- Katılım
- 8 Ekim 2012
- Mesajlar
- 20,001
- Reaksiyon puanı
- 13,224
- Puanı
- 1,060
Bir "kutlama" merasimi. Tez zamanda tarihin tozlu rafları arasına kaldırılmasını dilediğim bir olay.
Instagram'a, Facebook'a atılan fotoğraflardan gelen beğenileri saymazsak bir faydası olmadığı gibi safi zarar. Takı töreninde toplanan paralar gelebilir aklınıza ama o da zaten düğünün yapıldığı mekanın parasını ya karşılar ya karşılamaz yani düğün yapılmazsa bir kayıp olmaz.
Düğünleri sevmeme sebeplerim iki ana başlık altında toplanabilir. Birincisi düğün salonlarının büyük bir riya merkezi olması ikincisi ise damat beylerin üzerine bindirilen acımasız yükler.
Şöyle ki: Gelin/damada olan akrabalık bağınızın yakınlığı arttıkça sürekli bir sırıtma hali içinde olma ve çeşitli halaylarda oynama için harcayacağınız enerji de artar. Gidilmesi bir mecburiyet olan (çünkü bilmem kaçıncı kuşaktan amca kızınız, oğlunuzun düğününe gelmiştir; sizin de onun kızının düğününe gitmeniz ve onun taktığının denginde bir takı takmanız gerekir) bu ortamlarda biraz dikkatli bakarsanız herkesin içindeki o hoşnutsuzluğu ve "bitse de gitsek" halini görebilirsiniz.
Diğer olay da damatlara yapılan zulümler. Düğün günü damat bey adeta bir ATM gibi çalışır: Gelin, evinden alınmak için gidildiğinde gelinin bilumum küçük/ergen akrabaları sandığın üzerine oturmak olsun, kapının önünde durmak olsun bir şekilde damat beyden para almaya çalışır. Bu yetmez, gidilen kuaförde/berberde makas kesmez, kapı açılmaz yine damat bey normalden 10 kat fazla para ödeyeceği işlemlerin (bkz: normalden hiçbir farkı olmayan damat tıraşı ve gelin başı) yanında bir de bu kesmeyen makaslar, açılmayan kapılar için para verir. Hepsi atlatılıp konvoyla yola çıkılsa bu sefer de hiç tanımadığınız ama arabaların önüne atlayıp yine para bekleyen çocuklardan kurtuluş yoktur. Tüm bunlar için para harcamak zorundasınız çünkü o gün "düğün" günü.
Instagram'a, Facebook'a atılan fotoğraflardan gelen beğenileri saymazsak bir faydası olmadığı gibi safi zarar. Takı töreninde toplanan paralar gelebilir aklınıza ama o da zaten düğünün yapıldığı mekanın parasını ya karşılar ya karşılamaz yani düğün yapılmazsa bir kayıp olmaz.
Düğünleri sevmeme sebeplerim iki ana başlık altında toplanabilir. Birincisi düğün salonlarının büyük bir riya merkezi olması ikincisi ise damat beylerin üzerine bindirilen acımasız yükler.
Şöyle ki: Gelin/damada olan akrabalık bağınızın yakınlığı arttıkça sürekli bir sırıtma hali içinde olma ve çeşitli halaylarda oynama için harcayacağınız enerji de artar. Gidilmesi bir mecburiyet olan (çünkü bilmem kaçıncı kuşaktan amca kızınız, oğlunuzun düğününe gelmiştir; sizin de onun kızının düğününe gitmeniz ve onun taktığının denginde bir takı takmanız gerekir) bu ortamlarda biraz dikkatli bakarsanız herkesin içindeki o hoşnutsuzluğu ve "bitse de gitsek" halini görebilirsiniz.
Diğer olay da damatlara yapılan zulümler. Düğün günü damat bey adeta bir ATM gibi çalışır: Gelin, evinden alınmak için gidildiğinde gelinin bilumum küçük/ergen akrabaları sandığın üzerine oturmak olsun, kapının önünde durmak olsun bir şekilde damat beyden para almaya çalışır. Bu yetmez, gidilen kuaförde/berberde makas kesmez, kapı açılmaz yine damat bey normalden 10 kat fazla para ödeyeceği işlemlerin (bkz: normalden hiçbir farkı olmayan damat tıraşı ve gelin başı) yanında bir de bu kesmeyen makaslar, açılmayan kapılar için para verir. Hepsi atlatılıp konvoyla yola çıkılsa bu sefer de hiç tanımadığınız ama arabaların önüne atlayıp yine para bekleyen çocuklardan kurtuluş yoktur. Tüm bunlar için para harcamak zorundasınız çünkü o gün "düğün" günü.