Bugün aslında başka bir film izlemeyi düşünüyordum ama altyazılı olarak düştüğünü görünce önceliği Jackie'ye verdim. Tabii süresi de 90 küsür dakika olunca izlemesi de kolay oldu.
Öncelikle klasik formüllü bir biyografi bekleyenler varsa onlara göre bir film olmadığını söylemeliyim. Pablo Larrain klasik bir olaya farklı bir yorum getirmiş. John F. Kennedy'nin suikastından sonra eşi Jacqueline'in acı ve karanlık içinde geçen bir haftası, başarılı bir senaryo ve benzersiz bir kurguyla anlatılmış. Özellikle gerçek ve kurgu görüntülerin bir arada olması farklı bir tat katmış.
Daha önceki Oscar filmlerinde olduğu gibi yine yavaş ama içine çeken bir anlatım var. Jackie kocası öldükten sonra sinir krizi geçirip ortalığı birbirine katmıyor, asaletini koruyup acısını kendi içinde yaşıyor. Birçok gelgit yaşarken kocasının mirasını her şeyden önde tutuyor. Senaryo da bu psikolojik ruh halini çok iyi yansıtmış bana göre. Ayrıca Mica Levi'nin müzikleri de filmin bu kadar etkili olmasında önem taşıyor.
Natalie Portman tek kelimeyle muhteşem, hatta şu ana kadar izlediğim kadın oyuncu adayları arasında en iyisi. Isabelle Huppert'ı izledikten sonra fikrim değişir mi bilmem, ama kolay kolay unutamayacağım bir performans olduğu kesin. Bazıları abartılı olduğunu söylemiş ama katılmıyorum. Aksine abartıya kaçtığı tek bir an bile yoktu. Ölçülü ve ders niteliğinde bir performans. Peter Sarsgaard ve Greta Gerwig iyi, John Hurt ise rahip rolünde harikaydı. Toprağı bol olsun.
Sonuç olarak yılın en başarılı biyografilerinden biri, bence En İyi Film dalına aday olmayı da hak ediyormuş. Ama herkesin beğeni zevklerine hitap edebileceğinden şüpheliyim, yani forumda beğenmeyenler çıkarsa çok da şaşırmam. Yine de Natalie Portman'ın insan üstü performansı için şans verilmeli.
8/10 (3.5/5)