlerim. Bu filmi de keyifle izledim, izlemedim diyemem. Kaliteli goygoylarda güldüğüm yerler oldu, şaşırdığım yerler oldu, üzüldüğüm yerler oldu. Ama şunu söyleyebilirim ki bu filmin türü tam olarak suç mafya dramı değil. Bunu o saydığınız epik filmlerle tür olarak kıyaslamamız pek mümkün gözükmüyor. Tamam oldukça başarılı bir film, bir çok şeyi çok başarılı yapıyor. Teknik olarak, oyunculuk olarak seni ihya ediyor. Ama senaryodaki sıkıntılar filmin kusursuz olmasını engelliyor bana kalırsa. Onu da biraz açıp şöyle devam edeyim.

Film suç mafya dramından ziyade klasik bir biyografi filmi senaryosuna sahip. O kült mafya filmlerinin aksine bir çok şeye yoğunlaşmaya çalışıp hiçbirine tam yoğunlaşmamak gibi bir problemi var. Onun da sebebi filmde 20 30 yıllık bir süreci işliyorlar. Bunu 3.30 saatlik bir süreye sıkıştırmaya çalışıyorlar. Filmin uzun olması böyle bir konu için aslında sorun değil. Tam tersi 20 30 yıllık bir süreci işlerken böyle uzun olması gerekir zaten. Ama bu filmde filmin süresinin uzun olması sorun teşkil ediyorsa demek ki yeterince detaylı işlenmemiş sonucu ortaya çıkıyor. Zaten yukarda da açıklamıştım 3 4 act şeklinde ilerliyor film. Ama tüm o actler düşününce ayrı ayrı tek filme sıkıştırılabilecek actler. (Jimmy öldükten sonraki 30 40 dakikalık final kısmı hariç.)

İlk act bir tetikçinin mafyada yükselişini, edindiği başarıları, herkes tarafından sevilmesi ve kabul görmesi (Ödül töreni sahnesinde bunu görüyoruz), önemli işler yapması ve dünyada bu yüzükten 3 tane var birini sana veriyorum diyecek güce gelmesini 1 saate sıkıştırıyorlar. Gerçi o yüzükten de bir şey çıkmadı, fragmanda görünce demiştim bu adam baron falan mı oldu ama çok da bir yere varmadılar o konu üstünden. Dediğim gibi mafyaya çok derinlemesine girilmediği için detaylandırılmadığı için etkisini tam olarak hissedemiyorsunuz. Sözün özü ilk act üstünden bir film yapılsa en az 2.30 saatlik bir film Frank Sheeran'ın sadece mafyadaki yükselişi için rahatlıkla yapılır.

İkinci act Frank ile Jimmy Hoffa arasındaki politik durumlar işçi sendikaları, onların mafya ve siyaset ile ilişkisi de yine 1 saate sıkıştırılıyor. Onu da yapılsa detaylandırılsa rahatlıkla 2 saatlik bir film izleyebiliriz. Ki sanırım Jimmy Hoffa'nın bir filmi yapılmış geçmişte. Jack Nicholson oynamış. Yani aslında böyle politik bir konu yine politik bir biyografi olarak başka bir filmde gayet iyi bir şekilde anlatabilir. Ki sanırım dediğim Hoffa filminin konusu da bu şekildeydi.

Üçüncü act mafya ile işçi sendikası lideri arasındaki anlaşmazlıklar üstünden Jimmy'nin ölümüne kadar ilerleyen süreci izliyoruz. Aslında film burda iyi bir iş çıkarıyor. O süreci iyi yönetiyor. Gerçekten artık son raddeye geldik durumunu anlıyoruz. Burdaki mevzuyu 1 saatte anlatmak çok da göze batmazdı. Ama biz sırf Jimmy'nin ölümünü görmek için 30 40 dakikalık bir sekansta beklediğimiz için sanki o kısımlar da hızlı geçilmiş gibi geliyor. Yine de bu kısma eleştiri getirmek haksızlık olur. Filmin en iyi kısımları o kısımlardı.

Sonuç olarak senaryoya detaylı bakınca bir çok şeyi yapmaya çalışan, hepsini bir yere sıkıştıran bir film görüyoruz. Bunu görece iyi bir kurguyla süslüyor belki ama yetmiyor. Çünkü bir çok şeyi hızlı geçmek ve detaylandırmamak durumunda kalıyorsunuz. Gerçekte Frank yaşadıklarını birine anlatıyor ve bu konu hakkında kitap yazılıyor. Biz de bu kitabın bir özetini görüyoruz gibi filmde, işte bu yüzden yetmiyor. Aslında Frank'in hayatı böyle 3.30 saatlik bir film yerine rahatlıkla 2 sezonluk bir dizide işlenebilirmiş.

Bence film net bir şekilde saydığımız ve kült diye tabir edebileceğimiz filmlere yakın bir noktada duruyor, ki Scorsese'nin amacı direkt bu filmlere, bu filmlerde rol almış oyunculara son bir saygı duruşu yapmak bana kalırsa.

Film bir biyografi filmi gibi gözüküyor olabilir ama bunu muazzam bir kurgu, işleniş ve Scorsese tarzında yaptığı için bence direkt mafya/gangster filmi diye nitelendirdiğimiz filmlerin türünde.

Bize ilk kısımda Frank'i gösteriyorlar evet ama bunun yanında o dönemin mafyalarını, mafyanın başındaki kişileri, işlenen cinayetleri de gösteriyorlar. Bildiğin mafyayı işliyor yani film ilk bir saatte. Ardından Hoffa'yı görüyoruz, bununla birlikte filmin politik tarafı başlıyor. Ama film burada doğrudan doğruya politikaya dalıp, mafyayı bir kenara bırakmıyor. Dönemin politika tarafını yine mafya ilişkileri üzerinden işliyor. Görüyoruz ki mafya elde ettiği gücün ve paranın büyük bir kısmını sendikalar sayesinde elde ediyor. Yani burada da mafya işleniyor. Dolayısıyla bu filmin türünü saydığın diğer filmlerden ayrı görmek çok mantıklı gelmiyor bana. Son kısım diye nitelendirebileceğimiz kısımda ise mafyanın çöküşünü görüyoruz, sendikadan para akışı kesilince veya kesilme ihtimali ile karşı karşıya kaldıklarında nasıl bittiklerini görüyoruz.

Yani filmin her kısmında mafya işleniyor, sadece yalnızca mafyayı işlemek yerine işin politik tarafını da gösteriyorlar ki bence bu filmi güzel yapan şeylerden birisi. Dümdüz mafya filmi, gangster filmi izlemiş olmak istemezdim açıkçası. Tek bir noktaya odaklanmak yerine böyle ayrı ayrı konuları bir arada, güzel bir kurgu ile işlemesi daha ilgi çekici bence.

Filmin kurgusunu ve senaryosunu övüyor olmamın diğer sebebi ise bir yandan mafya/sendika/politika üçgenini görürken, diğer yandan Frank'in karakter gelişimini izliyoruz. Frank de tıpkı mafya gibi önce güçleniyor, ardından ise filmin sonunda gördüğümüz noktaya geliyor, adeta bitiyor. Kızı dahi yüzüne bakmıyor. İşte bu yüzden filme dümdüz biyografi filmi demek ve diğer kült filmlerden ayırmak filme büyük bir haksızlık olur. Çok ince ince düşünülmüş noktaları var senaryonun ve hikayenin, kurgu ve işleniş kısmı zaten muazzam.

Örneğin bir sahnede Hoffa'nın geç kalan insanlara karşı ne kadar sinirli bir tip olduğunu gözümüze gözümüze sokuyorlar, Hoffa'nın ölüme gittiği sahnede ise görüyoruz ki Hoffa, Frank'e öylesine güveniyor ki geç kalmasına rağmen sesini çıkarmıyor ve bu yüzden de ölüyor. Bu bile güzel bir detay mesela.

Kült diye nitelendirdiğimiz mafya filmlerinde mafyanın aslında ne kadar güvenilmez ve eninde sonunda insana faydadan çok zarar getirdiği gösterilir. Temelde verilmek istenen mesaj budur. "Siz mafya ile güçlenirsiniz ama eninde sonunda bu güç sizi zehirler, yok olursunuz" verilmek istenen mesaj genellikle budur. The Godfather'ı hatırla mesela, filmin alt metni ve ana fikri direkt budur aslında. Michael sona geldiğinde ne gücü kalmıştır, ne de yanında bir insan. Bu filmde de bu veriliyor aslında. Mafya ile güçlenen karakterler ya öldü, ya felç geçirdi, ya yalnız kaldı, ya da hapiste çürüdü. Bu çoğu mafya/gangster filminde zaten böyle oldu. İşte bu yüzden hem tür, hem tarz olarak o saydığımız filmlerin yanında anılması gereken bir film The Irishman kesinlikle. Bunun yanında dediğim gibi tür olarak o dönemin de kapanışını temsil ediyor bence. Bundan sonra sanmıyorum bu tarz ve türde bir film çekileceğini.
 

Tolstoyevski

Emekli
Katılım
14 Temmuz 2014
Mesajlar
24,283
Reaksiyon puanı
39,933
Puanı
1,061
Yaş
27
Konum
Gökteki Yıldızlar ✨✨
Web Sitesi
www.ataturkungencligehitabesi.com
Bakın benim tür takıntım veya süre takıntım hiç bir zaman olmamıştır. Eğer bir film kaliteliyse, seni sıkmıyorsa, diyalog üzerinden gitse bile diyalogları kaliteliyse ve senaryosu içine çekip seni ihya ediyorsa isterse 4-5 saat olsun keyifle izlerim. Bu filmi de keyifle izledim, izlemedim diyemem. Kaliteli goygoylarda güldüğüm yerler oldu, şaşırdığım yerler oldu, üzüldüğüm yerler oldu. Ama şunu söyleyebilirim ki bu filmin türü tam olarak suç mafya dramı değil. Bunu o saydığınız epik filmlerle tür olarak kıyaslamamız pek mümkün gözükmüyor. Tamam oldukça başarılı bir film, bir çok şeyi çok başarılı yapıyor. Teknik olarak, oyunculuk olarak seni ihya ediyor. Ama senaryodaki sıkıntılar filmin kusursuz olmasını engelliyor bana kalırsa. Onu da biraz açıp şöyle devam edeyim.

Film suç mafya dramından ziyade klasik bir biyografi filmi senaryosuna sahip. O kült mafya filmlerinin aksine bir çok şeye yoğunlaşmaya çalışıp hiçbirine tam yoğunlaşmamak gibi bir problemi var. Onun da sebebi filmde 20 30 yıllık bir süreci işliyorlar. Bunu 3.30 saatlik bir süreye sıkıştırmaya çalışıyorlar. Filmin uzun olması böyle bir konu için aslında sorun değil. Tam tersi 20 30 yıllık bir süreci işlerken böyle uzun olması gerekir zaten. Ama bu filmde filmin süresinin uzun olması sorun teşkil ediyorsa demek ki yeterince detaylı işlenmemiş sonucu ortaya çıkıyor. Zaten yukarda da açıklamıştım 3 4 act şeklinde ilerliyor film. Ama tüm o actler düşününce ayrı ayrı tek filme sıkıştırılabilecek actler. (Jimmy öldükten sonraki 30 40 dakikalık final kısmı hariç.)

İlk act bir tetikçinin mafyada yükselişini, edindiği başarıları, herkes tarafından sevilmesi ve kabul görmesi (Ödül töreni sahnesinde bunu görüyoruz), önemli işler yapması ve dünyada bu yüzükten 3 tane var birini sana veriyorum diyecek güce gelmesini 1 saate sıkıştırıyorlar. Gerçi o yüzükten de bir şey çıkmadı, fragmanda görünce demiştim bu adam baron falan mı oldu ama çok da bir yere varmadılar o konu üstünden. Dediğim gibi mafyaya çok derinlemesine girilmediği için detaylandırılmadığı için etkisini tam olarak hissedemiyorsunuz. Sözün özü ilk act üstünden bir film yapılsa en az 2.30 saatlik bir film Frank Sheeran'ın sadece mafyadaki yükselişi için rahatlıkla yapılır.

İkinci act Frank ile Jimmy Hoffa arasındaki politik durumlar işçi sendikaları, onların mafya ve siyaset ile ilişkisi de yine 1 saate sıkıştırılıyor. Onu da yapılsa detaylandırılsa rahatlıkla 2 saatlik bir film izleyebiliriz. Ki sanırım Jimmy Hoffa'nın bir filmi yapılmış geçmişte. Jack Nicholson oynamış. Yani aslında böyle politik bir konu yine politik bir biyografi olarak başka bir filmde gayet iyi bir şekilde anlatabilir. Ki sanırım dediğim Hoffa filminin konusu da bu şekildeydi.

Üçüncü act mafya ile işçi sendikası lideri arasındaki anlaşmazlıklar üstünden Jimmy'nin ölümüne kadar ilerleyen süreci izliyoruz. Aslında film burda iyi bir iş çıkarıyor. O süreci iyi yönetiyor. Gerçekten artık son raddeye geldik durumunu anlıyoruz. Burdaki mevzuyu 1 saatte anlatmak çok da göze batmazdı. Ama biz sırf Jimmy'nin ölümünü görmek için 30 40 dakikalık bir sekansta beklediğimiz için sanki o kısımlar da hızlı geçilmiş gibi geliyor. Yine de bu kısma eleştiri getirmek haksızlık olur. Filmin en iyi kısımları o kısımlardı.

Sonuç olarak senaryoya detaylı bakınca bir çok şeyi yapmaya çalışan, hepsini bir yere sıkıştıran bir film görüyoruz. Bunu görece iyi bir kurguyla süslüyor belki ama yetmiyor. Çünkü bir çok şeyi hızlı geçmek ve detaylandırmamak durumunda kalıyorsunuz. Gerçekte Frank yaşadıklarını birine anlatıyor ve bu konu hakkında kitap yazılıyor. Biz de bu kitabın bir özetini görüyoruz gibi filmde, işte bu yüzden yetmiyor. Aslında Frank'in hayatı böyle 3.30 saatlik bir film yerine rahatlıkla 2 sezonluk bir dizide işlenebilirmiş.
Bence film net bir şekilde saydığımız ve kült diye tabir edebileceğimiz filmlere yakın bir noktada duruyor, ki Scorsese'nin amacı direkt bu filmlere, bu filmlerde rol almış oyunculara son bir saygı duruşu yapmak bana kalırsa.

Film bir biyografi filmi gibi gözüküyor olabilir ama bunu muazzam bir kurgu, işleniş ve Scorsese tarzında yaptığı için bence direkt mafya/gangster filmi diye nitelendirdiğimiz filmlerin türünde.

Bize ilk kısımda Frank'i gösteriyorlar evet ama bunun yanında o dönemin mafyalarını, mafyanın başındaki kişileri, işlenen cinayetleri de gösteriyorlar. Bildiğin mafyayı işliyor yani film ilk bir saatte. Ardından Hoffa'yı görüyoruz, bununla birlikte filmin politik tarafı başlıyor. Ama film burada doğrudan doğruya politikaya dalıp, mafyayı bir kenara bırakmıyor. Dönemin politika tarafını yine mafya ilişkileri üzerinden işliyor. Görüyoruz ki mafya elde ettiği gücün ve paranın büyük bir kısmını sendikalar sayesinde elde ediyor. Yani burada da mafya işleniyor. Dolayısıyla bu filmin türünü saydığın diğer filmlerden ayrı görmek çok mantıklı gelmiyor bana. Son kısım diye nitelendirebileceğimiz kısımda ise mafyanın çöküşünü görüyoruz, sendikadan para akışı kesilince veya kesilme ihtimali ile karşı karşıya kaldıklarında nasıl bittiklerini görüyoruz.

Yani filmin her kısmında mafya işleniyor, sadece yalnızca mafyayı işlemek yerine işin politik tarafını da gösteriyorlar ki bence bu filmi güzel yapan şeylerden birisi. Dümdüz mafya filmi, gangster filmi izlemiş olmak istemezdim açıkçası. Tek bir noktaya odaklanmak yerine böyle ayrı ayrı konuları bir arada, güzel bir kurgu ile işlemesi daha ilgi çekici bence.

Filmin kurgusunu ve senaryosunu övüyor olmamın diğer sebebi ise bir yandan mafya/sendika/politika üçgenini görürken, diğer yandan Frank'in karakter gelişimini izliyoruz. Frank de tıpkı mafya gibi önce güçleniyor, ardından ise filmin sonunda gördüğümüz noktaya geliyor, adeta bitiyor. Kızı dahi yüzüne bakmıyor. İşte bu yüzden filme dümdüz biyografi filmi demek ve diğer kült filmlerden ayırmak filme büyük bir haksızlık olur. Çok ince ince düşünülmüş noktaları var senaryonun ve hikayenin, kurgu ve işleniş kısmı zaten muazzam.

Örneğin bir sahnede Hoffa'nın geç kalan insanlara karşı ne kadar sinirli bir tip olduğunu gözümüze gözümüze sokuyorlar, Hoffa'nın ölüme gittiği sahnede ise görüyoruz ki Hoffa, Frank'e öylesine güveniyor ki geç kalmasına rağmen sesini çıkarmıyor ve bu yüzden de ölüyor. Bu bile güzel bir detay mesela.

Kült diye nitelendirdiğimiz mafya filmlerinde mafyanın aslında ne kadar güvenilmez ve eninde sonunda insana faydadan çok zarar getirdiği gösterilir. Temelde verilmek istenen mesaj budur. "Siz mafya ile güçlenirsiniz ama eninde sonunda bu güç sizi zehirler, yok olursunuz" verilmek istenen mesaj genellikle budur. The Godfather'ı hatırla mesela, filmin alt metni ve ana fikri direkt budur aslında. Michael sona geldiğinde ne gücü kalmıştır, ne de yanında bir insan. Bu filmde de bu veriliyor aslında. Mafya ile güçlenen karakterler ya öldü, ya felç geçirdi, ya yalnız kaldı, ya da hapiste çürüdü. Bu çoğu mafya/gangster filminde zaten böyle oldu. İşte bu yüzden hem tür, hem tarz olarak o saydığımız filmlerin yanında gereken bir film The Irishman kesinlikle. Bunun yanında dediğim gibi tür olarak o dönemin de kapanışını temsil ediyor bence. Bundan sonra sanmıyorum bu tarz ve türde bir film çekileceğini.

@Sherlock a tamamen katılıyorum, çünkü bu filmin amacı zaten bir senaryo yaratmak değil, geçmişe bir saygı duruşunda bulunmak. Tabi bu tek geçerli sebep değil, Once upon A Time in Holly de aşağı yukarı o amaçlı yapılmıştı ama o filmde bundaki gibi birnekurgu ne de bir duygu aktarımı vardı.

Mesela Frank ile Jim arabada buluştuklarda Frank’in ona son kez sarılması, hapishanede Joe Pesci Jim hakkında “iyi adamdı” derken Frank’in yüzünde oluşan mahçup pişmanlık, ne bileyim son sahnede tamamen senaryodan çıkarak insanlığın sonbaharını etkili bir şekilde hissettirmesi... Film birçok noktada insanın içine işlediği, duygu aktarımını çok iyi yaptığı için belki de bu kadar sevildi. Mesela Frank lokantada o gazetecilerin Crazy dediği kişiyi öldürdüğü sahne, Godfather’da Michael Corleone’nin meşhur lokanta cinayetine bir gönderme, bir saygı duruşuydu. Bunun gibi nice detay var. Bu filmi sadece hikaye gözüyle izlemek biraz da hayal kırıklığına neden açmış olabilir.

Ama sadece bunlar da değil. Kurguysa kurgu, senaryoysa senaryo, müzikse müzik, oyunculuk ise oyınculuğun allahı, yönetmenlikse yönetmenlik harikası. Yani zaten her şey dört dörtlük. Süresi 3.30 olması bana göre yetersizdi bile, 5 saat bile olsa keyifle izlerdim. Yaşlandırma tekniği kullanılırken şöyle olmuş böyle olmuş, sonuçta oynayan baba isimler 80-85 yaşında, o kadarı da olacak deyip sinemaya ve ustalara saygı ekstrasıyla o detaylar çok rahat görmezden gelinir.

Yani sözün özü, bu filmin esas değeri yıllar sonra anlaşılacaktır.