2016 Nocturnal Animals / Gece Hayvanları - Film Yorumları

bazinga

Konu Sahibi
Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,058
Reaksiyon puanı
49,714
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com
4550098.jpg


Gece Hayvanları - Nocturnal Animals (2016)

Türü: Dram, Gerilim
Yönetmen: Tom Ford
Senaryo: Tom Ford (screenplay), Austin Wright (based on the novel "Tony and Susan" by)

Oyuncular:
Amy Adams
Jake Gyllenhaal
Michael Shannon
Aaron Taylor-Johnson
Isla Fisher

IMDb Sayfası


Filmin Fragmanı

 

bazinga

Konu Sahibi
Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,058
Reaksiyon puanı
49,714
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com
Tam yorum: http://izleryazar.com/nocturnal-animals-2016/

Sinemanın ne kadar muhteşem bir şey olduğunu bir kez daha hatırlatan harika bir film.

Yılın şu ana kadar izlediğim en iyi filmi. Son 5 yılın listesinde de en üst sıraları zorlar.

Orijinal konu, harika oyunculuklar, enfes müzikler, görüntü yönetmenliği vs bir filmde arayabileceğimiz her şey en estetik şekliyle bu filmde toplanmış.

İzlerken bir an bile sıkılmadım. Genelde en sevdiğim filmlerde bile sıkıldığım noktalar olur bunda hiç olmadı. Galiba sinemada izlediğim en iyi film oldu. (Interstellar da olabilir emin değilim.)

9.5/10
 

berkann

Favori Üye
Katılım
22 Aralık 2011
Mesajlar
18,893
Reaksiyon puanı
6,728
Puanı
1,060
@OzaN'ın puanına binaen izledim. Ve anladım ki cidden biz farklı film dünyalarının insanlarıyız. :D

Kötü bir film değil. Ve evet izlerken sıkılmıyorsunuz, yer yer geriliyorsunuz ama bana yüksek puan verdirecek bir şey göremedim.
Romanla birlikte Edward, Susan'a ders vermeye çalışmış. Bak işte sen beni terk etmenle öldürdün gibi bir sonuç çıkabilir ama ben buna iyi düşünülmüş, güzel bir intikam diyemem. Bir de karakter derinliği yoktu bence. Özellikle Edward'ı hiç tanıyamadım.

Susan ve Edward'ın kızı var mı yoksa yok mu? Susan bir romanın bir yerinde ara verip kızını arıyordu sanki ama kız baya büyüktü?
Müzikler dikkat çekiciydi.

6/10
 

bazinga

Konu Sahibi
Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,058
Reaksiyon puanı
49,714
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com
@OzaN'ın puanına binaen izledim. Ve anladım ki cidden biz farklı film dünyalarının insanlarıyız. :D

Kötü bir film değil. Ve evet izlerken sıkılmıyorsunuz, yer yer geriliyorsunuz ama bana yüksek puan verdirecek bir şey göremedim.
Romanla birlikte Edward, Susan'a ders vermeye çalışmış. Bak işte sen beni terk etmenle öldürdün gibi bir sonuç çıkabilir ama ben buna iyi düşünülmüş, güzel bir intikam diyemem. Bir de karakter derinliği yoktu bence. Özellikle Edward'ı hiç tanıyamadım.

Susan ve Edward'ın kızı var mı yoksa yok mu? Susan bir romanın bir yerinde ara verip kızını arıyordu sanki ama kız baya büyüktü?
Müzikler dikkat çekiciydi.

6/10
Edward'ı daha ne kadar tanıtsalardı romanda anlatılan tamamen Edward'dı işte. :)

Kızları vardı ve evet o büyük kızdı. Olay zaten yıllar sonra geçiyor. :)
 

berkann

Favori Üye
Katılım
22 Aralık 2011
Mesajlar
18,893
Reaksiyon puanı
6,728
Puanı
1,060
Edward'ı daha ne kadar tanıtsalardı romanda anlatılan tamamen Edward'dı işte. :)

Kızları vardı ve evet o büyük kızdı. Olay zaten yıllar sonra geçiyor. :)
Romanı değil, ilişkileri çok az anlatılmış. Ayrıca romanda da ne kadar anlatılmış ki? Güçsüz olduğu o kadar fazla vurgulanmaya çalışılmış ki, başka bir özelliği yok neredeyse.

Ama şöyle bir şey var şimdi Susan, arabada kocasına sarılırken; Edward'ı görüyor. Orada hamile olduğunu, aldıracağını söylüyor. Hah işte o sahnede kocasını oynayan adam şimdiki zamanla aynıydı nerdeyse. Ki o zamanla şimdiki zaman arasında en az 16-17 sene olmalı ki kızı büyüsün de bir adamla yatsın.
9.5 çok fazla ya azıcık düşür. :D 8.5 yap kabulüm. :D
 

bazinga

Konu Sahibi
Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,058
Reaksiyon puanı
49,714
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com
Romanı değil, ilişkileri çok az anlatılmış. Ayrıca romanda da ne kadar anlatılmış ki? Güçsüz olduğu o kadar fazla vurgulanmaya çalışılmış ki, başka bir özelliği yok neredeyse.

Ama şöyle bir şey var şimdi Susan, arabada kocasına sarılırken; Edward'ı görüyor. Orada hamile olduğunu, aldıracağını söylüyor. Hah işte o sahnede kocasını oynayan adam şimdiki zamanla aynıydı nerdeyse. Ki o zamanla şimdiki zaman arasında en az 16-17 sene olmalı ki kızı büyüsün de bir adamla yatsın.
9.5 çok fazla ya azıcık düşür. :D 8.5 yap kabulüm. :D
Ne gibi bir özellik istiyordun? :D Öyle baskın öne çıkan bir özelliği olmayabilir ama düz bir karakter de değildi yani. :):)

Şimdiki zamanda Edward'ı hiç görmemiştik sanki? Kafamı toparlayamadım şu an ama öyle kalmış aklımda. (b)

Valla ben filmden çok etkilendim. Senaryosu bir yana teknik açıdan muhteşemdi. Çekimleri olsun, görüntü yönetimi, müzikleri... La La Land'den bile o kadar memnun ayrılmadım.

9.5 puanı hak ediyor gibi gözüküyor. İkinci kez izlesem bile 9'dan aşağı düşmeyeceği kesin. :D
 

berkann

Favori Üye
Katılım
22 Aralık 2011
Mesajlar
18,893
Reaksiyon puanı
6,728
Puanı
1,060
Ne gibi bir özellik istiyordun? :D Öyle baskın öne çıkan bir özelliği olmayabilir ama düz bir karakter de değildi yani. :):)

Şimdiki zamanda Edward'ı hiç görmemiştik sanki? Kafamı toparlayamadım şu an ama öyle kalmış aklımda. (b)

Valla ben filmden çok etkilendim. Senaryosu bir yana teknik açıdan muhteşemdi. Çekimleri olsun, görüntü yönetimi, müzikleri... La La Land'den bile o kadar memnun ayrılmadım.

9.5 puanı hak ediyor gibi gözüküyor. İkinci kez izlesem bile 9'dan aşağı düşmeyeceği kesin. :D

Öncelikle yanlışlıkla beğendim. :unamused:

Kocası derken yeni kocasını kastettim. Armie Hammer'ın oynadığı. :D Arabada sarılıyordu, her şeyi düzelteceğim diyordu. Ve o sırada yağmurda -katiyyen klişe değil- terk ettiği adamı görüyordu? Bana Armie Hammer aynı gibi geldi. O kadar yıl farka inanamam.

Çekimler hoştu ama mesela birçok sahnede önce Edward sonra Susan aynı şekilde -yatış pozisyonları, kamera çekimi- ekrana geldi ve bu bence çok basit.

La La Land. :cry:
 

sürgünüm

Emekli
Katılım
24 Eylül 2012
Mesajlar
54,421
Reaksiyon puanı
65,193
Puanı
1,059
Moda tasarımcısının bu denli güzel film yapması. :) Ford görüntü estetiğini, birbiri içine geçmiş hikayelerle öyle güzel harmanlıyor ki, tüm köşeleriyle şahane bir film.

Amy Adams insan değil. Hayvan gibi güzel. :) Kainat, evren bütün her şeyin en güzel bakan kadını seçilmeli bence kendisi. Jake Gyllenhaal'ı izlemek sinir bozucu ama oyunculuğu muhteşem tabi ki. Adam her türlü karakteri hayran bırakacak şekilde canlandırıyor. Son olarak Michael Shannon'a Oscar vermeyen gidip intihar etsin.

Filmin müziklerinin yanı sıra, sonu da içindeki ipuçlarını yakalayanlar için çok güzel.

Edward'ın gelmeyeceğini ve onu sonsuza kadar kaybettiğini çaresizce hissetmesi.

Sinema sanatını neden bu kadar çok seviyoruz sorusunun bütün cevapları bu filmde, izleyin izletin. :)

9/10
 

Danger UA!

Tecrübeli Üye
Katılım
12 Mayıs 2011
Mesajlar
9,085
Reaksiyon puanı
3,713
Puanı
560
Filmi çok beğenenler olmuş ama baştan söyleyeyim ben çok fazla etkilenmedim. Bazı yönleriyle çok başarılı bir filmdi. Özellikle teknik açıdan başarılıydı.

Filmde başarısız bulduğum şeyi tam olarak tanımlayamıyorum ama bir kasıntılık vardı. Aslında baktığımda karakterler başarılı, konu orijinal ama o beklediğim hazzı bulamadım filmde.

Biraz başarılı bulduğum yönlerinden bahsedeyim. Yol sahnesi çok başarılı bir sahneydi. Mükemmel bir atmosfer yaratılmış, izlerken çok gerildim. Aynı zamanda kitap da çok güzel bir metafordu. Edward kendi gözünden ilişkilerini yansıtıyor ve Susan'ı derinden etkiliyor.

Finaliyle de son darbeyi vuruyor. Klas bir finaldi gerçekten.

Jake Gyllenhaal her rolü başarıyla canlandırmayı devam ediyor. Geçtiğimiz yıl film seçimi açısından çok iyi bir yıl geçirmemişti ama bu yıl iyi bir filmle dönmesi iyi oldu. Amy Adams da çok iyiydi. Ya Arrival ile ya da bu film ile kesinlikle Oscar adaylığı alır. Michael Shannon ise mutlaka aday olmalı. Mükemmel bir performans göstermiş.

Genel olarak başarılı ama başyapıt bulamadığım bir film oldu.

7.5/10
 

Tolstoyevski

Emekli
Katılım
14 Temmuz 2014
Mesajlar
24,283
Reaksiyon puanı
39,933
Puanı
1,061
Yaş
27
Konum
Gökteki Yıldızlar ✨✨
Web Sitesi
www.ataturkungencligehitabesi.com
Üç kelimeyle özetlemek gerekirse; müthiş, müthiş ve de müthiş. Son yılların en özgün, en sıradışı filmlerinden. 2015'in Gone Girl'i neyse bu da 2017'nin Nocturnal Animals'idir. Bu arada Hollywood'ın 2016 hayal kırıklığından sonra 2017'ye şahlanarak girmiş olması, sinemanın henüz ölmediğini görmek adına sevindirici. 2017 Oscarlıklardan daha izlediğim 2-3 film var fakat hepsi geçen senenin Oscar adaylarından kat kat iyi filmler. Eskiden çift yıllar kaliteli geliyordu, son ikidir tekli yıllarda efsaneler çıkıyor.

Filme dönersek, geçen gün de demiştim, bir filmin ruhu o filmin senaryosu/kurgusudur. Senaryonun hareketli olması hiç önemli değil, bu film için ağır tempoda ilerlediği söyleyenebilir. Lakin öyle derinlikli bir kurgusu var ki, nasıl anlatsam... Tıpkı Breaking Bad gibi. Bundan daha iyi anlatılamazdı sanırım. Genç yönetmen kimdir necidir bilmem, fakat daha ilk ciddi denemesiyle bile David Fincher kalitesinde kapasite vaat ettiğini gösteriyor. Umarım bu günlerin modası olduğu üzere sırf ödül toplamış olmak için bol süslü ödül filmleriyle yoğunlaşmaz.

Bu film En İyi Özgün Senaryo Oscar'ını alamazsa yazıklar olsun öyle akademiye. Böyle güzelim film dururken gidip şu popüler filmin önüne yığacaklar ödülleri. Hepsi eyvallah da En İyi Senaryo'nun kimin hakkı olduğu şimdiden belli. Hikaye tam özgün değil, senaryo özgün. İzlemediğim filmler çok gerçi, fakat bunun üstüne çıkabilecek bir senaryo gelir mi bu yıl hiç sanmıyorum. En fazla rakip olabilirler.

Film sonuna kadar özgün çünkü daha önce, en azından benim pek görmediğim, bir teknik olan roman-sinema tekniğini izledik. Hem filmi izledik hem de romanı okumuş gibi olduk, işte sanat budur. Üstelik romanın olay betimlemesi bir yana, karakterlerinin psikolojik betimlemeleri bile içimize işledi. Gerçekten sıradışı bir yapım, fakat sıradışı olması da tek başına yeterli olamaz. Bu sıradışı tekniği üstün bir kurgunun içine dahil ediyor. Yetmiyor yönetmenlik becerisini sonuna kadar kullanıyor, o da yetmiyor oyuncuların üst düzey performans göstermesiyle karşı karşıya kalıyoruz. Jake de Amy de oynadıkları karakterlere çok iyi uyum sağlamışlar.

Senaryonun derinlikli yapısı basit bir olay örgüsü ile özetlemeyi engelliyor, yer yer az da olsa izleyici de filme dahil olmak, kendi zihninde biçimlendiği gibi yorumlamak zorunda kalıyor.

Esasında tek kelimeyle leziz bir intikam filmi. Kürtaj muhabbetinin geçtiği araba kısmı filmin kilit noktası. Ed, Susan'ın kendisinden hamile kaldığını ve aldırmak üzere olduğunu bir şekilde öğreniyor, hastaneye koşup ona engel olmak istiyor fakat gördüğümüz üzere yetişemiyor, "daha şimdiden pişmanım, Edward bebeğine yaptıklarımızı duysa ne der" gibi bir cümle kurduğu için kürtaj yaptırdığını görüyoruz, ki o sahnenin başında hastaneden çıkıyorlardı.

Velhasıl kendi aşklarını ve bebeklerini öldüren, ailesinin etkisinden yani burjuva yaşamından kopamayan Susan'a ithafen yazılır bu roman. Bebeğini aldırmasının nasıl bir şey olduğunu, onun tecavüz ve cinayetten farklı olmadığını yazdığı o romanla hissettirir. Fakat romanda kadın da ölür, çünkü kadın o kürtajla birlikte yazarın içinde ölmüştür zaten.

Romanın sonunda buruk bir intikam vardır, evet karısı ve kızının intikamını almıştır, fakat ne karısı ve kızını geri getirebilmeye yaramadığı gibi, kendi canından da olmuştur. Gerçekte ise bu romanla birlikte kadını can damarından vurmuştur. Çünkü romanın yazılma amacı satış yapması değil bizzat kadının okumasını istemesiydi, o yüzden kadının vicdan azabı duymasını isteyeceği eski anılarını bu yolla Ona hatırlatarak, esaslı bir tokat atmıştır. Ancak tıpkı romanın sonunda olduğu gibi, bu intikamı da zevkle kutlayacak bir galip gelmemiş, zevkle masaya oturup şarabını yudumlarken kadının gözüne bakarak "nasılmış ha?" gibisinden amerikan sırıtışı yapmamıştır, iyi ki de yapmamış
.

Bir diğer ayrıntı, roman ya da film boyunca bir güçlü-zayıf polemeği var. Evet Edward da güçsüzdür, tıpkı romanda olduğu gibi gerçekte de pasif kalmıştır, belki daha güçlü daha atak olsa karısını elde tutabilecek ve karısının fakat Susan çok daha güçsüzdür. Ailesinin ve burjuva yaşamının değerlerini sorgular gibi olmasına rağmen, sevdiği adamın peşinden gitmesine rağmen zayıf düşmüş ve eski burjuva yaşamını aramıştır. Fakat buna rağmen arada kalmışlık hissiyle yine de mutlu olamamış, romanla birlikte burjuvadan bir anlığına yeniden kopup Edward'ın yaşamına yeniden girme hevesiyle aynaya bakmış olsa bile, Edward o kapıyı ikinci kez açmamıştır. :)

Ayrıca filmde buram buram Jack London ve onun ünlü başyapıtı Martin Eden izleri var. Her ikisinde de baş kahraman yazar olmak istemekte ve burjuva sınıfından bir kızı sevmektedir, her ikisinde de o burjuva sınıfındaki kız da belli bir süre baş kahraman ile aşk yaşamaktadır, her ikisinde de burjuva kızı, ailesinin ve burjuva yaşamının büyüsüne karşı duramamakta ve her ikisinde de o burjuva kızı baş kahramanın yazarlığına, yazarlık yeteneğine inanmamaktadır, yazarlıkta paranın olmadığını ileri sürüp baş kahramanı terk etmektedir... intikam kısmında ise Martin Eden dünyaca ünlü bir yazar olur ve kısa sürede o kızın ailesinden bile daha zenginliğe ulaşarak, alır intikamını, burjuva kızı sonradan ona geri dönmek için yalvarsa da iş işten geçmiştir. Fakat Martin'in sonu da Edward'ın yazdığı karakterin sonu gibi olur, şekilleri farklı olsa da. Yani her ikisinde de buruk bir intikam vardır..

Son sahne gerçekten harikaydı. Bu da La La Land gibi unutulmaz bir bakışla bitti. İki filmin de birbirine yakın şekilde bitmesi ve bu bakışların etkileyici olması ilginç bir tesadüf. :)

Tüm bunlara karşın filmin teknik olarak olumsuz yanları hiç yok mu, var elbet.

Bence de flashback kısımlarında zamansal sorunlar var ve flashback kısımları gereğinden fazla hızlı geçilmiş. Birincisi, evet Susan'ın bebeği aldırdığı kesin fakat cinsel ilişki yaşına gelecek kadar büyümüş genç kızının kimden olduğu ilk bakışta belirsiz. Romanın da etkisiyle acaba Edward'tan mıydı o kız? Diye şüphe ettiğimiz oluyor. Ancak asistan kadının, Susan'a, "Sizin eski kocanız da mı vardı?" demesi kızın babasının Edward olmadığını net şekilde gösteriyor, eğer öyle olsa ister istemez kız vesilesiyle ailesi ve asistanlarıyla karşılaşmak zorunda kalırdı adam, ki "en son göreli 20 yıl oldu mu?" gibi bir muhabbet geçti filmin başında Susan ile Kocası arasında. Ancak gördüğünüz gibi kocası 20 yıldır hiç değişmemiş, filmin makyaj tekniği kısmı vasat, bir de adam moda tasarımcısı olacak... Üstelik kürtaj kısmında hastanenin küçük bir kısmını da görsek, gayet modern duruyordu, kapı yanları, ışık sistemi filan? 20 sene öncesinin filmlerinde öyle hastaneler göremezsiniz, o modernlik ancak günümüze yakın mümkün olabilir. Sanırım pek belli olmayacağını sanıp hastane dekoruyla vakit kaybetmek istemedi yönetmen, nasılsa topu topu birkaç saniyelik görüntü...

Yine de bu ufak ayrıntısal hataların daha işin başında olan çaylak bir yönetmen tarafından yapılmış olduğunu da unutmayıp filmin büyük kısmının ve senaryonun usta işi kurgusunun başarısını görmezden gelmemek gerekir.

  • Oscar Adaylıklarım
En İyi Film
En İyi Özgün Senaryo
En İyi Erkek Oyuncu
En İyi Kadın Oyuncu
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu

  • 8.7/10
 
Son düzenleme:

MEnes

Moderatör
Katılım
18 Ekim 2015
Mesajlar
17,270
Reaksiyon puanı
19,072
Puanı
860
Konum
İstanbul
Biraz erken davranmışım La La Land'e son yılların en özgün filmi diyerek. Bu yıl bu kadar kendine has tarzı olan 2 müthiş filmin olması hatta buna Arrival'ı da eklersek 3 filmin olması çok mutuluk verici. Gerçi özgün diyoruz ama Arrival da bu da uyarlamaymış, en azından uyarlandıkları materyaller özgün ve kendine has diyebiliriz. Tabi Captain Fantastic'i de unutmamak gerek o da yılın en özgün filmlerinden elbette. :) Son yılların en iyi özgün senaryo çıkartılan yıllarından birindeyiz sanırım. Ki daha yolda bir çok screener beklediğimiz film var. 2014'ten sonra bu yıl da çok başarılı bir yıl oldu diyebilirim daha şimdiden bu filmler sayesinde. :)

Bu film için ise diyeceğim tek şey muazzam kelimesidir. Çok farklı bir lezzetti bu filmi izlemek. Sinemanın nasıl bir sanat olduğunu izlediğim son iki filmde gerçekten de net bir şekilde anladım. Çok başka bir hikaye, çok başka bir kurgu, çok başka bir intikam hikayesiydi. Böyle bir filmin moda tasarımcısı bir adamın elinden çıkması gerçekten çok ilginç ve takdire şayan. Hem uyarlama senaryo muazzamdı hem de yönetmenlik muazzamdı. Senaryo öyle harika uyarlanmış ki kitabını da okusak aynı duyguları alırmışız.

Teknik açıdan denildiği gibi arada kurguda bir kaç soru işareti vardı ama filmin geri kalan kısmında bir kusur bulamadım. Müthiş bir görüntü yönetmenliği vardı. O kurgu geçişleri çok iyiydi. Çok yorucu bir kurgu olmasına rağmen gecenin bu vaktinde izlememe rağmen pür dikkat kesilerek izledim ve bana geçişi çok başarılı oldu filmin. Adamlar teknik açıdan müthiş başarılı bir iş yapmış. Keza müzik açısından da yeri geldiğinde gerilimi güzel yansıtan müzikler vardı. Adaylık alabilir ama kazanacağını pek sanmıyorum. Yine de başarılı buldum.

Amy Adams diyorum başka da bir şey demiyorum. O nasıl bir yüz ifadesi film boyunca, onlar nasıl bakışlar öyle. Ayrıca o son sahnedeki nasıl bir bakış öyle... Bence Arrival'la değil de bununla adaylık alması lazım. Başka bir şey sergilemiş bu filmde. Değişik ve uçuk bir performanstı kolay eşine rastlanmayacak türden. Keza çok sevdiğim Jake Gyllenhaal da müthiş oynamış. Bazı uç sahneleri vardı oralarda adam çok farklı hissettirdi. Bize de verdi o hissi film boyunca. Müthiş oynanmış karakterler. Aaron Taylor Johnson ve Michael Shannon da müthiş oynamışlar. Bu 4 oyuncu da aday olsa hakkıdır. Çok çok iyi performanslardı. :)

Bu yıl ilk 3'üme girdi film. Hangisi en iyi karar verebilmek için biraz zaman gerekecek. Sinemada izlediğim için La La Land öndeydi ama ileride değişebilitesi var bu durumun. Diğer filmleri de bir görmek gerek tabi ama ilk 3 zor değişir gibi duruyor. :) Uyarlama senaryo Oscarı için de net favori bu filmdir. Ama Akademi eleştirmenlerin ve izleyicilerin çok da yukarılara çıkarmadığı bu filme kayıtsız kalırsa şaşırmam doğrusu. Sözün özü herkesin izlemesi gereken müthiş bir yapıtla karşı karşıyayız. :)

9.5/10
 
Son düzenleme:

berkann

Favori Üye
Katılım
22 Aralık 2011
Mesajlar
18,893
Reaksiyon puanı
6,728
Puanı
1,060
@Tolstoyevski "genç yönetmen kimdir necidir bilmem" diye Tom Ford'u mu kast ettin? :D Adam 55 yaşında ve asıl mesleği modacı.
 

destere

Favori Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
67,698
Reaksiyon puanı
41,332
Puanı
1,059
arkadaşların filmleri izlerken teknik taktik kurgu üzerinde yoğunlaşmaları hoş ve güzel yorumlara yol açıyor, bazen filmden anlamadığım yerleri yorumları okuyup öyle çözmek zorunda kalıyorum :)
ben genelde filmleri izlerken ayrı ayrı sinema sanatı açısından ne kadar önemli veya önemsiz kısmından çok filmden bütün olarak aldığım zevke bakıyorum o açıdan filmin özellikle edward ın yazdığı romanın hikayesi benim açımdan daha ilgi çekiciydi o sahnelerdeki görüntü kaliteside harikaydı , susan ın yaşadığı hayal kırıklıkları geriye dönüş sahneleri pek benlik değildi , romanın anlatıldığı yan hikaye asıl hikayeden daha çarpıcıydı o yüzden asıl hikayenin derinliğine kapılamadım bir türlü? tek istediğim tony nin o adamları öldürmesiydi ? :) o yüzden o sahnenin finali kadının masada beklediği asıl finalden daha çarpıcı geldi :)
Jake Gyllenhaal tony karakteriyle oldukça başarılıydı
Michael Shannon bobby karakteriyle iyiydi
Amy Adams güzeldide öyle göze batan üstün bir oyunculuk performansı göremedim ..


7.5 puan
 

sokak sanati

Favori Üye
Katılım
23 Şubat 2013
Mesajlar
86,599
Reaksiyon puanı
57,064
Puanı
1,061
Bu yıl izlediğim en iyi film. Hem çekimler hem senaryo her şeyiyle muhteşem bir film.

3 hikayenin birbiriyle harmanlanması genelde sıkıcı olur yada bir hikaye daha ön plana çıkar ama filmi çekenler bu 3 hikayenin aralarında ki bağı öyle güzel ayarlamışlarki ağzım açık kaldı. Kurgu muhteşem kesinlikle. Saatler nasıl geçti anlamadım..
Senaryonun sonuca bağlandığı kısımda olağan üstüydü. Güzel de bir intikam hikayesi olmuş. Yıkın en iyi finaliydi helal olsun.:X

Jake'i bir süre önce sevmeye karar veren biri olarak gerçekten muhteşem bir oyuncu olduğunu bir kez daha anladım. Filmde rolünü yaşamış resmen, sinir bozucu bir rolü var özellikle Tony rolü çok sinir bozucu bunu benimseyip oynamak ve karşı tarafa hissetirebilmek muhteşem bir başarı.
Amy Adams'da iyiydi. Filmde ki geçiş anlarını oyunculuğu ile öyle güzel toparlamışki başkası olsa sırıtırdı iyi olmamış denirdi. Buda Amy Adams farkı.:ok:

Görüntüler müzikler her şeyiyle muhteşem bir filmdi. Karizmatik bir filmdi. Yılın filmiydi şuan izledim filmler arasında en iyisiydi.

Bu arada Susan'ın sonda ki yeşil elbisesi oscarlık. Muhteşem durmuş Amy üzerine.:bhr:

9.5/10 Bu yıl bol kepçeden puan veremiyordum bu film iyi oldu sonunda çok uçuk bir puan verdim ama haketti tabi.:X
 

Aserat

Süper Mod.
Katılım
24 Ağustos 2014
Mesajlar
84,583
Reaksiyon puanı
62,901
Puanı
1,061
Konum
İstanbul
Öncelikle yılın en iyi filmi olduğunu söyleyemem, ama kesinlikle başarılı ve yarattığı atmosferle 2 saat boyunca diken üstünde tutmayı başaran bir yapım.

Senaryo gerçekten etkileyiciydi, finalden bir şey anlamamıştım ama buradaki yorumları okuduktan sonra taşlar yerine oturdu. Sadece söz konusu metaforlar için bile övgü yağdırmak mümkün. Keza yönetmenlik açısından da başarılı bir işçilik çıkarmış Tom Ford. Tabii herkesin memnun olacağını sanmıyorum, çünkü karanlık, sert, acımasız ve fazlasıyla sinir bozucu bir film.

Anlamayanlar varsa filmi izledikten sonra okuduğum bir yorumdan hareketle olay şöyle: Tony ve ailesinin gittiği o uzun yol aslında Edward ve Susan arasındaki mutsuz ve çatırdamaya başlayan ilişki.
Tecavüzcü psikopat da aslında Susan. Açgözlü ve insanları öldürmekten zevk almasıyla Susan'ın zenginlik için gözünü ne kadar karartabileceğinin resmi.
Tony'nin eşi ve kızının ölmesinin aslında Susan'ın kürtajından sonra Edward'ın aklına yerleşen 'sen hem çocuğumuzu, hem de aşkımızı öldürdün' düşüncesi.
Malum vakadan sonra ortaya çıkan dedektif, Edward'ın Susan'a duymaya başladığı nefret.
Susan'ın Edward'dan kırmızı ışığın olduğu yerde ayrılması (buna pek dikkat etmedim açıkçası) eş ve kızın kırmızı romörkte ölü olarak yatması demek.
Kitabın başındaki 'Susan için' ifadesi zaten bariz bir şekilde kitabın kendisi için yazıldığını gösteriyor.
Son kısımda ise Edward son kez e-mail atıyor ve ondan sonra intihar ediyor. Böylece önceden pişman olan Susan'dan intikamını almış oluyor.
Tabii olumsuz tarafları da yok değil. Rahatsız edicilik dozu 1-2 sahnede fazla geldi açıkçası. Gerçi böyle bir hikayenin zaten rahatsız edici olması gerekiyordu, ama sanırım bugüne kadar bu tarz bir yapım izlememiş olmam etkili oldu. Ayrıca @Danger UA!'nın da dediği gibi adını koyamadığım bir soğukluk da vardı.

Amy Adams kesinlikle Arrival'dakinden daha iyi oynamış. Aslında oradaki kadar sakin oynamış olsa da parladığı birkaç önemli sahne var. Tabii asıl yıldız Jake Gyllenhaal. Keşke Oscar'a aday olabilseymiş. Acılı bir adamı o kadar iyi oynamış ki hayran kalmamak mümkün değil. Michael Shannon da aldığı Oscar adaylığını hak etmiş doğrusu. Aaron Taylor-Johnson da iyiydi, ama bazı sahnelerde fazla abartarak oynamış.

Sonuç olarak görüntü, müzik, kostüm ve oyunculuklarıyla konuşulması gereken başarılı bir film. Bana göre bir başyapıt değil, ama bu haliyle de beni tatmin etmeyi başardı. Açıkçası Fences (ve muhtemelen sevmeyeceğim Hacksaw Ridge yerine) Nocturnal Animals'ı daha çok görmek isterdim.

7.5 ve 8 arasında kalarak: 7.5/10 (3.5/5)
 

sokak sanati

Favori Üye
Katılım
23 Şubat 2013
Mesajlar
86,599
Reaksiyon puanı
57,064
Puanı
1,061
Öncelikle yılın en iyi filmi olduğunu söyleyemem, ama kesinlikle başarılı ve yarattığı atmosferle 2 saat boyunca diken üstünde tutmayı başaran bir yapım.

Senaryo gerçekten etkileyiciydi, finalden bir şey anlamamıştım ama buradaki yorumları okuduktan sonra taşlar yerine oturdu. Sadece söz konusu metaforlar için bile övgü yağdırmak mümkün. Keza yönetmenlik açısından da başarılı bir işçilik çıkarmış Tom Ford. Tabii herkesin memnun olacağını sanmıyorum, çünkü karanlık, sert, acımasız ve fazlasıyla sinir bozucu bir film.

Anlamayanlar varsa filmi izledikten sonra okuduğum bir yorumdan hareketle olay şöyle: Tony ve ailesinin gittiği o uzun yol aslında Edward ve Susan arasındaki mutsuz ve çatırdamaya başlayan ilişki.
Tecavüzcü psikopat da aslında Susan. Açgözlü ve insanları öldürmekten zevk almasıyla Susan'ın zenginlik için gözünü ne kadar karartabileceğinin resmi.
Tony'nin eşi ve kızının ölmesinin aslında Susan'ın kürtajından sonra Edward'ın aklına yerleşen 'sen hem çocuğumuzu, hem de aşkımızı öldürdün' düşüncesi.
Malum vakadan sonra ortaya çıkan dedektif, Edward'ın Susan'a duymaya başladığı nefret.
Susan'ın Edward'dan kırmızı ışığın olduğu yerde ayrılması (buna pek dikkat etmedim açıkçası) eş ve kızın kırmızı romörkte ölü olarak yatması demek.
Kitabın başındaki 'Susan için' ifadesi zaten bariz bir şekilde kitabın kendisi için yazıldığını gösteriyor.
Son kısımda ise Edward son kez e-mail atıyor ve ondan sonra intihar ediyor. Böylece önceden pişman olan Susan'dan intikamını almış oluyor.
Tabii olumsuz tarafları da yok değil. Rahatsız edicilik dozu 1-2 sahnede fazla geldi açıkçası. Gerçi böyle bir hikayenin zaten rahatsız edici olması gerekiyordu, ama sanırım bugüne kadar bu tarz bir yapım izlememiş olmam etkili oldu. Ayrıca @Danger UA!'nın da dediği gibi adını koyamadığım bir soğukluk da vardı.

Amy Adams kesinlikle Arrival'dakinden daha iyi oynamış. Aslında oradaki kadar sakin oynamış olsa da parladığı birkaç önemli sahne var. Tabii asıl yıldız Jake Gyllenhaal. Keşke Oscar'a aday olabilseymiş. Acılı bir adamı o kadar iyi oynamış ki hayran kalmamak mümkün değil. Michael Shannon da aldığı Oscar adaylığını hak etmiş doğrusu. Aaron Taylor-Johnson da iyiydi, ama bazı sahnelerde fazla abartarak oynamış.

Sonuç olarak görüntü, müzik, kostüm ve oyunculuklarıyla konuşulması gereken başarılı bir film. Bana göre bir başyapıt değil ve asla da olamaz, ama bu haliyle de beni tatmin etmeyi başardı. Açıkçası Fences (ve muhtemelen sevmeyeceğim Hacksaw Ridge yerine) Nocturnal Animals'ı daha çok görmek isterdim.

7.5 ve 8 arasında kalarak: 7.5/10 (3.5/5)

Biz o adını koyamadığınız soğukluğu Gerilim diyoruz.:A