Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Türü: Dram, Gerilim Yönetmen: Paul Verhoeven Senaryo: Philippe Djian (based on the novel by), David Birke (screenplay), Harold Manning (french translator)
Oyuncular:
Isabelle Huppert
Laurent Lafitte
Anne Consigny
Charles Berling
Virginie Efira
Pek seveceğimi düşünmediğim bir filmdi beklediğimden daha çok sevdim ama yetersizlikleri yok değil. Seyir zevki açısından hiç fena değil bazı kısımlar epey başarılı ama konu genel olarak tuhaf yerlere gidiyor. Çok daha iyi bir film çıkarılırmış. Buna da şükür.
Yönetmenin daha önceki filmlerinde olduğu gibi enteresan bir film.
Başrolde yer alan ablamız Isabelle Huppert'in geçmişte oynamış olduğu cinsel içerikli birkaç filmini hatırlıyorum, tam da bu rollerin kadını olduğu için rolüne yakışmış. Fakat hayat acımasız, o eski güzelliğinden eser kalmamış.
Temel İşgüdü başta olmak üzere, gerilim ve erotizmi en iyi şekilde harmanlayan filmlerin yönetmeni Paul Verhoeven (78 yaşında), çok da malzemesi iyi olmayan bir senaryodan akıcı anlatımla başarılı bir iş çıkarmış.
En yakın kız arkadaşına kocasıyla ilgili itirafın ardından, tecavüzcüsünü yalnızca polise ihbar ederek yanına bırakmaz diye düşünüyordum. Tahmin ettiğim gibi, adama kuyruk sallayıp sonra da oğluna öldürttü.
Michele, kendisine tecavüz edenin sünnetsiz olduğunu nasıl anladı. Buna anlam veremedim bir türlü?
Bence güzeldi. Açıkçası sıkılacağımı düşünmüştüm ama hikaye beni sıkmadı. Gerçi hikayeler demek daha doğru neredeyse her karakterin anlatacak bir şeyi vardı ama pek derine dalınmadı, sadece Michelle'i anlamaya çalıştık. Hoş onu da çözemedim.
Michelle ile ilgili epey soru işareti kaldı aklımda. Tecavüzcüsüne izin veriyor adeta. Zevk aldığını hatta bunu planlı yaptırdığını sandım önce ama planlı değildi. Peki neden adamı öldürttü? Adam da sordu bunu. Babasına karşı nefret duymasını anlıyorum peki ya annesi? En yakın arkadaşının kocasıyla seks yapması? Anlık bir şey de değil yani uzun sürüyor. Bunların yanında basit kalacak ama eski kocasının arabasına çarpması? Kadın tam manyaktı. Ve manyaklığına hatta canavarlığına ne sebep oldu bunu anlamadım. Babasının olayı bunları aklamaz.
İzledikten sonra 8 vermiştim ama şimdi biraz düşününce, indirmem gerektiğini anladım.
7.5/10 -tan 7-
Bu film ile birlikte kadın oyuncu dalına aday olan tüm filmleri bitirmiş ve beşli arasındaki en başarılı performans ile de karşılaşmış oldum.
Senaryodaki eksiklikler konusuna katılıyorum ama ne olursa olsun sıkmayan ve aykırı bir iş olmayı başarmış. Michelle'in çevresindeki insanlarla ilişkisi belki yeteri kadar gösterilmemiş olabilir ama senaryonun sadece ona odaklanmamızı amaçladığını düşünüyorum ve bunu da başarmış.
Paul Verhoeven'in yönetmenliği gerçekten takdiri hak ediyor, 2 saat boyunca tekinsizliği üst seviyede tutmayı başarmış. Yukarıda da denildiği gibi böylesine sert bir hikayeden seyir zevki yüksek bir iş çıkarmış ortaya. Tabii malum sahneler gerçekten sinir bozucu, ama bunu izleyiciye yansıtmak bile önemli bir başarı.
Isabelle Huppert'a bayıldım, Oscar adaylığı ve Altın Küre'yi sonuna kadar hak etmiş. İlk başlarda Natalie Portman kadar beğenebilir miyim diye düşündüm, ama sonrasındaki sahnelerle muhteşemliğini gösterdi. Tabii bunda Michelle'in katmanlı bir karakter olmasının da etkisi var, ama Huppert canını dişine takıp üst düzey bir oyunculuk ortaya koymuş. Natalie ve Emma kusura bakmasın, bu yılki favorim belli.
Bir yerden sonra Michelle'in yaşadığı travmalar fazla mı kaçtı diye düşünmedim değil. Kadın zaten bir katilin kızı olduğu için hayatı boyunca acı çekmiş. Bunun yanında defalarca tecavüz edilmesi, anne ve babasını peş peşe kaybetmesi, tecavüz edenin komşusu olduğunu öğrenmesi derken hayret etmemek mümkün değil, ben bu kadarına dayanamazdım sanırım.
Son sahnede de adamın ölmesine sevindim. Plan mı değil mi diye düşünmüştüm, ama Michelle'in anahtarları oğluna bırakmasıyla her şeyin önceden planlandığını anladım. Ama o da nasıl vurduysa adamın kafası patladı resmen. Bu arada mutlu son ile bitmesi de şaşırtmadı değil.
Sonuç olarak güzel bir film, ama hazmı pek kolay değil. Herkese göre bir yapım olduğu da söylenemez. Ama Isabelle Huppert'ın muhteşem performansı ve sistemin mağdurlaştırmaya çalışmasına rağmen ayakta durabilmesiyle diğer kadınlara da örnek olması gereken Michelle ile önemli bir misyonu yerine getiriyor.
Bu film ile birlikte kadın oyuncu dalına aday olan tüm filmleri bitirmiş ve beşli arasındaki en başarılı performans ile de karşılaşmış oldum.
Senaryodaki eksiklikler konusuna katılıyorum ama ne olursa olsun sıkmayan ve aykırı bir iş olmayı başarmış. Michelle'in çevresindeki insanlarla ilişkisi belki yeteri kadar gösterilmemiş olabilir ama senaryonun sadece ona odaklanmamızı amaçladığını düşünüyorum ve bunu da başarmış.
Paul Verhoeven'in yönetmenliği gerçekten takdiri hak ediyor, 2 saat boyunca tekinsizliği üst seviyede tutmayı başarmış. Yukarıda da denildiği gibi böylesine sert bir hikayeden seyir zevki yüksek bir iş çıkarmış ortaya. Tabii malum sahneler gerçekten sinir bozucu, ama bunu izleyiciye yansıtmak bile önemli bir başarı.
Isabelle Huppert'a bayıldım, Oscar adaylığı ve Altın Küre'yi sonuna kadar hak etmiş. İlk başlarda Natalie Portman kadar beğenebilir miyim diye düşündüm, ama sonrasındaki sahnelerle muhteşemliğini gösterdi. Tabii bunda Michelle'in katmanlı bir karakter olmasının da etkisi var, ama Huppert canını dişine takıp üst düzey bir oyunculuk ortaya koymuş. Natalie ve Emma kusura bakmasın, bu yılki favorim belli.
Bir yerden sonra Michelle'in yaşadığı travmalar fazla mı kaçtı diye düşünmedim değil. Kadın zaten bir katilin kızı olduğu için hayatı boyunca acı çekmiş. Bunun yanında defalarca tecavüz edilmesi, anne ve babasını peş peşe kaybetmesi, tecavüz edenin komşusu olduğunu öğrenmesi derken hayret etmemek mümkün değil, ben bu kadarına dayanamazdım sanırım.
Son sahnede de adamın ölmesine sevindim. Plan mı değil mi diye düşünmüştüm, ama Michelle'in anahtarları oğluna bırakmasıyla her şeyin önceden planlandığını anladım. Ama o da nasıl vurduysa adamın kafası patladı resmen. Bu arada mutlu son ile bitmesi de şaşırtmadı değil.
Sonuç olarak güzel bir film, ama hazmı pek kolay değil. Herkese göre bir yapım olduğu da söylenemez. Ama Isabelle Huppert'ın muhteşem performansı ve sistemin mağdurlaştırmaya çalışmasına rağmen ayakta durabilmesiyle diğer kadınlara da örnek olması gereken Michelle ile önemli bir misyonu yerine getiriyor.
Tamam ben de Natalie Portman, Emma Stone, Meryl Streep, Ruth Negga, Taraji P. Henson gibi isimleri sevdim ama Isabelle Huppert'ın oyunculuğu usta işi. Belki karakterle de ilgisi olabilir, ama o olmasaydı bayağı eksik kalırmış.
Tamam ben de Natalie Portman, Emma Stone, Meryl Streep, Ruth Negga, Taraji P. Henson gibi isimleri sevdim ama Isabelle Huppert'ın oyunculuğu usta işi. Belki karakterle de ilgisi olabilir, ama o olmasaydı bayağı eksik kalırmış.
Değişik ve aykırı bir baş karakteri olan ve aynı yolda ilerleyen bir hikaye olmuş. İzlerken şaşırtan ve sıkmayan bir filmdi. Ama yine de bazı mantık hataları ve senaryoda oluşan boşluklar yüzünden pek tatmin olamadım. Daha da iyi olabilirmiş.
Filmin hikayesi bir yerden sonra kendini belli ediyor. Bunu bilinçli yapıyorlar sanırım anlaşılıyor. Ama oluşan gizem ortadan kaybolduktan sonra son kısım tatmin edici bir şey sunmuyor. Finali belki bir yönden tatmin edici o tamam ama o finale gidişat biraz yavan kalmış. Aykırı olduğu belliydi hikayenin ama bazı yerleri sırf böyle olsun diye olmuş. Cevaplanmayan boşluklar oluşmuş. Yine de fena sayılmazdı bu hataları görmezden gelirsek.
Film hakkında konuşulacak ve akılda kalacak tek önemli şey Isabelle Huppert'ın performansıydı. Böyle manyak bir karakteri müthiş canlandırmış. Olması gerektiği gibi aday olmuş ama kazanacağını sanmıyorum. Natalie Portman çok daha başkaydı.
Bu site, içeriği kişiselleştirmek, deneyiminize uyarlamak ve kayıt olmanız durumunda giriş yapmanızı sağlamak için yasal düzenlemelere uygun çerezler (cookies) kullanır.
Bu siteyi kullanmaya devam ederek, çerez kullanımına izin veriyorsunuz.